ISSN 1308-8483

Devrimci Usulü İzdivaç
  Yayın Tarihi: 12.4.2013    


Devrimci Usulü İzdivaç


Dört yıldır karısından ayrı yaşıyordu. Orta öğretimde Türkçe öğretmeniydi. Bunun için de çok dikkatli ve hatasız konuşmaya dikkat eder, ısrarla, cümlelerin arasına öztürkçe kelimeler yerleştirmeye özen gösterirdi. Çevresindekilere de uyarıda bulunurdu. “Allaha ısmarladık” mı dendi, Mustafa Bey hemen yapıştırırdı, “esen kalın”, “hikâye” mi, hayır “öykü”, “tesadüf” hayır “rastlantı”.

Onu ilk tanıdığımda bana biraz antipatik gelmişti. Madeni sesi, kısa, sert, kıvırcık saçları ve bilgiç tavırlarıyla ilk görenin üzerinde iyi bir izlenim vermeyen bir yapıya sahipti. Yakından tanıdıkça onu sevmeye başlamıştım. Dıştan göründüğü gibi değildi. Sevecen, dost canlısı hoşsohbet biriydi. Bekâr evinin bir odası boydan boya kitaplarla kaplıydı. Bir kütüphane kadar kitap bulunan kitaplığında arayıp da bulamadığınız kitap yok gibiydi. Dostluğumuz ilerledikçe daha sık buluşup görüşür olmuştuk. Dostluk anlayışımın bir gereği olarak ayrı yaşadığı eşiyle onu birleştirme girişimlerinde bulundum. Ancak bu kolayca çözümlenecek bir konu gibi görünmüyordu. Bir gün,

Mustafa Bey, eşinle barışmayı hiç denediniz mi? diye sormuştum.

Barışmak mı? Dünya denizleri kuruyabilir ama; bizim birlikte olmamız asla olası değildir.

Ama O çocuklarının anasıdır. Sana dört yıl karılık etmiş. Hem anlattıklarına bakılırsa sende de az kusur yok değil. Karşılıklı hoşgörüyle ortak noktalarda birleşilebilir…

Asla! Bu konu dışında her şeyde sana uyum gösterebilirim. O, beni, aile gizemlerimizi sattı.

Bir ailenin ne gizemleri olabilir ki?

Komşulara, “benim kocam seviştikten sonra gusül abdesti almaz” Düşünebiliyor musun? Böyle demiş. Sonra sigara içeride karşılıklı iki kadeh içki içelim desem, “ben içki içmem” derdi. Daha neler…

Mustafa Bey O’nu bilinçlendirecek olan sensin. Biz dünyayı değiştireceğiz derken, en yakınımızı, eşimizi mi değiştiremeyeceğiz? Ancak bu senin yaptığın gibi eline kitap veritte okuduktan sonra, “anlat bakalım ne diyor kitapta?” demekle olmaz. Şöyle yapmalı, böyle demeliyiz…

Kardeşim senin bildiğin kadar kolay değil. Kadın koyu bir mistizm içinde. Her sözün başında “inşallah, maşallah” Bir zamanda “kurban keselim” demeye kalkmıştı. Yok sevapmış, yok Sırat Köprüsü’nden geçecekmiş. Ben neredeyim, O nerede? Sabahlara kadar anlattım boşuna.


Arada bir -eşinin yanında kalan- çocuklarını görmeye gidiyor, ancak eşiyle birleşme konusunda umut verici bir gelişme görünmüyordu.

Bir ara Mustafa Bey, Töbder Başkanlığı’na seçilmiş, hem üzerinde taşıdığı çelişkiler nedeniyle, hem de Dernek içinde çeşitli görüşlerde olan grupları toplayıcı, birleştirici bir tavır alamadığından, bir süre sonra başkanlıktan çekilmek zorunda kalmıştı. Bu beş ay kadar süren dernek başkanlığı sırasında yoğun dernek çalışmaları nedeniyle doğru dürüst görüşememiştik. Ancak bu arada bir yılı aşkın sürüp giden boşanma davası sonuçlanmış, eşiyle resmen ayrılmışlardı. Bir gün bana geldi. Boşandığını, üzerinden bir yükün kalktığını ve yeni bir evlilik yapmak istediğini söyledi.

