
Sebahattin Karaca
FOÇA’NIN 60’LI YILLARI, “ÅžAHANE FOÇA”
Menemenliydi Şükrü Kaya Sever, aynı zamanda genç bir öğretmendi. 1959 yılında Foça’ya tayini çıktı. Foça’yı daha önce hiç görmemiÅŸti. Adını iki anı ile aklında tutuyordu. İlki, Foçaspor’un – Menemenspor’a bir maçta 10 - 0 yenilmiÅŸliÄŸi, diÄŸeri ise, babası askeri birliÄŸe sebze ve meyve vermek veya verdiÄŸinin parasını almak için Foça’dan, elinde mercan balıkları ile geri dönmesiydi. Annesi mercan balıklarını görünce “Bey, yine mi Foça’daydın?” derdi.
1959 yılının 27 Åžubat’ında, Foça otobüsüne bindi. Otobüs belediyenindi. Åžoförü Refik Elko, onu takım elbiseli, kravatlı, elimde bavul ile gördüğünde, verdiÄŸi önemden olacak, önde oturan baÅŸka bir yolcuyu arkaya gönderdi. Onu öne oturttu. Bavulunu merdiven ile çıktığı otobüsün üstüne, ip ile sıkı sıkı baÄŸladı.
Fadıl Bey durağında, otobüsün üstüne, içindeki yolcular kadar insan ve hayvan bindi. Bir koyunu da kucaklayıp yukarıya bağladılar. Türkeli kavşağına kadar yol fena değildi. Sola, Foça yönüne dönünce bir toprak yol başlamış oluyordu. Otobüs arkasında bir toz bulutu bırakarak gidiyordu. Yol boyunca başka bir araca rastlamadan bir buçuk saat sonra tepeden Foça göründü. İnsanı büyüleyen güzellikteydi.
Yolculardan bir kısmı evlerine kadar götürüldü. MeÄŸer adet öyleymiÅŸ. Yolcular caddeden, sokaktan hatta evlerinden alınırmış. İlerleyen yıllarda, garaj yapılınca bu alışkanlığa son verildi. “Eski köye yeni adet.” diye halk isyan etti. EÅŸyalarını, Belediye parkı içinde lokanta ve memurlar kulübü görevini de gören otelin ikinci katına bıraktı. Ortaokulu aramaya baÅŸladı. SoÄŸuk nemli bir hava vardı. Issız, sessiz 1250 nüfuslu büyük bir köy gibiydi. Küçükdeniz'e doÄŸru yöneldi. “Ah ne güzel bir koy! Balıkçı motorları, kayıkları çevrelemiÅŸ kıyıyı. Bir tane bile Alamana yok” diye mırıldandı. Halbuki üç tane Alamana (Balık tutmak ve yük taşımak için kullanılan büyük kayık) vardı. Bunu sonradan öğrendi.
Okulun yerini soracak insan arıyordu. Biraz sonra karşısına bir yaşlı çıktı. (Emekli polis, Hamdi Sayın) tam bugünkü buzhane yanında "Beyefendi, acaba ortaokul nerede?" diye sordu. Dönüp tuz deposunun arkasını gösterdi. Bir rampaya tırmandı. Karşısında gemici feneri görünümde kırmızı kiremitli bir bina duruyordu. Elli metre uzaklıktaydı. Artık okulun sınırları içindeydi.. Bir kartal yuvası görünümünde ortaokul binası dimdik ayakta duruyordu.
NE GÜZEL GÖRÜNÜŞ!
Sağında, aÅŸağıda Küçükdeniz koyu var. Ressamlar ve ÅŸairlere ilham olacak güzellikte. Egzotik panorama! Deniz sabahın sessiz ve soÄŸuk maviliÄŸi içinde. Balıkçı kayıkları süslüyor Küçükdeniz’i. Hemen arkasında Rumlardan kalan taÅŸ binalar, yaÅŸmak gibi sarıyor koyu. Binalardan çıkan baca dumanları, bahar gibi yayılıyor çevreye. DoÄŸuda, tepe üzerinde yer deÄŸirmenleri usta bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi ve çam aÄŸaçları yemyeÅŸil. Åžubat olduÄŸunu sabah serinliÄŸi hissettiriyor..
