SUYUN ÖTE YANI / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER

Güzin TÜMER

SUYUN ÖTE YANI



Evet yeni bir yazı için çıktım yola. Yola çıkarken hazırlık yapılır. Bu hazırlıksız bir yolculuk olacak. ”Şöyle baÅŸlamalıyım ve böyle devam etmeliyim” gibi bir planım yok. Yazı akacak. Bendeniz bu yazıyı yazan kiÅŸi olarak akıtmaktansa yazının kendisini akıtmasını istiyorum. Bu yazı yolculuÄŸumda baÅŸka bir yolculuktan söz edeceÄŸim. Yunan adalarına yapılan yolculuktan.. YolculuÄŸuma İstanbul’dan baÅŸladım. Denizcilik iÅŸletmesinin bir gemisi ile.. Kendimi aralarında çok genç hissettiÄŸim yolcularla birlikte.. Gezim süresince kimin gerçekten genç olduÄŸunu anlamam çok zaman almadı. Kendileri yaÅŸlı ruhları genç arkadaÅŸlarım gezme, görme, keÅŸfetme konusunda benden hiç az deÄŸildi. Anladığınız üzere otelimiz gemimizdi. Her yeni gün yeni bir yer getirecekti.

Bu gezi süresince bende yer eden iki adadan söz edeceğim. Mikonos ve Santorini..

Bu iki ada Kykladlar adlı ada grubundan… Kykladlar da ne diyeceksiniz? Elimdeki tarih kitabından kolay algılanabilir bir biçimde Kykladlar hakkındaki bilgiyi süzmeye çalışırken zorlandığımı söylemeliyim. Ama yine de birkaç ilginç bilgiyi paylaÅŸmak isterim. Bu grupta 56 ada olduÄŸu ve en çok turist çeken ada grubu olduÄŸu belirtilmiÅŸ. Adları daire anlamına gelen ”Kyklos”tan türemiÅŸ. Sözü edilen adalar Kyklad uygarlığının merkezi. Erken Kyklad kültürünün de tunç çağında baÅŸladığı söylenir. Ayrıca basit geometrik biçimleri ve sade hatlarıyla Kyklad figürleri Yunan sanatının ilk gerçek dışavurumu olduÄŸu da belirtilmiÅŸ.

Bu resmi tarih bilgisinden sonra sıra yolculuğuma geldi.


Mikonos


Suyun öte yanına doÄŸru yol alan gemimizin ilk durağı Mikonos’tu. Gemiden adaya baktığımda “hevesle geldiÄŸim yer burası mı?” diye düşündüm. Kolayca tahmin edebileceÄŸiniz gibi ilk izlenimim tam bir hayal kırıklığıydı. Kuru ve çorak..

Gemiden inip adanın içine doğru yol almaya başladığımda hayal kırıklığı yerini yavaş yavaş şaşkınlığa bırakmaya başladı. Göz alıcı beyazlıktaki dar sokakları ve küp biçimli evleriyle insanda kucaklama duygusu yaratan neşeli, sevimli bir kasaba..

Rüzgardan ve korsan saldırılarından korunmak için dar sokaklar halinde yapılmış bu kasaba birçok duygunun yanı sıra, insana labirentte olmanın da duygusunu veriyordu…


Mikonos'un kar topu sokakları


Adanın bir baÅŸka hoÅŸluÄŸu ise kendileri beyaz, kubbeleri mavi, masal kitabındaki çizimleri anımsatan yuvarlak hatlı kiliseleriydi… Adeta pamuk ÅŸekeri gibiydiler.. Sayıları oldukça çoktu. Nicelik olarak bu çokluÄŸun nedenini merak etmiÅŸtim aslında. Daha sonra bu durum adanın doÄŸal felaketlere açık olması ile gerekçelendirildi.. İnsanın kendini küçücük hissettiÄŸi zamanlarda kendinden güçlüye sığınma ihtiyacını karşılayan nerdeyse tek kiÅŸilik ibadethaneler…

Bir başka görüntü ise yel değirmeleri.

Rüzgar gülü çocukluktan aklımda kalan güzel bir fotoğraftır. Her nerede ve ne büyüklükte olursa olsun biçim olarak insanın içini ısıtan rüzgar gülünün akrabası yel değirmenleri oradaki estetiği tamamlayan önemli unsurlardan bir başkasıydı.

