
Işık Teoman
Bin 450 metrede kamp ateÅŸi…
Gölcük Yaylası’na dördüncü kez çıktım. Bundan dört yıl önce emekli Türkçe öğretmeni Ali Özdemir, yol arkadaşım Engin Yavuz ve ben kamp yaptık, çadır kurduk, yanımızda bisikletlerimiz vardı; gölü defalarca turladık, çok keyifliydi. 610 yaşına ulaÅŸmış ulu karaçamın altında kurduÄŸumuz çadırların üzerine sabaha kadar yaÄŸmur yaÄŸdı durdu.
İkinci gezimizde yine Engin Yavuz, Zekeriya Dolar ve ben günübirlik gittik, yollar karlı ve kaygandı. Aracımız dönüş sırasında Çavdarhisar yolunda kaydı ve uçuruma yuvarlandık. Zeminin karlı olması nedeniyle pek zarar görmedik ama ölümden döndük.
Geçen yıl da İsmet Orhon, Engin Yavuz ve yine ben… Çok keyifliydi, kar yaÄŸmaya baÅŸladı ve gölün üzerini beyaz bir çarÅŸaf gibi örttü. Karın altında mangalımızı yaktık, sucuk ekmek ile kendimize ziyafet çektik. YeÅŸil örtü ve doÄŸal çevre bizi sürekli o bölgeye mıknatıs gibi çekiyor zaten.

Simav Gölü
06.00 da yola koyulduk
Bu kez ekipte isimler tamamen deÄŸiÅŸti. Cengiz Duyar, Pınar, AyÅŸe ve ben. Ben zaten demirbaÅŸ gezgin oldum. Sabah saat 06.00 da Cengiz ile Pınar bizim kapıdaydı. Erken kalkan yol alır düşüncesiyle yola koyulduk. Yolda hiç mola vermeden Akhisar’ın BaÅŸlamış Köyü’ne kadar yol aldık. Bizim Cengiz ile Pınar sigara tiryakisi, onlar için birkaç kez yolda durduk. Durunca deliler gibi sigara içiyorlar. Uyarınca da fırça yiyorum doÄŸal olarak.
BaÅŸlamış Köyü’ne girdikten sonra öyle bir sıcak ilgiyle karşılaÅŸtık ki, Cengiz Duyar Mahalle Muhtarlığı’na aday olmayı bile düşündü. Ama köyün en yaÅŸlısının, ”Bu köy kurulduÄŸundan beri dışarıdan kimse muhtar olamadı. Senin de ÅŸansın yok!” deyince Cengiz’in ÅŸaka bir yana keyfi kaçtı. Köy bakkalı NeÅŸe Abla yanımıza geldi. Salatalık, domates ve zeytin ikramında bulundu. Kahvede masaya kahvaltılıklarımızı yaydık. Masanın karşısında köyün en yaÅŸlısı 87 yaşındaki Mehmet Amca bizi dikkatle izledi ve konuÅŸmalara katıldı.

Ayşe, Işık, Cengiz ve Pınar
BaÅŸlamış Köyü’nde sıcak sohbet
Yıllardır bakkal işleten ve PTT Acentası levhası hala dükkanının kapısında asılı duran Nuri Dayı ile sıcak sohbet eşliğinde kahvaltımızı tamamladık. Dev çınar ağacının altında, leyleklerin çıkardığı sesleri dinleyerek veda zamanının geldiğini hatırlattık.
Yıllarca İstanbul-İzmir araç trafiÄŸinin çilesini çeken Sındırgı yolu, yorgunluk atıyor gibiydi. Tek tük geçen araçlar, artık iÅŸ yapmadığı için yıkılan restoranlardan kalan molozlar, saÄŸlı sollu çam aÄŸaçları ve kuÅŸ sesleri eÅŸliÄŸinde eÅŸsiz bir güzergah Sındırgı yolu…

Sındırgı yolu yılların yorgunluğunu atıyor
Sındırgı’ya ulaÅŸtıktan sonra cumartesi günleri açık olduÄŸunu bildiÄŸim Sındırgı Pazaryeri’nde aldık soluÄŸu. Köylü kadınların bakraçlara mayaladıkları yoÄŸurtlar müşteri bekliyor. Çevre köylerden gelen üreticiler taze ürünlerini sunuyor. Hemen herkes aynı ürünü satıyor. Fiyatlar ucuz, tezgahlarda mis gibi kokuyor hormonsuz ürünler. Domates, salatalık, zeytin, çilek, tavuk, peynir ve köy ekmeÄŸi bizim kamp yiyecekleri hazır.

