Sarayköy Tren istasyonu yenilenmiş
Babadağ’da evler kayıyor
Babadağ,yemyeşil ormanların arasına kurulmuş,kent merkezine kadar yolu tırmanıyorsunuz.Kent merkezine varınca, garip bir durum sezinliyorsunuz.Sokağın sonuna doğru baktığınızda binaların öne,arkaya,sağa ve sola yattığını görüyorsunuz. Bu garip durumun bölgede yaşanan heyelandan kaynaklandığını öğreniyoruz. Ama gelin görün ki, insanlar bu binaların içinde yaşıyorlar ve dokuma tezgahları da tıkır tıkır çalışıyor…
Babadağ kent meydanında yorgunluk çaylarımızı yudumladıktan sonra,merkezden orman içlerine doğru araçlarımızla ilerlemeye başladık.Onlarca yayla var ve yüzlerce de yapılaşma. Denizli’nin ve Babadağ’ın dokuma zenginleri nasıl olmuşsa bir yolunu bulup lüks villaları dikmişler. Pek talan gibi görünmüyor ama gözü de rahatsız ediyor.
Babadağ'da evler öne, arkaya, sağa ve sola yatıyor
İncihisar Köyü kamp alanı
Bir ara ulu bir kestane ağacının altına çadır kurmayı ve kamp yeri seçmeyi düşündük ancak bu düşünceden vazgeçtik. İyi ki, vazgeçmişiz. Babadağ ve çevresindeki yaylalarda çadır kurmayı pek güvenli bulmadık ve araştırarak İncihisar Köyü’nde güvenli kamp yapabileceğimizi öğrendik. Köy meydanında bahçesinde fiskiyeli havuzu bulunan bir kahveye oturduk. Odun ateşinde demlenmiş çaylarımızı içerken,geldiğimizi duyan İncihisar Köyü Muhtarı Hamit Küçük bizi selamlayıp yanımıza oturdu. Köye ait bir mesire yeri olduğunu anlattı. Bizim orada çadır kurup kamp yapmamız için izin verdi. Akşam güneş batmadan ve karanlığa kalmadan elimizi çabuk tuttuk. Çadırlarımızı kurduktan sonra kamp ateşini yakmıştık ki, muhtar çıkageldi. İsimlerimizi alıp jandarmaya ileteceğini söyleyip gitti.
İncihisar
Jandarma temkinli
Tavuklarımızı mangal ateşinde pişirdik, salatımızı yaptık, rakılarımızı yudumlamaya başlamıştık ki,bir minibüs dolusu jandarma muhtar ile birlikte kamp alanına geldi.Kimlikler istendi.Tek tek ne iş yaptığımızdan tutun da,neden buralara geldiğimize kadar sorular yöneltti jandarma astsubayı; biz de yanıtladık. Bizim iyi ki, “kamp kurmadık” dediğimiz Babadağ yaylalarında hemen her gün bir hırsızlık olayı yaşanıyormuş. Bu nedenle jandarma işini sıkı tutuyor.
Ama bizi, gazeteci kimliklerimiz ve açık künyelerimize karşın tavizsiz araştırması ve jandarma erlerini gönderip T.C kimlik sorgulaması yaptırması biraz abartılı gibi geldi. Jandarma yaklaşık bir saat yanımızda kaldıktan sonra, sabah kahvesine beklediklerini söyleyip yanımızdan ayrıldılar. Jandarmalar gittikten sonra gece yarısına doğru çadırlarımıza çekildik.
Babadağ'da Bir zamanların iki bin nüfuslu Hisarköyü'nde birkaç tezgah kalmış.Köylüler genç nüfus gidince işlerini Babadağ'a kaptırmışlar
Kuşlar hiç susmadı
Sabah, her kamp kurduğumuzda olduğu gibi erkenden kalktık. İsmet kamp ateşini canlandırmış, çayı demlemiş, Aykut elinde fotoğraf makinası kuş fotoğrafları peşinde koşturuyor. Engin sabahın köründe arabasını tozundan arındırıyor. Ama öyle keyifli bir yere çadır kurduk ki, sabaha kadar kuş sesleri kesilmedi. Engin Yavuz, kuşun kampa gelenler için öten nöbetçi kuş olduğu konusunda varsayımlarda bile bulundu.
Kahvaltımızı ettikten sonra, kamp alanına yakın, tarihi bir kentin üzerine kurulduğu için göçe hazırlanan Hisarköy’e gittik. Hisarköy,yıllar önce iki bine yaklaşan nüfusuyla bölgenin en kalabalık köylerinden biriymiş. Köy meydanında oturduğumuz kahvede yaşlı nüfus ağırlıktaydı.
Devletten önce define avcıları
Hepsi dertliydi, gençler iş nedeniyle çekip gitmiş. Devlet arkeolojik alan üzerinde bulunan köyü taşımaya kararlı. Dokuma işini de Babadağ’a kaptırmışlar. Köyü dolaşırken birkaç evden dokuma tezgahı sesi geliyordu. Arkelojik alan ilan edilmeden önce köye dadanan define avcıları oldukça büyük zararlar vermiş. Mağaralar ortaya çıkmış ama içi boşaltılmış.
Yazının girişinde dediğim gibi ülkemiz bu konuda sahipsiz. Bu tür alanlara devlet girmeden önce yasa dışı çalışan insanlar giriyor.Karacasu’daki Afrodisias kenti kadar büyük ve önemli bir antik kentin çıkarılacağı Hisarköy define avcılarının acımasızca talanına uğramış. Devlet uyanmış, köyü taşımaya karar vermiş. Zararın neresinden dönülse kardır.
En yeşil kent girişleri Aydın’da
Çevrede tamamladığımız gezinin ardından Karacasu yoluyla dönüşe geçtik. Ege’nin en güzel bölgesi olan Aydın-İzmir karayolu Türkiye’nin örnek gösterilecek kent girişleriyle ünlü. Nazilli, Atça,Köşk,Umurlu,İncirliova ve Germencik bu kent merkezlerine giriş yaparken adeta bir çiçek bahçesinde dolaşıyorsunuz.Yol sağlı ve sollu ağaçlar ile kaplı,yine orta refüj yeşil çiçekli bitkilerle donatılmış.Bu güzellikler arasında Aydın’a ulaşıp otoyoldan İzmir’e dönerek yolculuğumuzu tamamladık.
Buharlı tren mahsun bir köşede olanları izliyor
İncihisar kamp alanı
Ormanın derinliklerinde yayla evleri