ISSN 1308-8483

YATAĞIN ORTASI
  Yayın Tarihi: 29.3.2013    


YATAĞIN ORTASI


Hasan Bey, karısı öleliden beri büyük bir boşluğa, acımasız bir yalnızlığa itilmişti. Hiç bir şey onu avutamaz olmuştu. Alışkanlıklarını bile terk etmiş gibiydi. Gazete kitap okumaz, televizyon izlemez olmuştu. Evinin geniş odaları, içinde kimse olmayan bir hamam gibi çın çın ötüyor, odalardaki kuytular kör bir kuyu ağzı gibi ürkütücü geliyordu Hasan Bey’e… Karısıyla otuz yıldan beri baş koydukları yatağa da yatmıyordu artık. Acı, yalnızlık, çaresizlik, korku, endişe onu sarmalamışlar, bilinmeyen bir yöne, bilinmeyen bir yaşama sürüklercesine alıp götürüyorlardı her gece… Uyandığında ise soğuk ve yalnız yatağında buluyordu kendini. Sevgili karısı kollarında ölmüştü. O amansız, acımasız ve tedavisiz hastalıktan kurtulamamıştı.

"Mekanın cennet olsun. Ben senden hoşnuttum. Tanrı'da senden hoşnut olsun." Diyerek göndermişti sevgili karısını son yolculuğuna. Evi barkı, malı mülkü yerindeydi.Tam ayakları uzatıp "oh" diyeceği sırada, karısı bırakıp gitmişti. Yalnızlığı geride bırakarak.

Ve Hasan Bey, karısının ölümünün üçüncü ayında, ilk günkü gibi üzüntülü ve çaresizdi. Evinin eşyaları hep yüzüne gülerlerdi. Şimdi ağlıyorlardı. Duvarlar aydınlık değildi. Karanlık yüzlüydü. Ne yapacaktı? Ne edecekti? İnsanın karısı insana yaşlılığında gerekti. (Kadının iyisi altı ay yaşar, derlerdi gençken.) Gülerlerdi. Boş laftı bunlar. Karısı gibi has olanı yüz yıl yaşamalıydı. "Sen hasta olacağına ben hasta olayım, ben öleceğime sen öl" derdi de karı koca gülerlerdi. Keşke o öleceğine ben ölseydim. Yemeğimi kim pişirir? Çamaşırımı kim yıkar? Ya yatalak olursam bana kim bakar? Dünya'nın sonu zor zor...

Evlensem mi? Karım:"Adam kısmı daha karısının mezarından gelirken bıyığını burarmış." derdi. Bana bu yaştan sonra kim bakar? Birinci yuva yapmaya gelirmiş. İkinci yemeye gelirmiş. Genç bir kadınla evlensem ayak uydurabilir miyim? Yaşlı olsa ona ben mi hizmet edeceğim? Evlenince karımın kemikleri sızlar mı? Üç ay boyunca düşünmüş, taşınmış bir kaba koyamamıştı. Evlenmesini çocukları nasıl karşılardı? Kızı ne der, oğlu ne yapardı?

"Baba, annemin üzerine..." "Üstüne gül koklamam demez miydin?" "Torunların var, hakkında ne düşünürler?" mi derlerdi? Son günlerde eşi dostu, hısım akrabası baskılarını artırmışlardı. "Hasan Bey yalnızlık Allah' a özgü evlenmelisin." "Bu işin sonunu düşün. Kim bakacak sana, altından kim alır oturağı, kızın mı yoksa gelinin mi?" "Helal süt emmiş birini bulursun, senden iyisini nereden bulacaklar?" "Bir tanesini biliyorum. Tam sana göre... Çoluk çocuk yok. Ona da bir can lazım. "Nefes alsa yeter" diyormuş." Sen herkesin dediğine aldırma... Sen iyiysen herkes iyi... Bir tane de bizim oralarda varmış. Geçen gün bizim hanım söylüyordu; "Tam Hasan Bey'e uygun bu kadın" diyordu.

Hasan Bey önce kendisi pişirip kendisi yemekten usandı. Sonra da damadın yüzü, gelinin tavrı bir hoş gelmeye başladı. Bu böyle olmayacaktı. Evlenmeliydi. Dünya'nın bin bir türlü hali vardı. O sıralarda okuduğu Abdülhak Hamit'in dizelerini bir kez daha anımsadı.

