Recep BOZKURT
GÜZELLİKLER VE İÇİMİ ACITANLAR!..
Benim gibi 70’e merdiven dayamış; yaÅŸamı mücadele ve çalışma ile geçmiÅŸ; unu eleyip eleÄŸini asmış insanların bundan böyle yaÅŸamdan ne beklentisi olabilir?..
-Sağlıklı ve huzurlu bir yaşlılık,
-Çocuklarının ve torunlarının iÅŸ güç sahibi olmaları, ülkemize ve insanlığa yararlı iÅŸler yapmaları ve mutlu bir yaÅŸam sürdürmeleri…
“Daha ne isteyeceksiniz ki…” diyenler çıkabilir, haklılar da.
Ama bizim gibi yurdunu ve ulusunu gönülden sevenler ve aynı zamanda içinde yaşadığı toplumun da barış, huzur, mutluluk ve esenliğini isteyenler için bunlar yeterli değildir. Bizim bencilliğimiz ancak özel yaşamlarımız, özel tercihlerimiz, inançlarımız ile sınırlıdır.
Ne yapalım; bizim kuşağın çok büyük bir bölümü böyle yetişti. Ulusça başı dik, bağımsız ve özgür yaşamak idealimiz; kardeşçe yaşayıp üretmek ve hakça paylaşmak beklentimizdi.
Bundan daha güzel ne olabilir ki…
x x x
-Her yöresi ayrı bir cennet olan, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle dünyayı kendine hayran bırakan güzel yurdumun insanının yüzünün bir türlü gülmemesi içimi acıtıyor…
-En küçük bir olay karşısında bile saldırganlaÅŸan; kendisi gibi düşünmeyene düşman olan; toplu yaÅŸamanın olmazsa olmaz kurallarını hiçe sayan; kiÅŸisel çıkarlarını her ÅŸeyin üstünde tutan; ama altından kalkamayacağı bir felaketle karşılaÅŸtığında ise: “İmdaaat!..Yok mu bana yardım edecek?!..” diye yeri göğü inleten yurdumun insanın bu tavrı içimi acıtıyor…
-Hemen her alanda “Geliyorum!!!..” diyen kazaları “Ne yapalım; her koyun kendi bacağından asılır!...” ya da “Bana Dokunmayan Yılan Bin YaÅŸasın!..” diyerek büyük bir sorumsuzluk ve vurdum duymazlıkla seyirci kalan yurdumun insanı içimi acıtıyor…
-Bu ülkede, çalışmayı onur ve erdem bilmeyen; en küçük bir sıkıntıda “Tornistan!!!..” eden; ona buna el avuç açmaktan da utanmayanların varlığı içimi acıtıyor…
-“Borç YiÄŸidin Kamçısıdır!!!.. ” diyerek kredi kartlarına yüklenen; bugünü deÄŸil geleceÄŸini de ipotek altına alarak kendisiyle beraber hepimizin başına onulmaz belalar açtığının farkında bile olmayan yurdumun insanı, içimi acıtıyor. Yurdumun insanı böyle de, ülkemin yöneticileri farklı mı? Son yıllarda giderek artan iç ve dış borçları kim ve ne zaman ödeyecek, bilen var mı?!!!..
-Çevremde o kadar çok saÄŸlıklı, çalışma yaşında boÅŸ gezen yurdumun insanı var ki; bunların iÅŸsiz güçsüz kalması içimi acıtırken; ülkemizi yönetenlerin “bakabileceÄŸiniz kadar çocuk yapın!.. ” demeleri gerekirken “Bir aileye üç çocuk azdır, beÅŸ çocuk yapın!.. ” demeleri, hüzün verici deÄŸil mi?..
-Hazreti Muhammed’in “Bir günlük adil davranış, 60 yıllık ibadetten üstündür!.. ”, Eflatun’nun “Devletin adaleti, bireylerin mutluluÄŸudur…”, Voltaire’nin “Adalet hizmeti insanların en yüce görevidir…”, Paskal’ın “Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir…” ve Hazreti Ömer’in “Adalet mülkün temelidir…” sözleri tarihe silinmez harflerle yazılmasına raÄŸmen güzel yurdumda çok uzun süren yargılamalar, çok uzun süren tutuklamalar ve bunlara baÄŸlı olarak zamanında tecelli etmeyen adalet içimi acıtıyor…
-Beypazarlı Havai’nin “Kindar olan, olmaz dindar!. .” sözleri her gün,her an kulaklarımızda çınlaması gerekirken yurdumuz insanına kindar kuÅŸaklar yetiÅŸtirilmesini önerenler içimi acıtıyor…
-Biz ulus olarak bu topraklarda bin yıldan fazla yaÅŸamaktayız. YaÅŸadığımız yer tam bir “köprü”dür. Köprü üzerinde yaÅŸamak zordur, meÅŸakkatlidir, tehlikelidir. Buna raÄŸmen buralarda tam 1041 yıldır birlikte ve başı dik yaÅŸamaktayız. Ama bugünlerde buradan gelip geçenlerle, komÅŸularımızla büyük sıkıntılarımız, sorunlarımız var. Bunlara ulusal çıkarlarımız doÄŸrultusunda en akılcı, en kalıcı çözümler bulmak zorundayız. Tarihte “Yavuz-Midili Olayı”nda, “Kore Olayı”nda olduÄŸu gibi bir oldu-bittiye getirilebileceÄŸimiz endiÅŸesi içimi acıtıyor. Çünkü; ne acı ki, ülkemizde olduÄŸu gibi dünyada da yalan, iftira, tuzak giderek yaygınlaşıyor.
