ISSN 1308-8483
PYGMALION VE ESTETİK / Gürbüz SEZGİN
  Yayın Tarihi: 11.12.2007    


PYGMALION VE ESTETİK

Uygarlığın gelişmesiyle, kavramların, kuramların didik didik edilmesiyle birlikte kullanılan sözcüklerin sayısında da büyük bir artış gözlenir. Artan, duyarlılık, duygular, hazlar değil, bunların ifade ediliş biçimleridir. Sözcüklerin yetersiz kaldığı durumlarda bazen beden dili, bazen sanat devreye girer. Olguların ifade edilmesinde bunlar da yetmeyebilir. Antik Yunan'da önce doğanın, sonra duyguların ifadesinde tanrı ve tanrıçalar kişileştirilmiştir. Olgular için de mitler yaratılmıştır. Pygmalion miti estetik kuramların açımlandığı bir mit olarak karşımıza çıkıyor. Öykü söyle:

Kıbrıslı, kadın düşmanı bekar bir heykeltıraş olan Pygmalion, fildişinden bir kadın heykeli yontar. Zamanla onu öylesine sever ki, sevdiğinin cansız bir heykel olduğunu kendisine bile itiraf etmekten kaçınarak onu öpüyor, kokluyor, kolları arasında sıkıyor, hatta onunla konuşuyordu. Kimi zaman onu giydirir, boynuna kır çiçekleri, deniz kabuğundan gerdanlıklar takıyor, kulağına inci küpeler, parmaklarına değerli taşlardan yüzükler geçiriyordu. Aphrodite bayramları kutlanırken o da yalvardı tanrıçaya: "Ey tanrılar, tanrıçalar, her şeyi bağışlamaya gerçekten gücünüz yetiyorsa, benim dileğimi de getirin yerine! Şu fildişinden yapılma kıza benzeyen bir eşim olsun benim." "Şu fildişi kız benim eşim olsun!" diyecekti ama cesaret edememişti o kadarına. Evine döndüğünde yine öper, koklar heykelini. Bu kez ona sarıldığında fildişi sertliğin yumuşadığını hisseder Pygmalion. Tanrıça yakarısına yanıt vermiş, canlandırmıştır heykeli. Pygmalion yapıtıyla evlenir, hatta Paphos adında bir oğlu da olur.

Estetik kuramları, taklit, ifade ve imgelem kuramı olarak üç bölüme ayırdığımız da, öyküyü de üç bölüme ayırmak gerek. İlk olarak Pygmalion'un kafasındaki ideal kadını oluşturması, ikincisi, bu ideali yapıtında somutlaştırması ve sonunda heykeline aşık olması. Ayrıca, fildişi yapıta bir sanatsal estetik nesne, yapıt Aphrodite tarafından canlandırıldıktan sonra da ona doğal estetik nesne olarak bakabiliriz. Herakleitos'un devinim çemberini doğrularcasına, doğal estetiğin sanatsal estetiğe, sanatsal estetiğin de doğal estetiğe dönüşmesiyle (ilkinde bir sanatçı eli, diğerinde bir tanrıçanın eliyle) evrensel bir estetik kuramı tamamlanmış olur. Taklit, bir şeyin daha gerçek olduğu düşünülen bir başka şeyle ilişkilendirilme yoludur. Pygmalion, çevresinde yaşayan kadınların olumsuzluklarını bir yana atarak, olumlulukları zihninde ideal bir kadında toplamıştır. Bu kadın imgesi tamamen doğaldır, yani insanidir. Ona hiçbir doğaüstü bir nitelik yüklememiştir. Diğer bir deyişle, yaşamda varolabilecek, imkansız olmayan bir kadın imgesidir bu. İdeal nesne, fiziksel nesne konumuna indirgenmiştir. Fildişi heykeli kadın ideasıyla ilişkilendirdiğimizde bir taklitle karşı karşıya gelinmiştir. Heykel, kadın ideasının kendisi değil, onun sanatsal bir taklididir ve ideal olanı daha da gerçek kılmıştır.

Ortada iki tanrı vardır: sanatsal yaratısıyla ölümlü bir tanrı, Pygmalion ve simgesel tanrı, cinselliğin simgesi tanrıça Aphrodite. Pygmalion, doğada varolan fildişi nesnesinde sanatsal bir kadın idealini somutlaştırmış, Aphrodite ise bu sanatsal yaratıya bir can, bir soluk katarak gerçek bir kadın yaratmıştır. Doğanın mı sanatı, sanatın mı doğayı taklit ettiği sorunu iki estetiğin de yüceltilmesiyle nesnel bir tavır alınmıştır. İnsanın zihinsel gelişiminin, doğayı ve doğal ilişkileri algılayışıyla oluşuyorsa ve sanatın da bu algıların estetik üretime dönüşmesiyse, Pygmalion, sanatın doğayı taklit ettiği taraftadır. Aphrodite, üretilmiş sanat yapıtını doğal bir nesneye dönüştürmesiyle doğanın sanatı taklit ettiği taraftadır. Doğal güzelliğin gerçekten bir estetik nesne olup olmadığı tartışması da bir Olympos tanrısının devreye girmesiyle şimdilik halledilmiş görünüyor.

