“Fayton”a “Payton” Diyenlerdenim…. / Gündüz Akagündüz
Gündüz Akagündüz

Gündüz Akagündüz

“Fayton”a “Payton” Diyenlerdenim….



“Gezgen” e sual olunmaz… Nereden esti de bu yaÅŸam koÅŸturmacası arasında dert edindim payton mu fayton mu?..

Epey zamandır kullanma kılavuzlarından baÅŸkaca okuduÄŸum kitap da yok ki… Sabahattin Ali’nin Gramofon Avrat’ını da okumadım gerçi ama filmini izleyeli de çokça zaman oldu… Aysun-Ali Kocatepe’nin körfez vapurlarıyla dans ettirdiÄŸi Kordon boyu faytonları da dinlemedim ki, çaÄŸrışım yapsın “payton”lar…

-Biz faytona ne zaman bindik, en son ne zaman.

Şapkası sünnet gözleri cennet hocam o zaman.

Çoook zamanlar olmuÅŸ, paytona binmeyeli… Paytonlar daaa…. gözleri cennet hocamlardaaa….

*******************

Anneannemlerin bir paytoncusu vardı… Haftalık pazar alışveriÅŸini eve taşıyan… O zamanlar karpuz 20-30 tane alınır, yüklüğün bir köşesine dizilirdi… Her bir sebze-meyveden bu kadar çok alınınca ve paytoncu habire eve bir ÅŸeyler taşıyınca ailenin tanıdıklarından biri oluyordu herhalde ki, çıkınlarla hamama gitmeler de bu paytonla yapılırdı, uzaklardaki akraba ziyaretleri de… Anneannem çamurlukların arasındaki basamaktan paytona binerken körük saÄŸa sola epeyce savrulurdu. O deri koltuÄŸa tüm heybetiyle kurulduÄŸunda körüğün sallanması durur ve sıra bize gelirdi… Paytoncu koltuk altlarımızdan bizi yakalayıp içeri savurunca ben tekrar iner o basamaktan çıkardım ve tabii ki anneanneme “bak ÅŸemsiye hiç sallanmadı ki” Biz çocukları paytoncunun sırtına ama anneannemlerin yüzüne dönük açılır-kapanır dar ve tahta bir oturaÄŸa oturturlardı… Paytoncu da bir körük sarsıntısı yaÅŸatıp ön taraftaki yüksekçe yerine tırmanırdı… Dizginleri eline aldığı ve henüz deh demediÄŸi arada ben tabii ki paytoncu amcanın yanında oluverirdim.

*****************

Åžefik Ustanın dedesi Ali 1928’lerde Akhisar’da at arabası yapanlardan. Åžefik Ustanın babası İsmail’de bir ucundan bulaÅŸmış o iÅŸlere. Åžefik Usta ise Åžaban Ustanın yanında öğrenmiÅŸ bu iÅŸleri… BaÅŸlığa, on tane parmak sıkılamayı, on parmaÄŸa beÅŸ tane espit (*) çakmayı öğrendiÄŸi ve ilk dükkanını açtığı zamanlar, benim ilk paytona binme zamanlarımdan bile öncesine denk geliyor.…

Åžefik Ustadan çocukluÄŸumda beni oturtamadıkları o dar oturağın adını 35 yıl sonra da olsa öğrendim. O oturağın adı “evet efendim“ imiÅŸ…. Bu nasıl bir oturak adıdır ki, 35-..?...135 belki 1350 yıldır baÅŸta eÄŸitim olmak üzere yönetim sisteminin de tam bir tanımlayıcısı….

Åžefik ustanın oÄŸlu Bülent… O da baba mesleÄŸine devam ediyor. Ama biraz farklı olarak.!..

1390’da Osmanlı yönetimine geçen, 1923’de Saruhan Sancağı’nın en önemli tarım alanlarına sahip kazası Akhisar, 1927‘de Manisa vilayetinin birinci Türkiye’nin sekizinci büyük ilçesi. ÇiftçiliÄŸin yaygın geçim biçimi olması, at arabacılığının geliÅŸimini saÄŸlamış ve ”Akhisar Yaylısı” belli bir üne kavuÅŸmuÅŸ.

Akhisar’da en eski ve ünlü ustalardan Enver KırkıkoÄŸlu’ndan bu yana pek çok usta yetiÅŸmiÅŸ. Åžimdilerdeyse yaÅŸları 57-82 arası olan ustalar artık “Akhisar Yaylısı”nın bırakın talep edilmesini 1985’lerden bu yana traktörün yaygınlaÅŸması ile, tamirat iÅŸlerinin bile giderek azalması üzerine Åžefik Usta, Faik Usta, Mehmet Usta, Hüseyin Usta gibi halen mesleklerini sürdüren ustalar dekoratif amaçlı minyatür at arabası imalatına baÅŸlamışlar. Turistik otel ve tesislere, evlerin ÅŸark köşelerine, parklara hatta benzin istasyonlarının giriÅŸlerine koymak için satın alınan minyatür at arabalarının imalatı bugünlerde gittikçe azalmış. Faik Usta “Ne zaman ki asfalt çıktı, o zaman bitti bizim meslek.” diyor. Mehmet Usta ise fiyatların deÄŸiÅŸkenliÄŸinden yakınıyor. Åžefik Usta kalitenin düşmesinden, artık arabalarda kolay iÅŸlenir ve ucuz çınar aÄŸacının kullanılmasından dertli. EskiÅŸehir’de, Balıkesir’de, Bursa’da, Isparta’da da imal edilen minyatür at arabasına talebin azalması ile yeni arayışlara girmiÅŸ “Akhisar Yaylısı” ustaları.. Bir “mecmua”da iki yanı tekerlekli bank görmüşler, banklar yapmışlar bahçeli restoranlara… Sonra tekerlekten sehpalar yapmışlar ahÅŸap dekorasyon maÄŸazalarına… Tekerlek avizeler de eklenmiÅŸ ürün kataloÄŸuna.

