Büyük balık küçüğünü yutmasın! / Zerrin SOYSAL
Zerrin SOYSAL

Zerrin SOYSAL

Büyük balık küçüğünü yutmasın!



Her sabah ormanda bir aslan uyanır,
hayatta kalması en ağır koşan ceylandan daha hızlı koşmasına bağlı olan.
Her sabah ormanda bir ceylan uyanır,
hayatta kalması en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşmasına bağlı olan.

Endişelenmeyin haddimi bilirim, şiir yazmak gibi bir niyetim yok. Bu sözcükleri benzer bir ifadeyle bir yerlerde okuduğumu anımsıyorum ve onlardan yola çıkarak dünyadaki varlığımızı sorgulamaya çalışacağım.

Güçlü olan zayıfı yok eder. DoÄŸanın düzeni bu temel yasayla iÅŸler. MuhteÅŸem bir kır manzarasına bakıp ne kadar huzur verici bir sükunete sahip olduÄŸunu düşünürken biz, tam da o huzurun ortasında gözümüzün görmediÄŸi vahÅŸi bir kıyım sürüp gitmektedir. Otların arasında bir akrep avına pusu kurmuÅŸ beklemektedir. Zümrüt yeÅŸili aÄŸaçların dalları arasında binlerce örümcek aÄŸlarına düşürdükleri sinekleri usul usul emmekte, gün ışıklarıyla rengarenk yakamozlanan gölün dibinde kıyasıya savaÅŸlar sürmektedir. Adını bile bilmediÄŸimiz binlerce canlının hayatta kalması ancak baÅŸka canlıların ölümüyle mümkündür. DoÄŸa merhamet bilmez, daha geniÅŸ bir ifadeyle doÄŸanın duygusu yoktur. Bu düzen atalarımıza “Büyük balık küçük balığı yutar,” sözünü ettirmiÅŸtir.

DoÄŸanın bir parçası olarak insanın da bu büyük yasadan uzak durması olanaksızdır. YaÅŸamak için baÅŸka canlıları tüketir, yiyeceklerinin tamamını laboratuar koÅŸullarında üretir hale gelmedikçe de tüketmeyi sürdürecektir. Ancak zekası ve yaratılıştan sahip olduÄŸu öteki özellikleriyle yasanın kapsamını geniÅŸletip yaygınlaÅŸtırmıştır. GeliÅŸtirdiÄŸi uygarlıkla yok etme becerisi , yaÅŸamını sürdürme amacını çok aÅŸan bir noktaya gelmiÅŸtir. Hatta yok etmeyi bir zevke dönüştürdüğü örnekler de vardır. Sırf zevk için dünyanın bir ucundan kalkıp Afrika’nın göbeÄŸine safariye gider. Öldürdüğü hayvanın üstüne basıp resim çektirir. Kafasını duvarına asar, derisini tabaklatıp şöminesinin önüne atar.

Büyük balığın küçüğünü yutması kuralını öylesine sevmiÅŸtir ki hayatta kalma amacıyla sınırlandırmakla yetinmeyip yaÅŸamın her alanına yaymıştır. Ekonomiye, politikaya, iÅŸ dünyasına, uluslararası iliÅŸkilere… Kapsamı bu kadar geniÅŸletince de içinde bulunduÄŸumuz utanç verici düzen çıkmıştır ortaya. Binlerce insanın kanı pahasına elde edilmiÅŸ, ya da hiç deÄŸilse bir süreliÄŸine elde edildiÄŸi sanılmış eÅŸitlik, özgürlük, kardeÅŸlik kavramları rafa kaldırılmış, altta kalanın canı çıksın mantığı her alanda dayatılmaya baÅŸlanmıştır.

VatandaÅŸlık bilinci oluÅŸmuÅŸ toplumlarda fazla başını kaldıramayan, ya da az buçuk kılıfına uydurularak sergilenen bu eÄŸilim, bizimki gibi henüz kul bilinciyle yaÅŸayan uluslarda iyice cesurlaÅŸmakta, daha da kötüsü seçeneksiz ve deÄŸiÅŸmez bir kural gibi sunulmakta. SaÄŸlıktan eÄŸitime, güvenlikten öteki sosyal haklara kadar her alanda adım adım, sinsi sinsi yaşıyoruz bu doÄŸallaÅŸmayı(!). Çağımızda gücün temsilcisi para ve bize dayatılan, paran yani gücün kadar yaÅŸa! Ense kökümüzde bizim biraz daha semirmemizi bekleyen büyük balık bizi kendimizden küçük balıkları türlü numaralarla yakalayıp yutmaya cesaretlendiriyor. Bir tane daha, bir tane daha, hadi yut, o senin hakkın! Yeterince semirdiÄŸimizde yutulacağımızı düşünmeden o sese kulak veriyoruz hepimiz. Televizyonunu yenilemeye çalışan küçük esnaf çırağının boÄŸazından keserken sattığı malın toptancısına yeni bir araba aldırdığının farkında deÄŸil. Aslında ne televizyon gerçek ihtiyaç ne de yeni araba…

Bu düzeni haklı çıkarmaya çalışanların saklamaya çalıştığı gerçek ÅŸu ki eÄŸer doÄŸanın bu kuralına göre yaÅŸayacaksak toplumsal bir varlık olmanın ve örgütlenmenin anlamı nerede? DoÄŸanın, mülkiyetin olmaması, cinselliÄŸin türün saÄŸlıklı devamı için özgürce yaÅŸanması gibi öteki kurallarını neden göz ardı ediyoruz? GerektiÄŸinde evrim yasasına bile direnmek, hiç deÄŸilse bazı alanlardaki sivriliÄŸini törpülemek deÄŸil midir insana yakışan ? Kedinin zayıf doÄŸan yavrusunu beslemekten vazgeçip üstüne yatarak ezmesi gibi biz de aramızdaki güçsüzleri kaderine terk edeceksek adımız neden insan? Kimsenin kimseye yük olmadığı, birilerinin sırtından geçinmeyi planlayacağına birbirine omuz verdiÄŸi bir düzen kurmak o kadar mı zor? Bir insanın zenginliÄŸini ne kadar mala sahip olduÄŸuyla deÄŸil ne kadar az ÅŸeye ihtiyaç duyduÄŸuyla ölçmeyi hiç mi beceremeyeceÄŸiz? MutluluÄŸu, canlıların, hadi daha açık konuÅŸalım insanların canı pahasına elde ettiÄŸimiz nesnelerde aramak bize ne getiriyor? Sırtımıza geçirdiÄŸimiz kürkün, parmağımıza taktığımız parlak taÅŸların ne pahasına elde edildiÄŸine kafa yorduk mu hiç? Biz tükenmeyecek kadar büyük görünse de evrende bir toz tanesi kadar yer kaplayan güzel gezegenimizi yok etme noktasına geldik, hâlâ uyuyacak mıyız? Olmazsa olmaz sayıp edindiÄŸimiz nesnelerin hangisine gerçekten ihtiyacımız var? Hırs, insana özgü ve yerinde kullanıldığında saygıyı hak eden bir duygu…Daha iyiyi daha güzeli hedeflemeye neden olduÄŸunda güzel ama ölçüsü kaçtığında, amacından saptığında felaketlere yol açıyor. Büyük balığın küçüğü yutmasını sadece içgüdüleriyle yaÅŸayan canlılara bıraksak da biz insana yakışır bir düzen kursak…

Çok mu hayalperestim?


Zerrin SOYSAL




1 Temmuz 2009 Çarşamba / 2345 okunma



"Zerrin SOYSAL" bütün yazıları için tıklayın...