ESKİ YENİ ŞEHİR / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER

Güzin TÜMER

ESKİ YENİ ŞEHİR



Uzun bir aradan sonra bloguma taze kan vermenin zamanı gelmiÅŸti. Yazmak konusunda fazla istekli deÄŸildim. Bunun nedeni yaz mevsiminin getirdiÄŸi atalet olabilirdi. Belki de yazmaya deÄŸer bir ÅŸey bulamıyordum. Gerekçesi her ne ise diyelim; o sabah yoldan henüz gelmiÅŸ olmama raÄŸmen “hemen yazmalıyım” “hemen paylaÅŸmalıyım” dedim. Bilgisayarımın başına oturdum. Bakalım kalem mi beni ben mi kalemi taşıyacağım. Elbette kalem yerine tuÅŸları kullanmak daha doÄŸru olur. Sanki içimdeki duygu kalemin beni taşıyacağı ile ilgili..



Merak ettiniz değil mi beni coşturan şeyi! Bu Eskişehir'de bir hafta sonu kaçamağıydı ! Eskişehir beni şaşırttı! Bozkırın ortasında yemyeşil bir şehir. Direklerden sarkan çiçekleri ile biraz Londra, Porsuk üzerindeki rengarenk köprüleri ile biraz Prag, gondolları ile Venedik. Heykelleri ile tüm Avrupa kentlerinden esin taşıyan ama çok özgün bir şehir Eskişehir..

Eski bir Ankaralı olarak geçmişten bu şehirle ilgili aklımda kalan, şehrin merkezindeki çimento, kereste fabrikaları ve şehrin ortasından akan albenisiz Porsuk çayı. Aklımda tek kalan güzel şey ise şehrin bisküvi kokusu idi. Şimdi bütün bu fabrikalar çok özgün mekanlara dönüştürülmüş. Şehrin bisküvi kokusunu alamadım ama bu kokunun üreticisi Eti firması çok şık bir arkeoloji müzesinin açılmasında sponsor olmuş.

EskiÅŸehir Arkeoloji Müzesi oldukça etkileyici.. Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi ile yarışacak düzeyde. EskiÅŸehir birçok uygarlığa ev sahipliÄŸi yapmış. Bunları, Hitit, Frig, Pers, Helen, Eski Roma, Bizans ve Osmanlı olarak sıralamak mümkün. Dolayısıyla EskiÅŸehir ve çevresi arkeolojik olarak zengin bir bölge. Tüm bu bölgelerden toplanmış parçalar Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Kesinlikle görülmeye deÄŸer.

EskiÅŸehir'i yeni baÅŸtan yaratan Yılmaz BüyükerÅŸen, halkı da eÄŸitme konusunda kendine özgü esprili bir dil kullanmış. Bir heykelin, bir duvarın ya da parktaki bir levhanın üzerindeki yazılarla halkın farkındalığını artırmaya çalışmış. Aslında herkesi yaÅŸadığı kente sahip çıkmaya davet etmiÅŸ. Yılmaz BüyükerÅŸen ve ekibine de “iyi ki varsınız” demekten baÅŸka bir ÅŸey gelmiyor aklıma...




"Allah rızası için porsuk çayını kirletmeyin"

Yılmaz BüyükerÅŸen, projelerini “ortak akıl” adını verdiÄŸi takımlarla hayata geçirmiÅŸ. Yapılan her ÅŸeyin arkasında ciddi bir öngörü olduÄŸu çok açık. Orada öğrendiÄŸim bilgiye göre ÅŸehirler hep batıya doÄŸru büyürmüş. EskiÅŸehir’in de batıya doÄŸru büyüyeceÄŸi hesap edilerek çok büyük bir park yapılmış. Yani zaman içinde ÅŸehrin göbeÄŸinde inanılmaz büyüklükte soluklanılabilecek bir alan olacak. İçinde su sporları yapılabilen büyük bir gölet var. Bu parkın adı Sazovası.


Bu parkta 16 adet kulenin yer aldığı bir masal evi yapılmış. Kuleler, Türkiye’deki farklı modellerdeki kulelerden esinlenilmiÅŸ.


