Nöbetçi kuÅŸların senfonisi… / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

Nöbetçi kuÅŸların senfonisi…



Yıllardır özellikle Ege Bölgesi’nde gezmediÄŸim ÅŸehir,gitmediÄŸim kasaba ve kahvesinde çayını içmediÄŸim köy hemen hemen yok gibi. Öyle ki, o bölgelerdeki su kaynaklarının hareketlerini, ormanın yapısını, yolların ne durumda olduÄŸunu artık o kadar iyi biliyorum ki ezberimde. Simav yolu üzerindeki Çaygören Barajı’ndaki suyun çekildiÄŸini,bir yıl sonra tekrar oradan geçtiÄŸimde suyla dolmuÅŸ olduÄŸunu görmek, beni ne kadar mutlu ediyorsa;Salihli yakınlarındaki Marmara Gölü’nün korkunç bir hızla kuruduÄŸuna tanık olmak da gerçekten ülkemin insanları adına çok üzüyor.

Doğal varlıkları düşünen yok

Çünkü Türkiye hızla kuruyor ve çölleşiyor. Bir yandan kuruyor, bir yandan da şehirleşiyor. Köyler ve köylüler yok oluyor. Tarım arazileri kaderine terk ediliyor. Ormanlar talan ediliyor. Yayla evleri adı altında lüks villalar ormanları sarıyor. Çam ağaçlarını yok eden çam kese böceğinden daha tehlikeli bir şekilde orman içlerine kadar giriyor lüks villalar.

Ormanlar;ya zeytin aÄŸaçları,ya üzüm baÄŸları ya da villalara yer açmak için insanlar tarafından kemiriliyor. Hem de herkesin gözü önünde. Bu ülkenin ormanları, bakanı, valisi, kaymakamı,belediye baÅŸkanı,muhtarı,sorumlu ve sorumsuz vatandaÅŸları tarafından kapanın elinde kalır mantığı ile bir bir yok ediliyor.Gezilerden döndükten sonra oturup keyifle yazmak varken, böyle bir karanlık bir tablo çizerek giriÅŸ yapmak beni üzüyor; ama kimsenin umurunda deÄŸil bu ülkenin doÄŸal varlıkları, öyle görünüyor çünkü. Dönelim gezimize…

Yeni güzergah Babadağ

Yol arkadaÅŸlarımla harita üzerinde dolanırken yeni bir güzergah keÅŸfettik. Denizli’nin BabadaÄŸ ilçesi. Uydudan baktık, yemyeÅŸil.Yollar güvenli. Çadır kurabileceÄŸimiz alanlar çok.Sabah yine çok erken,güneÅŸ doÄŸmadan,Torbalı, Tire, Gökçen yoluyla ÖdemiÅŸ ve oradan Kiraz’a kadar keyifli bir yolculuk yaptık. İki otomobil ile gitmek zorunda kaldık. Çadırlar, tulumlar ve eÅŸyalar bir araca sığmıyor çünkü.

Engin Yavuz’un otomobilinde İsmet Orhon,benim otomobilimde ise Aykut Fırat. Artık eskisi gibi sigara molaları vermiyoruz. Aykut ve Engin sigara ile çoktan vedalaÅŸtı. Çay içmek için verilen aralarda ise İsmet Orhon deyim yerindeyse deli danalar gibi sigara içiyor ve boÅŸalan ciÄŸerlerini dumanla doldurarak yollarda geçen süreyi bu ÅŸekilde telafi ediyor. İlçelerde, beldelerde ve köylerde kısa aralıklarla molalar veriyoruz, hem çay içiyoruz,hem de sohbet ediyoruz.

