
Zeynep KASAP
YEDÝK ONU BÝZ
Ýnsan, doðal olan bir güzelliði neden çirkinleþtirmek için çaba harcar ki?
Sapanca'ya en son, beþ altý sene önce gelmiþtim. Bu sefer yanýmda ablam ve aile dostumuz Ayla abla vardý. Yýllardýr, onlarý buraya getirmek istediðim halde ancak þimdi kýsmet oldu. Bangýr bangýr bir müzik, daha doðrusu kulaklarý saðýr eden gürültü karþýladý bizi. Oysa, sabah saat on. Sanki göl kenarýnda deðil ve diskodayýz. Nerede o kuþ sesleri? Göl kenarýnda yüzen karabataklar ve yemyeþil çimenler. Papatyalar... Mevsim kýþ, papatya olmaz tabi. Ýlkbaharda da olmaz yapay çimende! Ben de bir hüsran ve þaþkýnlýk... Hatta mahcubiyet... "Hadi, baþka bir yere gidelim; burayý sevmedim" dedim. "Yýllardýr anlata anlata bitiremediðin yer burasý deðil mi, oturalým" dediler. Nasýl anlatayým? Yani, burasý ama deðil. Tanýyamadým burayý, her þey yabancý. Çýktýk... Yandaki diðer mekanlara baktýk. Hemen hemen hepsi ayný. Daha arayacak güç yok. Yorgun ve açýz! Mecburen bir tanesinde karar kýldýk. Öncekine göre daha az gürültü, bir týk daha az manzara. Onlar göl manzarasý diyor, ben baraka. Çünkü tüm mekanlar, kýyýdan göle doðru demirden çirkin bir köprü yapmýþ. Köprünün sonuna, gölün ortasýna doðru baraka þeklince ucube bir kapalý alan yaratýp içine de masalarý atmýþlar. Orayý boþ bulabilirsen biraz göl görme þansýn var. Yoksa, kýyýda attýklarý masalardan ya çamur yýðýnýný ya da ancak barakayý seyredersin. Bu ucube binalardan ve gürültüden oluþan tesislerin tek güzel yaný, çalýþan gençler. Çalýþkan, güler yüzlü ve nazikler. Onun dýþýnda bizce, baþka bir artýsý yok.
Bir þeyler atýþtýrdýktan sonra hýzlýca oradan kaçmak istiyoruz. Eskiden gölü gören, halka açýk bir yol vardý. Yürü yürü yol yok... Yer yarýlmýþ yerin içine girmiþ. Belki de göl, ham yapýp yolu yemiþ bitirmiþ. Yan yana yüksek duvarlar ören mekanlar, çirkin ucube yapýlar, inþaatlar.
Belli ki yenileri de geliyor ama nereye? Kýyý da kalmamýþ ki. Bildiðim gezdiðim her yer, ya deðiþmiþ ya yok olmuþ. Çaresiz geri dönüyoruz. Mahcubiyetim had safhada. Baþým öne düþmüþ. Benim sözüme bakýp merakla koþarak geldiler buraya. Bakýna bakýna yürürken nihayet salaþ bir yer fark ediyoruz. Geniþ çimenlik alanýna tahta masalarý atmýþlar. Tahta masalarýn sað tarafýnda tahta bir köprü. Manzarayý kapatmayan mütevazi, manzarayla bütünleþmiþ göl ayaklarýmýzýn altýnda. Karabataklar neþeyle güven içinde batýp çýkýyorlar. Martýlar özgür uçuþunda. Önce çay söylüyoruz sonra kahve. "Bu pahalýlýkta keyif sende" diyenleri dýþarýya alayým... Benim keyfim bana, senin keyfin sana. Burayý çok sevdik. O kadar sýcak ve bizden ki burasý. Huzur sakinlik ve dinginlik... Otururken öðreniyoruz, bir aile iþletiyor burayý. Küçük çocuklarý var, mutlu mutlu oynuyorlar çimenlerde. Aile süs kabaklarý yetiþtirip onlarý bir güzel oymuþ, çizmiþ, boyamýþ. Keþke ilk burayý bulsaydýk. Kahvaltýmýzý da burada ederdik. Ancak yiyecek bir þey yokmuþ burada, sadece çay ve kahve. Ýsteyenler kahvaltýlarýný evden getiriyorlarmýþ. Küçük bir masa parasý veriliyormuþ. Vaktimiz kýsýtlý olduðu için ayrýlýyoruz huzuru bulduðumuz yerden. Ýþletmecisine sýký sýký tembihliyorum. "Sakýn deðiþtirmeyin, ne olur hep böyle kalsýn."