Åžefik Ustanın oÄŸlu Bülent ilkokul mezunu. Babasının yanında baÅŸlamış mesleÄŸe. 37 yaşında. Minyatür at arabalarının pazar payının giderek azalması üzerine “fayton” imalatına yönelmiÅŸ. DediÄŸine göre Türkiye’nin ilk ve tek fayton fabrikasını kurmuÅŸlar üç ortak. Sayacısı, tekerlekçisi, döşemecisi, boyacısı, demircisi ile aynı çatı altında çeÅŸitli modellerde fayton imalatı yapıyor.

*********************

1979 yılında askeri öğrenci olarak okuldan arkadaÅŸlarla İstanbul Büyükada’ya gezmeye gittik. İstanbullu arkadaÅŸlar adada araba olmadığını ya paytonla ya da eÅŸekle adayı tam olarak gezebileceÄŸimizi anlatıyorlardı. Paytona ilk kez sekiz yaÅŸlarında bindiÄŸimi anlatmıştım, harçlıklara kıyıp paytona binelim demiÅŸtim. 8 yaşında bile “evet efendim”e oturmayan ben, askeri üniformayla paytoncunun da yanında oturamayacağıma göre koltuk kapmalıyız dememiÅŸtim. İskelenin hemen karşısında paytonları görünce koltuk sevdası mıdır, “evet efendim”ci kalmamak için midir, koÅŸturdum koltuk kapmaya. Daha uzun bir paytondu. Her iki tarafta da deri kaplı koltuklar vardı. Koltukların arkasında da körükler. Karaçam ormanları arasında, ahÅŸap konakların rengarenk çiçekli bahçeleri önde, fonda deniz manzarası payton sefasının tadına varıyorsunuz adada. Harçlıklarına kıyamadıkları için eÅŸekle tur yapan okuldan arkadaÅŸlara rastladıkça sefanın ÅŸamatası da artıyor tabi. (BeÅŸ gün sonra okuldaki içtimada yapılan tebliÄŸi hatırlıyorum -resmi elbiseyle eÅŸeÄŸe binmek suçundan- bir hafta sonu izne çıkamamak ve 4 disiplin notu ceza)

***********************

Bir akademisyen ya da tarihçi deÄŸilim. Hele hele tarih yorumcusu hiç deÄŸilim. Daha da hele hele araÅŸtırmacı-yazar hiç deÄŸilim. Bir “gezgen” olarak çokça detaya girmeden aÅŸağıda yazacağım bilgileri paylaÅŸmak istiyorum.

M.Ö.IV yy. da Türklerin arabayı kullandıkları yazmaktadır tarih kitaplarında. OÄŸuz destanında ise kaÄŸnının icadından bahsedilir. Araba kelimesinin Türkçe’den diÄŸer dillere geçmiÅŸ olduÄŸu söylenir.(1) “At, bir çok kavmi sırtında taşır, ama Hun Kavmi at sırtında ikamet eder.” demiÅŸ batılı yazarlardan Sidonius.(2) Fayton ise M.Ö. 2800 yıllarında Mısır’da ortaya çıkmış. “Fayton” ve “Kupa” yapımı 1500’lerde İngiltere’de baÅŸlamış, 1600’lerde ise “Berline” denilen fayton modeli Fransa’da baÅŸlamış. Görülen o ki; kaÄŸnıyı dünyaya kültür mirası olarak ihraç etmiÅŸiz. Faytonu ithal etmiÅŸiz. Tarihsel tutarlılığımız olsa gerek ki 2008 yılında bile Türk Malı bir binek araba üretimimiz olmamasına karşın, tümüyle ithal birçok otomobilimiz var. Öldüklerinde atları ile gömülen, atın efendisi Türkkler olarak, ikiden fazla (HP) beygir gücü olan arabalara yetiÅŸememiÅŸiz.

