Karaçamlar müzesi / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

Karaçamlar müzesi



Denizli bölgesine yaptığımız gezilerin sayısını hatırlamıyorum bile. Gezilmesi, görülmesi ve kalınması gereken o kadar çok doÄŸal güzellik var ki, saymakla, gidip-gelmekle bitmez. Ekim ayının ilk hafta sonu Denizli’nin BeyaÄŸaç ilçesine bir yolculuk yaptık.

BeyaÄŸaç ilçesi çam ormanlarının içinde kalmış, geçimini bu yönden saÄŸlayan sevimli bir ilçe. Aydın otobanından çıktıktan sonra Denizli’ye sapmadan Tavas yolu üzerinden BeyaÄŸaç’a ulaşılıyor.

Beyağaç ilçesinde ramazan ayı nedeniyle sıkıntı yaşarız diye düşündük. Ancak kahvehanede bizi güler yüzlü vatandaşlar karşıladı. Çaylarımızı içtik. Sohbet ettik. Yöre hakkında bilgi aldık.

Her ne kadar internet ortamında her türlü bilgiyi almış olsak da yerel bilgiler her zaman sağlıklıdır. Beyağaç ilçesinde bize gitmemiz ve görmemiz gereken yerler hakkında bilgiler verdiler.

Bir de iyi bir uyarıda bulundular.

-Yakınlarınızı arayın. Cep telefonu ile görüşme yapamazsınız. Merak etmesinler.

Bu uyarı faydalı oldu. Topuklu Yaylası’na ulaÅŸtığımız andan KöyceÄŸiz’e dönene kadar iletiÅŸim kesildi.


Topuklu Yaylası


Koruma altına alınmış

Denizli’nin BeyaÄŸaç ilçesi Çiçekbaba zirvesinde bin 130 yaşına kadar ulaÅŸan ve günümüzde hala dimdik ayakta duran anıt karaçam aÄŸaçları görenleri ÅŸaÅŸkına çeviriyor. Bin yılı aÅŸkın bir zamandır ayakta duran ve dünya üzerindeki nice olaylara tanıklık etmiÅŸ karaçam aÄŸaçları Kültür Bakanlığı İzmir 2 No.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1. Derece DoÄŸal ve Arkeolojik Sit alanı olarak ilan edilmiÅŸ ve bin 309 hektarlık bir bölge koruma altına alınmış. 1700 ve 2000 rakımlar arasında, Çiçekbaba zirvesinin kuzey yamaçlarında doÄŸu-batı yönünde yayılan karaçamların ortalama yaşı ise 750 civarında. YaÅŸlı karaçam aÄŸaçlarının oluÅŸturduÄŸu ormana ulaÅŸmak bir hayli zor olsa da anıt aÄŸaçlar ile kucaklaÅŸmak ve onlara sarılmak tüm yorgunluÄŸu unutturuyor. BeyaÄŸaç ilçesinden yaklaşık 27 kilometrelik bir yolculuÄŸun ardından ulaşılan yaÅŸlı karaçamlardan oluÅŸan ormanlar, yolların asfaltlanması halinde bölgenin önemli turizm kaynakları arasında yer alabilecek.


Koruma altına alınan bölgede karaçamların yaşları 750 ile bin 130 arasında değişiyor


Şimdi biraz da geziyi anlatayım:
Bin 900 metrede Topuklu Yaylası


BeyaÄŸaç üzerinden 21 kilometre yol giderek, Topuklu Yaylası’na akÅŸam saatlerinde ulaÅŸtık. Hava iyice kararmaya baÅŸlamadan önce çadırlarımızı ormanın hemen önüne, yeÅŸil bir halıyı andıran çimlerin üzerine kurduk. Zaten BeyaÄŸaç Belediyesi bu alanı mesire yerine çevirmiÅŸ yaklaşık 800 bin YTL harcama yapmışlar. Güzel bir ortam yaratmışlar. Ama ÅŸimdi iÅŸletecek birilerini arıyorlar.

Masalar yerleştirmişler. Belki futbol kulüpleri kamp yapar diye çim saha yapmışlar. Tuvaletleri ve oturma bölümlerinin yanı sıra duşları bile var. Herhalde gerekli olduğunu düşünerek kadın ve erkekler için mesire alanına mescitler yapmışlar. Yürüyüş yolu, göletler, çeşmeler, oturma, konaklama yerleri; spor sahaları ve sosyal amaçlı tesislerin pek çoğu tamamlanmış.

Güneşin batmasıyla birlikte çadırlarımızı çevreleyen ağaçların koyu gölgesi kaldı, ardından karanlık sardı;milyarlarca yıldız yüzünü gösterdi ve hafif bir serinlik başladı: Üzerimize eşofmanlarımızı giymek zorunda kaldık. Çevresini taşlarla koruyarak kamp ateşimizi yaktık.

Odun ateşinde çay

Çevreyi kamp ateşi aydınlatmaya başladı. İsmet salatayı hazırladı, Aykut çalı çırpı topladı ben tavukları pişirdim Engin her zaman olduğu gibi bizi izledi. Ormandan gelip yaylaya inen buz gibi soğuk suların içine yatırdığımız kırmızı şarabı yudumladık. Bu arada şimdiye kadar gördüğümüz en büyük doğa olayını izledik. Büyük bir meteor atmosferi parçalayarak ve etrafına ışıklar saçarak gözden kayboldu, hepimiz büyülendik.