Okula girdiÄŸinde büyükçe bir salon ve koÅŸuÅŸan öğrenciler gördü. “Öğretmen yok herhalde” diye düşündü. Ortada büyük bir yeÅŸil ping pong masası vardı. Müdür Nihat Acar ile tanıştı. Müdür kendisine kardeÅŸ gibi davrandı.
Müdür, aynı gün Kaymakam ve Belediye Başkanı Mustafa Konuk ile Mal Müdürü Hasan Hüseyin Ataşak ile tanıştırıldı. Belediye Başkanı Mustafa Konuk ve Demokrat Parti ilçe başkanı sayesinde Mal Müdürü inhayı (Atama hakkında yazı yazılması) beklemeden maaşını 28 Şubat tarihinde ödedi. İlk Öğretim Müdürü Aydın'a tayin edilince Ali Kaya yerine geldi. Sabırlı, iyiliksever ve uyumlu insandı. Fransızca öğretmeniydi. Pek çok dersin yanı sıra beden eğitimi derslerine de girerdi. Isınma hareketlerinden sonra basketbol, voleybol, yakar top oynatırdı. Mevsimine göre ağaç da diktirirdi.

1940 yıllarında Foça’da;
Foça’da o tarihlerde 4500 civarında nüfus yaÅŸardı. Dört adet tuz deposu vardı. Vardiyalı olarak 500 kiÅŸi çalışıyordu. 1940 yıllarında süren 2. Dünya Savaşı sıkı yönetim koÅŸullarının uygulanması sonucu, İzmir Çamaltı Tuzlası’ndan, tuz santrifüj ve yükleme kanallarıyla doÄŸrudan gemilere yüklenmeye baÅŸlayınca, tuz depoları atıl kaldı ve kapandı. İşsiz kalanların önemli bir bölümü iÅŸ aramak için baÅŸka yerlere giderken, bir bölümü ise köylerde ziraat iÅŸinde çalışmak üzere Foça’dan ayrılınca nüfus 2200’e kadar düştü.
Sıkı yönetim gereÄŸi, Yabancı uyrukluların da Foça’ya giriÅŸi yasaklandı. O derece ki, bu durumdan haberi olmadan gelen bir yabancı uyruklu, Foça giriÅŸinde durdurulup gözleri baÄŸlanarak, Garnizona getirilip, ifadesi alındıktan sonra, Foça sınırından dışarı çıkarılıyordu.
Foça’daki akrabasına misafir olarak gelenlerin, Foça giriÅŸinde yanına muhafız olarak bir asker veriliyordu. Misafir gideceÄŸi yere kadar asker nezaretinde gidiyor, akrabası geleni kabul ederse, asker geleni orda bırakıp görevine dönüyordu.

1960 yıllarında Foça’da;
Belediye Hizmetleri
O tarihlerde Belediye Binası, Belediye Parkı içinde Eski Rum Okulu olan taş binaydı. Belediyede 1 Başkan, 1 Muhasip, 1 Zabıta Memuru (Benimle Zabıta memuru 2 olmuştu) 1 kasap, 1 park - bahçe işçisi, 2 temizlik işçisi, 1 elektrik makinisti ve yağcısı, 2 şoför, 2 şoför muavini vardı. Tüm belediye işleri bu kadar personelle yürütülüyordu.
Balıkçılık
Foça’da o zamanlar Alamana üç tane idi. Birisinin sahibi İzmir’den gelen aslen Giritli olan Hasan Reis’ti, Zehra Teknesi ve UÄŸur ile KürÅŸat bu iÅŸle uÄŸraşıyorlardı. Her yer balık kaynıyordu. Fakat tutulan balığı İzmir’e götürecek kamyon yoktu. O zamanlar da Mercan, büyük kırmızı Barbun, Çıpra kaynardı. Ortaokulun üst avlusunda, Latif Beytorun’un oÄŸulları Nevzat ve Muharrem kurdukları dalyanda bol balık tutarlardı.
