ISSN 1308-8483
Kahve Falı / Coşkun SAYGILI
Coşkun SAYGILI    
  Yayın Tarihi: 11.4.2005    


Kahve Falı

       Yazı yazma konusunda pek maharetli olduğumu söyleyemem ama yazacağım hikayenin hoşunuza gideceğinden eminim.

       Efendim, hikayemiz Ege’nin şirin ilçesi Foça’da yetmişli yılların başında geçiyor ;

       O yıllarda Foça beş-altı bin nüfuslu küçük bir sahil kasabası.. Şehirdeki esnaf sayısı da bir elin parmakları kadar. Hikayemizin kahramanları da Foça’nın medar-ı iftiharı iki taksicisi.!!

       O günler yokluk günleri (şu aralar bir varlıktayız sormayın gitsin?) Kahramanımız nam-ı değer Fafot Reşat üzerinize afiyet basur olmuş o günlerde; adamcağız oturamıyor, doğru dürüst yürüyemiyor, uyku haram olmuş, anlayacağınız perişan mı perişan…!

******

       Fafot Reşat o gün evinden güç bela çıkmış gelmiş taksi durağına çekmiş altına bir iskemle kıçının yarısı dışarıda başlamış oflayıp puflamaya

- Of yandı cötum belanı versin kaknem ayaklı karı nerden yedirdin bana acı turşuları yandım Allah! Yok mu çaresini bilen Allahaşkına?

       En değerli arkadaşı Karagöz İbraam kayıtsız kalmamış bu feryada ;

- Ah Fafotçuğum ne bağrınırsın, ne oldu o canım cötune ?
- Sorma İbraam, yengen ne basur otları ne ebegümeçleri kaynattı, ilaç yaptık sürduk kıçlarıma da geçmedi belasını versin ülecim acıdan….. Cötümde memeler çıktı parmağım kadar…. Yandım Allah !
- Ah be Fafotum ben bilirim bu itikeranın ilacını. Sen söyle şurdan iki orta şekerli kave bak nasıl geçicek cötunun yanması..!

       Fafot Reşat o zamanlar Foça’nın en cimrilerinden biri (parasını alacağına canını al daha iyi, bedava mezar bulsa içine giren cinsinden)

      Fafot kıçının da acısıyla seslenmiş kahveciye ;

- Aman Mustafam, cönder bize iki şekerli,

       Kahveler bir güzel içilmiş ve Karagöz lafa başlamış ;

- Fafotçuğum kimseye süleme sakın, al bu fincanları eline doğru helaya. Telveleri sür kıççezine şıp diye kesicek yangınını…

      Fafot helaya yollana dursun, Karagöz hemen manyatolu telefonun başına geçmiş;

- Kızçazım bağla ya bana doktor Yavuz’u,

      Telefon bağlanmasına yakın Fafot Reşat; yandım Allah nidalarıyla yeri göğü inleterek çıkmış heladan ve doğruca doktor Yavuz’un muayenehanesinin yolunu tutmuş.

      Karagöze telefon bağlanır ;

- Yavuzcuğum, böyleyken böyle kurdum Fafotu sen devam et artık sana gelior

       Kıçında kahve telvesiyle girmiş muayenehaneden içeri, binbir hışımla ;

- Amman Yavuz beycim, orospu evladı Karagöz yaktı cötumu kurtar beni fenayım ülecim acıdan!!!
- Ah be Fafotçuğum heyecanlanmadan anlat bakayım,
-Yavuz beycim, basurcuk olmuşum fena ızdıraplar içindeydim. Yanışlıklan söyledim bunu Karagöz domalmışına, o da kandırdı beni, kıçlarıma kahve telvesi sürdürdü, yaktı bana arkalarımı, aman kurtar beni ahhhh..

      Doktor Yavuz muayene masasını işaret ederek;

- Sen geç şöyle masanın üstüne dört ayak vaziyetinde dur ve sıyır donunu, hatta beşkapılara doğru kıçını çevir ki iyi muayene edeyim seni…

      Fafot ne yapsın kaderine razı biçimde birazda korkuyla denilenleri yapmaya başlamış. Doktor ne zaman muayene eldivenlerini takmış seninki korkuyla karışık bağırmış ;

- Aman acıtmayasın beni, yaktı zaten beni o orospu anneli Karagöz…
- Korkma Fafotçuğum sadece bakacım yahu,…

      Doktor Yavuz Fafotun kıçının yanaklarını tutup ayırmış ve ;

- Fafotçuğum, gördüm gördüm, diye bağırmış

      Fafot da endişe ve korku dolu bir ifadeyle ;

- Aman doktor çabuk süle ne cördün arkamda ?
- Valla Fafotçuğum ne desem ki; bir vakte kadar mı desem üç vakte kadar mı desem senin arkaya baba bir kısmet gördüm…???!!!

       Hikayemiz böyle umarım hoşunuza gitmiştir. Bunun benzeri yüzlerce hikayesi var Foçalıların, inşallah canlı bir anlatım yapmak nasip olur size?

İzmir/Karşıyaka


Phokaian_2@hotmail.com


Coşkun SAYGILI

Phokaian_2@hotmail.com


2094











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)