Minecraft Sunucuları, Minecraft Survival Sunucuları, Minecraft PvP Sunucuları, Minecraft Box PvP Sunucuları, Minecraft Skyblock Sunucuları, Minecraft Towny Sunucuları

   ISSN 1308-8483

Minecraft Sunucuları, Minecraft Survival Sunucuları, Minecraft PvP Sunucuları, Minecraft Box PvP Sunucuları, Minecraft Skyblock Sunucuları, Minecraft Towny Sunucuları

Portekiz... Portekiz... Portekiz... / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER    
  Yayın Tarihi: 21.01.2025    


Portekiz... Portekiz... Portekiz...



Belki de en çok sevdigim ülkelerden biri.. Iki yil önce Lizbon'a üç günlügüne gitmistim. Döndükten sonra bir daha gidebilmeyi dilemistim. 2024 yilinin Kasim ayinda bu dilek gerçeklesti. Lizbon ziyaretinin ardindan Porto'ya da gitme sansim oldu.

Yazinin adindan anlasildigi gibi Portekiz adeta bir Güney Amerika ülkesi gibi...

Yaklasik 300 yil Brezilya Portekiz'in kolonisi olmus. Portekiz'deki Latin kokusu iç içe geçmis bu iki kültürden kaynaklaniyor olabilir. Bugün b iki ülke arasindaki karsilikli göçün çok oldugu belirtildi. Ayrica Brezilyali genç çocuklar Portekiz'i Avrupa'nin diger ülkelerine geçis için basamak olarak gördüklerini söylüyor. Genellikle Avrupa ülkeleri biraz mesafe kültürüdür. Bu Ingiltere'de tavan yapmistir. Nezaket ve soguklugun bu kadar kol kola oldugu bir ülke yoktur sanirim. Portekizliler kolay iliski kuran, kucaklasmayi, paylasmayi seven insanlar... Kibri olmayan bir ülke. Bizim için tanidik bir kültür...


Böylesi bir fotografi bir Avrupa ülkesinde görmek zor. Bankta oturan teyze hem çorap örüyor hem de ördügü çoraplari satmaya çalisiyordu. Çocuklugumun tuhafiye dükkanlari neredeyse tarihe karisti. Lizbon'da çok sayida tuhafiye dükkani gördüm. Hatta el örgüsü bebek giysileri satiliyordu. Küçücük dükkanlar, kokulari ile çocuklugumdaki tuhafiyecileri hatirlatti. Genellikle çalisanlari yasli ve kravatliydi. Belki de yok olmakta olan bir kültürün son kirintilaridir

Lizbon'u ikinci kez yine çok severek gezdim. Arap kültürünün uzantisi olan Azulejo adi verilen desenli fayanslarla kapli binalari, duvar resimleri, yorucu olsa bile inisli çikisli sokaklari, küçüklü büyüklü sehrin her yerine dagilmis kafeleri, rezervasyonsuz gittiginizde yer bulmanin oldukça zor oldugu üç bes masalik restaurantlari, mozaik gibi dösenmis kaldirimlari, mahalle aralarina konumlanmis tarihi asansörleri, eski tramvaylari ve sicak insanlari olan Lizbon'da gezerken içimde hep bir sevinç vardi. "Bu kentte yasamak nasil olur" düsüncesi bile aklimdan geçti. Acaba içimdeki sevincin sürekliligini saglamak için olabilir mi?


Azulejo" adi verilen desenli fayanslarla kapli Lizbon'un apartmanlari...


Lizbon'da hiç olmadik zamanlarda böyle binalarla karsilasmak mümkün.. Lizbon'da kaybolmak her zaman hos sürprizlere açiktir demek fazla olmaz.


Kentin muhtelif yerlerine yapilmis duvar resimleri




Heykellerle bezenmis çok sayida sik meydan ziyaretçilerin ugrak yeri. Lizbon'da meydanlarin bazilari ve kaldirimlar mozaik gibi dösenmis ve çesitli desenler olusturulmus. Yagmurlu havalarda çok kaygan oldugunu söylemeliyim.

Lizbon'da gerçekten insanin ilgisini çekecek pek çok sey var. Bunlardan birisi de Dünya'nin en eski kitapçisinin Lizbon'da olmasi. Bertrand Kitabevi (Livraria Bertrand) 1732 yilindan beri faaliyette olan kitabevi Guiness Rekorlar Kitabina girmis.