"Bir başka yüze güler isem ben
Zannetme bunu muhabbetimden
Bil ki sanadır o arzı hasret
Ondan seni istemektir elbet."

Bir kez daha teselli buldu. Evlenecekti. İşaretini alan akrabaları, dostları hemen girişimlere başladılar. Dört bir yandan, dört elle daha önce bildikleri dulların kapılarını çalmaya başladılar. Her birinin güvendiği dağlara karlar yağdı. Her birinin tuttuğu dal ayrı kurudu. Ne yaptılarsa kar eylemedi, ne yaptılarsa etkili olmadı. "Emekli aylığı var, Genişçe de bir evi var, dayalı döşeli..." " Herkesçe sevilir, sayılır. Muhterem bir adamdır, Hasan Bey." "Huyu tüyü yerindedir. Önüne ne koyarsan yer. Etliye sütlüye karışmaz." " Bir karı koca, helva yer her gece. Çoluk yok, çocuk yok." "Sabah Hasan Bey kahveye, sen komşuya..." "Şöyle bonkördür, böyle hoştur. Böylesi dostlar başına. Bundan iyisi can sağlığı." Bütün başvurular sonuçsuz kaldı, çalınan kapılardan eli boş dönüldü. Her gidilen yerden, her söylenen sözden Hasan Bey'in haberi oluyordu. Nasıl olurdu? Hani elini sallasan ellisi geliyordu. Tellisinden vazgeçer olmuştu. Şimdi ne yapacaktı? Yeni bir evliliğe de kendisini hazırlamıştı. Kafesteki keklikler bir bir uçuyordu. Birini, evlenirse, oğlu öldürecek oluyor, diğeri bir başkasıyla çoktan söz kesmiş oluyordu. Bazısı da; "Bu yaştan sonra yakışık almaz." Ya da "Oğlan ne yapar? Kız ne der? deyip savuşturuyorlardı. Bin dereden su getiriliyor, hep ipe un seriliyordu.

Girişimlere başlandığının birinci ayı dolmuş hiçbir olumlu sonuca ulaşılamamıştı. Doruktan eteklere doğru inmeye başlamışlardı. Genç ve güzellerden, yüzüne bakılır olanlarına, zengin olanlardan orta hallilere doğru inişe geçiyorlardı. Ancak gene de elleri boş dönüyorlardı. Hasan Bey de huysuzlanıyor; "Keşke hiç kalkışmasaydım. Herkese rezil oldum." diyordu. Eşine, dostuna: "Beni siz ayağa kaldırdınız. Şimdi de siz çözümleyin bu işi..." diye çatıyordu. Bekarlıkta canına tak etmişti. "Bekarlık sultanlıktır." demişler. Sultansız sultanlık olur mu? diyordu. Gözü hiçbir şey görmüyordu. Ne zenginini arıyordu ne de güzelini. Bir can olsun, bir nefes olsun yeterdi. Varsın fakir olsun her şeyi onda görsündü. Yok, yok, yok... O kadar dul vardı ama kocaya varacak bir tanesini bulamamışlardı. Baş vurmadıkları kişi, çalmadıkları kapı kalmamıştı. En yakın dostu İsmail Bey bir gün: "Hasan'cığım, bir kadın var eli ayağı düzgün. Çok da temiz. Ancak çok yoksul. Bir dilim ekmeğe muhtaç. Kocası ölünce aç kalmış. Sana varırsa yoksulluk canına tak ettiğinden varır. Sen bu işe olmuş gözüyle bak." dedi. Çevredekiler de: "Doğru. Bak bunu biz hiç düşünmemiştik. Oldu bu iş." dediler.

Ekip kuruldu. Bir gece vardılar, çaldılar kapısını kadının. Ev başlarına yıkılacaktı sanki. Bastıkça titriyordu. Yaygısız, dergisiz, odsuz, ocaksız bir yoksulluk göze çarpıyordu her köşede. İnsan olan insan bu sefalete dayanamazdı. Bu kadın evlenirdi Hasan Bey'le... Koşa koşa gelirdi.

Bir bir anlattılar kadına her bir şeyi. Hasan Bey'in zenginliğini, evini, evlenirse nasıl rahat edeceğini...

Kadın da dinledi onları bir bir ve sonunda:

"Kocamın sağlığında yatağın hep kenarında yatıyordum. Şimdi ortasında yatıyorum. Onun için evlenmem" dedi.

Yüksel GÜRPINAR




Okunma: 989









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)