Fırın
Büyükdeniz’de kubbeli bakkalın yanında fırın vardı. Hasan Basri CoÅŸkun iÅŸletirdi. Sonradan iki fırın birden açıldı. Birisini eski Melaike marketin yanında Behlül Dana açtı. YaÅŸlı bir Arnavut’tu. DiÄŸerini Çarşı Lokantası’nın karşısında ÖdemiÅŸli Talat açtı. PiÅŸkin, kıkırdak, buÄŸday kokulu ekmekler çıkmaya baÅŸladı.
Kasap
Üç kasabı vardı Foça’nın. Büyükdeniz’de Kasap Hasan, bugünkü tüpçü Ercan’ın karşısında, diÄŸeri, ÅŸimdiki Yurtiçi Kargo’nun yanında, sonuncusu ise, ÅŸimdiki Susam sokağında Kasap Zeki de açtı, kapattı.
YoÄŸurtcu
Üç yoÄŸurtçu vardı: Küçükdeniz’de Mustafa Yurcu, bugünkü Gratis’in yerinde. Hatta Mustafa’nın oÄŸlu Hasan, kurabiyeler yüzünden düşmesi sonucu sakat kaldığı için onlara 20 yıldan fazla ceza vermiÅŸ ve onları raftan indirmemiÅŸti. DiÄŸeri Simge Emlak karşısında Niyazi Oran, üçüncüsü Büyükdeniz’de, Ethem Mete; yoÄŸurtları güzeldi. Baharda mis gibi koyun yoÄŸurdu da yaparlardı.
Lokanta
İki de Lokanta vardı. Muhittin usta, tam kubbeli bakkalın karşısında, bugünkü Gönülcan’ların dükkanında dört türlü yemek yapardı. Çok nefis ve temizdi yemekleri. Muhittin usta, kibar bir insandı. DiÄŸeri de yine aynı sırada bugünkü tüpçü dükkanında Mustafa Usta çalışırdı. ÅžiÅŸman, göbekli, aynı zamanda çıkıkçılık da yapardı.
Manav
Bir tane manav yoktu. Bakkal dükkanı önünde satılırdı. Birkaç çeÅŸit meyve ve sebze hepsi bundan ibaretti. Foça halkı genelde meyve ve sebzeyi Menemen PerÅŸembe Pazarı’ndan alıyordu.
Eczane
Her ÅŸeyden önce eczane yoktu. Doktor Yavuz Güven’in bir tane ecza dolabı vardı. Bugünkü Özkoç’ların evinin yanındaydı. Daha sonraları Dr. Mehmet Aydemir’in ecza dolabı da oldu.
Bakkal
Bakkal dükkanı çoktu. Küçükdeniz’de yan yana Adnan Alpsoy, Hakkı Alpsoy, daha ileride Ahmet İrez, Suat Adalı, Bergamalı Mehmet, Büyükdeniz’de Aksekili Mustafa, İlhami SöylemezoÄŸlu, Hasan Aksoy, Kemal, Mahmut Irmak ve Yüksel CoÅŸkun, son olarak SoÄŸukkuyu giriÅŸinde Hayati Sevi.
Pazaryeri
VatandaÅŸlar ayakkabı, giyim eÅŸyası, kumaÅŸ, tahta, kireç, çimento, sebze ve meyvelerini her türlü ihtiyaçlarını Menemen’den karşılardı. Foça’da Halil Özel (Emin Özel babası) tek tuhafiyeciydi. Selçuk Dirim belediye baÅŸkanı iken, ilk Foça pazarının açılmasına ön ayak oldu. İş Bankası’nın karşısındaki tüm blok ve arkasındaki belediye pasajının bulunduÄŸu alan mezarlıktı. Bu alan Pazaryeri olarak düzenlendi. Cumartesi günleri pazar kurulmaya baÅŸlandı. Ancak pazara Kızılkayalar, bir ayakkabıcı, köylülerden birkaç sebze ve meyve satıcısı gelirdi. BaÅŸka pazarcı raÄŸbet etmiyordu. Selçuk bey, Foça’da Cumartesi günü pazarın kurulduÄŸunu duyurmak için Menemen - AliaÄŸa - Bergama ve yakın ilçelerine bir görevliyi propaganda turlarına çıkarırdı. Bir müddet sonra çalışmalar sonuç verdi. Foçalılar yavaÅŸ yavaÅŸ haftalık sebze ve meyvelerini kendi pazarlarından karşılar oldu.
