Komşu kendini yeniliyor / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

KomÅŸu kendini yeniliyor



Sakız Adası’na gitmiÅŸ ve yaklaşık on yıldır yurt dışına çıkmamıştım. Ülkemin güzellikleri bana yetiyor ve gezmekle bitmiyor çünkü. Ancak bu gidiÅŸ biraz görev gibi oldu. Konak Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü Halk Oyunları ekibi Bulgaristan’ın baÅŸkenti Sofya’ya bir festival için davet edilmiÅŸti. Belediye BaÅŸkanım Muzaffer TunçaÄŸ’ın isteÄŸi üzerine böyle bir yolculuÄŸa hazırlandım. Tabii benim kafamın içinde Bulgaristan, bu ülkeden transit geçiÅŸ yapan gurbetçilerin anlattıkları kadar. Polisin baskısı, rüşvet istemesi, zorluk çıkarması ve bunlara benzer anlatımlar. Ama tüm bunların dışında görmek ve yaÅŸamak gerekiyor.

Sınır kapısında zorluk yok

Hatay-Üçyol semtindeki kulüp binasının önünden 35 kiÅŸilik kafile ile yola koyulduk. Halk oyunları ekibinin bulunduÄŸu yerde sessizlik olur mu hiç? Kemal’in çaldığı akordeon eÅŸliÄŸinde, ÅŸarkılı türkülü bir yolculuk baÅŸladı. Yollarda verdiÄŸimiz kısa molaların ardından sabaha karşı sınır kapısına ulaÅŸtık. Bulgaristan göçmeni ÅŸoförümüz Gülbar Gülbahar’ın talimatı üzerine koltuklar düzeltildi, otobüsün içi havalandırıldı ve bir sessizlik içinde Bulgar gümrük memuru beklenmeye baÅŸlandı. Üç beÅŸ dakikalık bir beklemenin ardından otobüsümüze binen memur hepimizin pasaportlarını yüzümüze iyice bakarak kontrol etti sayımı tamamladı ve indi gitti. Bulgaristan topraklarındaydık. Rüşvet, baskı, oyalama ve zorluk bunların hiçbirini yaÅŸamadık.

Ihlamur, ceviz ve kestane ağaçları

Gümrük kapısından giriÅŸimizle birlikte yeÅŸil bir halının üzerine düştük sanki. Yol boyunca mis gibi kokan ıhlamur aÄŸaçlarının eÅŸliÄŸinde yolculuÄŸumuzu sürdürdük. Ihlamur aÄŸaçları zaman zaman yerini kestane ve ceviz aÄŸaçlarına bırakıyordu. Bir süre sonra ay çiçek tarlalarının içinde devam etti bu yolculuk. Meriç nehrinin üzerinden geçerken, kış mevsiminde taÅŸtığı ve Edirne çevresine verdiÄŸi zararı düşündüm, ne kadar da sakin akıyordu. Sofya’ya kadar uzanan yol boyunca çevre tamamen ormanlık alanlar ile kaplı. Bakımlı üzüm baÄŸları yol boyunca uzanıp gidiyor. İşaret levhalarına çok önem verilmiÅŸ. Kiril alfabesinin yanında mutlaka Latince yazılmış levhalar bulunuyor.

Akaryakıt çok ucuz

Benzin istasyonlarındaki fiyatları görünce, ”Amma kazıklanıyoruz.” demekten kendimi alamadım. Benim aracım LPG ile çalışıyor. Litresi ülkemizde 1.85 YTL. Bulgaristan’da 1.19 Leva. Bizim paramız ile onların parası bire bir olmuÅŸ. Bir YTL veriyorsunuz, karşılığında bir leva alıyorsunuz. Sınırdan Sofya’ya kadar bir otoyol uzanıyor. YeÅŸil bir duvar içinde gidiliyor. Bitkiye, yeÅŸile çok önem vermiÅŸ Bulgaristan. Yol üzerinde Türk köylerine benzeyen yerleÅŸim merkezleri bulunuyor. Hem benziyorlar, hem de bu köylerde oldukça fazla Türk yaşıyor. Çingeneler ağırlıkta. Türk sınırından Sofya yaklaşık 300 kilometre.

