ISSN 1308-8483
AREQUİPA / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER    
  Yayın Tarihi: 1.11.2009    


AREQUİPA

Puno’dan sonraki durağım Arequipa’ydı. Yolların gene kapanacağı haberinin gelmesiyle Puno’dan kaçar gibi Arequipa’ya geldim. Sabaha karşı otobüs terminalindeydim. Günün ışımasını bekledim. Daha sonra bir taksiye atladım ve önceden belirlediğim hostele gittim. Taksi ile şehir merkezine gelirken daha ilk bakışta şehrin içimi ısıttığını söyleyebilirim. Büyük bir meydan, onun etrafını saran kolonyal binalar, temizlik, sadelik, ferah caddeler bu şehri tanımlamak için kullanacağım kelimeler olur.



Bir de bunun üzerine deniz seviyesinden yüksekliği 2300 metre olunca Arequipa için tadından yenmez demek fazla olmaz. Zira Peru’ya ve Bolivya’ya dışarıdan gelenlerin en çok belini büken şey yükseklik ve buna bağlı olarak gelişen yükseklik hastalığı… Yeni öğrendiğim bir bilgiyi de paylaşmak isterim.

La Paz bir çanağın içine yerleşmiş bir kent. Çanağın derinliği 800 metre imiş. La Paz’da sosyoekonomik düzeyi yüksek olanlar yükseklikten daha az etkilenmek için çanağın dibine yakın yerlerde oturuyorlarmış. Aslında yükseklik sadece biz turistler için değil o topraklarda doğan, yaşayan insanlar için de çok önemli.. Şimdi tekrar Arequipa’ya dönebiliriz.

Arequipa, aktif volkanların, sıcak su kaplıcalarının, yüksekteki çöllerin ve dünyanın en derin kanyonunun bulunduğu coğrafyada yer alıyor. Bu nedenle Peru da mutlaka görülmesi gerekenler arasında. Arequipa, üç volkanın El Misti, Chachani ve Pichu Pichu’nun eteğine kurulmuş. Gerçekten uzaktan görünümleri çok etkileyici.


Volkanlardan birinin şehirden görüntüsü. Ama hangisi? Zor soru!


Bu volkanlara tırmanma turları düzenleniyor. Aslında burada birçok outdoor aktivitesine katılmak mümkün. Volkan tırmanışı sadece bunlardan biri. Arequipa, Colca Vadisi ve onun uzantısı olan dünyanın en derin kanyonu Colca Kanyonu'na (3354 metre) dört saat mesafede.

Colca Kanyonu'na gittiğimde aslında her şey çok tanıdıktı. Atacama Çölü’nü geçerken bu coğrafi yapının çok benzerini görmüştüm. Altiplano diye adlandırılan coğrafi oluşum demek ki her yerde benzer yapıları barındırıyordu. Son derece çorak olmasına rağmen Colca Vadisi boyunca geçtiğimiz yerler aynen Atacama Çölü gibi çok etkileyici idi.




Colca Vadisinde bir milli park var. Oradaki hayvanlar koruma altına alınmış. Çok sayıda lama ve alpaga gördük. Bu milli park puma gibi bazı vahşi hayvanlara da ev sahipliği yapıyormuş.


Yol boyunca yerli kadınlar, kendi el ürünlerini satmaya çalışıyorlardı. Doğa renkleri ile bir görsel şenlik sunarken rengarenk giysileri ile yerli kadınlar bu görsel şenliği tamamlayan olmazsa olmazlardandı.



Bir başka olmazsa olmazlardan biri de bu benim berem. Almamak için çok direndim ama, sonunda görüldüğü üzere aldım. İyi ki almışım Chiway 'daki buz otelimizde gece üşümemi engelledi. Hava sıcaklığı sıfırın altında da olsa bu memleketlerde ısıtma yok.. Bu da buraların geleneği...

Colca Kanyonu kendi görüntüsü ile çok çarpıcı ama çarpıcılığı katlayan diğer bir unsur ise kanyonun akbabalara ev sahipliği yapması. Gün biraz ısındıktan sonra kanyonun içinde adeta bize kendilerini göstermeğe çalışıyorlar. Bu görüntü oldukça çarpıcı.


Heyecanla, muhteşem kanyon içinde akbabaların geçmesini bekliyoruz.


Akbabalar oradaki el işlerine de konu olmuşlar. Birçok aksesuarın üzerinde onların el işi ile yapılmış desenlerini görmek mümkün. Colca Kanyonu'nda akbabaları izlemek ciddi bir turistik aktivite olmuş.





Colca vadisi boyunca küçük kasabaları ziyaret ettik. Bunlardan birinde de kaldık. Chiway.. Chiway aynı zamanda Colca Vadisi’ne de giriş noktası.