Þimdi sýrada Maþukiye alabalýk tesisleri var. Yola koyuluyoruz. Tesise vardýðýmýz zaman ben orayý da tanýyamýyorum. Eskiden burada da salaþ kafeler restoranlar çoðunluktaydý. Üzülüyorum. Huyum kurusun sevince de üzüntüye de hep bir neden buluyorum. O güzelim çay bahçelerinin mekanlarýnýn masalarýnýn kenarlarýndan gürül gürül akýp çaðlayan köpüren sular yok. Ta tepeye kadar çýkýyoruz yok. Neredeyse hepsi elit mekân olmuþ, sular kurumuþ. Pes etmek yok o su sesini duymadan þuradan þuraya gitmem!
Sonunda, yanýnda su akan tam bize göre bir mekân buluyoruz. Söylemesi ayýptýr, kiremitte balýk söylüyoruz. Eskiden balýk sevmezdim. Yýllar önce Maþukiye’de yediðim alabalýktan sonra balýk sevdiðimi anladým. Balýklarýmýz geldi... O da ne? Balýk mý yedim, menemen mi yoksa mantarlý domatesli bir yemek mi bilemedim. Bari buna dokunmasaydýnýz da, güzel olan þeyler aklýmda kalsaydý. Birkaç yýl sonra gölün kalan kýsmýný, balýðý, azalan o suyu da bulamayabiliriz. Bu yolculukta kalbimde çiçek açmasýný saðlayan iki güzel kadýna ve sözde deðil özde sloganlarýyla (Biz Bir Aileyiz) bizi götüren tur þirketine teþekkür ederim. “Paylaþmak güzeldir” diye boþuna söylememiþler.
Zeynep KASAP
"Zeynep KASAP" bütün yazýlarý için týklayýn...
Ýnsan, doðal olan bir güzelliði neden çirkinleþtirmek için çaba harcar ki?
Sapanca'ya en son, beþ altý sene önce gelmiþtim. Bu sefer yanýmda ablam ve aile dostumuz Ayla abla vardý. Yýllardýr, onlarý buraya getirmek istediðim halde ancak þimdi kýsmet oldu. Bangýr bangýr bir müzik, daha doðrusu kulaklarý saðýr eden gürültü karþýladý bizi. Oysa, sabah saat on. Sanki göl kenarýnda deðil ve diskodayýz. Nerede o kuþ sesleri? Göl kenarýnda yüzen karabataklar ve yemyeþil çimenler. Papatyalar... Mevsim kýþ, papatya olmaz tabi. Ýlkbaharda da olmaz yapay çimende! Ben de bir hüsran ve þaþkýnlýk... Hatta mahcubiyet... "Hadi, baþka bir yere gidelim; burayý sevmedim" dedim. "Yýllardýr anlata anlata bitiremediðin yer burasý deðil mi, oturalým" dediler. Nasýl anlatayým? Yani, burasý ama deðil. Tanýyamadým burayý, her þey yabancý. Çýktýk... Yandaki diðer mekanlara baktýk. Hemen hemen hepsi ayný. Daha arayacak güç yok. Yorgun ve açýz! Mecburen bir tanesinde karar kýldýk. Öncekine göre daha az gürültü, bir týk daha az manzara. Onlar göl manzarasý diyor, ben baraka. Çünkü tüm mekanlar, kýyýdan göle doðru demirden çirkin bir köprü yapmýþ. Köprünün sonuna, gölün ortasýna doðru baraka þeklince ucube bir kapalý alan yaratýp içine de masalarý atmýþlar. Orayý boþ bulabilirsen biraz göl görme þansýn var. Yoksa, kýyýda attýklarý masalardan ya çamur yýðýnýný ya da ancak barakayý seyredersin. Bu ucube binalardan ve gürültüden oluþan tesislerin tek güzel yaný, çalýþan gençler. Çalýþkan, güler yüzlü ve nazikler. Onun dýþýnda bizce, baþka bir artýsý yok.