Kent kabuÄŸunu deÄŸiÅŸtiriyor

Kent merkezine yaklaÅŸtıkça tanıdık, bildik levhalar okumaya baÅŸlıyoruz. Metro, Praktiker gibi dev ÅŸirketler ÅŸubelerini çoktan açmışlar bile. Kent ÅŸantiyeye dönmüş. Carrefour alışveriÅŸ merkezinin inÅŸası hızlı bir ÅŸekilde sürdürülüyor. Ayrıca kentin içinde metro inÅŸaatı baÅŸlamış. Bizim Üçyol-Üçkuyular arasındaki çalışmalara benzer hızlı bir faaliyet var. Sofya’nın merkezine doÄŸru ilerlerken, 1970’li yılların Türkiye’sinde, sanki zaman tünelinde gidiyor hissine kapıldım. Birçok bina bizim o yıllardaki mimarimizi andırıyor. Osmanlılar bu ülkede yüz yıllarca kalmış. Ama sanırım o dönemdeki yapıların tümünü yok etmiÅŸler. Sadece kent merkezinde Mimar Sinan Usta’nın yaptığı Seyfullah Camii’ni bırakmışlar. DuyduÄŸuma göre ezan okunduÄŸu için tepki gösteren Bulgar vatandaÅŸları imza kampanyası baÅŸlatmışlar.

YeÅŸili olmayan sokak yok gibi

Öğleden sonra kent merkezinde dört yıldızlı Rodina adlı otele yerleÅŸtik. Bizimle birlikte aynı otelde, Bulgaristan, KaradaÄŸ, İrlanda ve Kore’den gelen dansçı, müzisyen ve halk oyunları ekipleri de kalıyordu. Kısa bir süre dinlendikten ve yorgunluÄŸu attıktan sonra kent turuna çıktım. Bir hafta kalacağım bu kenti doyasıya gezmek, fotoÄŸraf çekmek ve notlar almak aceleci davrandım. Sofya’da sokaklar, bizim Lozan ve Montrö Meydanları gibi onlarca meydana akıyor. Sokaklar bu merkezlerde birleÅŸiyor. Kaldırımları, caddeleri ve sokakları kadın süpürgeciler temizliyor. YeÅŸili ve aÄŸacı bulunmayan sokak yok gibi. Kaldırımların üzerinde yol boyunca, kestane aÄŸaçları sıralanıyor. Hemen her mahallede çok büyük parklar ve çocuk oyun alanları yer alıyor.

Ulaşım raylı sistemle çözülmüş

Bulgaristan’ın baÅŸkentinde kaldığım süre içinde kadınların büyük özgürlükler elde ettiÄŸini gördüm. Gece yarısı tek başına karanlık sokaklardan evine giden genç kızlar. Bir elinde birası, bir elinde sigarasını tüttüren genç kadınlar. Bebek arabası iten erkekler. Çalışma hayatının her alanında kadınlar yer alıyor. Ulaşım ağırlıklı olarak raylı sistem ile saÄŸlanıyor ve tüm trenleri kadınlar kullanıyor. Bir zamanlar İzmir’in önemli ulaşım araçları arasında yer alan troleybüsler hala çalışıyor. Raylı sistemin bulunmadığı bölgelere bu araçlar gidiyor. Dakika başı bir troleybüs ve tren geçiyor. Herkes oturarak seyahat ediyor. Raylı sistem kenti bir uçtan bir uca kadar sarıp sarmalamış. Metro çalışmaları da tamamlandığında Sofya’da ulaşımda bir sorun kalmayacak gibi görünüyor.

