
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
ŞİMDİ SAKİNCE HAREKETE GEÇME ZAMANI!
Önemli saydığım bir mektubu daha paylaşmak istiyorum sizinle.
Ömer Madra'nın kaleme aldığı 10/10/10 Eylemce Çağrısı bana öyle geliyor ki; gülüp eğlenerek, çalıp söyleyip ritim tutarak, bando mızıkayla şenlenerek, dalga dalga yayılacağımız küresel bir oyun. Yani "eylemcelik."
Ayrıca 350 ppm' in ne anlama geldiğini ve bu gezegen için gerekliliğini de bilmeye ihtiyacımız olabilir! İzninizle...
10/10/10 Eylemce Çağrısı
Sevgili Dostlar,
Çok ağır bir yıl geçirmekteyiz. Dünya fırın gibi oldu. Gezegenin tarihindeki en sıcak 10 yılı, en sıcak 12 ayı ve en sıcak 6 ayı geride bıraktık. Yıl sonu geldiÄŸinde, muhtemelen gelmiÅŸ geçmiÅŸ en sıcak yılı geride bırakmış olacağız. Dört bir yanda tüm sıcaklık rekorları kırıldı: Mesela Pakistan’da gölgede 53 derecenin üstünü gördük. Eh, evdeki fırının düğmesini de 53 dereceye getirebiliriz pekâlâ, yemekleri ısıtmak için. Rusya bin yılın en yüksek hararetiyle kavruldu, 15 bin insan sıcaktan öldü, yangınlar çevrede nükleer tehdit yarattı, Sibirya tundralarında 1 milyon kilometrekare (Türkiye’nin birbuçuk katına yakın) donmuÅŸ toprağın çözülmesi rekor hıza ulaÅŸtı, ülkede tahıl hasatının üçte biri yandı gitti. Rusya’daki sıcak hava dalgası, insan kaynaklı iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine baÄŸlı olduÄŸu bilim dünyasında tartışmasız kabul edilen ilk felaket oldu…
Pakistan’da meydana gelenler ise Kitab-ı Mukaddes’ten alınmış sayfalar gibiydi: Ülkede bir Nuh Tufanı oluÅŸtuÄŸunu söylesek abartmış olmayız: Yer-gök suya kesti, gökyüzünün tüm suları Muson olup bu yoksul insanların başına yaÄŸdı; ülkede devasa içdenizler peyda oldu, İndus nehri normal hacminin 40 katına çıkarak taÅŸtı, bentlerini çiÄŸneyip aÅŸtı. Ülkenin beÅŸte biri sulara gömüldü, 20 milyon insan evsiz barksız kaldı, tufandan etkilenenlerin sayısı 40 milyona (Türkiye nüfusunun yarısından fazlasına) ulaÅŸtı! İşin fenası, bu çaÄŸrının sizlere ulaÅŸtığı sırada felaketin ucu bucağı görünmüyordu. GörünmediÄŸi gibi, belki daha da kötüsü yoldaydı: 72 bin çocuÄŸun açlıktan ölmesi an meselesiydi!
Öte yandan, Kuzey Kutup bölgesinde deniz buzları görülmemiÅŸ bir hızla eriyor, devasa buzdaÄŸları kopuyor, okyanusların ısınmasıyla, mikroskobik canlı nüfusun çökmesiyle, denizlerde beslenme zinciri hızla kopuÅŸa doÄŸru gidiyor, Latin Amerika’da, Rize’de rekor yağışlar daÄŸ yamaçlarını yerle bir etti, aÅŸağıdaki evler ve insanları çamur deryasında silip süpürdü. Afrika’nın yoksul ülkesi Nijer’de ise hem sel, hem kuraklık vardı: Katmerli felaket, nüfusun yüzde 80’ini ve 400 bin çocuÄŸu açlık ve kıtlığa mahkûm etti! Gerisi de öyle gitti zaten: DoÄŸu Avrupa’da, KeÅŸmir’de, Hindistan’da, Çin’de, Kuzey Kore’de, Vietnam’da taÅŸkınlar, heyelanlar, seller sular ve yangınlarla hayatları cehenneme dönen milyonlar vardı.
Kısacası, herÅŸey eski bir bilim kurgu filminden çıkmış gibiydi: 7 milyar insan, haÅŸin ve tekinsiz, bilinmedik bir gezegenin üstünde kala kalmıştık ansızın. Küresel ısınma tehdidi yoktu artık. Küresel ısınmanın kendisi gelmiÅŸti! Bütün bunlar “olabilir” deÄŸildi, olmuÅŸtu. Gezegen, devrilme noktalarına çok yakındı. İklimin kontroldan tamamen çıkması birkaç yılın meselesiydi artık.