-EÄŸitimin hemen her kademesinde çalışmış; geçmiÅŸte de bu alandaki çözülemeyen sorunları bire bir yaÅŸamış bir eÄŸitimci olarak; uzmanların görüş ve düşünceleri alınmadan eÄŸitim yaÅŸamının dilim dilim kesilmesi ve siyasilerin bu kutsal alandan ellerini çekmemesi içimi acıtıyor…
-Büyük ATATÜRK, kısacık yaÅŸamı (57 yıl) boyunca bağımsız, özgür, her alanda kendine yeten, egemen bir ulus; baÄŸnazlıktan, hurafeden arınmış bir TÜRKİYE için mücadele etmiÅŸtir. Emperyal güçlerin tarihte olduÄŸu gibi O’nu yok etmek istemeleri ve günümüzde de yok saymalarını anlamak mümkünde, varlığını O’na borçlu olan yurdumun insanının bugünkü sorunları, olumsuzlukları 74 yıl önce aramızdan ayrılan Mustafa Kemal’e yüklemek ve O’nu deÄŸersizleÅŸtirmek insafsızlığına ne demeli?.
YurttaÅŸlarımızın 1920’lerin, 1930’ların olaÄŸanüstü koÅŸullarında baÅŸarılanları bu kadar çabuk unutmaları, vefasızlıkları, nankörlükleri içimi acıtıyor.
Bu acı ve ıstırap verici tutum, olay ve yaptırımlara sizin de ekleyebilecekleriniz olabilir.
Ben; umutsuz, karamsar bir insan deÄŸilim ve hiç olmadım. Belki inanmayacaksınız ama, tüm bu olup bitene raÄŸmen, bu güzel ülkeyi çok seviyor, bütün bu olumsuzlukların aşılacağına inanıyor, burada yaÅŸamaktan onur ve kıvanç duyuyorum…
İçim yanıp kavrulsa da…
Recep BOZKURT
recboz48@gmail.com
Benim gibi 70’e merdiven dayamış; yaÅŸamı mücadele ve çalışma ile geçmiÅŸ; unu eleyip eleÄŸini asmış insanların bundan böyle yaÅŸamdan ne beklentisi olabilir?..
-Sağlıklı ve huzurlu bir yaşlılık,
-Çocuklarının ve torunlarının iÅŸ güç sahibi olmaları, ülkemize ve insanlığa yararlı iÅŸler yapmaları ve mutlu bir yaÅŸam sürdürmeleri…
“Daha ne isteyeceksiniz ki…” diyenler çıkabilir, haklılar da.
Ama bizim gibi yurdunu ve ulusunu gönülden sevenler ve aynı zamanda içinde yaşadığı toplumun da barış, huzur, mutluluk ve esenliğini isteyenler için bunlar yeterli değildir. Bizim bencilliğimiz ancak özel yaşamlarımız, özel tercihlerimiz, inançlarımız ile sınırlıdır.
Ne yapalım; bizim kuşağın çok büyük bir bölümü böyle yetişti. Ulusça başı dik, bağımsız ve özgür yaşamak idealimiz; kardeşçe yaşayıp üretmek ve hakça paylaşmak beklentimizdi.
Bundan daha güzel ne olabilir ki…
-Her yöresi ayrı bir cennet olan, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle dünyayı kendine hayran bırakan güzel yurdumun insanının yüzünün bir türlü gülmemesi içimi acıtıyor…
-En küçük bir olay karşısında bile saldırganlaÅŸan; kendisi gibi düşünmeyene düşman olan; toplu yaÅŸamanın olmazsa olmaz kurallarını hiçe sayan; kiÅŸisel çıkarlarını her ÅŸeyin üstünde tutan; ama altından kalkamayacağı bir felaketle karşılaÅŸtığında ise: “İmdaaat!..Yok mu bana yardım edecek?!..” diye yeri göğü inleten yurdumun insanın bu tavrı içimi acıtıyor…
-Hemen her alanda “Geliyorum!!!..” diyen kazaları “Ne yapalım; her koyun kendi bacağından asılır!...” ya da “Bana Dokunmayan Yılan Bin YaÅŸasın!..” diyerek büyük bir sorumsuzluk ve vurdum duymazlıkla seyirci kalan yurdumun insanı içimi acıtıyor…
-Bu ülkede, çalışmayı onur ve erdem bilmeyen; en küçük bir sıkıntıda “Tornistan!!!..” eden; ona buna el avuç açmaktan da utanmayanların varlığı içimi acıtıyor…
-“Borç YiÄŸidin Kamçısıdır!!!.. ” diyerek kredi kartlarına yüklenen; bugünü deÄŸil geleceÄŸini de ipotek altına alarak kendisiyle beraber hepimizin başına onulmaz belalar açtığının farkında bile olmayan yurdumun insanı, içimi acıtıyor. Yurdumun insanı böyle de, ülkemin yöneticileri farklı mı? Son yıllarda giderek artan iç ve dış borçları kim ve ne zaman ödeyecek, bilen var mı?!!!..