Piknik alanında bikinili kadınlar

Uluslararası festivale 12 yıldır ev sahipliÄŸi yapan VitoÅŸa Belediyesi bizim Balçova ilçemiz gibi bir ormanın yamacına kurulmuÅŸ. Benzerlik bu kadar olur. Termal suyu ve teleferiÄŸi de var. Ancak çok önemli bir farkla. Sofya’nın sayfiyesi olan VitoÅŸa piknik alanında hafta sonunda herkes nefes almak ve dinlenmek için kendini buraya atıyor. Bikinili, mayolu yüzlerce insan yeÅŸilliklerin üzerinde boylu boyunca vakit öldürüyor. Kimse kimseye bakmıyor, kimse kimseyle ilgilenmiyor. Herkes gönlünce özgürce hafta sonu tatilini deÄŸerlendiriyor.

Bira, sudan ucuz

Sofya, baÅŸkent olmasına karşın caddeleri, bulvarları ve sokakları sessiz ve sakin. Genç bir kesim sokaklarda, kafeteryalarda, lokantalarda kaldırımlara atılan masalarda vakit geçiriyor. İzmir’deki gibi insanlar geç vakitlere kadar sokakta yaşıyor. Kaldırımların üzerinde masalar, sandalyeler sıralanmış hemen herkes sabah erkenden birasını yudumluyor. Su yerine bira içiliyor ve çok ucuz. Her marka bira satılıyor. Bulgar birası bizim paramızla 75 Yeni KuruÅŸ. Yani sudan ucuz olunca da bolca içiliyor. Sofya’da yiyecek çok ucuz. Birkaç lira ile karın doyurmak mümkün. Ama tüm yiyecekler domuz etinden yapıldığı için Müslümanların iÅŸi biraz zor. Onun için bizim kafiledekiler oldukça zorluk çektiler. Bir hafta boyunca tavuk ile yetinmek zorunda kaldılar.

Ekibimiz paylaşılamadı

Türk halk oyunları ekibi Bulgaristan’da paylaşılamadı. Özellikle Kafkas ve Artvin ekibinin oyunları onlara çok özel ve güzel geldi. Gösteriler arasında bir de semazenin çıkıp dönmesi ÅŸaÅŸkınlıklarını bir kat daha artırdı. Bulgaristan’da yıllarca ticaret ile uÄŸraÅŸan Konak Belediyesi’nin meclis üyesi Avukat İrfan Can’ın Bulgarca sunumları ve teÅŸekkürleri Bulgar vatandaÅŸların sempatisini topladı. Halk oyunları ekibi festival kapsamında bir Bulgar çiftin düğününde kına gecesini canlandırması ilgiyle izlendi. Müzikleri ve oyunlarıyla birbirine çok benzeyen iki ülkenin oyuncuları kısa süre içinde kaynaÅŸtılar.

Türk öğrenciler mutlu

Sofya merkezinde gezilebilecek, alışveriÅŸ yapılabilecek çok yer var. Bu alışveriÅŸler sırasında, Avrupa BirliÄŸi’ne adım atmış olmalarına karşın, sokaklarda dilenen çok sayıda yaÅŸlı kadına rastladım. Ve ilginçtir, biz de kökü kazınan tinerci çocuklar kaldırımlarda naylon torbaların içinde gözleri geriye kaymış burunlarına çekip duruyorlar. FotoÄŸraf çekmeyi düşündüm. Ancak problem yaÅŸayabilirim gerekçesiyle vazgeçtim. Sofya merkezde üniversite eÄŸitimi alan çok sayıda Türk gencine rastladım. Bizim üniversiteler ile denkliÄŸi bulunan bu okullarda İngilizce eÄŸitim alan gençler yaÅŸamlarından pek mutlu görünüyorlar.