Ulaşım ve Şoförler
İzmir’e günde üç otobüs giderdi. Åžoförler; Halil, Karagöz İbrahim, Pepe İsmail YirmibeÅŸoÄŸlu, Ahmet Peker, Sezai Eli, Cahit, Giritli, Refik Elko idi. Karagöz İbrahim tipik bir ÅŸofördü. İleri görüşlüydü. İlk özel otobüs yazıhanesini ÅŸimdiki Keyif Kafe yerinde kurmuÅŸtu: “BoÄŸa” isimli otobüsü buradan kalkardı. Küçükdeniz sahil yolu Komando Okulu’nda biterdi. Büyükdeniz sahil yolu ise ÅŸimdiki Carfoursa önünde son bulurdu. Bu yollarda Arnavut taşı döşeliydi. Bunun dışındaki tüm yollar toprak stabilize yoldu. Yenifoça’ya denizden veya at eÅŸek sırtında gidilirdi.
Elektrik
Sürekli elektrik yoktu. Åžimdiki belediyenin bulunduÄŸu alanda Rauf Çelebi’ye ait bir diesel jeneratör vardı. Buradan kent aydınlatılırdı. Makinadan iyi anlayan Sadi EmiroÄŸlu iÅŸletirdi. AkÅŸam saat 20.00’dan 24.00’a kadar elektrik bulunurdu. Daha sonraları bir jeneratör kuran Foçalı Nevin Sanlı, resmi dairelere ve evlerin bazılarına elektrik verirdi..
Sinama ve EÄŸlence
Bir sinema, ÅŸimdiki Akbank’ın olduÄŸu yerde, Esat Kaan otelinin altındaydı. DiÄŸer sinema da Kaynak otelinin karşısında, Jandarmanın bulunduÄŸu yerde idi. Açık hava sinemasıydı. Bir baÅŸka açık hava sineması da ÅŸimdiki Dörtler Ekmek Fırını’nın arkasındaydı. Benzer bir eÄŸlence yeri de Kerim Güven‘e ait (Ali Kaya’nın kayınpederi) tütün deposu idi. Burada seyyar tiyatro ve müzik grupları sanat icra ederlerdi.
Belediye
Belediye Binası Sırrı Kalyoncu’nun kahvesi önünde tek katlı, üç küçük odadan oluÅŸmuÅŸ dar bir yerdi. Mustafa Konuk Belediye BaÅŸkanı, Bayram OÄŸuz muhasebeci, Süleyman Ege personel sorumlusu idi. Belediyenin iki tanınmış personeli vardı. Hasan Efendi çok amaçlı çalışırdı. Atlı arabası ile kasaplara et getirir ve tellallık yapardı. Okur yazarlığı yoktu. Tayfur Merul odacıydı. Hasan Efendi’nin annesi Sıdıka teyze, ev süpürgesi ile sokakları süpürürdü.
Kahvehane
BaÅŸlıca üç kahvehane vardı. Küçükdeniz’de Foça Restaurant’ın olduÄŸu bina, diÄŸeri ise Celep Restaurant’ın iÅŸletildiÄŸi binadaydı. Üçüncüsü ise, Nahiye Müdürü Ahmet Özyemişçiler’indi. Åžimdiki Sırrı Kalyoncu’nun kahvesinin güneyinde denize doÄŸru uzanmış bir binadaydı.
FotoÄŸrafçı vardı. Ama fotoÄŸrafhane yoktu. Sabri ve Adil YirmibeÅŸoÄŸlu’larının babası körüklü ve sehpalı makinesi ile vesikalık fotoÄŸraf çekerdi. İlhami SöylemezoÄŸlu, Hasan Aksoy’un dükkanlarının karşısında dışarıda asılı siyah perdenin önünde resim çekerdi.