Bakraçlara yoğurt yapan kadınlar aile bütçesine katkı sağlıyor
Çaygören Barajı suya kavuşmuş
Sındırgı pazarından çıktıktan sonra doÄŸru Çöygören barajı yoluyla Gölcük. Geçen yıl Engin Yavuz ile geldiÄŸimizde Çaygören Barajı’nın suyu içlere kadar çekilmiÅŸti ve buna çok üzülmüştük. Son aylarda yaÄŸan yaÄŸmurların da katkısıyla baraj seviyesi düşük ama suyun havzaya yayılma oranı çok iyiydi.
Çaygören Barajı’ndan Simav’a ulaÅŸtık. Aracımızın yağını ve suyunu kontrol ettikten sonra Eynal Kaplıcaları yolundan tırmanmaya baÅŸladık. Her geldiÄŸimizde seraların çoÄŸaldığını görüyoruz.Yol boyunca düz arazide sera yapılacak alan artık kalmamış gibi. Seracılar ürettikleri ürünleri yol boyunca satışa da sunuyorlar.Seralar termal enerji ile ısıtılıyor. Eynal Kaplıcaları dünyaca ünlü ama sanırım iyi bir tanıtım yapılamıyor ağırlıklı olarak yerli turistlere hizmet veriyor.

Çaygören Barajı
Hava güneşli ama serindi
Yaklaşık 20 kilometre tırmandıktan sonra Gölcük’e ulaÅŸtık. Sabah erken yola çıktığımız için öğleden sonra 16.00 gibi ulaÅŸtığımız için önümüzde daha çok uzun saatler vardı. Gölün çevresini turladık. Simav’dan gelen günübirlik piknikçiler çimlere yayılmış. Gölde balık tutanlar, sevgilisiyle el ele dolaÅŸanlar. GüneÅŸ gölü terk etmeye baÅŸlayınca soÄŸuk hava bizi bir anda titretti, içimiz ürperdi. Hızlı bir ÅŸekilde bir yandan kamp ateÅŸini yakmaya, bir yandan da çadırlarımızı kurmaya baÅŸladık.
Cengiz’lerin çadır sorunlu çıktı. Fermuarı bozulmuÅŸ. Benim arabamın bagajında bulduÄŸum bir tel ile bu sorunu çözdük. Kamp ateÅŸinin yükselmesiyle birlikte içimiz ısındı. AyÅŸe öbek öbek odun toplamaya baÅŸladı. Sabaha kadar yetecek odun istifledik. AkÅŸam karanlığı çökmeye baÅŸlayınca, onlarca puhu kuÅŸu sanki bir koronun birer elamanı gibi ÅŸakımaya baÅŸladı ve puhu korosu sabaha kadar hiç susmadı, uykumuza ninni oldu…

Kamp ateşi hiç sönmedi..
Kangal köpekleri iyi bekçi
Mangal ateşinin yanması ve tavuk kokusunun çevreye yayılmasıyla birlikte sevgili dostlar çevremizde toplanmaya başladı. Beyaz bir kangal kırması kocaman vücuduyla kıvrak hareketler yaparak yanımıza sokuldu. Payına düşeni aldı.
Gece kamp ateşi karanlık ormanın içinde çevreye kıvılcımlar yağdırıyordu. Gerçek bir yağmur gibi. Bir yandan da çiseleyen yağmur eşliğinde ortaya ürkütücü bir görüntü çıkıyordu. Yemeklerimizi yedik şarkılar eşliğinde, hava iyice soğuyunca çadırlarımıza sokulduk, sabaha kadar çıkmamak üzere.
Sanırım bunun karşılığı olarak sabaha kadar çadırlarımızın başından ayrılmadı, aldıklarının bedelini ödedi sanki. Sabah güneş doğmadan kamp alanından ayrıldı, biz çadırlarımızı toplarken tekrar göründü.Bizi beklediği için sevgili dostumuza koca bir tas ayran sunduk,nöbetin karşılığı olarak.
Sabah erkenden kalktığımızda Simav Belediyesi’nin çalışanları hazırlık içindeydi. Öğrencilere yönelik bir piknik hazırlamışlar. Biz hareket ettikten sonra onlarca otobüs yüzlerce öğrenci getirmeye baÅŸladı.Kamp ateÅŸimizi söndürmeyi ve topraÄŸa gömmeyi unutmadan yola koyulduk.
Dönüş güzergahını bu kez farklı bir rota üzerinden belirledik. Demirci yoluyla, Adala beldesi oradan eski Salihli yolundan, üzüm baÄŸları arasından İzmir’e dönüşe geçtik, yapacağımız yeni yolculukları konuÅŸarak…