Chiway, küçük tozlu bir kasaba.. ”Plaza de Armas” adlı bir meydanı ve meydanda şık eski bir kilisesi var. Peru’da şimdiye kadar hangi şehre gittiysem bir “Plaza De Armas” var. Bunun bir nedeni olmalı diye düşündüğümde Peru’da karşılaştığım arkadaşım Zeynep (aslında Zeynep’le buluşacaktık ama buluşmaya kalmadan Colca Kanyonu’nda karşılaştık.) sorumu yanıtladı. İspanyollar her gittikleri şehirde bir askeri meydan oluşturmuşlar. Armas İspanyolca’da asker anlamına geldiği için “Plaza de Armas” askeri meydan anlamında. Bir meydan ve bu meydanın ortasında bir kilise sanki Peru klasiği gibi..



Colca Vadisi içindeki yerleşim yerlerinde kiliseler hep beyazdı. Arequipa içindeki kiliseler gibi. Bu kiliseler o yöreden elde edilen bir volkanik taştan (sillar) yapılıyormuş. Şehirdeki kiliselerin ve birçok binanın beyaz olması nedeni ile Arequipa beyaz şehir olarak adlandırılıyor. Aslında Arequipa’da çok sayıda kilise var. Bu kiliseler Avrupa’dakinden farklı. Bunu nasıl tanımlarım diye düşündüğümde kullanılan bezemelerle ilgili olduğuna karar verdim. Kabartmalarda ve süslemelerde bir sertlik var. Bezemelerde ve kabartmalarda, Katolik dininin klasik desenleri ile birlikte And kültüründen de desenler kullanılmıştı. Bu coğrafyada yaşam çok zor, dahası sert diye tanımlamak mümkün. Bu desenlerdeki sertlik coğrafyanın dayattığı zorluktan kaynaklanabilir mi diye düşünmekten kendimi alamadım.

İyi ki coca yaprağı var. Bu zor coğrafyaya adapte olmayı kolaylaştırıyor. Benim bile çok işime yaradı. Hiç sevmedim tadını ama hem yapraklarını çiğnedim hem de çayını içtim. Yüksekliğe adapte olmanın tek yolu adeta! Arequipa’da aslında çok ihtiyaç hissetmedim. Ama Colca Vadisi boyunca ilerlerken yaklaşık 5000 metre ile 3000 metre arasında gezindik. Bu durumda gittiğim yerden keyif almak ve kendimi iyi hissetmek için tek çare coca çayıydı. Ben de gerekeni yaptım.



Bu coğrafyada en hoşuma giden şeylerden biri dansın ve müziğin yaşamın önemli bir parçası olması. Kadın- erkek, genç-yaşlı dansın içinde kolaylıkla yer alıyor. Dansın kültürün vazgeçilmez öğelerinden biri olması çok güzel.





Ziyaret ettiğimiz küçük kasaba meydanlarında küçük çocuklar sürekli dans ediyor. Bir meydan, bir kilise (kasabalardaki kiliseler çok sade ve sempatikti), rengarenk giysileri içinde el işi satan kadınlar. And Dağları klasiği!


Chiway'da müzikli bir geceye misafir oldum. Gerçekten çok hoştu.




Tabii başka bir klasik, baskın sesin pan flüt olduğu gitar ve davulun da yer aldığı müziği her yerde duymak! Hüznün sesi ama yaşama sevincini de hissetmek mümkün…

Arequipa’dan çok Colca’daki iki günlük yolculuğumu anlattım. Arequipa’daki bir başka ilginç mekandan da söz etmek isterim. Santa Catalina, Kızlar Manastırı.. Şehrin merkezinde adeta bir kale gibi.


Santa Catalina, Kızlar Manastırı


1570 yılında yapılmış anacak 1970 yılında halka açılmış. O zamandan halka açılana kadar gizemini korumuş. Gerçekten görülmeye değer.



Görülmeye değer olan kısmı bence kızların inzivaya çekildikleri bölümler ya da oradaki dini resimler değil. Çok sayıda avludan oluşmuş bu manastır, çiçekli caddeleri, çivit mavisi, kiremit kırmızı ve beyaz sokakları ile benim çok hoşuma gitti.


Manastırın tarçın renkli sokaklarından biri




Areuqipa’da kemerli binalar bana azıcık Arap mimarisini anımsattı. Oldukça güzel ve medeni bir şehir olduğunu söylemek mümkün. Aslında bir Avrupa kentinden bir farkı yok. Pardon bir farkı var. Oldukça ucuz.



Arequipa’da, Zeynep ve arkadaşları ile buluştum. Zeynep’i görmek bana çok iyi geldi. İyi ki buluştuk Zeynep’cim…


Arequipa hatırası!


Bir başka güzel buluşma buradaki başarılı Türk girişimci Melihat ile idi. Birkaç tane Türk bar ve Türk lokantasına sahip Melihat ve erkek kardeşi. Arequipa’ya gelince mekanları mutlaka gidilmesi gerekenler arasında. Hoş anılarla Arequipa’dan ayrıldım.

Temmuz 2009


Güzin TÜMER



3928











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)