Parkta yer alanlardan bir başkası ise Kalyon tarzında yapılan bir gemi. Eskişehirli ustalar iki yıl içinde yapmışlar. Anlaşılan tamamen yerli malı! İnsanın, içine binip gölette kaybolası geliyor. Burası bir rüya.. Yılmaz Büyükerşen kendi rüyasını gerçekleştirip hemşerilerini de bir rüya aleminde eğlenmeye davet ediyor bu parkta..

Kalyondan bir iki fotoÄŸraf...




Sazovası Parkı, Türkiye'nin Disneyland’ı olma yolunda. Bir baÅŸka büyük park ise Kentpark. İçindeki yürüyüş ve bisiklet yolları, yüzme havuzları ve yüzmeye uygun göleti, açıkhava tiyatrosu ile Kent Park EskiÅŸehirlilerin yaÅŸama biçimlerini deÄŸiÅŸtirebilecek her türlü aktiviteye davetiye çıkarıyor. Bir belediye baÅŸkanı sadece mekanlar yapmıyor, halka yeni bir yaÅŸam biçimi de sunuyor.

Åžimdi de Kentpark’tan bir kaç fotoÄŸraf...


Güneşin doğuşunu kutsayan kadın heykeli...


Güneşin batışı sırasında, güneşin ışınları ile yıkanan kadın heykeli


Bu fotoğraf, aşk adası diye tanımlanan başka bir parktan. Eskişehir'i gezerken şehrin içindeki büyük parklar bana bir Avrupa kentindeymişim gibi bir duygu yaşattı.

Daha önce de söylediğim gibi eski çimento, kereste fabrikaları ve eski hal restore edilerek kültürel aktiviteler ve eğlenmek için çok özel mekanlara dönüştürülmüş. Şimdi bir iki fotoğraf da bu mekanlardan..


Atlıhan


"222" diye adlandırılan eskiden kereste fabrikası olan bu mekan şimdi bir eğlence kompleksi


Eski hal binası çok şık bir mekana dönüştürülmüş. Adı "Gençlik Halleri Merkezi"

Eskişehir genç bir şehir. Bu şehri mekan edinmiş gençlere de hem eğlence hem de kültür ve sanat hayatı ile çok fazla seçenek sunuyor. Eski bir Ankaralı olarak Ankara'nın bir kasaba kente dönüşümünü adım adım izlerken Eskişehir'in batılı anlamda bir kent olma yolunda olduğunu gördüm. Ülkemizdeki hemen tüm kentler çarpık kentleşme ile kasaba haline gelirken Eskişehir "çölde vaha" gibi..

Eskişehir'in bir başka görülesi yeri Odun Pazarı adı verilen eski bölgesi. Eski evlerin dış yüzlerinin restorasyonu belediye tarafından yapılmış. İç ısıtan rengarenk bir mekan olmuş Odun Pazarı..

Bu güzel yerden birkaç fotoğraf..











EskiÅŸehir’de cam işçiliÄŸi ayaÄŸa kaldırılmaya çalışılan el zanaatlarından biri. Anadolu Üniversitesi’nde cam işçiliÄŸi konusunda dört yıllık lisans programı açılmış. BüyükÅŸehir Belediyesi yerel ihtiyaçlara uygun olarak eleman yetiÅŸtiren meslek yüksek okullarının açılmasını da saÄŸlamış. Belediyecilikte merkeziyetçi zihniyetin çok iÅŸe yaramadığını düşünüyorum. Her yörenin ihtiyaçları farklıdır, onun için daha yetkili yerel yönetimler diyerek sözü baÄŸlıyorum. Odun Pazarı çevresinde birkaç cam atölyesi var. Cam işçiliÄŸinin gittikçe popülerleÅŸen bir zanaat olduÄŸu da söylendi. Atölyelerden birkaç fotoÄŸraf...





Odun Pazarı'nın renkli mekanlarından bir başkası "Cam Müzesi". İşte bu cam dünyasından bir kaç örnek...







