ONUN BİR HAYALİ VARDI… / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL

Zuhal ÖZÜGÜL

ONUN BİR HAYALİ VARDI…



Her gün, heyecanla izlediÄŸi diziye bile ilgisi azalmıştı. Erkek oyuncuların kadınlara davranışları batmaya baÅŸlamıştı. “Onlar gerçek deÄŸil, film” diyorlardı. Oysa kadınların başına gelenlere tıpa tıp benziyordu. Olanları duydukça korkmaya da baÅŸlamıştı. Ya onunki de böyle yaparsa? Åžimdiye kadar, vukuatsız bir gün olmamıştı. Daha topu topu 6 yıllık evliydiler. Önce elini kaldırır “bak vurucam ÅŸimdi” diye bağırırdı. Sonra da yumruklar inerdi. Geçenlerde yine tehdit ettiÄŸinde, “neden vuracakmışsın, konuÅŸmayı bilmiyor musun?” diye diklenmiÅŸti. Ahmet’in yüzündeki ÅŸaÅŸkınlık ve korkuyu da sevinerek görmüştü. Ama bu sefer daha kuvvetli yemiÅŸti tokadı. İçinden “bir daha vuramayacaksın bana” demiÅŸti.

“Peki ben, ben ne yapıyorum” diye düşünmüştü, “dizi izle, kadın programlarına bak, günlere git”. Günlerdekiler de kendisi gibi kadınlar. Dayakları anlatır, anlatır “ne yapalım erkek o” derler. Hemen unuturlar, yemek tariflerine, dedikodulara baÅŸlarlar. Sıkıyordu bu konuÅŸmalar artık onu. Kendinden memnun deÄŸildi. “Ben niye dayak yiyorum? Hak etmiyorum bunu” diye üzülüyordu.

OÄŸlanı kreÅŸe götürdüğünde, diÄŸer anneler çocukları beklerken, birlikte otururlar, konuÅŸurlar, gülerlerdi. Ona pek dokunmazlardı. O gün, yeni gelmiÅŸ bir genç anne, yanına geldi, elini omzuna koyup “Güler hadi sen de gel, birlikte oturalım” demiÅŸti. İstemediÄŸini görünce de koluna girip götürmüştü. Sessizce dinlemiÅŸti onları. Konuları farklıydı. Çocukların durumunu konuÅŸuyorlardı. Karamsardılar. Çocukların saÄŸlıklı beslenmesi için neler yapılmalıydı? Bu konuyu ilgiyle dinledi. Küçük Özgür’ü bir yana dünya bir yana!

Eve gelince Ahmet’e anlattı. Tedirgindi biraz. Onun nasıl tepki vereceÄŸini bilmiyordu. Hiç konuÅŸmazlardı ki… Ahmet dinledi. “Biz de cips ve cola’yı vermeyelim Özgür’e” dedi. Güler ÅŸaşırdı ama sevindi. “Kötü bir adam deÄŸil Ahmet” diye düşündü. BaÅŸka bir gün eÄŸitim sistemini anlattı. Ahmet “ben okuyamadım, oÄŸlumu üniversiteye göndereceÄŸim” derdi hep. BaÅŸka konuları da konuÅŸtular günlerce. Güler, “demek ki ilk adımı kadının atması gerekiyormuÅŸ” diyordu. Artık el kaldırmalar, bağırıp çağırmalar, hakaretler, tehditler sona ermiÅŸti.

Birden yaklaÅŸan sireni duydu. Gözleri taÅŸ gibi ağırdı, açamıyordu. Her tarafı aÄŸrıyordu. Hafifçe gözlerini aralayabildi. EÄŸilmiÅŸ, ona üzgün bakan genç bir adamın yüzünü gördü. “Yoksa beni mi cankurtarana koyacaklar” dedi. Sesi çıkmıyordu ki duyulsun. Bir hemÅŸire elini tutuyor, “dayan, dayan kendini bırakma” diyordu. Anladı. “Ah, hepsi hayal miydi?” Bıraktı kendini, gözleri karardı. Hiçbir ÅŸey duymaz oldu.

AkÅŸam, en sevdiÄŸi kanalda bir haber geçti. “Bu gün, 8 Mart Kadınlar Günü’nde, bir kadın daha kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü” Ahmet isimli katil “çok deÄŸiÅŸmiÅŸti, şüpheleniyordum. Galiba beni aldatıyordu” diye mikrofona konuÅŸuyordu.

****

Ben, bir süredir 8 Mart’ın artık neresi kutlama diye sorgulamaktayım.

Hele 40 gün 40 gece eÄŸlencelerine dönüştürülen kutlamaları da derin derin düşünmekteyim. Bu kadınlara ne oluyor böyle ‘kapı zili çalsa kalkıp oynuyorlar” diye söylenmekteyim.

Tüm gördüklerimden, duyduklarımdan sonra geldiğim nokta bu.

“Sever de döver de, oynarım da ölürüm de” diye düşünmek de serbest. İleri demokrasi var ya! Özgürüz biz!!

Salim kafayla düşünürsek: genç yaşta, sessizce ölüme giden bu kadınlar yüzünden yasalar değişiyor. Gelecekte kadınlar, onların sayesinde daha iyi yaşam sürebilecekler.

Onlar, bizim kahramanlarımız…


Zuhal ÖZÜGÜL




12 Mart 2012 Pazartesi / 2340 okunma



"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...