Sardalye, Eylül, Foça / Aþçý Fok<br>Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
Aþçý Fok<br>Nurdan ÇAKIR TEZGÝN

Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN

Sardalye, Eylül, Foça



Hayatýnýzýn büyük çoðunluðu þehirlerde geçmiþse kasaba ruhunu algýlayýp uyum saðlamak biraz zaman alýyor. Biraz olsa yine iyi, bazen daha da uzun zaman alabiliyor!

Foça’ya taþýndýðým o ilk yýllarým geliyor aklýma. Þehrin uðultusunu geride býrakýp Ege’nin maviliðiyle kucaklaþtýðým o eþsiz naiflikteki günlerde hayat baþka türlü akýyordu. Bir balýkçý kasabasýnýn tüm özelliklerini üzerinde taþýyan Eskifoça’da sabahlarý güne baþlamak bir ömrü bir günde yaþamakla eþdeðerdi benim için. Hangi yana baksam diðer taraf eksik kalýyordu sanki!

Foça, Büyükdeniz ve Küçükdeniz diye tam ortadaki yarým adacýðýyla ikiye ayrýlýr. Bir kolunu saða diðerini soluna atan bu masmavi denizin iki yakasýna da yetiþeceðim diye bütün gün helak olurdum. Küçükdeniz sahilindeki balýkçý kahvesinde otururken Büyükdeniz’deki balýkçý teknelerinde kalýrdý aklým. Hele de sabahýn erkeniyse, balýkçýlar birer ikiþer balýktan dönüyorlarsa…

Sardalye fýrtýnasýna tutulmanýn nasýl bir þey olduðunu ilk kez Foça’da yaþadýðýmý hatýrlýyorum. O eski zamanlarda balýkçýlar denizden tekneler dolusu sardalye ile dönerdi. Kasalara konan balýklar döke saça yüklenirdi Ýzmir’e gidecek buzhane kamyonlarýna.

Önceleri, sabah gözümü açtýðýmda ellerinde poþetlerle sahile doðru aceleci adýmlarla yürüyenleri görür, nereye gittiklerini merak ederdim. Merakýma yenik düþüp onlarýn peþine takýlýnca anlardým ki balýktan dönen teknelerden balýk almaya gidiyorlar. Öyle ücretle filan deðil; sebil kýsmet, yüklemeden artan balýklarý halktan gelenlere daðýtýyordu balýkçýlar. Sahilde gözün gördüðü her yer kýpýr kýpýr zýplayan sardalyelerle adeta balýk saðanaðýydý. Poþetler dolusu balýðý alanlar kedilerin hakkýný da ayýrýp evlerinin yolunu tutuyorlardý. Öðle saatlerinde ýzgara tava kokusu sarardý tüm Foça’yý. Nasýl da iþtah açýcýydý o koku. Kedilerle ortak olurduk o güzelim sardalye þölenine…

Eylülün ilk günü balýk yasaðýnýn kalkmasýyla yaþanýrdý bütün bu hoþluklar…

Düðün bayram gibiydi o sardalye fýrtýnalarý. Zaten, av yasaðýnýn kalkmasýyla Eylül’ün ilk haftasý “Rastgele Balýkçý Festivali” yapýlýrdý o yýllarda. Tüm ahali Foça belediye meydanýna kurulan dev mangallarda piþen sardalyelerle doyardý. Dumaný tüten Foça’da þen þakrak oradan oraya koþuþturan çocuklar gibiydik bizler. Þenlikli ve umutlu insanlardýk. Sahi, o bolluk bereket dolu þenlikli günlere ne oldu?

Ah biliyorum, geçmiþe özlem diyerek sýyrýlacaksýnýz iþin içinden! Eylül’ün hiç mi suçu yok bu melankolide? Eylül’ün lül’ü gibi boynu bükük bir sardalyeyi önüme koyup onunla konuþasým var “mirim neydi o eski günlerdeki sardalye fýrtýnasý, nasýl da lezzetliydiniz mübarek” filan…

Þimdilerde sardalye tarifleri gýrla gidiyor. Her türlüsü bolca yazýlýp iþtah kabartýlýyor. Asma yapraðýnda mangalý, yok tuzlu salamurasý, tepside soðanlý fýrýnlýsý, sardalye þiþ derken, hamsiden rol çalan sardalye kuþu ile pilavýný da yapýyoruz. Ama hiç biri sadece tuz ekip mangala atýlanýn tadýný vermiyor.

Biz þehirlilerin, anlamaya çalýþýrken elinden kaydýðýný fark etmedikleri o haz dolu günler yýllar sonra özlemle anýlýyorsa “iyi ki yaþadýk gördük” deniyorsa, yine de deðer. Her þeye deðer.

Kasabanýn ruhuna iþleyen balýk kokusu Eylül’ün “lül” halinden de sorumlu, artýk bu çok net…

Kaç Eylülümüz kaldý bilmiyoruz, tadýný çýkarýn.










Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN


www.ascifok.com



18 Eylül 2020 Cuma / 32976 okunma



"Aþçý Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGÝN
" bütün yazýlarý için týklayýn...