MUHTEŞEM BİR GÖSTERİ / ANADOLU ATEŞİ: TROYA / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL

Zuhal ÖZÜGÜL

MUHTEŞEM BİR GÖSTERİ / ANADOLU ATEŞİ: TROYA



“Åžu yalan dünyada” insan küçük ÅŸeylerle de mutlu olur diyeceÄŸim ama Troya gösterisi devasa bir proje. Tam 3,5 Milyon Avroya malolmuÅŸ, ve her gün masrafı artıyor. Grubun genel sanat yönetmeni Mustafa ErdoÄŸan, İzmirli Homeros’un İlyada Destanı’nda yer alan Troya Savaşı’ndan esinlendiÄŸi öyküyü 7 yıl önce yazmaÄŸa baÅŸlar. 120 kiÅŸilik ekibi ile günde 6-8 saat arasında, 3 yıl prova yaparak hazırlanırlar.

3000 yıl sonra büyülenerek izlediÄŸimiz Troya gösterisi ile tüm dünyaya (turnelerle) Anadolu halkının birliÄŸini ve beraberliÄŸini göstermektedir. Ne yazık ki dünya, Troya Savaşı’na sadece tek pencereden bakmaktadır. Yani, Paris Helen’i kaçırdığı için savaÅŸ baÅŸlamıştır. Madalyonun bir de diÄŸer yüzü vardır.

Troya ticaretle uÄŸraÅŸan zengin bir krallıktır. Bu zenginlik ve refah göze batmaktadır. Onları yerlerinden ederek bu zenginliÄŸe sahip olmak isterler. Akhalılar saldırırlar Troya’ya. Hem de onlardan sayıca kat kat üstün bir orduyla. Felaketi bilge Kassandra haber verir ancak erkekler inanmaz kadın sözüne. Kassandra’nın dansında yalvarışı, çırpınışı ve çaresizliÄŸi tüylerimiz diken diken olarak izliyoruz.

Savaşı durdurmak, düşmanı topraklarından kovmak ve Troya’ya yardım için, Anadolu krallıkları tek tek gelirler ve Priamos’a desteklerini gösterirler. Ne rastlantı ki, yine aynı topraklarda, düşmanı topraklarından kovmak için Çanakkale Savaşı’na girer Anadolu halkı.

Zaferden sonra Mustafa Kemal “kahraman Hector’un da öcünü aldık” der.



Dansçılar, geldikleri yöreye özgü giysileri, müzik ve danslarıyla gümbür gümbür girerler Açık Hava’nın sahnesine (Ah, sahne daha büyük olsaydı) Karadeniz’in Amazon kadınları horon oynarlar. Adımlarını öyle saÄŸlam basarlar ki alkışlar dinmez. Kafkas dansçıları, ayak figürleriyle, meÅŸhur Kızıl Ordu’yu bile sınıfta bırakır. Trakya’nın cicili bicili kızları, yanık sesleriyle ÅŸarkılarını söyler, dans ederler.

Achilleus’un Hector’u öldürdükten sonra, arkadaÅŸlarıyla yaptığı Sirtaki’yi izlerken “acaba Yunanlılar da böyle mi oynarlar” diye düşünüyoruz. Ve Efeler. İzmir Açık Hava Tiyatrosu’nu yerinden oynatırlar. Bu görsel güzellik aksamadan, duraksamadan yerini bir diÄŸerine bırakır.

2000 adet kostüm ve başlıklar tek tek elde dikilmiş. Boncuklar, taşlar, tüylerle bezenmiş. Kılıçlardan çıkan kıvılcımlar ve sesler irkiltiyor izleyiciyi. Ve mükemmel savaş sahneleri.

Harika bir koreografi ile unutulmaz bir görsel şölen yaratmış Anadolu Ateşi.

Nazım Hikmet, Mustafa ErdoÄŸan’a “MutluluÄŸun dansını yapabilir misin” diye sorsa onun yalnız mutluluÄŸun deÄŸil, acının, üzüntünün, ihanetin de dansını yaptığını görseydi keÅŸke.

Işıkların kullanılması da bir sanat gösterisine dönüşüyor. Özellikle Hector’un savaÅŸa giderken karısı Andromakhe’ye vedasında, pırıl pırıl yakamozlar gözlerimizi kamaÅŸtırıyor.

Yüzlerinden eksilmeyen gülümsemeleriyle, uyumları ve canlılıklarıyla, dansçılar mükemmel bir ekip olduklarını gösteriyorlar. Anlatmak için kelimeler yetmiyor. İzleyen büyük bir mutluluk yaşayacaktır, bu yüzde yüz garanti.

Ülkede kültür yaÅŸamı “dibe vururken”, sanat, sanatçı “bozuntularına” teslim edilmiÅŸken, birdenbire karşımıza çıkan birkaç yetenek, mutlu olmamıza yardım ediyor. Toparlanıp “hadi devam” diyoruz.

Not: Açık Hava Tiyatrosu’na ilk kez gidenler, Kültür Park’ta yer arama zorluÄŸu ile karşılaşıyorlar. (Binayı gösteren levhaların olmaması)
Telaşla, bakınarak yürüyen insanlarla karşılaşılıyor.
Affedersiniz, İzmir Sanat nerede acaba? Galiba aşağılarda kaldı.
Özür dilerim, İsmet İnönü binasını biliyor musunuz? Şöööyle aşağıya gidin. Sağ mı sol mu?
Pardon Açık Hava buralarda mı? Biz de deminden beri arıyoruz. Yakınlarda olmalı.
Araya araya Bağdat bulunur demiş atalarımız.




Zuhal ÖZÜGÜL




23 Mayıs 2010 Pazar / 3543 okunma



"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...