Portekizli ünlü sair Pessoa'da bu Kitabevi'nde vakit geçirirmis.


Pessoa toplumla arasina mesafe koymayi tercih etmis, ve kendini söyle tanimlamis " Baskasini tanimlayamayacak kadar baskasi olan biriyim." Kitabevine yakin bir kafede bos bir sandalye ve Pessoa'nin oturan heykeli var. Pessoa sandalyesini degistirerek otururmus. Belki de diger iskemlede oturan içindeki baskasidir. Muhabbeti kendindeki baskalariyla sürdürmektedir. Yazarin yorumu...

Lizbon eski bir sehir. Tarihi binalari oldukça göz alici. Çok sayida sik ve büyük meydani var. En büyük meydani da okyanus kiyisindaki Ticaret Meydani..



Lizbon'un renkli evleri... Sik kaldirimlari..

Portekiz'de 1755'de meydana gelen büyük deprem hem Portekiz hem Avrupa için bir kirilma noktasi olmus. "Azizler Günü'ne" denk gelen 1 Kasim'da 6 dakika süren bu deprem çok sayida insanin ölümüne neden olmus. Lizbon'un ise neredeyse tamamini yerle bir etmis. Bir sürü kilise yikilmis. O gün için kilise ve evlerde yakilan mumlar büyük yanginlara neden olmus. Bugün Lizbon'un en eski mahallesi olan Alfama o tarihte genelevlerin oldugu mahalle imis. Kayaliklarin üzerinde konumlanmis bu mahalle depremden en az etkilenen yer olmus. O mahallenin kayaliklarin üzerine kuruldugunu hiç akla getirmeden çesitli yorumlar yapilmis, bunun Allah'in gazabi oldugu söylenerek din yeniden sorgulanmaya baslamis. Bu durum Avrupa'daki aydinlanma hareketini tetikleyen olaylardan biri olmus. Portekiz için büyük bir felaket olan bu durum bence insanlik için faydali bir sonuca neden olmus. Bugün 1 Kasim, cadilar bayrami olarak seküler bir kutlamaya dönüsmüs.

Lizbon'da yaptigimiz yürüyüs sirasinda rehberimiz hafif tebessüm ederek bu hikayeyi anlatti. Insanlari bir safsataya inandirarak bir alay insan birilerinin pesinden maddi manevi destegini vererek hiç sorgulamadan kosuyor. Kosanlarla kosturanlarin durumu farkli elbette. Simdi bu ülkede taniklik ettigimiz gibi...

Portekiz cografi olarak Atlas Okyanusu ile çevrili ve tek komsusu Ispanya.. Portekiz'in en uzun nehri olan Tagus (Tejo) Nehri'nin Lizbon yakinlarinda Atlas Okyanus'a döküldügünü yaziyor kaynaklar. Fakat ben neresinin nehir neresinin okyanus oldugunu çok anlayamadim.


Harita internetten alinmistir.

Portekiz Atlas Okyanus'u kiyisina kurulmus oldugu için Avrupa ve Afrika kitasina yakin. Uzun yillar Endülüs Emevilerin hakimiyeti altinda kalmis. Daha sonra Hristiyan Portekiz Kralligi kurulmus. Onlarin döneminde Portekizliler 15 ve 16. yüzyilda denizcilik konusunda çok ileri gitmisler. Yeni yerler kesfedip koloniler olusturmuslar, yeni ticaret yollari kesfetmisler. Portekiz'in o zaman ki zenginligin nedeni de bu kesifler dönemi. Dünya tarihine geçmis Vasco de Gama, Magelan gibi denizciler yetistirmisler. Bugün Lizbon'da yer alan Belem Kulesi, denizciler için bir simge ve kesiflere ugurlama noktasi olarak kullanilmis etkileyici bir kule.


Ben bu sefer Lizbon''un batisina geçmedim. Bu tarafta Belem Kulesi, Denizciler Aniti ve kesifler döneminde yapilmis Jeronimos Manastiri var. Hedefim Alfama ve çevresini kesfetmekti. Alfama denizden biraz yüksege kurulmus, renkli sokaklari, insani soluksuz birakan merdivenleri, fado müzigi yapan lokanta ve kafeleri ile belki gerçek Portekiz kültürüne dokunabilecegimiz bir mahalle... Alfama'ya merkezden kolaylikla yürünebiliyor.




