Sağlıklı Bir Toplum, Çiftçiliğin Devamı ve Bağımsız Tarım İçin / Nurdan ÇAKIR TEZGİN
Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Sağlıklı Bir Toplum, Çiftçiliğin Devamı ve Bağımsız Tarım İçin



GDO’lu (GenetiÄŸi DeÄŸiÅŸtirilmiÅŸ Organizma) ürünlerin insan ve hayvan saÄŸlığı, çevre, biyo çeÅŸitlilik üzerine geri dönülmez zararları bulunduÄŸu bütün bilimsel çevrelerce kanıtlanmış olduÄŸundan, ülkemiz topraklarında GDO'lu tohum ekimine izin vermemek adına; GDO'ya Hayır Platformu BileÅŸenleri, 28 Haziran 2009 Pazar günü Ziraat Mühendisleri Odası Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenlediler.

Toplantı sonunda yayınlanan basın bildirisi:


TÜRKİYE‘DE GDO‘LU ÜRETİME ve TÜKETİME HAYIR!

Tüm dünyada ilk kez 1994 yılında ticari olarak piyasaya sürülen GDO‘lu ürünler, 1998 yılından bu yana, hiçbir denetime tabii tutulmadan Türkiye‘ye giriyor.

Özellikle yılda iki milyon ton düzeyinde dışalıma konu olan GDO‘lu mısır ve soyadan üretilen iÅŸlenmiÅŸ ürünler, 800‘den fazla çeÅŸitle tüketici sofrasına ulaşıyor. Hiçbir etiketleme yapılmadan satışa sunulan bu ürünler, halk saÄŸlığını ciddi biçimde tehdit ediyor.

Tüketicinin bilgilenme hakkını ihlal eden ve halk saÄŸlığını hiçe sayan bu durum, 10 yılı aÅŸkın süredir tüm çarpıklığı ile sürerken, bu kez Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı‘nın Bakanlar Kurulu‘nda olduÄŸu ve TBMM‘ne sevkedilmek üzere imzaya açıldığı bilgisi basına yansıdı. Hükümet sözcüsü, konuyla ilgili konuÅŸmasında, zaten ithalatı serbest olan ve tüketilen bu ürünlerin Türkiye‘de ekimine de serbestlik getirileceÄŸini ifade etti. Anlaşılıyor ki, ÅŸimdi sıra, GDO‘lu tohumları Türkiye‘nin temiz topraklarına ekmeye geldi...

Kamuoyundan bir sır gibi saklanan Tasarı Taslağı yasalaştığında, ortaya çıkacak durum şöyle özetlenebilir;

•1) GDO‘ların üretimi ve tüketimine izin verilecek,

•2) Bu ürünlerin risk deÄŸerlendirmesi ÅŸirketlerin kontrolünde olacak,

•3) GDO‘lu ürünlerden zarar gören çiftçiler ve tüketiciler zararlarını ispat etmek zorunda bırakılacak, bu ürünlerin zararlı olmadığının ispatı ÅŸirketlerin üzerinde olmayacak,

•4) Bu ürünleri ülkemize sokan veya üreten ÅŸirketlerin cezai sorumlulukları oldukça düşük olacak,

•5) Zarara uÄŸradığını iddia eden çiftçiler zamanaşımı tehdidi ile karşı karşıya kalacak,

•6) Risk denetimine tabi bu ürünlerle ilgili bilgiler kamuoyuna açıklanmayacak, ÅŸirket sırrı olarak korunacak,

•7) Tüketicilerin saÄŸlıklı gıda tüketme hakları, küçük çocuklarla sınırlandırılacak, sadece küçük çocuk ürünlerinde GDO kullanılmayacak,

•8) Ülkenin tüm genetik varlıkları ÅŸirketlerin kontrolü altına bırakılacak,

•9) Çiftçiler, tohumluk ayırma haklarını yitirecek; tozlaÅŸma vb. yollarla ürünlerine GDO bulaÅŸmışsa ÅŸirketlere tazminat ödemek zorunda kalabilecekler,

10)Bu ürünlerin denetimi konusunda çiftçi, tüketici, ekoloji örgütlerinin; bağımsız bilimsel kurumların, meslek odalarının herhangi bir söz ve karar yetkisi olmayacak...

Yukarıda özetlenen tablo, öncelikle ülkemiz tarımını doÄŸrudan üç - beÅŸ ÅŸirkete bağımlı hale getirecektir. GDO‘lu tohum ve pestisitleri (zirai mücadele ilacı) üreten ÅŸirketler arasında yapılan evlilikler, bu sürecin tohum ve ilaç için üreticinin her geçen yıl bu ÅŸirketlere daha çok ödeme yapmak zorunda kalacağını göstermektedir. Çünkü terminatör teknolojisi ile üreme yeteneÄŸi alınmış tohumlar, üreticinin tohum ayırma hakkını da elinden almaktadır. Böylece tüm dünyada konvansiyonel ürünlere göre daha verimli olmadığı ve daha çok pestisit tükettiÄŸi kanıtlanmış olan GDO‘lu tohumlar, temiz topraklarımızı ve üreticimizi, çokuluslu ÅŸirketlerin kar aracı haline getirecektir.

Sorunun bir diÄŸer önemli boyutu, biyoçeÅŸitliliÄŸimizin ve çevresel deÄŸerlerimizin tahribidir. GDO‘lu ürünlerden olacak gen kaçışları, hem kültür bitkilerini hem de bunların yabani akrabalarını kontamine edecek; bu tabloya eklenebilecek yatay gen kaçışları ile doÄŸada geri dönüşümü olanaksız bir süreç baÅŸlamış olacaktır.

