KOTOR KOTOR / Sebahattin Karaca
Sebahattin Karaca

Sebahattin Karaca

KOTOR KOTOR



Çoktan UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmiÅŸ olan Kotor’u eÅŸimin isteÄŸi üzerine görmeye karar verdik. Esasen ben kendisine Gürcistan’a gidelim dedim. “Ben Kotor’u daha çok merak ediyorum” demesiyle birlikte, “peki oraya gidelim demem” bir oldu. İstanbul’dan hareketle bir buçuk saatlik uçuÅŸun ardından KaradaÄŸ’ın (Montenegro) baÅŸkenti olan, Podgorica ÅŸehrinin hava limanına indik. Havaalanı küçük ama çok temizdi. Rutin kontrollerden sonra dışarı çıktık. Sabahın yerel saatiyle 09:30‘du. Niyetimiz geceyi Kotor’da geçirmekti, havaalanında bekleyen taksilerden bir tanesine bindik. 25-30 dakika sonra ÅŸehirlerarası otobüs garajına vardık. Kotor’a giden ilk otobüste ÅŸansımızın yardımıyla en öndeki koltukları aldık. Böylece yol boyu her ÅŸeyi görmek ve izlemek mümkün olacaktı.



Podgorica

Ülkenin, her tarafının daÄŸlık olduÄŸunu gelmeden önce yaptığım araÅŸtırmalarımda öğrenmiÅŸtim. Düzlük alan yalnızca Podgorica’da var diye yazıyordu. Podgorica zaten “tepenin altı” demekmiÅŸ. Uzun süre Osmanlı yönetiminde de kalmış. Kent merkezinde bulunan Hacı Mehmet PaÅŸa Camii Osmanlının izlerini taşıyan ve ibadete açık olan güzel bir eser olarak varlığını sürdürmektedir. Podgorica Yugoslavya zamanında “Titograd” adını almış. Çünkü Tito’nun severek yaÅŸadığı yerlerin başında gelirmiÅŸ. Dönüşte tam bir gün kalacağımız Podgorica ile ilgili ilk düşüncemiz çok olumlu idi. GeçtiÄŸimiz her yer inanılmaz derecede temiz, bakımlı, yeÅŸildi. Genel olarak çok düzlük olmasına karşın tek tük ufak tepeler de bulunmaktaydı. Özellikle bu tepelere inÅŸaat yapmayıp, yeÅŸil alan ve koruluk olarak düzenleyerek, ÅŸehre ayrı güzellik katmışlar. Åžehrin planlaması çok hoÅŸuma gitti. Neredeyse caddelerin tümü geniÅŸ ve birbirine paraleldi. Çok fazla tarihi eser yok gibiydi. Åžehrin güzelliÄŸinin yanı sıra insanların birbirlerine çok kibar ve saygılı davrandığı gözden kaçmıyordu. Bunu garajda- havaalanında, otobüste bir bakışta görebiliyorduk.



Kotor’un yolları

Bizi, Kotor’a götürecek otobüs hareket etti. 25-30 dakika sonra düzlüğün bitimiyle, otobüs daÄŸlara tırmanmaya baÅŸladı. Yol boyunca irili ufaklı çok güzel ÅŸehirler gördük. Bunlar Çetije, Budva ve Tivat gibi ÅŸehirlerdi. Gördüğümüz her ÅŸey hoÅŸumuza gidiyordu. En çok Budva’yı beÄŸendik. Bu arada çok Türk ailesinin Budva’ya yerleÅŸtiÄŸini yazmadan edemeyeceÄŸim. YavaÅŸ ve kıvrım kıvrım ilerliyorduk. Birbirinden güzel manzaralar insanı ÅŸaşırtıyor, sarhoÅŸ ediyordu.

Bir daÄŸdan ötekine geçiyorduk. Yol uzadıkça uzuyordu ama biz sıkılmıyorduk. Çünkü gördüğümüz manzaralara doyum olmuyordu. Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz bayram ediyordu. DoÄŸanın zengin ancak zor yollarını aÅŸarak, üç saat sonra Kotor’a vardık.