Ve biz, hararetin tam ortasındaydık. Sıcak başımıza vurmuÅŸtu. Önce dehÅŸetli öfkelenmenin ve hemen ardından da sakince harekete geçmenin tam zamanıydı. Temiz havaya ve içecek suya yeniden bizi kavuÅŸturacak, canlılar âlemini koruyarak nesiller arası eÅŸitlik ve hakkaniyeti saÄŸlayacak bir hareketi yaratmanın tam zamanı! Günümüzde liderlerin, siyasetçilerin ve hükümetlerin uyguladığı enerji politikaları hem yoksul ve güçsüz kitleler, hem de gelecek kuÅŸaklar açısından korkunç adaletsizliklere yol açıyor. Politikacıları harekete geçirmek için yıllardır dünyanın dört bir yanında çaÄŸrılarda bulunduk, yüzbinlerce dilekçe yolladık, milyonlarca e-mail attık, protesto ve gösterilerde bulunduk. Ama onlar yeterince hızlı bir biçimde harekete geçemediler. Hatta, esas yaptıkları “yeÅŸil badana”dan ibaret kaldı. Yani, en yeÅŸilcinin kendileri olduÄŸunu söylediler, ama fosil yakıt ÅŸirketlerinin özel çıkarlarına hizmet eden politikalardan baÅŸkasını görmedik onlardan…
Ama artık Yeter! Basta! Tamam!
Bu riyakârlıklara yeter deyip Küresel Isınma ve İklim Krizi konusunda ciddi olduğumuzu göstermek için elimizde her türlü yeterli aracın bulunduğunu göstermenin zamanı geldi.
Gezegenin iklimini istikrara kavuÅŸturmak, küresel adalete iliÅŸkin, ahlâki bir mesele. Bir mânevi sorumluluk. Kendimizi hangi siyasî, ideolojik, dinî, etnik, kültürel gruba, partiye, topluluÄŸa ait hissediyor olursak olalım, farketmez – zerrece farketmez. Gençler, gençleri ve dünyadaki diÄŸer canlı türlerini destekleyen yaÅŸlılar, bu harika gezegeni koruyacak etkili bir politika belirlenmesi için önce birleÅŸmek, sonra da vargücümüzle bastırmak zorundayız. Artık ÅŸurası açıkça görülüyor ki, dönüşüm ve hareket, ancak kamuoyunu oluÅŸturan bizlerin birleÅŸmesi ve bastırması ile mümkün. Yani iklim krizine “zorunlu müdahil” olmamızla.
10/10/10 tarihini takvimlerimize kaydediyoruz. 10 Ekim 2010 Pazar günü yaÅŸadığımız her yerde EYLEMCE var! Yani, 350.org öncülüğünde hem dünya çapında bir sürü eylem yapıyoruz o gün, hem de alabildiÄŸine eÄŸlenmeyi planlıyoruz aynı zamanda. Bando mızıkasıyla filan! Ayrıca, bu küresel partide kendimizi hiç de yalnız hissetmeyeceÄŸimiz kesin! Åžu çaÄŸrı mesajının yazıldığı sırada dünyanın 130 küsur ülkesinden 1400’den fazla “eylemce” yapılacağı kayıtlara geçmiÅŸ durumda.
Yaratıcı çözümler peÅŸindeyiz: Yerel, yavaÅŸ, yatay. Yerel: yani küçük, ama evrensel ve dayanıklı direniÅŸ odakları; YavaÅŸ, yani usulca ama hemen ve hızla yürütülen eylemler; Yatay, yani asla bir merkezden deÄŸil, web’i de kullanarak fotoÄŸraflarla, fıkra ve hikâyelerle, videolarla, müziklerle, kol kola, omuz omuza, diz dize bir örgütlenme biçimi…
Evet, çok ağır bir yıl geçiriyoruz. Ama 10 Ekim Pazar günü birlikte çalışırsak, birlikte eylem yapar, birlikte eğlenirsek, o günü yılın en iyi günü haline getireceğimiz kesin. Hele, bir de bütün bunları doğru dürüst yapabilirsek, o zaman deli gibi ihtiyaç duyduğumuz siyasi çözümlere doğru da dev bir adım atmış olacağımızın garantisi var. Daha iyi, daha zengin, daha demokratik bir sivil topluma ve daha iyi bir yaşama doğru atılmış büyük bir adım!
Öyleyse, 10/10/10’da buluÅŸmak üzere,
Sevgiler, saygılar, selamlar,
Ömer Madra
Bilgi için:
www.350.org
www.350hemensimdi.org
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...