Tüketici ve halk saÄŸlığı açısından da tablo vahimdir. GDO‘lu ürünlerden iÅŸlenmiÅŸ gıda ürünlerinin sofralarımıza ulaÅŸması, halkımızı daha da ağırlaÅŸan alerjik reaksiyon, antibiyotik dayanıklılık, toksik etki, artan doÄŸum anomalileri ve kısırlık gibi saÄŸlık sorunları ile karşı karşıya bırakacaktır.

Oysa Avrupa BirliÄŸi, ÅŸirketlerin EFSA (Avrupa Gıda GüvenliÄŸi Otoritesi) üzerindeki artık gizlenemeyen etkilerin varlığına raÄŸmen, topraklarının % 1‘inden az olan bölümünde, yalnızca bir GDO‘lu mısır türünün ekimine izin vermiÅŸ olup; Avusturya, Macaristan, Yunanistan, Almanya ve Fransa‘nın peÅŸpeÅŸe gelen yasaklama kararlarıyla GDO‘lu ekim alanları 165 bin hektardan 105 bin hektara daralmıştır. Üstelik bu üretimin % 80‘i yalnızca bir ülkede, İspanya‘da gerçekleÅŸtirilmektedir. Önümüzdeki dönemde, halk ve çevre saÄŸlığı ile kamu yararı odaklı bu yasaklamaların artarak süreceÄŸi öngörülmektedir.

Bunun yanında Avrupa BirliÄŸi‘nde, içeriÄŸinde % 0.9‘dan fazla GDO‘lu hammadde bulunan ürünlerin ancak etiketlenerek satışına izin verilmekte iken, halk saÄŸlığı yanında, Türkiye‘nin kendine özgü kültür ve inanç yapısına saygı gösterilme gereÄŸi duyulmadan, GDO‘lu gıdaların serbestçe satışı gerçekleÅŸtirilmektedir.

Åžimdi soruyoruz; bu Tasarı Taslağı kime hizmet etmektedir? Halkın GDO‘lu ürünlere hiçbir talebi yokken, halkın örgütlerinden gizlenerek, hangi amaç ve nedenlerle bu düzenleme gündeme getirilmektedir?..

Sonuç olarak, ülkenin onurlu ve namuslu çiftçileri, tüketicileri, ekoloji örgütleri, ziraat, çevre, gıda mühendisleri, birlikleri, kooperatifleri, siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerinin bu barbarlık yasasına karşı direnmeleri en temel haklarıdır. Ülkemizi açlık ile terbiye etmeye girişenlere karşı, bu yasansın meclis gündemine gelmeden geri çekilmesini talep ediyoruz.

Bu ülkenin genetik varlıklarını, biyolojik çeşitliliğini, tohumlarını korumak, toplumsal barışın, adaletin olmazsa olmaz ön koşullarıdır. Bu doğrultuda, hemen hiç vakit kaybetmeden, toplum olarak vekil ettiklerimize bir kez daha sesleniyoruz, şirketlerin geleceğini değil, doğa ve toplum için biyolojik geleceğimizi koruyun. Bir an önce biyogüvenlik altyapısını oluşturun, bu konuda bütçeden bir pay ayırarak ülkemizde genetik kirlenmenin önünü alın. Çiftçilerin daha nitelikli ve sağlıklı üretim yapmasına yönelik örgütlenmeleri geliştirin. Tüketici ve ekoloji örgütleriyle, doğru ve açık bir bilgi paylaşım sürecini başlatın. Toplumun onayını almadan, apar topar hazırladığınız bu yasaya, bu ülkenin gerçek sahipleri olan bizler direneceğiz. Yok oluşumuzu seyretmektense, kendi kaderimizi belirlemeyi tercih edeceğiz.

GDO‘YA HAYIR PLATFORMU BİLEÅžENLERİ

-TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

-TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

-TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

-TMMOB Mimarlar Odası

-TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Marmara Bölge Şubesi

-TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi

-Türk Tabibler Birliği

-Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF)

-Tüketici Örgütleri Federasyonu (TÖF)

-Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER)

-Tüketici Hakları Derneği

-Tüketici Bilincini Geliştirme Derneği

-Çiftçi-SEN

-Ekoloji Kollektifi

-DOÄžADER

-EKODER

-KESK Tarım Orkam-Sen -

- Nilüfer Yerel Gündem 21

-Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği

-İçanadolu Çevre Platformu (İÇAÇEP)

-Marmara Çevre Platformu (MARÇEP)

-Ege Çevre Platformu (EGEÇEP)

-Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi

-Gürsel Tonbul Çiftlik İşletmeleri

-İmece Evi İmece Ekoköyü Dogal Yasam ve Ekolojik Çözümler Derneği

-Imece Ekoköyü Kooperatif Girişimi -

-Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği

-Muratpaşa Dostları Derneği

- Konyaaltı Dostları Derneği

-Kibele Ekolojik YaÅŸam Kooperatifi

- PDA Pembe Domates Ağı

-Akçaeniş Köyü Çevre Kültür Kalkınma ve Dayanışma Derneği

-Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği

-Bornova Sivil Toplum Platformu (BORPLAT)

-Greenpeace Türkiye

-Sinop Çevre Dostları Derneği

-Doğu Akdeniz Çevre Bileşenleri

-Yeni İnsan Yayınevi

-BuÄŸday DerneÄŸi

-Slowfood Yağmur Böreği Birliği-

- Slowfood Fikir sahibi
Damaklar Birliği -Slow Food Gençlik Gida Hareketi

-Slow Food Ankara BirliÄŸi -Slow Food Kars Birligi

-Boğatepe Çevre Yaşam Derneği

-Aromaterapi DerneÄŸi (AROMADER)



Nurdan ÇAKIR TEZGİN




29 Haziran 2009 Pazartesi / 2894 okunma



"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...