ISSN 1308-8483
TROYA SAVAŞI VE TAHTA AT ÜZERİNE BİRKAÇ DÜŞÜNCE / Oğuz ÖZÜGÜL
Oğuz ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 4.6.2010    


TROYA SAVAŞI VE TAHTA AT ÜZERİNE BİRKAÇ DÜŞÜNCE


Troya savaşı deyince, Greklerin (Akhaların) kuzey-batı Anadolu’yu istilası ve Troya önündeki sonucu belirleyen, Homeros’un destanına konu olmuş nihai çatışma akla gelir genellikle. Gerçekten de “deniz kavimleri”nden söz eden Mısır yazıtları M.Ö. 1200 dolaylarında büyük bir ordunun doğu Akdeniz kıyılarına saldırmaya başladığını doğrular.

Ancak Homeros, destanın bir yerinde, Akhalarla Troyalılar arasında bundan önce de bir savaşın meydana geldiğine kısaca değinir:

“Hypnos:…Zeus’un o ünlü ve taşkın oğlu (Herakles) Troyalıların kentini alt üst ettikten sonra yurduna dönmek için yola çıkmıştı.” (İLYADA, XIV – 249)

Demek ki, destanda anlatılan savaşın, 2. Troya savaşı olması büyük bir ihtimal dahilindedir.

O günlerin dünyası ve coğrafik durumu göz önüne alınırsa bir dünya savaşı denebilecek çatışmanın taraflarından biri olan Akha ordusu, başta Agamemnon, Menelaos, Odysseus, Akhilleus, Aias olmak üzere 42 kral ve kahramanın yönetimindeki 1199 gemi ve yaklaşık 120.000 savaşçıdan meydana geliyordu. Troyalıların gücü ise, 18 krallık, 25 kral ve kahramandan oluşan bir Anadolu birliğiydi. Ancak destanda aydınlatılması gereken üç önemli ve müphem nokta var: Savaşın nedeni, süresi ve tahta at efsanesi.

Sparta kralı Menelaos’un karısı Helena’nın Paris tarafından kaçırılmasını Homeros da savaşın nedeni olarak kabul eder. Oysa Troya maddi yönden çok zengin ve güçlü bir devletti; ihracatını bakır, kurşun, gümüş, kereste, lapislazuli ve AT gibi değerli mallar oluşturuyordu. Ayrıca Troyalı denizciler, Akdeniz bölgesindeki en güçlü karşı-akıntıların olduğu Çanakkale ve İstanbul boğazlarını geçmeyi başarmışlardı. Verdikleri kılavuzluk hizmeti karşılığında ve akıntıların güçlü olduğu zamanlar limana sığınan gemilerden aldıkları ücretler kentin önemli gelir kaynaklarıydı. Bu durum, elbette ki başta Akhalar olmak üzere komşu devletlerin iştahını kabartıyor, Troya’nın zenginliklerini ele geçirme isteğini uyandırıyordu. Helena’nın kaçırılışı böylece Akhalara, amaçlarını gerçekleştirmek için, uygun bir fırsat yaratmış oluyordu. Ve onlar da bu fırsatı ikiletmeyip tüm güçleriyle saldırıya geçtiler.

Bir kentin önünde on yıl süren(!) bir savaş? Homeros destanda savaşın son bir yılını anlatır; iyi de, Akhalar Troya’nın önüne gelmeden önce dokuz yıl boyunca neredeydi? Bunun cevabını destanda yine Homeros verir:

“Akhilleus:…yok edilen kentlerden ne yağma ettiysek hep bölüşüldü.” (İLY. I – 125)

“Akhilleus:…kalabalık, bakımlı ve zengin bir ilini Troyalıların talan ettiklerinde Akhalar…” (İLY. I – 163)

“Agamemnon:…yedi Lesboslu kadın vereceğim, elleri her işe yatan, Akhilleus Lesbos’u (Midilli) aldığında ayırmıştım kendime;” (İLY. IX – 128)

Eetion (Thebes) ilini yıktığı gün almıştı kendine…” (İLY. IX – 188)

“Akhilleus:…gemilerimle gittim, insanların on iki ilini yıktım, bereketli Troya’nın çevresinde de yıktım on bir ili. Oralardan ben neler neler aldım.” (İLY. IX – 330)

“bir kadın uzanmıştı yanına, güzel yanaklı Diomede, Phorbas’ın kızı, Akhilleus getirmişti onu Lesbos’tan.” (İLY. IX – 664)