Fayton ilk olarak İstanbul'a, Sultan Abdülmecit döneminde saray ve konak arabası olarak getirilmiÅŸ. Tanzimat döneminde Avrupa’dan gelen ve sadece hükümdarlar tarafından kullanılan faytonların, daha sonra devlet erkanının da kullanmasına izin verilmiÅŸ. Abdülaziz’den sonrasında fayton yaygın olarak kullanılmaya baÅŸlanılmış. Renkleri ve süslemeleri daha zengin olan “Katipodası” 18.yy. da Osmanlı devletinin fayton modeli olmuÅŸ. 19.yy. sonlarında Avrupa’dan ithal iki yanı açık, üstü arkadan körüklü iki kiÅŸilik “fayton”. Bu modelin dört kiÅŸilik, karşılıklı iki kanepeli ve ön ile arkadan iki körüklü, üstü kapanan modeli olan ”London”.
Her yanı ahÅŸap yapım, kapalı, yan pencereleri camlı, kutu biçiminde dik, iki kiÅŸilik model olan “Kupa”. Paytonlardan önce kullanılan “koçu”dan daha kısa ve daha alçak, perdeli bir araba tipi “Talika”. Viyana’dan, Paris’ten ithal edilen parlak, metalik renkli, karoserli, tek at koÅŸulu, yan yana iki kiÅŸinin bindiÄŸi “Kabriyole”

****************

Eski ustalardan iki tane kalmış İstanbul’da… Bir tanesi Mustafa Serin 74 yaÅŸlarında… Baba mesleÄŸini 57 yıldır sürdürüyormuÅŸ. Devam ediyor mudur mesleÄŸe bilmiyorum. Büyükada’da sefa yaptığımız o çift taraflı koltuklu arkası körüklü faytonun modelini 23 yıl sonra öğreniyorum; İngiliz model “london”. Balıkesir öküz arabaları, Tokat kaÄŸnıları, Sivas at arabaları, EskiÅŸehir Tatar arabaları, İstanbul çarklısı ünlenmiÅŸ bir zamanlar ve Akhisar yaylısı.. Akhisar’da demir işçiliÄŸinin de arttığı bu dönemlerde sayacılık, zaten yaygın olan keçecilik ve araba boyama-süslemeciliÄŸi de zengin günlerini yaşıyor. Özellikle araba boyama-süslemeciliÄŸinde at arabasının yan tahtalarına çiçek, bitki, kuÅŸ motifleri ile yapılan süslemeler ayrı bir görsel şölen.
Zamanla at arabasının gürgenden yapılan tekerleklerinin yerini otomobillerde kullanılan lastikler alınca arabanın kasası da ÅŸekil deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve yan tahtalar tümden kaldırılınca süslemecilik de yok olmaya baÅŸlamış. Öyle görülüyor ki yakın zaman sonrasında bu tür örnekleri sadece Bursa’daki TofaÅŸ Anadolu Arabaları Müzesi’nde göreceÄŸiz.

*****************

Paytona en son Eski Foça’da bindim. Otomobil lastiklerinin üzerine at arabasından bozma, ahÅŸabı az metali fazla koltuk ve pergüleli atlı bir araç. Hatta at bile payton atı deÄŸil de sütçü beygiri sanki. “Asfalt çıktı bizim iÅŸler bozuldu” bu demek sanırım. Parke taÅŸlı yollarda nal sesleri, ahÅŸap tekerlek gıcırtılarından yoksun bir paytonla yoksul bir sefa. DoÄŸal sonuç olarak, çocukluÄŸumdaki o paytoncu amca tiplemesinden de kırıntı yok.

Faytona “payton” diyenlerdenim ben. GeçmiÅŸe özlem deÄŸil benimki, nostalji özentiliÄŸi hiç deÄŸil. Yakın kültürümün hoÅŸ esintilerini anımsamak ve yaÅŸaması çabalamamdır bu. “Araba”yı “KaÄŸnı”yı dillere kazandıran uzak geçmiÅŸ kültürümün, Fransızların “Phaeton”una “fayton” yerine “payton” diyen yakın geçmiÅŸ kültürümün bir neslini tanıyanlardanım.


DileÄŸim o ki; paytonlar da , paytoncular da hoÅŸ esintilerini devam ettirirler. Büyükada’daki “london”lar gibi, Sultan Ahmet Meydanı’nda turistlere Ayasofya’yı ve Süleymaniye’yi gezdiren “fayton”lar gibi, gelin arabası olarak da kullanılacak “kupa”lar gibi paytonlar her daim var kalsınlar. Bit pazarında 70 yaÅŸlarında tenekecilikle geçinen Mehmet amca paytonlara sarıdan (pirinç) yaÄŸ kandilli fener, avadanlık yapmaya devam etsin. Paytonların kampanası çalsın, tekerlek gıcırtılarını ve payton atlarının nal seslerini özledikçe duyabilelim.

HoÅŸ kalın…

(AnlaÅŸalım. Ola ki beraber bir payton gezisi yaparsak “evet efendim”e oturmam.)

(*)(Başlık at arabası tekerinin merkezindeki yuvarlak; parmak, dikey ağaçlar, espit parmakların ucuna çakılan eğimli ağaçlar)
(1)Azerbaycan-Sovyet Ansiklopedisi.1976:378
(2)Nemeth 1962:91





Gündüz Akagündüz

www.gunduzakagunduz.com



31 Ekim 2008 Cuma / 6070 okunma



"Gündüz Akagündüz" bütün yazıları için tıklayın...