Biraz da Eskişehir'in yeme içme kültüründen söz etmeliyim. İlk sırada "Mihrimah" kahvesi var. Kahve sütle kavruluyormuş. Türk kahvesi gibi pişiriliyormuş. Sırrı ise su yerine süt konmasıymış. Ağızda bıraktığı rayiha çok güzeldi. Bu kahveden satın almak mümkün. Evimizde kendi mihrimah kahvemizi yapma şansımız var.



Eskişehir'deki etnik yapı ile kısacık bir bilgi verdikten sonra yeme-içme kültürüne devam edeceğim. Kırım Tatarları, 1783 yılından sonra ayrı dönemlerde kafileler halinde Osmanlı Devleti topraklarına göç etmişler. Önce Bulgaristan ve Balkanların diğer bölgelerine göç ettikten sonra 93 Harbi'nden sonra Anadolu'ya gelmişler. Eskişehir ve çevresinde 36 tane Kırım Tatar köyü olduğu söyleniyor. Eskişehir'in mutfak kültüründe Kırım Tatarları'nın etkisi çok büyük.

Balaban adı verilen yemek bir kırım yemeÄŸi. İskender’in et ve köfte ile piÅŸirilmiÅŸ hali olarak tanımlanabilir. Küçük bir anekdot...

Balaban yemek için en iyi yer olduÄŸu söylenen esnaf lokantası tarzında bir lokantaya gittik. Menüde "tamekli balaban" diye bir yemek vardı. Tamek’in ne olduÄŸunu sorduÄŸumuzda, salçalı sos yaparken Tamek marka salça kullandıkları için yemeÄŸi bu ÅŸekilde adlandırdıklarını söylediler.Böylece bir marka olan Tamek kendi ortada kalmasa da adı kalacak. Komikti ! :))))

Eskişehir bir hamur cenneti. İnanılmaz lezzetteki çibörekleri, göbete gerçekten unutulacak tatlar değil. Şimdi sıra ağzınızı sulandırmaya geldi.



Göbete, yaklaşık 20 katlı içine kıyma ve pirinçten yapılmış harç konan bir tatar böreği. Eskişehir'e gitmeden önce birkaç gün diyet yapmakta yarar var. Orada keyifle yiyebilmenin yolu bu olmalı.




Bu çibörek anlatılamaz."EskiÅŸehir Çibörek Evi”nde bu inanılmaz lezzetin tadına bakılabilir.

Bir başka komik anı ile yazımı sonlandırmak istiyorum. Odun Pazarı'nda gezerken bir Ermiş Dede'ye ait mezar olduğunu gösteren bir levha gördük. O tarafa doğru gittiğimizde mezarın olduğu evin camında temiz yüzlü bir yaşlı teyze vardı. Sohbete başladığımızda mezarın olduğu evde yaşadığını anladık. Sözünü ettiğim teyzenin babası bu mezarın bekçisiymiş. Ev de bekçi kulübesi. Zaman içinde bu bekçi kulübesi eve dönüştürülmüş; Dede'nin mezarı da evin içinde kalmış. Döşenmiş bir odanın içinde yeşile sarılmış tabutu görmek benim için çok ilginçti.


Sözün bittiği yer! :)))))

Aslında Eskişehir ile ilgili söyleyecek şey çok. Eskişehir'e 20 kişilik bir grupla gittik. Grubumuzun çoğunluğu 1969 yılı İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunlarıydı. Ben onlarla Nergis Ovacık nedeniyle tanıştım. Bu güzel gezi için blogumdan onlara teşekkürlerimi gönderiyorum.

Yılmaz BüyükerÅŸen, umarım uzun bir süre daha EskiÅŸehir başında kalır. Anadolu Üniversitesi’ni itibarlı üniversitelerle yarışacak duruma getiren Yılmaz BüyükerÅŸen EskiÅŸehir'e de modern bir kent kimliÄŸi kazandırmış. EskiÅŸehir Anadolu’da görülmeye deÄŸer kentlerin başında geliyor.

Ekim.2011


Güzin TÜMER




19 Ekim 2011 Çarşamba / 2945 okunma



"Güzin TÜMER" bütün yazıları için tıklayın...