Sarayköy istasyonu yenilenmiş

AlaÅŸehir yolu üzerinden öğle saatlerinde Buldan’a ulaÅŸtık. Buldan’da öğle yemeÄŸini yedik ve Buldan bezlerinden yapılmış ürünlerden satın aldık. Öğleden sonra Sarayköy’e giriÅŸ yaptık. Tarihi istasyon restore edilmiÅŸ. Åžansımıza on dakika sonra trenin geleceÄŸini öğrendik. Tren Sarayköy Garı’na giriÅŸ yaparken ve kalkarken fotoÄŸraflar çektik. Dizel motorlu tren homurdanarak Denizli’ye devam ederken,yıllardır emek vermiÅŸ odun ve kömürle yürüyen buharlı tren mahsun bir ÅŸekilde olanları bir kenardan izliyordu.

Sarayköy’de alışveriÅŸ yaptıktan sonra BabadaÄŸ’a ulaÅŸtık. Gitmek isteyenlere önemli bir uyarım olacak. BabadaÄŸ’da benzin istasyonu yok. Çok zor durumda kalırsanız, marketler litresini 4 YTL 250 Yeni KuruÅŸ’a satıyor.Kazık deÄŸil mi?


Sarayköy Tren istasyonu yenilenmiş


BabadaÄŸ’da evler kayıyor

BabadaÄŸ,yemyeÅŸil ormanların arasına kurulmuÅŸ,kent merkezine kadar yolu tırmanıyorsunuz.Kent merkezine varınca, garip bir durum sezinliyorsunuz.Sokağın sonuna doÄŸru baktığınızda binaların öne,arkaya,saÄŸa ve sola yattığını görüyorsunuz. Bu garip durumun bölgede yaÅŸanan heyelandan kaynaklandığını öğreniyoruz. Ama gelin görün ki, insanlar bu binaların içinde yaşıyorlar ve dokuma tezgahları da tıkır tıkır çalışıyor…

BabadaÄŸ kent meydanında yorgunluk çaylarımızı yudumladıktan sonra,merkezden orman içlerine doÄŸru araçlarımızla ilerlemeye baÅŸladık.Onlarca yayla var ve yüzlerce de yapılaÅŸma. Denizli’nin ve BabadaÄŸ’ın dokuma zenginleri nasıl olmuÅŸsa bir yolunu bulup lüks villaları dikmiÅŸler. Pek talan gibi görünmüyor ama gözü de rahatsız ediyor.


Babadağ'da evler öne, arkaya, sağa ve sola yatıyor


İncihisar Köyü kamp alanı

Bir ara ulu bir kestane aÄŸacının altına çadır kurmayı ve kamp yeri seçmeyi düşündük ancak bu düşünceden vazgeçtik. İyi ki, vazgeçmiÅŸiz. BabadaÄŸ ve çevresindeki yaylalarda çadır kurmayı pek güvenli bulmadık ve araÅŸtırarak İncihisar Köyü’nde güvenli kamp yapabileceÄŸimizi öğrendik. Köy meydanında bahçesinde fiskiyeli havuzu bulunan bir kahveye oturduk. Odun ateÅŸinde demlenmiÅŸ çaylarımızı içerken,geldiÄŸimizi duyan İncihisar Köyü Muhtarı Hamit Küçük bizi selamlayıp yanımıza oturdu. Köye ait bir mesire yeri olduÄŸunu anlattı. Bizim orada çadır kurup kamp yapmamız için izin verdi. AkÅŸam güneÅŸ batmadan ve karanlığa kalmadan elimizi çabuk tuttuk. Çadırlarımızı kurduktan sonra kamp ateÅŸini yakmıştık ki, muhtar çıkageldi. İsimlerimizi alıp jandarmaya ileteceÄŸini söyleyip gitti.


İncihisar


Jandarma temkinli

Tavuklarımızı mangal ateÅŸinde piÅŸirdik, salatımızı yaptık, rakılarımızı yudumlamaya baÅŸlamıştık ki,bir minibüs dolusu jandarma muhtar ile birlikte kamp alanına geldi.Kimlikler istendi.Tek tek ne iÅŸ yaptığımızdan tutun da,neden buralara geldiÄŸimize kadar sorular yöneltti jandarma astsubayı; biz de yanıtladık. Bizim iyi ki, “kamp kurmadık” dediÄŸimiz BabadaÄŸ yaylalarında hemen her gün bir hırsızlık olayı yaÅŸanıyormuÅŸ. Bu nedenle jandarma iÅŸini sıkı tutuyor.