-Çevremde o kadar çok saÄŸlıklı, çalışma yaşında boÅŸ gezen yurdumun insanı var ki; bunların iÅŸsiz güçsüz kalması içimi acıtırken; ülkemizi yönetenlerin “bakabileceÄŸiniz kadar çocuk yapın!.. ” demeleri gerekirken “Bir aileye üç çocuk azdır, beÅŸ çocuk yapın!.. ” demeleri, hüzün verici deÄŸil mi?..
-Hazreti Muhammed’in “Bir günlük adil davranış, 60 yıllık ibadetten üstündür!.. ”, Eflatun’nun “Devletin adaleti, bireylerin mutluluÄŸudur…”, Voltaire’nin “Adalet hizmeti insanların en yüce görevidir…”, Paskal’ın “Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir…” ve Hazreti Ömer’in “Adalet mülkün temelidir…” sözleri tarihe silinmez harflerle yazılmasına raÄŸmen güzel yurdumda çok uzun süren yargılamalar, çok uzun süren tutuklamalar ve bunlara baÄŸlı olarak zamanında tecelli etmeyen adalet içimi acıtıyor…
-Beypazarlı Havai’nin “Kindar olan, olmaz dindar!. .” sözleri her gün,her an kulaklarımızda çınlaması gerekirken yurdumuz insanına kindar kuÅŸaklar yetiÅŸtirilmesini önerenler içimi acıtıyor…
-Biz ulus olarak bu topraklarda bin yıldan fazla yaÅŸamaktayız. YaÅŸadığımız yer tam bir “köprü”dür. Köprü üzerinde yaÅŸamak zordur, meÅŸakkatlidir, tehlikelidir. Buna raÄŸmen buralarda tam 1041 yıldır birlikte ve başı dik yaÅŸamaktayız. Ama bugünlerde buradan gelip geçenlerle, komÅŸularımızla büyük sıkıntılarımız, sorunlarımız var. Bunlara ulusal çıkarlarımız doÄŸrultusunda en akılcı, en kalıcı çözümler bulmak zorundayız. Tarihte “Yavuz-Midili Olayı”nda, “Kore Olayı”nda olduÄŸu gibi bir oldu-bittiye getirilebileceÄŸimiz endiÅŸesi içimi acıtıyor. Çünkü; ne acı ki, ülkemizde olduÄŸu gibi dünyada da yalan, iftira, tuzak giderek yaygınlaşıyor.
-EÄŸitimin hemen her kademesinde çalışmış; geçmiÅŸte de bu alandaki çözülemeyen sorunları bire bir yaÅŸamış bir eÄŸitimci olarak; uzmanların görüş ve düşünceleri alınmadan eÄŸitim yaÅŸamının dilim dilim kesilmesi ve siyasilerin bu kutsal alandan ellerini çekmemesi içimi acıtıyor…
-Büyük ATATÜRK, kısacık yaÅŸamı (57 yıl) boyunca bağımsız, özgür, her alanda kendine yeten, egemen bir ulus; baÄŸnazlıktan, hurafeden arınmış bir TÜRKİYE için mücadele etmiÅŸtir. Emperyal güçlerin tarihte olduÄŸu gibi O’nu yok etmek istemeleri ve günümüzde de yok saymalarını anlamak mümkünde, varlığını O’na borçlu olan yurdumun insanının bugünkü sorunları, olumsuzlukları 74 yıl önce aramızdan ayrılan Mustafa Kemal’e yüklemek ve O’nu deÄŸersizleÅŸtirmek insafsızlığına ne demeli?.
YurttaÅŸlarımızın 1920’lerin, 1930’ların olaÄŸanüstü koÅŸullarında baÅŸarılanları bu kadar çabuk unutmaları, vefasızlıkları, nankörlükleri içimi acıtıyor.
Bu acı ve ıstırap verici tutum, olay ve yaptırımlara sizin de ekleyebilecekleriniz olabilir.
Ben; umutsuz, karamsar bir insan deÄŸilim ve hiç olmadım. Belki inanmayacaksınız ama, tüm bu olup bitene raÄŸmen, bu güzel ülkeyi çok seviyor, bütün bu olumsuzlukların aşılacağına inanıyor, burada yaÅŸamaktan onur ve kıvanç duyuyorum…
İçim yanıp kavrulsa da…
Recep BOZKURT
recboz48@gmail.com
"Recep BOZKURT" bütün yazıları için tıklayın...