Vize almak zor

Yaklaşık bir hafta kaldığım Sofya kent merkezindeki otelden, programlardan fırsatlar yaratarak, yaya dolaÅŸmayı tercih ettim. Araçların girmediÄŸi yollara girdim. Çarşıları gezdim. Tarihi mekanları dolaÅŸtım. Caddelerde, kafeteryalarda oturdum. Bizim kornet dondurmanın üç beÅŸ kat büyüklüğündeki dondurmalardan atıştırdım. Bizim ülkemizle kıyaslama olanağı buldum. Sosyalist sistemin oluÅŸturduÄŸu alt yapının vermiÅŸ olduÄŸu kolaylıkla Bulgaristan’da hemen her ÅŸey deÄŸiÅŸmeye baÅŸlamış. Bir yanda Avrupalı ve Amerikalı ÅŸirketler, diÄŸer yanda köhnemiÅŸ binalar ve eski araçlar ile yapılan kent içi ulaşım. Ama sonuç olarak çok özgür bulduÄŸum ve demokrasinin tadını çıkardıklarını umduÄŸum Bulgaristan’a bir kez daha gitmek isterim. Ama ÅŸunu belirtmeden geçmek istemiyorum. Avrupa BirliÄŸi’ne adım atmışlar. Ancak Leva geçerli. Ve en önemlisi vize almak çok zor.



Sofya’yı genel olarak görmek için VitoÅŸa’ya gittik. VitoÅŸa bizim Balçova’nın tıpa tıp benzeri. Bin 300 metre yükseklikteki bu bölgeye teleferik ile de çıkılıyor ve termal suyu bulunuyor. VitoÅŸa, Sofyalıların hafta sonunu geçirdikleri çok büyük bir piknik alanı.




Kent yeşil bir örtüyle kaplanmış gibi. Tüm sokaklarda kaldırım kenarlarında kestane, ıhlamur ve ceviz ağaçları yükseliyor. Hemen her köşeden karşınıza fıskiyeli havuzlar çıkıyor.




Sofya’da Türklerin ağırlıklı olarak yaÅŸadıkları bir köy ve köy meydanında iÅŸportacılar, bildik görüntüler.




Aslanlı yol Sofya’nın en büyük bulvarlarından. Yolun her iki tarafında karşılıklı olarak yerleÅŸtirilmiÅŸ aslan heykelleri bulunuyor.




İzmir’de yıllar önce körfezde balıklara yuva olan troleybüsler Sofya sokaklarında hala yolcu taşıyor. Ve kent içindeki ulaşımda önemli bir payı var.




Tramvaylar kenti bir ağ gibi örmüş. Yani demir ağlar bir uçtan bir uca ve dakikada bir hareket eden tramvayların sürücüleri çoğunlukla kadınlar.




Parklar ve yeşil alanlar kentin önemli bir bölümünü kaplıyor. Genç kızlar ve erkekler bu parklarda özgürce dolaşıyorlar.




Piknik alanı VitoÅŸa’da Sofyalılar bir sahil beldesindeki gibi bikini ve mayolar ile dolaşıyor, güneÅŸleniyor, hafta sonlarının keyfini çıkarıyor.




Sofya’da ayakta kalan tek Camii. Seyfullah Cami Mimar Sinan’ın eseri ve o nedenle dokunmamışlar. DiÄŸerlerinin hepsi bir zamanlar yerle bir edilmiÅŸ.




Yerin altından çıkan antik kentin ortasından geçirilen çarşı ilginç bir görüntü oluşturmuş.




Sofya’nın en büyük Katedrali. Ziyaretçi akınına uÄŸruyor. Aleksander Nevski Katedrali’nin içinde nedense fotoÄŸraf çekmek yasaklanmış.




Katedrale giden yolun üzerinde kurulan Rus pazarında eski yıllara ait hemen her şeyi bulmak mümkün. Madalyalar, silahlar, kılıçlar ve kasaturalar. Satın almak kolay ama ülke dışına çıkarmak çok zor.




Rejimin değişmesiyle birlikte gençler her türlü yeniliğe yönelmişler. İşte bir dövme ustası ve kuyrukta bekleyen Sofyalı genç kızlar.




Bizim ülkemizdeki gibi mısır henüz bardağa girmemiş. Dededen kalma kazanlarda kaynatılarak satılıyor.




Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



25 Temmuz 2008 Cuma / 5704 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...