ISSN 1308-8483

TEZKİYE VARAKASI
  Yayın Tarihi: 24.4.2013    


TEZKİYE VARAKASI


Yıl sonu gelmiş, bir çalışma yılı daha sona ermişti. Müdür Ahmet bey, yanında çalışan memurların tezkiyelerini doldurmuş, sıra memur Hasan beyin tezkiyesine gelmişti. Hasan beyi özellikle son sıraya bırakmıştı. Özelliği olan bir memurdu Hasan bey. Önce çok çalışkandı. İşinde başarılıydı. Görevine bağlı, iş üreten, işi zamanında ve noksansız bitiren bir memurdu.

Müdür bey her zaman çevresindekilere Hasan beyin çalışkanlığından, tüzük ve yönetmeliğin gerektirdiği örnek bir memur olduğundan söz eder; diğer memurları yerer, Hasan beyi överdi. "Hasan Bey" dedi mi bir Hasan bey daha çıkardı ağzından.

"Kardeşim" diye başlar; sürdürürdü konuşmasını: "Bu Hasan bey var ya... on memura bedel! Bir iş vereyim, bir günde bitirilecek bir iş olsun bir iki saatte bitirmiş getirmiştir. Şaşar kalırım. Bakarım aceleye getirmiş de bir yanlışlık yapmış mı diye. Bulamam bir noksanını. Bulamam bir yanlışını. "Hatasız kul olmaz" denir ya, işte, bu Hasan Beyden önceymiş bu sözün gerçekliliği. Bir yazı getirsin önüme, gözüm kapalı basarım imzayı. O kadar kusursuzdur bu Hasan bey!

Sonra efendim içkisi yok, kumarı yok. Aile hayatı düzenli. Evine bağlı. Herkesçe sevilen sayılan bir kişi. Ne kadar övsem azdır. Bunca meslek yaşamımda böyle memur görmedim azizim."

İşte bu çok sevip, beğendiği Hasan beyin tezkiyesini bu defa doldurmamıştı. Düşündüğü şeyi şimdi gerçekleştirecekti.

Zile bastı, gelen odacıya "Bana Hasan Beyi çağırın!" dedi. Biraz sonra Hasan Bey, iliklenmiş ceketi ve saygılı duruşuyla karşısındaydı.

"Bir emriniz mi var efendim?"

"Gel bakalım Hasan Bey! Gel otur şöyle..."

"Teşekkür ederim efendim, oturmayayım; bugün postaya verilecek yazıları hazırlıyordum..."

"Bırak şimdi yazıları. Sen otur hele şöyle!"

Hasan bey ceketinin düğmesini çözmeden, poposunun bir yanağıyla ilişti, müdürün gösterdiği koltuğa. İki elini iki bacağının arasına sarkıtmış, parmaklarını kenetlemiş, gözlerini yere dikmişti.

"Hasan bey, kardeşim! seni sever ve takdir ederim, Diğer arkadaşlarından üstün tutarım seni..."

"Hüsnü teveccühünüz efendim."

"Dur kesme sözümü. Şu elimde gördüğüne "Tezkiye Varakası" denir. Bu her memur hakkında, her yıl doldurulup, genel müdürlüğümüze gönderdiğimiz bir zorunluluktur. Üstlerin astları hakkında takdirlerini, onların meslek yaşamlarındaki geleceklerini belirler. İnsan için, sicili temiz, denir ya işte bundan dolayı denir. Sekiz yıldır birlikte çalışıyoruz. Her yıl daha da artan bir notla sicillerini doldurup gönderiyorum. Maaş artışını, ünvan terfii hep bununla oluyor. İşte bu yıl kendi tezkiyeni kendinin doldurmanı istiyor ve veriyorum sana bu gizli tezkiyeyi. İstediğin gibi doldur. Ne yazarsan yaz, basacağım altına imzamı. Bunu hak ettin sen!"

Hasan Bey, dikkatle, heyecanla ve gitgide artan bir şaşkınlıkla müdürünü dinlemiş, bedeni ağrılıymış gibi, ne yapacağını bilemez tavırlarla bakakalmıştı. Kem küm edercesine "Efendim, gene siz yazsanız bunu... Ne takdir buyurursanız kabulüm. Hem ben bunu doldurmasını bilmem... sonra..." "Hayır! Sen dolduracaksın. Nasıl doldurulacağı en arka sayfada yazıyor..."

Hasan Bey, müdür beyin odasından çıkıp, koltuğuna oturduğunda, ilk işi cebinden mendilini çıkarıp, alnında biriken terleri silmek oldu. "Müdür Bey beni seviyor, çalışmamı takdir ediyor diyordum ama, bunun bir ölçüsü olduğunu sanıyordum. Demek sınırsız bir güveni var bana. Her memurun görmek isteyip de göremediği bu gizli belgeyi bana üstelik, kendim hakkında doldurmam için verdi..."

Akşam paydos olup da, bütün memurlar gidince, Hasan Bey koca dairede tek başına kalmış, bir heykel sessizliği ile masasında oturuyordu. Neden sonra sudan başını çıkaran biri gibi düşüncelerinden sıyrıldı. Bir sır belgesi gibi sakladığı tezkiyeyi çekmecesinden çıkarıp, titreyen elleriyle yazı makinasına taktı.

Başlığı okudu: Memur ve hizmetliler için gizli tezkiye varakası. "?" yaptığı işi bilinçli yapardı. " Tezkiye Varakası?" anlam olarak bir şeyler belirmişti kafasında ama, sözlükten bakmalıydı. Kitaplıktan sözlüğü getirdi. "Tezkir... tezkire... hah işte: Tezkiye "arılatma belgesi" şimdi de varakaya bakmalıyım. "varak... varaka: yazılı kağıt"

Artık başlığı doldurabilirdi. Kurumu, ili, ilçesi, şubesi.
Adı soyadı: Hasan Açar
Doğum tarihi ve yeri, memuriyeti.