Kotor

Hava hafif yağışlıydı. Garajdan çıktık, kapı müşterisi olarak birkaç otele bakındık. Ardından M.Ö. 5. yy’da kurulduÄŸu söylenen Kotor’un kalbi olan Kale içindeki Eski Kotor’a girdik. Kale kapısı, daha doÄŸrusu, ÅŸehir kapısı görkemli görünüşü ile ziyaretçileri etkiliyordu. Kotor’un adı, Roma döneminde daha sık duyulmaya baÅŸlar. Romalılar kente hakim oldukça, Ostrogotlar (İskandinavya’dan gelen yaÄŸmacılar) kenti terk eder. Sonraları, Sırplar, Bulgarlar, Müslümanlar yerleÅŸmiÅŸtir. Orta ÇaÄŸ’da 535 yılında kale duvarları yapılır. Duvarlara ”Venedik Kale Duvarları“ deniyor. Kalenin içine ise Venedik mimarisinin hakim olduÄŸu bir ÅŸehir kurulur. O günden bu güne korunarak gelen “oldcity” (Kale içinde Eski Åžehir)’de bir otele yerleÅŸtik. Bavullarımızı odaya bıraktıktan sonra sırt çantasıyla kendimizi sokaÄŸa vurduk. Kale içinde keÅŸif turu yaparken, eÅŸime hak vermeyi ihmal etmedim. Kotor’a gelmemize sebep olduÄŸu için teÅŸekkür ettim. Dolu dolu tarih kokan bir kentin içinde dolaşırken gördüklerimizden yaÅŸadıklarımızdan dolayı kendimizi ÅŸanslı sayıyorduk. İlk iÅŸimiz kale giriÅŸinde bulunan büfeden Almanca yazılmış Kotor’un tanıtım kitapçığını almak oldu. Kotor Adriyatik denizinde kurulmuÅŸ üç - beÅŸ meÅŸhur kıyı kasabasından birisi olmayı baÅŸarmış. Halkın içinde yaÅŸamaktan mutlu oldukları ve ÅŸehirleriyle gurur duydukları gözden kaçmıyor. Otelcisi, taksi ÅŸoförü de bunu söylüyordu zaten. Kotor, Orta ÇaÄŸ’da Akdeniz’de yoÄŸun biçimde hüküm süren korsan savaÅŸları sırasında gizli ve korunaklı pozisyonuyla denizcilerin güven içinde sığındığı liman kenti olmayı asırlardır sürdürmüş. Bunun yanı sıra ticaret yapan insanların uÄŸrak noktası, usta ve sanatkarların vazgeçemediÄŸi bir yer olmuÅŸ. Bir - iki metre geniÅŸliÄŸindeki daracık sokakları, birkaç meydanı ile yalnız ortaçaÄŸ mimarisinin hakim olduÄŸu Kotor, asırlardır varlığını temsil eden St Tripun kilisesi ile UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine adını hak ederek yazdırmış, nadir kentlerden birisidir. MeÅŸhur Kale içi, Venedik Duvarı ve çok sayıda OrtaçaÄŸdan kalma eserlerin yanı sıra, yakın çevresindeki köyleri ve koyları ile parmak ısırtacak kadar güzel bir ÅŸehir olarak Dünya’nın ilgisini üstüne çekmeyi baÅŸarmış.

Her ikimiz de ÅŸehre bayıldık. Koyda iki tane büyük yolcu gemisi vardı. Her taraf turist kaynıyordu. Her gün Dünya’nın farklı ülkelerinden en az iki gemi gelirmiÅŸ. Bazen bu sayı 4-5 de olurmuÅŸ.

Adı Zeljko olan, İngilizce bilen, bir taksi ÅŸoförü ile yakınlardaki köyleri, gezilip görülecek yerleri dolaÅŸtırması için anlaÅŸtık. YaÅŸlı tecrübeli ve bilgiliydi. SorduÄŸumuz hiçbir soru yanıtsız kalmıyordu. İyi bir rehberden farkı yoktu. Onun da özverili çabaları sayesinde, Kotor’un ekonomik, siyasi, ticaret ve turizm konularında birinci ağızdan, çok faydalı bilgilere ulaÅŸtık.

Bu gezide Adriyatik kıyısında kurulmuş şehirlerin tarihi, kültürü, sanatı ve yaşamları ile ilgili çok şey gördük, öğrendik ve güzel şeylere şahitlik ettik.

KaradaÄŸ’a gidenlere, Cennet’in Arka Bahçesi Kotor’u, yakınlarda bulunan Perast’ı, Rısan’ı görmelerini ÅŸiddetle tavsiye ederim.




























Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com



15 Mart 2018 PerÅŸembe / 2601 okunma



"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...