“güzel kemerli İphis vardı yanında, Akhilleus vermişti Patroklos’a o kadını, Enyeus ili sarp Skyros alındığında.” (İLY. IX – 667)

“Akhilleus’un Tenedos’u (Bozcaada) yakıp yıktığı gün…” (İLY. XI – 624)

“Akhilleus:…Troyalı, Dardanoslu kadınlar…yıkmıştık biz ölümlü insanların zengin illerini…” (İLY. XVIII – 339)

“Akhilleus:…Lyrnessos’u yıkıp ele geçirdiğim gün onu…” (İLY. XIX – 60)

“Briseis:…Akhilleus…tanrısal Mynes’in ili Lyrnessos’u yaktığı gün…” (İLY. XIX – 295)

“Aineias:…saldırmıştı Akhilleus İda yamaçlarında bizim öküzlere, Lyrnessos ile Pedasos’u yıkmıştı!” (İLY. XX – 89)

Ayrıca savaş Troya önünde on yıl sürmüş olsaydı, Priamos kalenin burçlarından savaş alanına bakarken Akhaları ilk defa gördüğünü belli eden şu soruları Helena’ya sorar mıydı:

“Priamos Helena’ya:…gel söyle bana, şu eşi görülmedik adamın adı ne? Kim bu alımlı, iri yarı yiğit?...bir krala benzer bu adam.” (İLY. III – 166)

“Helena:…Atreusoğlu gücü yaygın Agamemnon’dur bu adam, hem iyi bir kral, hem güçlü bir cenkçi…” (İLY. III – 178)

“Priamos:…bu kim? Bir baş küçük Atreusoğlu Agamemnon’dan boyu, ama omuzlarıyla göğsü geniş ondan…” Helena: “Çok akıllı Odysseus’tur o, Laertes’in oğlu, kayalık İthake halkı arasında doğdu, büyüdü.” (İLY. III – 192)

“Priamos: Kim o, öbür Akhalı, soylu iri yarı yiğit, Argosluları başıyla, geniş omuzlarıyla aşan?” “Helena: Eşi görülmedik Aias’tır o, Akhaların kalesi. Öte yanda Giritliler arasında İdomeneus duruyor, tanrı gibi…” (İLY. III – 226)



Evet, Troya önündeki savaşın sadece bir yıl sürdüğünü kanıtlayan alıntılar bu kadar. Ve savaşın sonu kimseye yabancı değil, Akhaların armağanı(!) tahta at Troya’nın sonunu getirir. Ne var ki, destanı destan yapan öğelerden biri olan bu tahta at, denebilir ki, destanda Homeros’un da güzel yeleli atlar ülkesi ve atları ehlileştiren Troyalılar diye defalarca vurguladığı Troya’nın ünlü atlarının simgesi olmaktan öteye gitmez. Troya’nın düşmesinde Aineias’ın rolünün olduğuna dair kuşkular vardır. Bunun ipuçlarını yine destanda buluruz:

“Deiphobos:…buldu onu (Aineias’ı) kalabalığın en ucunda, kılını bile kıpırdatmıyordu, içerleyip duruyordu tanrısal Priamos’a, yiğitler arasında saymıyor diye onu.” (İLY. XIII – 457)

“Akhilleus: Ne diye geldin, Aineias, dikildin böyle karşıma? Ne diye dürttü seni yüreğin, atları iyi süren Troyalılara kral olmak için, Priamos’un yerine geçmek için mi? Ama sen öldürsen de beni, Priamos vermez senin eline onur yerini,…” (İLY. XX – 181)

Aineias acaba Priamos’a içerleyip öfke duyduğu için mi Troya’nın kapılarını Akhalara açtı? Bunun cevabını vermek, ne yazık ki, mümkün değil, ama tahta at efsanesi yerine böyle bir ihanet(?) akla biraz daha yakın geliyor.

Savaştan sonra Akhaların başına gelenler biliniyor: M.Ö.1200 yıllarında Argolis bölgesinde büyük bir deprem ve aynı zamanda bir sel felaketi meydana gelmiştir. Bu felaketlerden sonra Akha toplumu çökmeye başlamış, “kahramanlar çağı” sona ererken birkaç yüzyıl sürecek olan bir “karanlık çağ”a girilmiştir.


Oğuz ÖZÜGÜL

oguzozugul@hotmail.com


2240











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)