Mikonos yaşamım boyunca tanık olmadığım şiddetteki rüzgarıyla karşılamıştı beni. Temmuz ayında bu ne derken bir baktım ki ayak bileğimdeki halhalı çıkaran rüzgar, beni çaresizce peşinden sürüklüyordu. O zaman sokakların neden bu kadar dar olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Zira rüzgarın şerrinden korunmanın yoluydu bu dar sokaklar.. Denizin şahlandığı, rüzgarın hükmünü sürdüğü zor günlerde sığınılacak yerler ise o küçük kiliselerdi.


Mikonos, sevimli kiliselerden biri daha..


Ortak mimarinin getirdiği bütünlük, özellikle ahşap olmasına dikkat edilmiş ev kapıları rengarenk balkon parmaklıkları, her yerde karşımıza çıkan begonvil, sardunya ve begonyalar adada estetiğe çok önem verildiğinin göstergesi gibi.. Kafelerin rengarenk ahşap iskemleleri, ahşap sokak bankları sadece yapıldıkları malzemeden dolayı insanın içini ısıtmıyor. Can alıcı renkleri ile adeta kendisine çağırıyor.

Denizin küçük bir alanda iki koy oluÅŸturduÄŸu Foça’da, Mikonos’taki estetiÄŸin neden yakalanamadığı sorusunu sorduruyor insana. Neredeyse estetikten hiç nasibini almamış bu toprakların bir insanı olarak kalbime her daim batan bir ÅŸeyler olduÄŸunu biliyorum.


Mikonos, Venedik evleri


Mikonos’taki bir baÅŸka gözlemim oradaki insan manzaraları ile ilgili. Çıplaklığın çok sıradanlaÅŸtığı bu adada gördüklerim beni ilk önce çok ÅŸaşırttı. Ben etrafımdaki çıplaklara çaktırmadan bakmaya çalışırken aslında hiç kimsenin birbiriyle ilgili olmaması benim için farklı bir gözlemdi. Hep ötekini merak eden bir kültürün içinde yetiÅŸmiÅŸ bir insan olarak ilgilenmemek benim için çok kolay olmamıştı. Çıplaklar plajıyla ünlenmiÅŸ bu adada 10 - 12 yaÅŸlarında çıplak iki oÄŸlan çocuÄŸunun denizde oynamalarını izlerken düşündüğüm ÅŸuydu: Hiç kimsenin bu çocuklara daha sonra denize girerken kolay kolay mayo giydiremeyeceÄŸiydi. Bence çıplaklık bu ÅŸekilde ancak içselleÅŸtirilebilir ve fark etmeme noktasına gelerek sıradanlaÅŸabilirdi.

Eşcinsel adası olarak anılan bu adada gördüklerim, aşkın kimlerin arasında yaşandığının önemli olmamasıyla ilgiliydi. Asıl olan sadece aşktı. Bu anlamda görülecek, anlatacak başka bir şey yoktu aşkın güzelliğinin dışında.. Yaşadığım bu topraklarda da bu özgürlüğü dilemek, ve bunun hayatın sıradan bir parçası olduğunu görmeyi istemek çok fazla olmasa gerek.


Santorini/ Oia, Uçurumun kenarına kurulmuş beyazlar içinde bir kasaba olan Oia'da da gün batımı, yel değirmenlerinin altında...


Åžimdi de sırada Santorini var. Aslında ÅŸehircilik anlayışıyla Mikonos’tan çok farklı olmayan bu ada, heyecan verici coÄŸrafi konumlanması, muhteÅŸem gün batımı ile unutulmayacaklar arasında çoktan yerini aldı.

Volkanik patlama sonucu bir büyük birkaç küçük adadan oluşan Santorini, kırmızı volkanik kayalara tutunmuş beyaz köyleriyle muhteşem bir güzelliğe sahip.