Alfama'dan duvar resmi

Geçmiste balikçi ailelerinin yasadigi, Fado'nun çikis yeri olan Alfama, bugün turistlerin ugrak yeri. Bir çesit otel uygulamasi olan AIRBNB tarafindan teslim alinmis. Otel evlerin büyük bir çogunlugunun illegal sekilde isletildigi söylendi.

Mahalle sakinlerinin büyük bir kisminin mahalleyi terk ettigi söylenenler arasinda.. Hala turistik restaurant ve kafelerden denizden dönemeyenlerin ardindan yakilan agitlardan kök salmis fado müziginin insana hüzün veren nameleri kulagimiza ulasiyor.

Alfama, kafelerinden domino taslarinin sesinin gelmedigi, balkondan balkona sohbet eden kadinlarin neredeyse hiç kalmadigi turizm için feda edilmis bir mahalle.

Benim için yine de çok cezbedici idi. Inisli çikisli daracik sokaklari, duvar resimleri, üç bes kisilik kafeleri, merdivenleri, bakimsiz evlerin balkonlarindan sarkan çamasirlari, okyanus ya da nehir manzarali seyir noktalari ile aklima yer etti. Okudugum yazilardan, kitaplardan, filmlerden aklima gelenleri gördüklerime ekleyerek hayal etmek soluksuz kaldigim merdiven ve yokus çikislarini katlanabilir hale getirdi.

Portekiz'de Visne likörü bayagi popüler... Mutlaka tadilmasi gerekenlerin arasina girmis. Alfama'da gece saatlerinde kadinlar ev yapimi likörlerini (Ginjinha) evlerinin önünde hala satisa çikariyor.


Alfama turistik oldugu kadar Lizbon'un en fakir mahallerinden biri de ayni zamanda...Hediyelik esya dükkanlari, kafe ve restaurantlarin yani sira evlerin çok bakimsiz ve yikik dökük oldugunu da kolaylikla gözlemlemek mümkün.

Alfama'ya meshur 28 numarali tramvayla da gitmek mümkün. Onun son duragnda Lizbon Katedrali var. Bu kilisenin girisi Lizbon'un en ikonik fotografinin çekildigi yer. Ben de her yerde yer alan bu fotografin benzerini çekebilmek için 28 numarali tramvayi bekledim.


Hem Ispanya'da hem de Portekiz'de kentlerin turizme hizmet edecek sekilde yapilanmasina büyük bir tepki var. Yilin her döneminde turist alan bir yerde yasamak gerçekten çok zor..

Alfama'da Hirsizlar Pazari" Feira da Ladra" adi verilen bir pazar var. Ilk gittigimde doyasiya vakit geçirememistim. Bu sefer daha uzun süre vakit geçirdim, ve orayla ilgili küçük bir video yaptim.



Alfama mahallesinin hemen üzerinde "mirrador" adi verilen seyir noktalari var. Buralarda Lizbon'a tepeden bakarak birami yudumlarken günün yorgunlugunu atiyordum. Buralarda geçirdigim zaman günün en güzel saatleri desem yalan olmaz.

Aslinda gezmek çok kolay degil. Aksamdan program yapmak, gitmek için birkaç yer belirlemek, nasil gidecegini saptamak, aksam yemegi ile ilgili organizasyon yapmak önemli. Her gece ertesi gün için yapilan plan.. Gündüzler bu nedenle birazcik kosturma içinde geçiyor. Ama aksamlarin ilk saatleri bir gezgin için en en güzel saatler...Bu nedenle sehre tepeden bakan bu seyir noktalari benim vazgeçilmez mekanlarimdi. Bu arada seyahatlerimde uzun kalma istegimin nedenlerinden biri de biraz daha serbest zaman yaratma istegimden kaynaklaniyor. Amacim gittigim her yeri gezmek görmek degil. Gittigim bir kaç yerin tadini çikararak gezmek hep planda olmasina ragmen kesfetme motivasyonu insani sürekli dürtüyor. Bu da gündüzlerin biraz yorucu olmasina neden oluyor.


Mirrador dos Portas do Sol


Mirrador de Santa Luzia


Mirrador de Santa Luzia

Daha önce de kullandigim bir haritayi gene kullanmak istiyorum. Bu harita Lizbon'un mahallelerini gösteriyor.


