
Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
Pembe Domates Aðý (PDA) diye biþey duydunuz mu?
Eminim duymuþsunuzdur ama, duymayanlar olabileceðini düþünerek bugün pembe domates ve ona gönül verenlerin buluþtuðu bir adresten söz etmek istiyorum. Öncelikle "pembe domates" denilen þey nedir ve neye benzer?
Ah ah! Ne günlere kaldýk çocukluðumuzdaki lezzetli, sulu, ince kabuklu, sevdiði toprakta zevkten çatlayýp patlayarak büyüyen sapa yakýn yeri yeþilli domatesleri sanki nesli tükenmiþ bir canlý gibi tanýtma gayretine giriþiyoruz! Bu nasýl bir çeliþkidir ki yeni nesillere domates anlatmak gibi komik bir yazýyla baþbaþayým!
Þöyle akýllýca düþününce, insanýn "normal" karþýlayacaðý bir durum deðil domates anlatmaya çalýþmak! Herkes domatesin ne menem birþey olduðunu biliyor zaten. Bütün süper ve hiper marketlerle, organik ürün satan pazar ve çarþýlarýn tezgahlarýnda raslýyoruz ona. Hani þu, her biri pinpon topu gibi tornadan çýkmýþcasýna yusyuvarlak ve neredeyse eþit boyuttaki salkýma sýralý markalý ve de damgalý domateslerden söz etmeye çalýþýyorum. Türk bayraðý gibi her yeri kýpkýrmýzý, tek bir yeþil yada baþka leke göremezsiniz sýrtlarýnda, dýþ kabuðu meþin muþamba gibi soyulmadan kullanýlmayan, içi aðaç dalý gibi damarlý, etli kýsmý Ýsrail kavunu gibi kayýþ sertliðinde bir iç meyvesi olan þeye günümüzde domates deniyor. Yeni nesil insanlýk bunu böyle biliyor.
Oysaki; Otuz yaþ üzeri birçok insan belleðini zorladýðýnda, domates denilen sebze meyvenin ne olduðu konusunda çok farklý duyumsamalar içine girecektir. Her birimizin bellek kayýtlarý farklý çalýþýyor olsa da o eski domates tohumlarýmýzdan üretilen, Egelilerin deyimiyle bostan domatlarýnýn bize yaptýðý çaðrýþýmlar lezzete dair unutulmaz deðerlerde olacaktýr.
Hangimiz çocukluðumuzun yaz aylarýnda bir elimizde ekmek parçasýyla diðer elimizde ýsýrýp tuza banarak yediðimiz o içi sulu domateslerin sularýyla elbisemizi lekelemedik, hangimiz yediðimiz domatesin suyunu kollarýmýzdan ve aðzýmýzýn kenarlarýndan þapýr þapýr yerlere damlatarak serinlemedik?
Yeni nesil insanlýk, domatesi odunuyla satýn alýyor, bir odun parçasýna asker nizamýnda eþit aralýklý tutunmuþ yuvarlak kýrmýzý þeylere domates diyor artýk! Neyse, kim ne diyor ne nasýl olduyu bir kenara býrakýp, çoktandýr söz etmek istediðim yürekli bir oluþumu geç kalarak da olsa sizlerle paylaþmanýn keyfiyle devam etmek istiyorum.
Onlar kurucularý Avniye ve Mehmet Ata Tansuð çifti önderliðinde bir manifesto ile yola çýkmýþ bir grup güzel insan ve bakýn ne diyorlar manifestolarýnda; Bizler, 2006’da bu ülkenin ürünü olan ve gelecek kuþaklara miras býrakýlmasý gereken doðal tohumlara, nesli kurumaya yüz tutan, leziz “pembe domatesler” üzerinden sahip çýktýk!
• Onlarý 2007 ve gelecek yýllarda da evlerde, balkonlarda, bahçe ve tarlalarda, “temiz” toprak ve doðal yöntemlerle yetiþtirmeye azimliyiz!
• Onlarýn da bu domatesleri ayný renk, ayný güzel koku, ayný lezzet ve ayný doðallýkta sürdürebilmesi için elde ettiðimiz tohumlarý çocuklarýmýza ve gelecek kuþaklara aktarmakla sorumluyuz.
• Bunun için kendi aramýzda yardýmlaþýrken tohumlarýmýzýn genetiði ile oynanmamasý, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates aðýnýn geniþlemesine çalýþacaðýz!
Evet, fazla söze gerek var mý? Ülkemizdeki doðal ve evladiyelik ("heirloom") pembe domateslerin tohumlarýný bireysel çabalarla kentlerde evlerinin balkon ve bahçelerinde, doðal tarým yöntemleriyle yaþatmaya çalýþan PDA üyelerinin, Internet üzerinde örgütlenip, iletiþimini elektronik ortamda sürdürmesi, deneyimlerini tuttuklarý web günlükleri yoluyla birbirleriyle paylaþmalarý, çalýþmalarýnýn aþamalarýný ve aldýklarý sonuçlarý yine web günlüklerinde görüntüleyerek belgelemeleri ve zaman zaman da yüzyüze toplantýlar yaparak, tohum ve bilgi paylaþýmý için oluþturduklarý "toplumsal að" çok kýsa süre içinde romantizm ve nostalji boyutlarýný aþarak tüm ülkenin diðer tohumlarý için de gereklilik halini almýþtýr.
Darýsý boncuk ayþenin, kara buðdayýn, üçburun biberin, hale þeftalinin ve daha nicelerinin baþýna diyelim...
Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
www.ascifok.com
Eminim duymuþsunuzdur ama, duymayanlar olabileceðini düþünerek bugün pembe domates ve ona gönül verenlerin buluþtuðu bir adresten söz etmek istiyorum. Öncelikle "pembe domates" denilen þey nedir ve neye benzer?
Ah ah! Ne günlere kaldýk çocukluðumuzdaki lezzetli, sulu, ince kabuklu, sevdiði toprakta zevkten çatlayýp patlayarak büyüyen sapa yakýn yeri yeþilli domatesleri sanki nesli tükenmiþ bir canlý gibi tanýtma gayretine giriþiyoruz! Bu nasýl bir çeliþkidir ki yeni nesillere domates anlatmak gibi komik bir yazýyla baþbaþayým!
Þöyle akýllýca düþününce, insanýn "normal" karþýlayacaðý bir durum deðil domates anlatmaya çalýþmak! Herkes domatesin ne menem birþey olduðunu biliyor zaten. Bütün süper ve hiper marketlerle, organik ürün satan pazar ve çarþýlarýn tezgahlarýnda raslýyoruz ona. Hani þu, her biri pinpon topu gibi tornadan çýkmýþcasýna yusyuvarlak ve neredeyse eþit boyuttaki salkýma sýralý markalý ve de damgalý domateslerden söz etmeye çalýþýyorum. Türk bayraðý gibi her yeri kýpkýrmýzý, tek bir yeþil yada baþka leke göremezsiniz sýrtlarýnda, dýþ kabuðu meþin muþamba gibi soyulmadan kullanýlmayan, içi aðaç dalý gibi damarlý, etli kýsmý Ýsrail kavunu gibi kayýþ sertliðinde bir iç meyvesi olan þeye günümüzde domates deniyor. Yeni nesil insanlýk bunu böyle biliyor.
Oysaki; Otuz yaþ üzeri birçok insan belleðini zorladýðýnda, domates denilen sebze meyvenin ne olduðu konusunda çok farklý duyumsamalar içine girecektir. Her birimizin bellek kayýtlarý farklý çalýþýyor olsa da o eski domates tohumlarýmýzdan üretilen, Egelilerin deyimiyle bostan domatlarýnýn bize yaptýðý çaðrýþýmlar lezzete dair unutulmaz deðerlerde olacaktýr.
Hangimiz çocukluðumuzun yaz aylarýnda bir elimizde ekmek parçasýyla diðer elimizde ýsýrýp tuza banarak yediðimiz o içi sulu domateslerin sularýyla elbisemizi lekelemedik, hangimiz yediðimiz domatesin suyunu kollarýmýzdan ve aðzýmýzýn kenarlarýndan þapýr þapýr yerlere damlatarak serinlemedik?
Yeni nesil insanlýk, domatesi odunuyla satýn alýyor, bir odun parçasýna asker nizamýnda eþit aralýklý tutunmuþ yuvarlak kýrmýzý þeylere domates diyor artýk! Neyse, kim ne diyor ne nasýl olduyu bir kenara býrakýp, çoktandýr söz etmek istediðim yürekli bir oluþumu geç kalarak da olsa sizlerle paylaþmanýn keyfiyle devam etmek istiyorum.
![]() | Pembe Domates Aðý (PDA) |
Onlar kurucularý Avniye ve Mehmet Ata Tansuð çifti önderliðinde bir manifesto ile yola çýkmýþ bir grup güzel insan ve bakýn ne diyorlar manifestolarýnda; Bizler, 2006’da bu ülkenin ürünü olan ve gelecek kuþaklara miras býrakýlmasý gereken doðal tohumlara, nesli kurumaya yüz tutan, leziz “pembe domatesler” üzerinden sahip çýktýk!
• Onlarý 2007 ve gelecek yýllarda da evlerde, balkonlarda, bahçe ve tarlalarda, “temiz” toprak ve doðal yöntemlerle yetiþtirmeye azimliyiz!
• Onlarýn da bu domatesleri ayný renk, ayný güzel koku, ayný lezzet ve ayný doðallýkta sürdürebilmesi için elde ettiðimiz tohumlarý çocuklarýmýza ve gelecek kuþaklara aktarmakla sorumluyuz.
• Bunun için kendi aramýzda yardýmlaþýrken tohumlarýmýzýn genetiði ile oynanmamasý, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates aðýnýn geniþlemesine çalýþacaðýz!
Evet, fazla söze gerek var mý? Ülkemizdeki doðal ve evladiyelik ("heirloom") pembe domateslerin tohumlarýný bireysel çabalarla kentlerde evlerinin balkon ve bahçelerinde, doðal tarým yöntemleriyle yaþatmaya çalýþan PDA üyelerinin, Internet üzerinde örgütlenip, iletiþimini elektronik ortamda sürdürmesi, deneyimlerini tuttuklarý web günlükleri yoluyla birbirleriyle paylaþmalarý, çalýþmalarýnýn aþamalarýný ve aldýklarý sonuçlarý yine web günlüklerinde görüntüleyerek belgelemeleri ve zaman zaman da yüzyüze toplantýlar yaparak, tohum ve bilgi paylaþýmý için oluþturduklarý "toplumsal að" çok kýsa süre içinde romantizm ve nostalji boyutlarýný aþarak tüm ülkenin diðer tohumlarý için de gereklilik halini almýþtýr.
Darýsý boncuk ayþenin, kara buðdayýn, üçburun biberin, hale þeftalinin ve daha nicelerinin baþýna diyelim...
Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
www.ascifok.com
"Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN" bütün yazýlarý için týklayýn...