Avukat yoktu Foça’da. Daha sonraları Ferit OÄŸuzbayır’ın oÄŸlu, DoÄŸu OÄŸuzbayır bir büro açtı. Yasa gereÄŸi beÅŸten fazla avukatı olmayan yerlerde dilekçe yazan muhakkipler dava vekili olarak mahkemede davaya girerlerdi. Üç kiÅŸiydiler Ahmet Uygun, Osman Mert ve Halit Erol.
İki taksi ÅŸoförü vardı. ReÅŸat Elko ve Hüseyin Kefi, (Dr.Recep Kefi’nin babası). Arabasına iyi bakardı,
YaÄŸhane:
Reha Midilli’nin dükkanlarının olduÄŸu yer, yaÄŸhaneydi. Kasım - Ocak aylarında eski usul ile gece gündüz çalışılırdı. Zeytin dolu çuvallar binanın üç tarafına yığılırdı. Güçlü - kuvvetli insanlar çuvalları sırtlarında taşırdı.
Bir baÅŸka yaÄŸhane Rauf Çelebi’ye aitti. İsmetpaÅŸa mahallesinde ÅŸimdiki TedaÅŸ tahsilat ÅŸubesinin bulunduÄŸu bloktaydı. Reha Midilli’nin yazıhanesinin yanında, Demirci Åževki Kefi usta, at arabaları tamir ederdi.
İlçe Jandarma Komutanlığı eski binasının altı cezaevi idi. 10 - 15 arasında mahkum vardı. Bugünkü (Anfitiyatro Cafe) onların volta attıkları ve voleybol oynadıkları avlusu idi.
Polis yoktu, güvenliği jandarma sağlardı. Polis teşkilatı Tatil Köyü ile birlikte kuruldu
Tanınmış balıkçılar
Küçükdenizde: Mustafa DaÄŸlı, Hüseyin DaÄŸlı, Kaya DaÄŸlı, Alim DaÄŸlı kardeÅŸler - Hüseyin (delirdi) Nevzat - Muharrem - İhsan - Hüseyin - Åžerif Beytorun kardeÅŸler, Zeki, Halil Behçet’in babası, Naile’nin (Hüseyin Dilsiz) Ali Girgin, Hüseyin Gönülden (Åžeker reis ve ErdoÄŸan’ın babası), Aruzun Kemal, Remzi, Dada İsmail, Todi Ahmet, İbrahim, Muharrem Kuaç, Arus Haydar, Muzaffer Poaç, Topal Fahri’nin kardeÅŸi Liliko Ali, Mehmet Ali Çiloz, Onpara Mehmet, Koz Mustafa (Kozlu Dayı), Badanacı Remzi, Kara Yılmaz, Halil Baltacı, Hasan Günay, Dayko İbrahim ve karısı.
Büyükdeniz’de: Vesayi, Demir Ali, Hasan Tesen, Recep Sarı, İbrahim Sarı, Hasan Sarı, Kabak Niyazi, Bahri, Rodoslu Ahmet, Naci Safer, Celil Safer, YaÅŸar Nurkal, Rodoslu Hüseyin Sevimli, Ali’nin kardeÅŸi Åževki (adliyede çalışan)
İki deniz arasında tatlı rekabet vardı. Çocuklar kendi aralarında, Foça’nın her yerinde köşe kapmaca, abarca, körebe, kaydırak, saklambaç, çelik - çomak ve top oynardı. Hatta top yoktu. Terzi Tayyar Nuray’a bezden top diktirirlerdi. Çocuklarda hal böyle iken, büyükler arasında illa Küçükdeniz Büyükdeniz diye sürdürülen tatlı ve gizli bir rekabet vardı. Büyükdeniz yerlilerden oluÅŸuyordu. Buna mukabil Küçükdeniz, Limlili, Selanikli, Arnavut, BoÅŸnak, Kosova muhacirlerinden tevekkül ediyordu. SoÄŸukkuyu’da oturanlar ise genelde, at arabacılık, besicilik, badanacılık, gibi iÅŸler yaparlardı. Ancak çalışkandılar. İlçe yönetiminde bulunanların çoÄŸunluÄŸu Büyükdeniz’de oturduÄŸundan kendilerini daha imtiyazlı görürlerdi. Havalıydılar. Büyüdeniz halkı Küçükdeniz’deki kahvelere pek gitmezdi. Küçükdeniz semtinde oturanlar da diÄŸer tarafın kahvelerine mecburi olmadıkça girip çıkmazdı. Memurlar kulübü hep Büyükdeniz’deydi. Bir gün Küçükdeniz’deki kahveye giden memurları yadırgadılar; öyle ki “kahvede kumar oynanıyor“ diye ÅŸikayet bile ettiler.