Kamp ateşi yanıyor

Kamp alanı

Gelincik tarlaları

Kangal köpeğine sabah tuttuğu nöbetin karşılığı olarak ayran sunduk
Işık Teoman
isikteoman@gmail.com
Gölcük Yaylası’na dördüncü kez çıktım. Bundan dört yıl önce emekli Türkçe öğretmeni Ali Özdemir, yol arkadaşım Engin Yavuz ve ben kamp yaptık, çadır kurduk, yanımızda bisikletlerimiz vardı; gölü defalarca turladık, çok keyifliydi. 610 yaşına ulaÅŸmış ulu karaçamın altında kurduÄŸumuz çadırların üzerine sabaha kadar yaÄŸmur yaÄŸdı durdu.
İkinci gezimizde yine Engin Yavuz, Zekeriya Dolar ve ben günübirlik gittik, yollar karlı ve kaygandı. Aracımız dönüş sırasında Çavdarhisar yolunda kaydı ve uçuruma yuvarlandık. Zeminin karlı olması nedeniyle pek zarar görmedik ama ölümden döndük.
Geçen yıl da İsmet Orhon, Engin Yavuz ve yine ben… Çok keyifliydi, kar yaÄŸmaya baÅŸladı ve gölün üzerini beyaz bir çarÅŸaf gibi örttü. Karın altında mangalımızı yaktık, sucuk ekmek ile kendimize ziyafet çektik. YeÅŸil örtü ve doÄŸal çevre bizi sürekli o bölgeye mıknatıs gibi çekiyor zaten.

06.00 da yola koyulduk
Bu kez ekipte isimler tamamen deÄŸiÅŸti. Cengiz Duyar, Pınar, AyÅŸe ve ben. Ben zaten demirbaÅŸ gezgin oldum. Sabah saat 06.00 da Cengiz ile Pınar bizim kapıdaydı. Erken kalkan yol alır düşüncesiyle yola koyulduk. Yolda hiç mola vermeden Akhisar’ın BaÅŸlamış Köyü’ne kadar yol aldık. Bizim Cengiz ile Pınar sigara tiryakisi, onlar için birkaç kez yolda durduk. Durunca deliler gibi sigara içiyorlar. Uyarınca da fırça yiyorum doÄŸal olarak.
BaÅŸlamış Köyü’ne girdikten sonra öyle bir sıcak ilgiyle karşılaÅŸtık ki, Cengiz Duyar Mahalle Muhtarlığı’na aday olmayı bile düşündü. Ama köyün en yaÅŸlısının, ”Bu köy kurulduÄŸundan beri dışarıdan kimse muhtar olamadı. Senin de ÅŸansın yok!” deyince Cengiz’in ÅŸaka bir yana keyfi kaçtı. Köy bakkalı NeÅŸe Abla yanımıza geldi. Salatalık, domates ve zeytin ikramında bulundu. Kahvede masaya kahvaltılıklarımızı yaydık. Masanın karşısında köyün en yaÅŸlısı 87 yaşındaki Mehmet Amca bizi dikkatle izledi ve konuÅŸmalara katıldı.

BaÅŸlamış Köyü’nde sıcak sohbet
Yıllardır bakkal işleten ve PTT Acentası levhası hala dükkanının kapısında asılı duran Nuri Dayı ile sıcak sohbet eşliğinde kahvaltımızı tamamladık. Dev çınar ağacının altında, leyleklerin çıkardığı sesleri dinleyerek veda zamanının geldiğini hatırlattık.
Yıllarca İstanbul-İzmir araç trafiÄŸinin çilesini çeken Sındırgı yolu, yorgunluk atıyor gibiydi. Tek tük geçen araçlar, artık iÅŸ yapmadığı için yıkılan restoranlardan kalan molozlar, saÄŸlı sollu çam aÄŸaçları ve kuÅŸ sesleri eÅŸliÄŸinde eÅŸsiz bir güzergah Sındırgı yolu…

Sındırgı’ya ulaÅŸtıktan sonra cumartesi günleri açık olduÄŸunu bildiÄŸim Sındırgı Pazaryeri’nde aldık soluÄŸu. Köylü kadınların bakraçlara mayaladıkları yoÄŸurtlar müşteri bekliyor. Çevre köylerden gelen üreticiler taze ürünlerini sunuyor. Hemen herkes aynı ürünü satıyor. Fiyatlar ucuz, tezgahlarda mis gibi kokuyor hormonsuz ürünler. Domates, salatalık, zeytin, çilek, tavuk, peynir ve köy ekmeÄŸi bizim kamp yiyecekleri hazır.