Harita internetten alinmistir.

Yazida sözünü ettigim her yeri bu harita üzerinde görmek mümkün. Bairro Alta yani Alto mahallesi Lizbon'un eglence merkezi. Uçuk kaçik eglenceli mahalle. Oradaki kafelerden birinin önünden geçerken çok sayida sütyenin kafenin ön yüzüne ve kafenin tavanina asili oldugunu gördüm. Sonra bunun nedenini ögrendim. Oraya sütyenini birakirsan küçük bir içkiyi hak ediyormussun.


your bra for free shots


Sokak sanatçilarini her yerde görmek mümkün.

Renkli, sicak, eglenceli bir kent olan Lizbon anlatarak bitmez, yasanir diyerek Lizbon'u burada bitireyim.

Lizbon'a yaklasik dört saat mesafede olan Porto'dan söz edeyim. Iki gün kaldim, yetmedi. Çok sevdim. Adeta bir masal kent..

Porto, Douro Nehri'nin kiyisina kurulmus bir kent.. Bilindigi üzere sarabi ile ünlü. Iki gün içinde çok farkli yerlerde sarap içme sansim oldu. Hepsi çok lezzetliydi. Portolular sarap kadehlerini bonkörce doldurduklari gibi oldukça ucuza satiyorlar.

Nehir kiyisinda Riberia Meydani'na gittigimde gerçekten büyülendim. Renk ahenk evler, müzik yapan gençler, nehirdeki tekneler, karsi kiyidaki renkli evler, nehrin üzerindeki köprüler, binalarin üzerine düsen günesin isiltisi ile beraber gördügüm sey gözlerimi kamastirdi. Bana "burasi ne kadar güzel" dedirtti.



Porto'daki Lello Kitapçisi çok sik bir kitapçi. Girisi sekiz euro. Eger bir kitap alirsaniz giris ücreti kitabin fiatindan düsürülüyor. Pessoa ve Saramago kösesi var.


Küçük Prens kitabinin yazari Antoine de Saint-Exupery'nin kaybettigi bileklik denizciler tarafindan bulunmus, karisina verilmis. Karisi da bu kitapçiya armagan etmis.

Porto, sapeller hariç 40 civarinda kilisenin oldugu bir kent oldugu söylendi. Çok sayida tarihi binasi olan gerçekten isiltili bir kent. Inisli, çikisli sempatik dar sokaklari benim nefesimi kesse bile kenti gezmekten vazgeçemedim. Azulejos adi verilen çinilerle kapli kiliseler birden karsima çikan hos sürprizlerdi benim için..

Sao Bento istasyonu ise sehir merkezinde, içi resimlenmis fayanslarla kapli yolcudan daha çok turist agirlayan bir tren istasyonu. Fayanslarin üzerindeki resimler çogunlukta kirsaldaki hayati anlatan çizimler. Her gün böyle bir güzelligin içinden geçerek trene binmek hos olmali.

Porto'nun Kalesinde geçmiste meydanlarda insanlari asmak için kullandiklari bir direk "korkunun sembolü" olarak kalenin avlusuna Salazar tarafindan konmus. Dünyanin her tarafinda fasistler korkutarak ayakta kalabilmisler.


Porto Kalesindeki Korkunun sembolü

Salazar ise Portekiz'i uzun yillar (1932-1968) yöneten diktatör. Bu dönemde basin özgürlügü sinirlandirilmis. Muhalefetin üzerine baskilar artmis. Tam bir polis devleti anlayisiyla devlet yönetilmis.

1974'de Karanfil Devrimi adi verilen kansiz devrimle ülke özgürlüklerine kavusmus ve sömürgecilik dönemi bitmis. Tabii bu halkin ve askerin dayanismasi ile gerçeklesmis.

Porto'da iki gün kaldim. Dolayisi ile söyleyeceklerim Lizbon'a göre daha azdi. Bundan sonra yapilacak yeni Portekiz turunda giris Porto'dan yapilmali. Bir üçüncü tur niyetim var ki döner dönmez Ispanyolcaya benzeyen Portekizceyi çalismaya basladim. Daha Portekiz'de gezecek çok yer var. Lizbon sevgisini içimde tutarak bu Portekiz'e daha çok gidilir ya da gidilmeli...

21 Ocak 2025 FOÇA


Güzin TÜMER



1265










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)