İfade kuramları, bireysel aklı, nesneler, düşünceler ve yaşantılar dünyasıyla ilişkilendirir. Mitler, tanrı ve tanrıçaların adlarıyla doğal nesnelerin, felsefi ya da psikolojik olguların ifade edilmesidir. Öyküdeki Pygmalion adındaki sanatçının yaşamış olmadığı muhakkak. Dolayısıyla Pygmalion bir sanatçının, Aphrodite cinselliğin, fildişi heykel de ideal bir kadının. simgesidir. Eğer bir yerde simge varsa, bu simgeler aracılığıyla bir düşüncenin ifadesi var demektir. Taklit kuramına simgelerin mantığını ilave ettiğimizde ifade kuramına ulaşırız. Diğer bir deyişle, bireysel aklın, nesneler, düşünceler ve yaşantılar dünyasıyla ilişkilendirilmesine. Bu ilişki, bir aklın başka bir akılla ilişkisidir. Estetik nesne ise bu ilişkilendirmede sadece bir araçtır.

Öyküde ifade kuramını bulmak için Pygmalion'un aklına başvurmamız kaçınılmazdır. Aklı oluşturan insan bilgisi ve zevk olarak duyumsadıklarıysa, Pygmalion'un hangi duygu ve düşünceleri öncelediğini saptamamız gerekecek. Zira düşüncelerin oluşumu psikolojik temele dayanır ve böylece psikolojik durumlar nesnelerin önüne geçer. Heykeline baktığımızda onun sevme ve sevilme gibi sosyal, cinsellik gibi biyolojik gereksinimlerden doğan ideal kadın zevkini ve bunun yanında ideal kadını ifade etmesinden aldığı sanatsal zevki açıkça görürüz. Hem duygusal hem de akılsal zevki dışavurulmuştur. Pygmalion heykelini yontarken adeta duygularına biçim vermiş, ideal kadın düşüncesi estetik deneyiminde somutlaşmıştır. Aphrodite de bu estetik deneyimi psikolojik varlığa dönüştürerek Pygmalion'un metafizik aşkını fiziksel hale getirmiştir.

Taklit kuramında estetik nesnenin kendisi, ifade kuramında da sanatçının aklı kutsanırken, imgelem kuramında yeni biçimler yaratma gücü kutsanır. Bu güç, imgelemin kuramsal olmayan gücüdür. Pygmalion'un kadın ideali en son ideal değildir. Aklı, bu ideali yaratırken doğada gördükleriyle ve düşünce alanıyla sınırlanmıştır. Yarattığı heykel de Pygmalion'un en son estetik yaratımı değildir. Dolayısıyla somutlaştırma daima sınırlı kalmaya zorunludur. Oysa imgelemin sınırları çizilemez. Zira imgelem, bir sanatçı aracılığıyla dile gelen bir tür çılgınlık veya delilikle ortaya çıkar. Pygmalion'un heykeline duyduğu aşk, onun imgelem gücünün yansımasıdır. Çoğu insan ona deli diyecektir. Onun bu "deliliği" beklenmedik olasılıklara açık olduğunun göstergesidir. Nitekim, Aphrodite'in yardımıyla beklenmedik olan gerçekleşir. İmgelem, yasalarla, bilinçle açıklanamaz, ancak, aklın özgür bırakılışıyla kendini gösterir. Aklın bu bilinçdışı oyunu sanatsal yaratımında veya düşlerde somutlaşır.

Hiçbir sanat yapıtı tüm estetik kuramları kolay kolay bünyesinde toplayamazken Pygmalion miti bunu başarmıştır. Antik yunan mitolojisinin halen yaşayan bir kültür oluşunda etken olan, fiziksel, felsefi, yazınsal, psikolojik kuram ve kavramlara bir temel oluşturmasıdır. Pygmalion miti, estetik kuramların ifadesi olmasının yanı sıra, kendisi de salt estetik bir sanattır. Bir taşla iki kuş vurmak gibi.


Gürbüz SEZGİN

anteros59@hotmail.com


1829











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)