Önemli saydığım bir mektubu daha paylaşmak istiyorum sizinle.
Ömer Madra'nın kaleme aldığı 10/10/10 Eylemce Çağrısı bana öyle geliyor ki; gülüp eğlenerek, çalıp söyleyip ritim tutarak, bando mızıkayla şenlenerek, dalga dalga yayılacağımız küresel bir oyun. Yani "eylemcelik."
Ayrıca 350 ppm' in ne anlama geldiğini ve bu gezegen için gerekliliğini de bilmeye ihtiyacımız olabilir! İzninizle...
10/10/10 Eylemce Çağrısı
Sevgili Dostlar,
Çok ağır bir yıl geçirmekteyiz. Dünya fırın gibi oldu. Gezegenin tarihindeki en sıcak 10 yılı, en sıcak 12 ayı ve en sıcak 6 ayı geride bıraktık. Yıl sonu geldiÄŸinde, muhtemelen gelmiÅŸ geçmiÅŸ en sıcak yılı geride bırakmış olacağız. Dört bir yanda tüm sıcaklık rekorları kırıldı: Mesela Pakistan’da gölgede 53 derecenin üstünü gördük. Eh, evdeki fırının düğmesini de 53 dereceye getirebiliriz pekâlâ, yemekleri ısıtmak için. Rusya bin yılın en yüksek hararetiyle kavruldu, 15 bin insan sıcaktan öldü, yangınlar çevrede nükleer tehdit yarattı, Sibirya tundralarında 1 milyon kilometrekare (Türkiye’nin birbuçuk katına yakın) donmuÅŸ toprağın çözülmesi rekor hıza ulaÅŸtı, ülkede tahıl hasatının üçte biri yandı gitti. Rusya’daki sıcak hava dalgası, insan kaynaklı iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine baÄŸlı olduÄŸu bilim dünyasında tartışmasız kabul edilen ilk felaket oldu…
Pakistan’da meydana gelenler ise Kitab-ı Mukaddes’ten alınmış sayfalar gibiydi: Ülkede bir Nuh Tufanı oluÅŸtuÄŸunu söylesek abartmış olmayız: Yer-gök suya kesti, gökyüzünün tüm suları Muson olup bu yoksul insanların başına yaÄŸdı; ülkede devasa içdenizler peyda oldu, İndus nehri normal hacminin 40 katına çıkarak taÅŸtı, bentlerini çiÄŸneyip aÅŸtı. Ülkenin beÅŸte biri sulara gömüldü, 20 milyon insan evsiz barksız kaldı, tufandan etkilenenlerin sayısı 40 milyona (Türkiye nüfusunun yarısından fazlasına) ulaÅŸtı! İşin fenası, bu çaÄŸrının sizlere ulaÅŸtığı sırada felaketin ucu bucağı görünmüyordu. GörünmediÄŸi gibi, belki daha da kötüsü yoldaydı: 72 bin çocuÄŸun açlıktan ölmesi an meselesiydi!
Öte yandan, Kuzey Kutup bölgesinde deniz buzları görülmemiÅŸ bir hızla eriyor, devasa buzdaÄŸları kopuyor, okyanusların ısınmasıyla, mikroskobik canlı nüfusun çökmesiyle, denizlerde beslenme zinciri hızla kopuÅŸa doÄŸru gidiyor, Latin Amerika’da, Rize’de rekor yağışlar daÄŸ yamaçlarını yerle bir etti, aÅŸağıdaki evler ve insanları çamur deryasında silip süpürdü. Afrika’nın yoksul ülkesi Nijer’de ise hem sel, hem kuraklık vardı: Katmerli felaket, nüfusun yüzde 80’ini ve 400 bin çocuÄŸu açlık ve kıtlığa mahkûm etti! Gerisi de öyle gitti zaten: DoÄŸu Avrupa’da, KeÅŸmir’de, Hindistan’da, Çin’de, Kuzey Kore’de, Vietnam’da taÅŸkınlar, heyelanlar, seller sular ve yangınlarla hayatları cehenneme dönen milyonlar vardı.
Kısacası, herÅŸey eski bir bilim kurgu filminden çıkmış gibiydi: 7 milyar insan, haÅŸin ve tekinsiz, bilinmedik bir gezegenin üstünde kala kalmıştık ansızın. Küresel ısınma tehdidi yoktu artık. Küresel ısınmanın kendisi gelmiÅŸti! Bütün bunlar “olabilir” deÄŸildi, olmuÅŸtu. Gezegen, devrilme noktalarına çok yakındı. İklimin kontroldan tamamen çıkması birkaç yılın meselesiydi artık.