Ada ile tanışmam çekici yerleÅŸim yerlerinden olan Fira ile oldu. Fira’ya deniz kıyısından teleferikle çıktım. Yaklaşık yüksekliÄŸinin 400 metre olduÄŸu söylendi. Burası çok ÅŸirin bir yer, temiz, kirlenmemiÅŸ. İnsanda çocuk duygusu yaratan, kirlenmemek için coÄŸrafyasının avantajlarını kullanmış bir yer. Volkanik kayalıkların tepesine oturmuÅŸ, beyaz evlerin, daracık sokakların, kubbeleri mavi olan neredeyse kilisecik denebilecek büyüklükteki kiliselerin hoÅŸ bir uyum içinde olduÄŸu bir masal ÅŸehir Fira. Yükseklik korkusu olanlar için denize bakmanın da zor olduÄŸu bir yer ayrıca. Lebi derya bir manzara.. Deniz manzaralı çok sayıda lokanta ve kafenin olduÄŸu Fira’da bu kafelerden birinde soÄŸuk biramı yudumlarken o muhteÅŸem manzaranın unutulası deÄŸil tekrar yaÅŸanılası olduÄŸunu düşündüm.. Neden olmasın? Belki bir gün bir daha!!


Fira/ Santorini , Fira'nın inanılmaz darlıktaki sokakları..


İlave etmek istediÄŸim baÅŸka bir ÅŸey ise Santorini’de gördüğüm kapılardı. Aslında kapılar evlerin dışarıyla baÄŸlantısını keserler. İlk baktığımda “bu kapılarda bir tuhaflık var” demiÅŸtim. Kısa bir süre sonra anladım ki kapıların üstünde gökyüzü var. DiÄŸer kenarı uçuruma ya da denize açılıyor. Sanki iki tarafı kapalı diÄŸer iki tarafı açık. Hem kapının arkasında hem de deÄŸilmiÅŸsiniz gibi. Bana ilginç gelmiÅŸti. Neden bilmiyorum bana güven duygusu yaÅŸattı. Aklıma izlediÄŸim bir filmde duyduÄŸum “Avustralyalılar güvende olmak için kapılarını açık bırakırlarmış.” cümlesini anımsattı. Bu orada yaÅŸam tarzının yarattığı anlayış iken.. Santorini’deki durum coÄŸrafyanın getirdiÄŸi bir zorunluluktu. Her ne gerekçeyle ise önemli deÄŸil. Bu geziyi yaptıktan birkaç sene sonra hala bunun aklımda olması onu paylaşılası yaptı.

Bugün Santorini’de ulaşım çeÅŸitli. Otobüsten, tekneye, teleferikten, katıra birçok seçenek bulmak mümkün… Eskiden burada ulaşım katırlarla saÄŸlanıyormuÅŸ. Bugün bu katırlar turistik amaçlı kullanılıyor. Fira’ya kıyıdan teleferikle ulaÅŸmak mümkün olduÄŸu gibi altı yüz basamaklı merdiveni de ayağınızın gücüyle çıkmak mümkün.. Sanmayın ki merdivenleri inmek çıkmaktan daha kolay. Sadece merdivenleri inen ben birkaç gün bacak aÄŸrısı çektiÄŸimi de söylemeliyim.

İlle de merdiven istiyorum diyorsanız o zaman katırlar imdadınıza yetişiyor.


Fira'nın benzersiz güzellikteki sokakları


Åžimdi de bir baÅŸka yerleÅŸim yeri Oia’dan söz etmek isterim. MuhteÅŸem Santorini fotoÄŸraflarının çekildiÄŸi yer. Sanki sadece fotoÄŸrafta gördüğümüz kadar. Uçurumun kenarındaki kafelere oturup güneÅŸin batışını izlemenin de bir ayrıcalık olduÄŸunu söylemek isterim.

Santorini’de krater, sıcak çamur banyosunun yapılabildiÄŸi yerlere Fira’dan tekne ile gittim. Bunlarla ilgili çok ÅŸey yok. Ama siyah kum sahillerle öpüşen inanılmaz güzellikteki mavi denizi söylemezsem bu sempatik, sevimli adaya haksızlık etmiÅŸ olurum.

İşte iki adadan aklımda kalanlar..

Åžubat .08


Güzin TÜMER




9 Åžubat 2008 Cumartesi / 4795 okunma



"Güzin TÜMER" bütün yazıları için tıklayın...