ISSN 1308-8483
LİMON'DAN MEKTUP VAR! / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER    
  Yayın Tarihi: 11.5.2012    


LİMON'DAN MEKTUP VAR!


Birkaç aydır Londra'dayım. Evimi, kasabamı, insanlarımı özledim. Geçen sene çok emek verdiğim bahçem çok iç acıcı değildi. Sonuçlarını bu bahar görmeyi bekliyordum. Ama yine şansım olmadı. 16 yıldır birlikte olduğum hayat arkadaşım Ahmet her gün hava raporu verir gibi bahçe raporu vermekten bıktı.

Sonunda bitkileri konuşturmaya karar verdi. Bu mektup, yaklaşık bir yıl önce ektiğim Limondan...

Onu çok soğuk bir günde çok büyük bir heyecanla almıştım. Satan kişi yediveren olduğunu ve hemen meyve vereceğini söylemişti. Her sabah uyandığımda ilk defa ona bakıyordum adeta yapraklarını sayıyordum. Zaman zaman üzerinde limoncuklar oluyordu. Onları gözümle seviyordum. Heyecanla büyümelerini bekliyordum. Birkaç gün sonra limoncuklar düşüyordu. Her seferinde hayal kırıklığı... Komşularımızın limon ağaçlarına bakıp "neden benim ki olmuyor?" diyordum. Evet komşumuzun bahçesindeki limonları seyretmek de çok güzeldi ama... Ben kendi bahçemde istiyordum. İlgi, sevgi, su, her şey vardı ama... Limon küsmüştü adeta bana..


Bu da geçen yıl ektiğim geçen yaz ilk meyvelerini yediğimiz sarkan dut.. Bu sene adeta gelin gibi olmuş.. Yere sarkan yaprakları ile.. Fotoğraf sevgili arkadaşım Nurdan Çakır Tezgin tarafından çekildi.

İlk gençlik yıllarımda evimizde bir kauçuk ağacı vardı. Babam ona çok iyi bakardı. Dibinde de mor menekşeler adeta sarmaşık olmuştu. Kauçuk yerine sığmaz hale gelmişti. Adeta evin içinde bir ağacımız vardı. Babam uyanır uyanmaz kauçukun yanına gider başını koltuğun koluna koyar onu izlerdi. Babam sağlığını kaybetmeye başladığında kauçuk yavaş yavaş yapraklarını dökmeye başladı. Aslında aynı özen gösteriliyordu. Anlamak çok zordu. Babamı kaybettiğimiz gün kauçuk da son yaprağını düşürdü. O da bu dünyadan gitmeye karar vermişti. Bu hikaye yıllar öncesinden hiç unutmadığım burnumun direğini sızlatan bir anıdır. O'Henry bu hikayeyi yıllar önce yazmış. Kahramanının hayatını bahçedeki ağaçla özdeşleştirmişti. Onunki kurmaca mı gerçek mi bilinmez. Ama babamın kauçuğu gerçekti.

Ben de Limonumla böyle özdeşleşmiştim. Üzerinde sayılacak kadar yaprak kaldığında içimi bir korku sarmıştı.


"Bu kadar laf bu limon için miydi?" demeyin lütfen… (Fotoğraf Nurdan Çakır Tezgin)

Limonumu merak ettiniz değil mi? Foça'dan, bahçemdeki Limondan mektup var!

"Şeker ablam, güzel ablam.. Bilmem bahçenin nazlı kırılgan bir ağacına, bencileyin bir limonun seslenmesine ne kadar kulak vereceksin. Biz limonları şımarık, zorlu, sahibine sabır dili öğreten bir familya olarak tanırlar ama doğru değildir. Eh, hangi filizin selini suyunu bol versen yüzünü kara çıkarmaz esasında; bizim ne farkımız olsun ki... Ancak, meyveye geç durduğumuz doğru... Yaprağın sürgüne dönmesi için ekildiğimiz yerin iyi seçilmesi kaçınılmaz. Neyse, ben bu konuda şanslıgillerdenim. Yaşadığım yaklaşık bir yıllık bir kararsızlıktan sonra haydi yallah deyip boy attığım, dallarımı şenlendirdiğim doğrudur. Limonlar olarak bizim bir ayrıcalığımız da, köpek gibi sahibimizi tanımamız. Bunu pek bilmezler. Komşu eline bırakılan limonların güdük kalmasının bir gerekçesi de budur. Hani ben de sahip olarak seni bellediğim için gül yüzüne ırak düşünce şaşkınlığın dozunu arttırdım.

Senin şu tuhaf ve kıllı ev arkadaşını ise hiç anlamadığım için ne yapacağım konusunda kararsız kaldım. Biz ağaca yalnızca yazınsal bir esin kaynağı olarak bakmak doğru değil. Bir limon yalnızca koku, renk değil çünkü. Bir çocuğa hayata tutunması için ne denli özen gösteriyorsan bize de öyle titizlenilmesi kaçınılmaz. Gördüğün gibi, nazlı olmamızın özünde pek çok gerekçe yatmakta. Limon filizinin sevgisiz büyüdüğü nerde görülmüş... Neyse, sakallıya biraz alıştım. Akşamları benle birlikte komşularımızı bir güzel suluyor. Komşularım dediğim şenlikgillerden papatya, zeytin ağacı, bir de yeni sürgün sarmaşıklar. Hepsinin keyfi yerinde maşallah. Sonbaharda benim de dallarımda küçük limon yumruları olacak. Şimdiden söyleyeyim de sakın şaşırma!

Sakallı az önce dutun üstünde beş on karadut toplayıp yedi. Yüzünü buruşturduğuna bakılırsa dutlar bir parça ekşi, ama onun asıl tadı bahçeden dut toplayıp yemekte değil mi! Şimdi de bisikletin lastiklerini kontrol ediyor seninki. Sanırım pazara gidecek... Yine portakalları yüklenip gelir artık.

İşte buralar böyle güzel ablacım. Önümüz yaz, senin sıcaklarla pek aran yoktur ama ben içten içe seviniyorum. Üstelik kendimi senin gibi serin sulara atma şansım da yok... Söyledim a, benim serinliğim de, gıdam da ilgi ve sevgidir. Siz insanlar bunu bilmez misiniz sanki?

Hadi seni rahat bırakayım artık. Gözlerimiz yollardadır. Bahçenin bütün dilsizleri adına sana sevgiler selamlar... Söz söylemek için dile ihtiyaç mı olurmuş sanki? Taze dallarımızın, hoş rayihamızın, renklerimizin bir ağızdan söylediği o güzelim şarkıyı duymayan biri zaten hiçbir şey duymuyor demektir. Hasretle. Senin limonun"


8.Mayıs.2012
LONDRA


Güzin TÜMER



3036











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)