Ve biz, hararetin tam ortasındaydık. Sıcak başımıza vurmuÅŸtu. Önce dehÅŸetli öfkelenmenin ve hemen ardından da sakince harekete geçmenin tam zamanıydı. Temiz havaya ve içecek suya yeniden bizi kavuÅŸturacak, canlılar âlemini koruyarak nesiller arası eÅŸitlik ve hakkaniyeti saÄŸlayacak bir hareketi yaratmanın tam zamanı! Günümüzde liderlerin, siyasetçilerin ve hükümetlerin uyguladığı enerji politikaları hem yoksul ve güçsüz kitleler, hem de gelecek kuÅŸaklar açısından korkunç adaletsizliklere yol açıyor. Politikacıları harekete geçirmek için yıllardır dünyanın dört bir yanında çaÄŸrılarda bulunduk, yüzbinlerce dilekçe yolladık, milyonlarca e-mail attık, protesto ve gösterilerde bulunduk. Ama onlar yeterince hızlı bir biçimde harekete geçemediler. Hatta, esas yaptıkları “yeÅŸil badana”dan ibaret kaldı. Yani, en yeÅŸilcinin kendileri olduÄŸunu söylediler, ama fosil yakıt ÅŸirketlerinin özel çıkarlarına hizmet eden politikalardan baÅŸkasını görmedik onlardan…
Ama artık Yeter! Basta! Tamam!
Bu riyakârlıklara yeter deyip Küresel Isınma ve İklim Krizi konusunda ciddi olduğumuzu göstermek için elimizde her türlü yeterli aracın bulunduğunu göstermenin zamanı geldi.
Gezegenin iklimini istikrara kavuÅŸturmak, küresel adalete iliÅŸkin, ahlâki bir mesele. Bir mânevi sorumluluk. Kendimizi hangi siyasî, ideolojik, dinî, etnik, kültürel gruba, partiye, topluluÄŸa ait hissediyor olursak olalım, farketmez – zerrece farketmez. Gençler, gençleri ve dünyadaki diÄŸer canlı türlerini destekleyen yaÅŸlılar, bu harika gezegeni koruyacak etkili bir politika belirlenmesi için önce birleÅŸmek, sonra da vargücümüzle bastırmak zorundayız. Artık ÅŸurası açıkça görülüyor ki, dönüşüm ve hareket, ancak kamuoyunu oluÅŸturan bizlerin birleÅŸmesi ve bastırması ile mümkün. Yani iklim krizine “zorunlu müdahil” olmamızla.
10/10/10 tarihini takvimlerimize kaydediyoruz. 10 Ekim 2010 Pazar günü yaÅŸadığımız her yerde EYLEMCE var! Yani, 350.org öncülüğünde hem dünya çapında bir sürü eylem yapıyoruz o gün, hem de alabildiÄŸine eÄŸlenmeyi planlıyoruz aynı zamanda. Bando mızıkasıyla filan! Ayrıca, bu küresel partide kendimizi hiç de yalnız hissetmeyeceÄŸimiz kesin! Åžu çaÄŸrı mesajının yazıldığı sırada dünyanın 130 küsur ülkesinden 1400’den fazla “eylemce” yapılacağı kayıtlara geçmiÅŸ durumda.
Yaratıcı çözümler peÅŸindeyiz: Yerel, yavaÅŸ, yatay. Yerel: yani küçük, ama evrensel ve dayanıklı direniÅŸ odakları; YavaÅŸ, yani usulca ama hemen ve hızla yürütülen eylemler; Yatay, yani asla bir merkezden deÄŸil, web’i de kullanarak fotoÄŸraflarla, fıkra ve hikâyelerle, videolarla, müziklerle, kol kola, omuz omuza, diz dize bir örgütlenme biçimi…
Evet, çok ağır bir yıl geçiriyoruz. Ama 10 Ekim Pazar günü birlikte çalışırsak, birlikte eylem yapar, birlikte eğlenirsek, o günü yılın en iyi günü haline getireceğimiz kesin. Hele, bir de bütün bunları doğru dürüst yapabilirsek, o zaman deli gibi ihtiyaç duyduğumuz siyasi çözümlere doğru da dev bir adım atmış olacağımızın garantisi var. Daha iyi, daha zengin, daha demokratik bir sivil topluma ve daha iyi bir yaşama doğru atılmış büyük bir adım!
Öyleyse, 10/10/10’da buluÅŸmak üzere,
Sevgiler, saygılar, selamlar,
Ömer Madra
Bilgi için:
www.350.org
www.350hemensimdi.org
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...