
Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
Dokuz karý mancasý
Güneydoðu Anadolu’da görev icabý bir süre yaþayan büyük teyzem anlatýrdý...
“Konumumuz gereði sýkça yöre insanýnýn evlerine misafir olurduk. Pek çoðu, kadýn misafirleri mutfak olarak kullandýklarý büyük odaya alýrlardý. Erkek misafirler evin erkekleriyle ayrý bir odada otururdu. Mutfak olduðunu düþünmemin nedeni, odada kocaman bir yer ocaklýðý ve kap kacak olmasýydý. Ocakta, odun ateþinde kaynayan ve odaya iþtah açan kokular saçan bir tencere daima bulunurdu.
Yine böyle bir gün mutfak odasýna aldýlar beni, köþede çok yaþlý bir nine oturuyor. Yaþlý nine sürekli önüne bakýp dudaklarýndan anlaþýlmaz sözcükler döküyor, diðer tarafta elinde bir ip belirli aralýklarla salýncaktaki bebeði sallýyor. Ortalarda dolaþan üç beþ kadýn görüyorum ama, kim kimdir bilmiyorum! Orta yaþlý olan belli ki evin kayýnvalidesi ve en sözü geçeni! Diðerleri sanki hepsi bir ayar kardeþ gibi genç kadýnlar... Çoluk çocuk takýmýný saymýyorum, epeyce varlar.
Kayýnvalideye benzettiðim kadýn bana yer gösterip yaþlý ninenin yanýna oturttuktan sonra, ocakta kaynayan tencerenin kapaðýný açýp þöyle bir bakýyor. Ocaklýðýn yaný baþýndaki baþka bir tencereden sadeyað olduðunu sandýðým bir kepçe yaðý alýp ateþteki tencereye koyuyor ve kapaðýný kapatmadan yan taraftaki tuz çanaðýndan okkalýca tuz atýyor. Sonra eteðini toparlayýp dýþarý çýkýyor.
O sýrada genç kadýnlardan biri, bir kucak odunla odaya giriyor doðruca ateþin baþýna gidip tencerenin altýndaki korlarý maþayla þöyle bir eþeleyip yeni getirdiði odunlardan koyarak ateþi güçlendiriyor ve el çabukluðu marifet o da tencerenin kapaðýný açýp karýþtýrarak bir avuç tuz atýyor yemeðe! Hadi bakalým o da çýkýyor odadan...
Bu defa diðerleri kalabalýk giriyorlar içeri, mutfak odasý bir dolu kadýn ve çocuk ile uðulduyor. Çoluk çocuk kýyamet, baðýrýþ çaðýrýþ derken o ne; genç kadýnlardan biri kaþla göz arasý tuz atmaz mý yemeðe! Ocakta piþen ne yemeðidir bilmiyorum ama kokusundan nohutlu bulgurlu suluca bir yemekti sanýrým! Uzaktan kýrmýzý renkli olduðunu görebiliyordum ama taneleri görünmüyordu. Güzelim yemek oldu mu sana tuz zehiri!"
Bu yaþanan alýþýlmýþ bir davranýþmýþ oralarda. Kalabalýk ve çok eþli ailelerde ocaktaki yemeðe önüne gelen yað tuz attýðýndan, çoðu zaman yemek aðýza alýnmayacak kadar tuzlu olur, köpek mancasý görevi görürmüþ. Evin söz sahibi yaþlýca kadýný; “dokuz karý mancasý olmuþ bu” deyip yemeði hayvanlarýn önüne döktürürmüþ.
Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
www.ascifok.com
Güneydoðu Anadolu’da görev icabý bir süre yaþayan büyük teyzem anlatýrdý...
“Konumumuz gereði sýkça yöre insanýnýn evlerine misafir olurduk. Pek çoðu, kadýn misafirleri mutfak olarak kullandýklarý büyük odaya alýrlardý. Erkek misafirler evin erkekleriyle ayrý bir odada otururdu. Mutfak olduðunu düþünmemin nedeni, odada kocaman bir yer ocaklýðý ve kap kacak olmasýydý. Ocakta, odun ateþinde kaynayan ve odaya iþtah açan kokular saçan bir tencere daima bulunurdu.
Yine böyle bir gün mutfak odasýna aldýlar beni, köþede çok yaþlý bir nine oturuyor. Yaþlý nine sürekli önüne bakýp dudaklarýndan anlaþýlmaz sözcükler döküyor, diðer tarafta elinde bir ip belirli aralýklarla salýncaktaki bebeði sallýyor. Ortalarda dolaþan üç beþ kadýn görüyorum ama, kim kimdir bilmiyorum! Orta yaþlý olan belli ki evin kayýnvalidesi ve en sözü geçeni! Diðerleri sanki hepsi bir ayar kardeþ gibi genç kadýnlar... Çoluk çocuk takýmýný saymýyorum, epeyce varlar.
Kayýnvalideye benzettiðim kadýn bana yer gösterip yaþlý ninenin yanýna oturttuktan sonra, ocakta kaynayan tencerenin kapaðýný açýp þöyle bir bakýyor. Ocaklýðýn yaný baþýndaki baþka bir tencereden sadeyað olduðunu sandýðým bir kepçe yaðý alýp ateþteki tencereye koyuyor ve kapaðýný kapatmadan yan taraftaki tuz çanaðýndan okkalýca tuz atýyor. Sonra eteðini toparlayýp dýþarý çýkýyor.
O sýrada genç kadýnlardan biri, bir kucak odunla odaya giriyor doðruca ateþin baþýna gidip tencerenin altýndaki korlarý maþayla þöyle bir eþeleyip yeni getirdiði odunlardan koyarak ateþi güçlendiriyor ve el çabukluðu marifet o da tencerenin kapaðýný açýp karýþtýrarak bir avuç tuz atýyor yemeðe! Hadi bakalým o da çýkýyor odadan...
Bu defa diðerleri kalabalýk giriyorlar içeri, mutfak odasý bir dolu kadýn ve çocuk ile uðulduyor. Çoluk çocuk kýyamet, baðýrýþ çaðýrýþ derken o ne; genç kadýnlardan biri kaþla göz arasý tuz atmaz mý yemeðe! Ocakta piþen ne yemeðidir bilmiyorum ama kokusundan nohutlu bulgurlu suluca bir yemekti sanýrým! Uzaktan kýrmýzý renkli olduðunu görebiliyordum ama taneleri görünmüyordu. Güzelim yemek oldu mu sana tuz zehiri!"
Bu yaþanan alýþýlmýþ bir davranýþmýþ oralarda. Kalabalýk ve çok eþli ailelerde ocaktaki yemeðe önüne gelen yað tuz attýðýndan, çoðu zaman yemek aðýza alýnmayacak kadar tuzlu olur, köpek mancasý görevi görürmüþ. Evin söz sahibi yaþlýca kadýný; “dokuz karý mancasý olmuþ bu” deyip yemeði hayvanlarýn önüne döktürürmüþ.
Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
www.ascifok.com
"Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN" bütün yazýlarý için týklayýn...