Ön sahifeyi yazmış, biraz sakinleşmişti. İkinci sahifeyi açtı. Yeterlilikle ilgili sorular:

Sağlık durumu?

"Sağlığım yerinde. Çok şükür demir gibiyim. Taş yesem öğütürüm. Kafam yastığa gitmeden uyurum. Dişim yerinde, kuşum yerinde..." Ani bir gururla gerildi bedeni. Sağlık durumuna "çok iyi" yazdı. Bir de not kısmı vardı oraya da on koydu.

Zeka ve kavrayış derecesi:

"Zekam nasıl? Karım ve çevremdekiler, senin işten başka şeye aklın ermez, diyorlar ama... Müdüre bak sen. Adam bunca yıl müdürlük yapmış, insan sarrafı olmuş. Sağda solda benim için çok becerikli demiyor mu? Beceri de akılla, zekayla olur. Buna da çok iyi demeliyim. Not on.

Cesaret ve sabırlılığı:

"Cesurluğuma diyecek yoktur doğrusu. Küçükken mahallede kavga etmediğim çocuk yoktu. İki kişi üstüme gelse, kaçmaz, dövüşürdüm. Sabrıma gelince; Eyüp peygamber, yeniden dünyaya gelse " Oğlum Hasan! Sen beni geçmişsin!" der kesinlikle. Bendeki sabır koruğu helva eder. Bu soruya da çok iyi demeliyim. Notu da on vermeliyim."

Şimdi ikinci bölüme gelmiş, yeterli not alacak kadar yazılı kağıdını doldurmuş öğrenci rahatlığına kavuşmuştu.

Ahlak durumu ile ilgili sorular:

Memuriyet onur ve şerefini bozacak şekilde içkiye düşkünlüğü var mıdır? "İçki içmem ki düşkünlüğüm olsun. İçenlere de şaşarım. Polis zoruyla mı içiyorsunuz bu mereti derim de arkadaşlara" hadi ulan ordan! sen ağzının tadını bilsen, burnunun bokunu yersin!" derler bana. Enayiler! İçki öldürür demişler. İçkiye düşkünlüğü yoktur."

Kumara düşkünlüğü var mıdır?

"Tanrı korusun! Bu yaşa geldim daha bir kağıt oyunu oynamış değilim. Bir yerde okumuştum: " Bir deste kağıt şeytanın elçisidir." diye yazıyordu. Kumar söndürür demişler. Kumara düşkünlüğü yoktur."

Amirlerine karşı terbiye, nezaket ve tavrı hareketi:

"Amirlerime her zaman saygılıyımdır. Müdür beyin odasına, ceketim iliksiz, kravatım düzensiz girmedim hiç. Amirlerim ne emir verdilerse gözüm kapalı yapmışımdır hep. Şef Nuri bey geçenlerde "Bu yaptığınız usulsüzlüktür, yolsuzluktur! Hizmet aracını özel işinizde kullanamazsınız!" diye bağırıyordu. Müdür'e nasıl bağırabilir? Sözlükte "büyüklerine karşı bağırmak terbiyesizliktir" demiyor mu? Adam bunca yılın müdürü, Nuri Bey'den mi öğrenecek ne yapıp ne edeceğini? Müdür her zaman haklıdır. Amirlerine karşı tavrı: çok saygılıdır.

Sır saklayıcı ve güvenilir midir?

"Benden daha güvenilir bir kişi zor bulunur doğrusu. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmam. Suya sabuna da dokunmam. Ne gerek benim. Sır saklamaya gelince... Sır küpüyüm. Ne sırlar var bende. Müdür bey "aramızda kalsın" diye anlatmıyor mu her bir şeyi? Müdür yardımcısı hakkında söylediklerini gidip söylüyor muyum? Ancak arkadaşlarımın ne dediğini, ne yaptığını söylüyorum tabi. O müdür. Ona söylenir. "Müdür olarak benim her şeyden haberim olmalı" diyor. Haklı da. O bilmeyecek de kim bilecek? Sırdaş olduğum için sevmiyor mu beni? O halde "ketum ve itimada şayandır" demeliyim. Şimdi sıra geldi sekizinci soruya..."

Müsrif midir?

" Aksine çok tutumluyumdur. Öyle yerde bulup gökte yemem. O müdüre bile bağıran Nuri Bey benim için "kazandığı ekmeği bile yiyemeyen bir zavallıdır. Karnını yarsan bağırsağı kuru çıkar" demiş. Ukala! Cimrilik başka, hesabını bilmek başka. Kendisi akşama kadar çay, sigara... çay, sigara... Kendin içiyorsun neyse... bir de ikram eder durur. Sigara sayılıdır vermeye gelmez, çay paralıdır, içirmeye gelmez. Kıçının deliğini bilmez böyleleri zaten. Müsrif değildir. Bu soru da bitti."

Yalan söyleme, dedikodu yapma alışkanlığı var mıdır? Kinciliği, garazlığı var mıdır? Ağır başlı mıdır?

Buna benzer birkaç soruya daha olumlu cevaplar verip yazdıktan sonra, dersini bitirmiş bir öğrenci gibi rahatladı. Arkasına yaslandı. Biran tereddüte kapıldı. "Acaba kendimi fazla mı övdüm? Hiç de değil. Benim ne kadar alçak gönüllü olduğum herkesçe bilinir. Bu iş tamamdır. Yarın bu soru ve cevaplar yerine ulaşacak. Üst makamlar okuyacak ve "Ne memurlar varmış kurumumuzda" diye övünecekler(!)

Yüksel GÜRPINAR




Okunma: 1263









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)