ISSN 1308-8483

İNSANIN KİRLENMESİ
Maskeci   

Tuncay ARSLAN    
  Yayın Tarihi: 25.8.2009    


İNSANIN KİRLENMESİ


Çevre kirliliğini biliyoruz. Radyoaktif atıkların, kimyasal ve endüstri atıklarının çevreyi nasıl kirlettiğini biliyoruz. Toplantılar yapıyoruz, konuşuyoruz, yazıyoruz, önlem almaya çalışıyoruz. Ama çevre kirliliği sadece doğanın kirlenmesi değil. Aynı zamanda insanın kirlenmesidir. Bu çağımızın en büyük sorunlarındandır ve biz pek farkında değiliz.

Evet "İnsan kirleniyor" ve insanın duyguları kirleniyor. Düşünceleri, umutları, sevinçleri kirleniyor. İnsan insana duyarsız, insan insana ilgisiz, insan insana kayıtsız. Oysa insanı görmemiz zorunlu, insana bakmamız zorunlu, insanı korumamız zorunlu. Çevrenin insanı nasıl kirlettiğini görmemiz zorunlu.

İnsan kirleniyor ve yaşama sevinci duyamıyor. İnsan insana güvenemiyor. İnsan geleceğe güvenemiyor. İnsan umut duyamıyor. İnsan mutluluğu bulamıyor. İnsan insanı sevemiyor. Dünyayı saran asıl kirlilik budur.

"Yaşama sevincimiz" çıkarcılık ile kirletiliyor. Dünya, herkesin kendi çıkarının peşinde bir yaşama kavgasıyla kirletiliyor. Herkesin kendi çıkarını düşündüğünü gören insana da kendi çıkarını düşünmekten başka yol kalmıyor. Sürekli olarak kendini korumak zorunda kalan insanın yaşama sevinci gölgeleniyor, azalıyor, yok oluyor. "Çıkarcılık" insana kendinden başkasını sevmemeyi, düşünmemeyi öğretiyor; bencilliği öğretiyor, paylaşmamayı öğretiyor.

"Düşüncelerimiz" koşulandırmalarla, baskılarla kirletiliyor. Yaşam kavgasına düşürülmüş insan, günlük sorunlardan kurtulup da geniş ufuklara bakamıyor. "İlk insanların yiyecek peşinde koşmaktan başka hiçbir iş yapmadığı dönemlere dönmüş gibiyiz." Günlük sorunların kargaşası bitmek bilmiyor. İnsanı insan yapan düşünce ufuklarını artık göremiyoruz. Adı konmamış "yeni bir kölelik düzeni" yaşamaya zorlanıyoruz. "Yaşama biçimimiz bize dayatılıyor." Buna bireysel karşı çıkma yollarının kapalı olduğunu görüyoruz. Düşüncelerimiz gelecek kaygılarıyla kirletiliyor.

"Duygularımız" önyargılarla, baskılarla, korkularla kirletiliyor. Günümüz insanı "duygusal davranmak"la aşağılanıyor. Duygularımızla hareket etmememiz gerektiği sürekli aşılanıyor, yineleniyor. Bu nedenle duygularımızdan korkuyoruz, duygularımızdan utanıyoruz, duygularımızdan kaçıyoruz. Duygularımızı saklıyoruz, duygularımıza yabancılaşıyoruz. Bu duyarsızlığın adına gerçekçi olmak deniyor ve bu kutsanıyor.

"Umutlarımız" umutsuzlukla kirletiliyor. Umut her gün hırpalanıyor, horlanıyor, aşağılanıyor. Umut, boş beklentilerle karıştırılıyor. İnsanın yazgısını değiştirme gücü azaltılıyor. İnsanın geleceği belirleme gücü küçümseniyor, dünyayı değiştirme azmi kırılıyor. Bütün bunların toplamı olan umut bilinci ve yaşama,üretme yaratma gücü olan umut gerçekçilik adına yok ediliyor. İnsan, umutsuzluk ideolojisinin çıkmazlarında bunaltılıyor.

"Mutluluk" yasaklarla, suçlulukla kirletiliyor. Mutsuzluk yaygınlaştırılıyor, yerleştiriliyor, kutsanıyor. İnsanlara mutsuz olmaları gerektiği, mutsuz oldukları, mutsuzlukla rahat oldukları öğretiliyor. İnsanlar mutlu olmaktan korkuyorlar, mutlu olmaktan kaçıyorlar. Mutluluğa giden her yol dikenli, tehlikeli, engelli. İnsanlar mutsuzluğun herkesi rahat ettiren yolunda birlikte mutsuz olarak yürüyorlar. İnsanlara başkalarının mutlu olmalarından rahatsız olmaları gerektiği öğretiliyor. İnsanlar, başka insanların da mutsuz olduğunu görerek rahatlıyorlar.

"İnsan kirletiliyor." Çevre kirliliği asıl burada. Yaşamak için dünyaya gelen insan, kendisini yaşatmamanın her türlü yolunu buluyor. Felaketin büyüğü bunu görmemekte, bunu bilmemekte, bunu yaşama saymakta. Önlenmesi gereken çevre kirliliğinin boyutları asıl burada büyüyor. Günümüzde de, gelecekte de asıl önlemi "insanı korumak" için almalıyız. Doğayı korumak gibi, çevreyi korumak gibi, kaplumbağaları, balinaları, ormanları korumak gibi insanı korumak da birincil görevimiz olmalı.


ÖNEMLİ NOT: 22 Haziran 2009'da hunharca bir cinayete kurban giden Yenifoça'nın Şaphane, Fula Tepesi ve Şahin Tepesi ağaçları ile ilgili cinayet faili bulunamamıştır. Bu nedenle Yenifoça daha da kararmış ve hatta MELAPHOKAİA diye anılmaya başlamıştır.

Tuncay ARSLAN




Okunma: 1980









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)