Ancak bu sefer evleneceğim kadın, çok bilinçli, ilerici bir yapıya sahip olmalı. Karımı her eylemde yanımda görmeliyim. Okumalı ve okuduklarını algılamalı. Bilinçli ve ilerici olmanın dışında bir niteliğine bakmayacağım. Bakirelik, çeyiz, çemen, görücüye gitmek gibi küçük burjuva tavırlarını göstermeyeceğim.

Bu konuyu bana açtığına göre yardımcı olmamı istiyordu. Akşam konuyu eşime açtım. Bütün ayrıntıları konuştuk. Eşim,

Bizim bir sokak ötemizde bir kız var. Bankada çalışıyor sanıyorum. Elinden dikiş-nakış da geliyor, çocukların bebek takımlarını O’na yaptırmıştım. Tek başına oturuyor, evini de çiçek gibi süslemiş. Sonra küçük bir de kitaplığı var. Bizdeki kitaplardan gördüm birkaç tane… Gorki’nin “Ana”sı, Ostrovski’nin “Ve Çeliğe Su Verildi.”si. Sonra kız çok aklı başında. Ancak evlenip boşanmış diyorlar.

Oldu bu iş gibi geliyor bana. Mustafa Bey’le bir konuşayım. Sonra sen de gider Kız’la konuşursun. Kız kabul ederse, Mustafa Bey’i de alıp oturmaya gidelim bir akşam.


İki gün sonra tekrar buluştuğumuzda,

Mustafa Bey, bize komşu bir Kız’cağız var; senin aradığın niteliklere sahip görünüyor. Eğer arzu edersen, bir akşam randevu alır, konuğu oluruz. Sen de konuşur görüşürsün. Ancak şunun da altını çizerek belirtmeliyim ki; bu konuda karar verecek olan sensin. Sonuçlarına olumlu-olumsuz sen katlanacaksın. Hani teşbihte hata olmaz; İyi olunca Allah’tan, kötü olunca bizden. Sonra bir de şu var; İlk tanışmanızı biz sağlayacağız. Eğer iyi izlenimler edinirsen sonraki ilişkilerini geliştirmek senin sorunun olacaktır.

Gerekli ön çalışmalar yapıldıktan ve randevu alındıktan sonra bir gece, Mustafa Bey’le birlikte Sevim Hanım’ın -ismini öğrenmiştik artık- evine gittik. Sevim Hanım, misafirperver tavırlarla bizi kapıda karşılayıp, küçük evinin küçük salonuna aldı bizi. Evi küçüktü ama eşyalar eve göre alınmış ve yerleştirilmiş olduğundan uyumlu ve zevkli bir görünüme sahipti. İlk oturuşun hoşbeşleri ve ilk çay faslından sonra sohbetler derinleşti. Bazen dörtlü, bazen ikili, bazen de üçlü konuşuyorduk. Mustafa Bey bu konuşmalar sırasında kendine göre seçilmiş konular buluyor ve bazı sorular sorarak Sevim Hanım’ın bilinç derecesini ya da fikir yapısını öğrenmeye çabalıyordu. Kalkma vakti geldiğinde, konuşulan konuşulmuş, genelde olsa, Sevim Hanım olsun, Mustafa bey olsun, önemli ve gerekli izlenimleri edinmişlerdi. Tam kalkmak üzereydik ki Mustafa Bey tuvalete gitmek istediğini söyledi. Kız bekâr olduğundan ben öncülük ederek Mustafa Bey’e tuvaleti gösterdim. Bir taraftan da böyle münasebetsiz bir zamanda tuvalete gitmek istemesine de kızdım. Sabredebilir, dışarda yapabilirdi yapacağını. Uygunsuz gibi geldi bana. Konukseverliğine teşekkür edip ayrıldık Sevim Hanım’ın evinden. Gecenin ilerlemiş ve yalnız karanlığında yürürken, Mustafa Bey,

Tuvalete ihtiyaç için gitmedim, bizim annelerimiz zamanında görücüye gidenler, kız evinin önce tuvaletine bakarlarmış. Kızın temiz olup olmadığını anlamak için. Ben onun için girip tetkik ettim tuvaletini.

?!!?...


İyi geceler dileyip Mustafa Bey’den ayrıldıktan sonra eşim bana dönüp,

Bu adam devrimci mi?


03.04.1983 - Alanya

Yüksel GÜRPINAR




Okunma: 1095









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)