Sabahın serinliğinde hepimiz ayaktaydık. Güneş yüzünü göstermiş ama soğuk daha üzerimizdeki eşofmanları çıkarmamıza izin vermiyordu. Ateşimizi canlandırdık ve üzerine çaydanlığı yerleştirdik. Odun ateşinde pişen çaylarımızı yudumlarken her gezide soframıza konuk olan sucukları midemize indirdik. Çevreye yayılan sucuk kokularını duyan yavru köpekler çevremizi sardı. Tavada kalan sucukların yağına ekmek bandırıp dört köpeğin birden karınlarını doyurduk.

Sabah kahvaltısının ardından çevrede bol-bol fotoÄŸraf çektik. Aykut Fırat 500’lük tele-objektifiyle yine kuÅŸların peÅŸindeydi. Çok uÄŸraÅŸtı ama bir aÄŸaçkakan fotoÄŸrafı çekemedi. Kamuflaj elbisesi de bir iÅŸe yaramadı. Ama diÄŸer fotoÄŸrafları yine harikaydı. Topuklu Yaylası’nda öğlene kadar oyalandıktan sonra çadırlarımızı toplayarak 10 kilometre uzaklıktaki Kartal Gölü’nün yolunu tuttuk. Kötü bir yol ama gitmeye deÄŸer olduÄŸunu ulaÅŸtığınızda daha iyi anlıyorsunuz.


Kartal Gölü bir krater gölü olan gölden yaz kış su eksik olmuyor


Kartal Gölü ürkütücü


Kartal Gölü, Çiçekbaba zirvesinden kuzeydoÄŸu yönüne giden yaklaşık 1.5 kilometre uzunluÄŸunda, 100 ile 300 metre geniÅŸliÄŸe kadar ulaÅŸan vadinin orta bölümlerinde yer alan buzul çağında oluÅŸmuÅŸ bir krater gölü. Kartal Gölü, Engin Yavuz’un dediÄŸi gibi taÅŸ yapısıyla Mars gezegenine benziyor. Zirveden göle sürekli olarak su akıyor. Küresel ısınma pek etkilememiÅŸ bu bölgeyi. Koyunlarını otlatan Durali EÅŸmeli ile karşılaşıyoruz. O’na pide, helva ve ÅŸeker armaÄŸan ediyoruz. Bu hediyemiz Durali Amca’yı pek mutlu ediyor ve bize defalarca teÅŸekkür ediyor.

Kartal Gölü’nün kapladığı alan yaklaşık 10 hektar, rakım ise 2 bin 300 metre bu alana ulaşınca nefes alıp vermekte zorlanıyoruz. Düşünün İzmir’de denize sıfır yaşıyoruz bir anda iki bin 300 katı bir yüksekliÄŸe çıkıyoruz. Gölün çevresinde az sayıda anıt karaçam aÄŸaçları kalmış. Bölgede yaÅŸanların dediÄŸi gibi bu aÄŸaçlar gölü bekleyen bekçiler gibi duruyor tepelerde. Yüksek ve kayalık olması nedeniyle bir zamanlar bu bölgede kartalların yaÅŸadığı söyleniyor. Kartal Gölü ve çevresi biraz kirlenmiÅŸ. Sanırım gelip giden yerli ve yabancı turistler nasıl olsa gözden uzak diye düşünmüş olabilirler. Ellerindeki meÅŸrubat kutularını çevreye atmışlar. Kötü bir görüntü sergiliyor ama kısa sürede temizlik yapılabilir.

Kartal Gölü’nün ve anıt karaçam aÄŸaçlarının büyüleyici görüntüsünü geride bırakarak KöyceÄŸiz Yolu’na döndük. Benim otomobilimde İsmet Orhan, Engin Yavuz’un otomobilinde ise Aykut Fırat.. İki araç çok kötü bir yolda tam 25 kilometre ilerlemek zorunda kaldık. Bir köylü vatandaşın “7-8 kilometresi çok bozuk ondan sonrası asfalt” sözüne kanarak girdiÄŸimiz bu yolu ancak iki saatte aÅŸtık ve çok ama çok yorulduk. AÄŸla Yaylası’na indiÄŸimizde bir kahvehaneye kendimizi attık ve çaylarımızı yudumlayarak yorgunluÄŸumuzu unutmaya çalıştık.

MuÄŸla istikametine giderken yolun solunda yer alan ve eÅŸsiz güzellikleri içinde barındıran Akyaka beldesine rotamızı çevirdik. Yanında mayosunu getiren İsmet kendini sahilde mavi sulara bırakırken bize O’nu seyretmek düştü. Ardından deniz kenarındaki teknelerde balık ekmek satan Nur Abla’nın mekanına konuk olduk. Yarım ekmek arası mezgit balıklarını yedik. Azmak başında buz gibi akan suyun başında oynaÅŸan kaz ve ördekleri izledik.

FotoÄŸraflarda ve anılarda kalacak olan güzellikleri geride bırakarak İzmir’e dönerken, hepimizde çok keyifli geçen iki günlük gezinin tatlı yorgunluÄŸu vardı.


Duralı Amca, 75 yaşında. Ömrünün belki de 50 yılı koyun otlatmakla geçmiş. Ama o hayatından çok memnun



Beyağaç Belediyesi anıt ağaçların altına oturma grupları yapmış



Gölün çevresindeki tek tük kalan anıt ağaçlar bir bir bekçi gibi göle bakıyor



Bu anıt karaçam ağacı benden tam bin seksen yaş büyük



Yollar kötü ulaşmak zor ama anıt bir ağaca sarılmak çok farklı bir duygu yaratıyor insanda



Bölgeye yolların yapılmasıyla birlikte ilçenin turizm gelirine önemli bir katkı sağlanabilir


isikteoman@hotmail.com


Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



10 Ekim 2007 Çarşamba / 9180 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...