Ama bizi, gazeteci kimliklerimiz ve açık künyelerimize karşın tavizsiz araştırması ve jandarma erlerini gönderip T.C kimlik sorgulaması yaptırması biraz abartılı gibi geldi. Jandarma yaklaşık bir saat yanımızda kaldıktan sonra, sabah kahvesine beklediklerini söyleyip yanımızdan ayrıldılar. Jandarmalar gittikten sonra gece yarısına doğru çadırlarımıza çekildik.


Babadağ'da Bir zamanların iki bin nüfuslu Hisarköyü'nde birkaç tezgah kalmış.Köylüler genç nüfus gidince işlerini Babadağ'a kaptırmışlar



Kuşlar hiç susmadı

Sabah, her kamp kurduğumuzda olduğu gibi erkenden kalktık. İsmet kamp ateşini canlandırmış, çayı demlemiş, Aykut elinde fotoğraf makinası kuş fotoğrafları peşinde koşturuyor. Engin sabahın köründe arabasını tozundan arındırıyor. Ama öyle keyifli bir yere çadır kurduk ki, sabaha kadar kuş sesleri kesilmedi. Engin Yavuz, kuşun kampa gelenler için öten nöbetçi kuş olduğu konusunda varsayımlarda bile bulundu.

Kahvaltımızı ettikten sonra, kamp alanına yakın, tarihi bir kentin üzerine kurulduÄŸu için göçe hazırlanan Hisarköy’e gittik. Hisarköy,yıllar önce iki bine yaklaÅŸan nüfusuyla bölgenin en kalabalık köylerinden biriymiÅŸ. Köy meydanında oturduÄŸumuz kahvede yaÅŸlı nüfus ağırlıktaydı.

Devletten önce define avcıları

Hepsi dertliydi, gençler iÅŸ nedeniyle çekip gitmiÅŸ. Devlet arkeolojik alan üzerinde bulunan köyü taşımaya kararlı. Dokuma iÅŸini de BabadaÄŸ’a kaptırmışlar. Köyü dolaşırken birkaç evden dokuma tezgahı sesi geliyordu. Arkelojik alan ilan edilmeden önce köye dadanan define avcıları oldukça büyük zararlar vermiÅŸ. MaÄŸaralar ortaya çıkmış ama içi boÅŸaltılmış.

Yazının giriÅŸinde dediÄŸim gibi ülkemiz bu konuda sahipsiz. Bu tür alanlara devlet girmeden önce yasa dışı çalışan insanlar giriyor.Karacasu’daki Afrodisias kenti kadar büyük ve önemli bir antik kentin çıkarılacağı Hisarköy define avcılarının acımasızca talanına uÄŸramış. Devlet uyanmış, köyü taşımaya karar vermiÅŸ. Zararın neresinden dönülse kardır.

En yeÅŸil kent giriÅŸleri Aydın’da

Çevrede tamamladığımız gezinin ardından Karacasu yoluyla dönüşe geçtik. Ege’nin en güzel bölgesi olan Aydın-İzmir karayolu Türkiye’nin örnek gösterilecek kent giriÅŸleriyle ünlü. Nazilli, Atça,Köşk,Umurlu,İncirliova ve Germencik bu kent merkezlerine giriÅŸ yaparken adeta bir çiçek bahçesinde dolaşıyorsunuz.Yol saÄŸlı ve sollu aÄŸaçlar ile kaplı,yine orta refüj yeÅŸil çiçekli bitkilerle donatılmış.Bu güzellikler arasında Aydın’a ulaşıp otoyoldan İzmir’e dönerek yolculuÄŸumuzu tamamladık.




Buharlı tren mahsun bir köşede olanları izliyor




İncihisar kamp alanı




Ormanın derinliklerinde yayla evleri



Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



4 Haziran 2008 Çarşamba / 6326 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...