Çaygören Barajı suya kavuşmuş
Sındırgı pazarından çıktıktan sonra doÄŸru Çöygören barajı yoluyla Gölcük. Geçen yıl Engin Yavuz ile geldiÄŸimizde Çaygören Barajı’nın suyu içlere kadar çekilmiÅŸti ve buna çok üzülmüştük. Son aylarda yaÄŸan yaÄŸmurların da katkısıyla baraj seviyesi düşük ama suyun havzaya yayılma oranı çok iyiydi.
Çaygören Barajı’ndan Simav’a ulaÅŸtık. Aracımızın yağını ve suyunu kontrol ettikten sonra Eynal Kaplıcaları yolundan tırmanmaya baÅŸladık. Her geldiÄŸimizde seraların çoÄŸaldığını görüyoruz.Yol boyunca düz arazide sera yapılacak alan artık kalmamış gibi. Seracılar ürettikleri ürünleri yol boyunca satışa da sunuyorlar.Seralar termal enerji ile ısıtılıyor. Eynal Kaplıcaları dünyaca ünlü ama sanırım iyi bir tanıtım yapılamıyor ağırlıklı olarak yerli turistlere hizmet veriyor.

Hava güneşli ama serindi
Yaklaşık 20 kilometre tırmandıktan sonra Gölcük’e ulaÅŸtık. Sabah erken yola çıktığımız için öğleden sonra 16.00 gibi ulaÅŸtığımız için önümüzde daha çok uzun saatler vardı. Gölün çevresini turladık. Simav’dan gelen günübirlik piknikçiler çimlere yayılmış. Gölde balık tutanlar, sevgilisiyle el ele dolaÅŸanlar. GüneÅŸ gölü terk etmeye baÅŸlayınca soÄŸuk hava bizi bir anda titretti, içimiz ürperdi. Hızlı bir ÅŸekilde bir yandan kamp ateÅŸini yakmaya, bir yandan da çadırlarımızı kurmaya baÅŸladık.
Cengiz’lerin çadır sorunlu çıktı. Fermuarı bozulmuÅŸ. Benim arabamın bagajında bulduÄŸum bir tel ile bu sorunu çözdük. Kamp ateÅŸinin yükselmesiyle birlikte içimiz ısındı. AyÅŸe öbek öbek odun toplamaya baÅŸladı. Sabaha kadar yetecek odun istifledik. AkÅŸam karanlığı çökmeye baÅŸlayınca, onlarca puhu kuÅŸu sanki bir koronun birer elamanı gibi ÅŸakımaya baÅŸladı ve puhu korosu sabaha kadar hiç susmadı, uykumuza ninni oldu…

Kangal köpekleri iyi bekçi
Mangal ateşinin yanması ve tavuk kokusunun çevreye yayılmasıyla birlikte sevgili dostlar çevremizde toplanmaya başladı. Beyaz bir kangal kırması kocaman vücuduyla kıvrak hareketler yaparak yanımıza sokuldu. Payına düşeni aldı.
Gece kamp ateşi karanlık ormanın içinde çevreye kıvılcımlar yağdırıyordu. Gerçek bir yağmur gibi. Bir yandan da çiseleyen yağmur eşliğinde ortaya ürkütücü bir görüntü çıkıyordu. Yemeklerimizi yedik şarkılar eşliğinde, hava iyice soğuyunca çadırlarımıza sokulduk, sabaha kadar çıkmamak üzere.
Sanırım bunun karşılığı olarak sabaha kadar çadırlarımızın başından ayrılmadı, aldıklarının bedelini ödedi sanki. Sabah güneş doğmadan kamp alanından ayrıldı, biz çadırlarımızı toplarken tekrar göründü.Bizi beklediği için sevgili dostumuza koca bir tas ayran sunduk,nöbetin karşılığı olarak.
Sabah erkenden kalktığımızda Simav Belediyesi’nin çalışanları hazırlık içindeydi. Öğrencilere yönelik bir piknik hazırlamışlar. Biz hareket ettikten sonra onlarca otobüs yüzlerce öğrenci getirmeye baÅŸladı.Kamp ateÅŸimizi söndürmeyi ve topraÄŸa gömmeyi unutmadan yola koyulduk.
Dönüş güzergahını bu kez farklı bir rota üzerinden belirledik. Demirci yoluyla, Adala beldesi oradan eski Salihli yolundan, üzüm baÄŸları arasından İzmir’e dönüşe geçtik, yapacağımız yeni yolculukları konuÅŸarak…




Işık Teoman
isikteoman@gmail.com
"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...