Bir þeyler atýþtýrdýktan sonra hýzlýca oradan kaçmak istiyoruz. Eskiden gölü gören, halka açýk bir yol vardý. Yürü yürü yol yok... Yer yarýlmýþ yerin içine girmiþ. Belki de göl, ham yapýp yolu yemiþ bitirmiþ. Yan yana yüksek duvarlar ören mekanlar, çirkin ucube yapýlar, inþaatlar.
Belli ki yenileri de geliyor ama nereye? Kýyý da kalmamýþ ki. Bildiðim gezdiðim her yer, ya deðiþmiþ ya yok olmuþ. Çaresiz geri dönüyoruz. Mahcubiyetim had safhada. Baþým öne düþmüþ. Benim sözüme bakýp merakla koþarak geldiler buraya. Bakýna bakýna yürürken nihayet salaþ bir yer fark ediyoruz. Geniþ çimenlik alanýna tahta masalarý atmýþlar. Tahta masalarýn sað tarafýnda tahta bir köprü. Manzarayý kapatmayan mütevazi, manzarayla bütünleþmiþ göl ayaklarýmýzýn altýnda. Karabataklar neþeyle güven içinde batýp çýkýyorlar. Martýlar özgür uçuþunda. Önce çay söylüyoruz sonra kahve. "Bu pahalýlýkta keyif sende" diyenleri dýþarýya alayým... Benim keyfim bana, senin keyfin sana. Burayý çok sevdik. O kadar sýcak ve bizden ki burasý. Huzur sakinlik ve dinginlik... Otururken öðreniyoruz, bir aile iþletiyor burayý. Küçük çocuklarý var, mutlu mutlu oynuyorlar çimenlerde. Aile süs kabaklarý yetiþtirip onlarý bir güzel oymuþ, çizmiþ, boyamýþ. Keþke ilk burayý bulsaydýk. Kahvaltýmýzý da burada ederdik. Ancak yiyecek bir þey yokmuþ burada, sadece çay ve kahve. Ýsteyenler kahvaltýlarýný evden getiriyorlarmýþ. Küçük bir masa parasý veriliyormuþ. Vaktimiz kýsýtlý olduðu için ayrýlýyoruz huzuru bulduðumuz yerden. Ýþletmecisine sýký sýký tembihliyorum. "Sakýn deðiþtirmeyin, ne olur hep böyle kalsýn."
Þimdi sýrada Maþukiye alabalýk tesisleri var. Yola koyuluyoruz. Tesise vardýðýmýz zaman ben orayý da tanýyamýyorum. Eskiden burada da salaþ kafeler restoranlar çoðunluktaydý. Üzülüyorum. Huyum kurusun sevince de üzüntüye de hep bir neden buluyorum. O güzelim çay bahçelerinin mekanlarýnýn masalarýnýn kenarlarýndan gürül gürül akýp çaðlayan köpüren sular yok. Ta tepeye kadar çýkýyoruz yok. Neredeyse hepsi elit mekân olmuþ, sular kurumuþ. Pes etmek yok o su sesini duymadan þuradan þuraya gitmem!
Sonunda, yanýnda su akan tam bize göre bir mekân buluyoruz. Söylemesi ayýptýr, kiremitte balýk söylüyoruz. Eskiden balýk sevmezdim. Yýllar önce Maþukiye’de yediðim alabalýktan sonra balýk sevdiðimi anladým. Balýklarýmýz geldi... O da ne? Balýk mý yedim, menemen mi yoksa mantarlý domatesli bir yemek mi bilemedim. Bari buna dokunmasaydýnýz da, güzel olan þeyler aklýmda kalsaydý. Birkaç yýl sonra gölün kalan kýsmýný, balýðý, azalan o suyu da bulamayabiliriz. Bu yolculukta kalbimde çiçek açmasýný saðlayan iki güzel kadýna ve sözde deðil özde sloganlarýyla (Biz Bir Aileyiz) bizi götüren tur þirketine teþekkür ederim. “Paylaþmak güzeldir” diye boþuna söylememiþler.
Zeynep KASAP
"Zeynep KASAP" bütün yazýlarý için týklayýn...