ISSN 1308-8483
Sulu Çarşamba 9/9/2009 / 09.09 Kehaneti mi? / Aşçı Fok<br>Nurdan ÇAKIR TEZGİN
  Yayın Tarihi: 9.9.2009    


Sulu Çarşamba 9/9/2009 / 09.09 Kehaneti mi?


Gündeme dair yazmak bazen çok kolay gibi görünse de, aslında hiç de öyle değil!

Alın size bir kehanet; 9/9/ 2009 / 09.09

İkibindokuzun, dokuzuncu ayının dokuzuncu gününün saat dokuzunda kıyametin kopacağı gibi senaryoların yazılıp çizildiği günümüzde herşey daha fazla kapital, daha fazla sömürü için diye düşünüyorduk bütün olup bitenler yaşanırken!

Neleri mi?
Yapımcılığını Tim Burton'ın üstlendiği "9" isimli animasyon filmini örnek gösterebiliriz.

"9" isimli karakter doğduğu zaman, kendini kıyamet sonrası dünyada bulur. Tüm insanlar yok olmuştur ve peşinde olan makinalardan kaçan diğerlerini şans eseri keşfeder. Saklanmak gereksizdir zira kaçılacak yer yoktur. Hayatta kalmak istiyorlarsa karşı atağa geçmeli ve makinların kendilerinden ne istediğini anlamalıdır. Medeniyetin devamı sadece onların elindedir filan gibi bir senaryo ve elbette ki tesadüf değil. Filmin izlenebilirlik oranını sağlama almak gibi bir gayret ön planda çünkü; A.B.D'de vizyon tarihi: 09.09.09'da!

Yine A.B.D. kaynaklı çılgınlıklar;

- 09.09.09'da evlenecek bazı şanslı müşterilerine absürd evlilik hediyeleri sunan mağazaların, otel ve restoran zincirlerinin basına verdikleri ilan ve duyurular. "09.09.09'da sadece 99 cent." gibi.

- 09/09/09 tarihinin bazı karamsar kişiler tarafından insan ırkının son günü olarak ilan edilmesi gibi...

- Dünyanın başına gelecek olası felaketler arasında Cern'in parçacık hızlandırıcı deneyi sonucu oluşacak kara deliğin dünyayı yutacağı ve insanların ani bir domuz gribi salgınıyla karşı karşıya kalacağı gibi tahminlerin dedikodusu vs...

İstanbul başta olmak üzere, tüm Türkiye'de yaşanan sellere ne buyrulur?

Şeytanın işi yok, vesvesenin bini bir para herkes sulu çarşambayı konuşuyor. Bir de çarşambayı sel aldı türküsü vardı! Dere yatağına ev, yol, depo, villa, fabrika yapanlar ve onlara izin verenlerin ne suçu olabilir. Her şey Allahtan! Tema'nın babası Pamuk Dede Hayrettin Karaca der ki; "Dere, yatağını asla unutmaz, yüzyıl geçse bile gün gelir hatırlar!"

Asıl bilançosunun daha sonra ortaya çıkacağı Trakya sel felaketinin, 2009 yılının dokuzuncu ayının dokucuncu gününün dokuzuncu saatinde meydana gelmesi de kara bahtlı karamsar insanların yakıştırmasıdır olsa olsa!

2009'un kıyamet kehaneti böyleyse, 2012'den Allah saklaya.

"Dokuz boğum, dokuz düğüm dokuz güğüm, dokuz doğurmak, ondokuzun şifresi, dokuz kat bohçalar, Ocak dokuz, Mart dokuz"

Bütün bu olup bitenlerden kıssalanıp hisseleniyor muyuz işte aslolan bu. Trakya'da, Karadeniz'de meydana gelen sellerin nereleri nerelerden önüne katıp denize kavuşturduğu ortada. Önemli olan bu durumlardan çıkarılacak dersi iyi bellemek. Şöyle bir etrafımıza bakınmak ve kurumuş görünen dere yataklarımızın üzerinde neler var iyice gözlemek. "Aman benim evim dere yatağında değil" demek de çare değil, komşunun evi derenin önünü kesmişse senin evini alıp götürmesi görünen en açık gerçek.

Bakalım çevremize; Hangi derenin üzeri örtülüp dolgu maddesiyle kaplanmış, hangi derenin ağzına istinat duvarları yapılmış? Yanıbaşınızdan incecik akıp geçen su birikintisinin gün gelip bahçe ve bina duvarlarınızı yıkıp geçmeyeceğini kim garantileyebilir? Ve en önemlisi eski insanlar alivyonu bereketli ovaları ve su havzalarını sadece ekip biçmek için kullanmışlar, evlerini hep yüksekçe yerlere yapmışlar neden acaba?

Halk arasında gülerek dillendirilen "dağdaki araziler oğlanlara, ovadakiler kızlara" hikayesinin altında yatan gerçeği gerçekten doğru algılamış olabilir miyiz?

Umarız dereler yataklarını hatırlamasınlar, yoksa dağlara kaçacak zamanımız olmayabilir!


Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN


www.ascifok.com


2513











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)