Sebahattin Karaca
Kaynak
Şükrü Kaya Sever ‘in (YaÅŸam Kavgam) adlı çalışmasından alıntı.
Süleyman Ege (Belediye Eski Başkanı)
Raife Nalan Karaca
Sebahattin Karaca
sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com

Menemenliydi Şükrü Kaya Sever, aynı zamanda genç bir öğretmendi. 1959 yılında Foça’ya tayini çıktı. Foça’yı daha önce hiç görmemiÅŸti. Adını iki anı ile aklında tutuyordu. İlki, Foçaspor’un – Menemenspor’a bir maçta 10 - 0 yenilmiÅŸliÄŸi, diÄŸeri ise, babası askeri birliÄŸe sebze ve meyve vermek veya verdiÄŸinin parasını almak için Foça’dan, elinde mercan balıkları ile geri dönmesiydi. Annesi mercan balıklarını görünce “Bey, yine mi Foça’daydın?” derdi.
1959 yılının 27 Åžubat’ında, Foça otobüsüne bindi. Otobüs belediyenindi. Åžoförü Refik Elko, onu takım elbiseli, kravatlı, elimde bavul ile gördüğünde, verdiÄŸi önemden olacak, önde oturan baÅŸka bir yolcuyu arkaya gönderdi. Onu öne oturttu. Bavulunu merdiven ile çıktığı otobüsün üstüne, ip ile sıkı sıkı baÄŸladı.
Fadıl Bey durağında, otobüsün üstüne, içindeki yolcular kadar insan ve hayvan bindi. Bir koyunu da kucaklayıp yukarıya bağladılar. Türkeli kavşağına kadar yol fena değildi. Sola, Foça yönüne dönünce bir toprak yol başlamış oluyordu. Otobüs arkasında bir toz bulutu bırakarak gidiyordu. Yol boyunca başka bir araca rastlamadan bir buçuk saat sonra tepeden Foça göründü. İnsanı büyüleyen güzellikteydi.
Yolculardan bir kısmı evlerine kadar götürüldü. MeÄŸer adet öyleymiÅŸ. Yolcular caddeden, sokaktan hatta evlerinden alınırmış. İlerleyen yıllarda, garaj yapılınca bu alışkanlığa son verildi. “Eski köye yeni adet.” diye halk isyan etti. EÅŸyalarını, Belediye parkı içinde lokanta ve memurlar kulübü görevini de gören otelin ikinci katına bıraktı. Ortaokulu aramaya baÅŸladı. SoÄŸuk nemli bir hava vardı. Issız, sessiz 1250 nüfuslu büyük bir köy gibiydi. Küçükdeniz'e doÄŸru yöneldi. “Ah ne güzel bir koy! Balıkçı motorları, kayıkları çevrelemiÅŸ kıyıyı. Bir tane bile Alamana yok” diye mırıldandı. Halbuki üç tane Alamana (Balık tutmak ve yük taşımak için kullanılan büyük kayık) vardı. Bunu sonradan öğrendi.
Okulun yerini soracak insan arıyordu. Biraz sonra karşısına bir yaşlı çıktı. (Emekli polis, Hamdi Sayın) tam bugünkü buzhane yanında "Beyefendi, acaba ortaokul nerede?" diye sordu. Dönüp tuz deposunun arkasını gösterdi. Bir rampaya tırmandı. Karşısında gemici feneri görünümde kırmızı kiremitli bir bina duruyordu. Elli metre uzaklıktaydı. Artık okulun sınırları içindeydi.. Bir kartal yuvası görünümünde ortaokul binası dimdik ayakta duruyordu.
NE GÜZEL GÖRÜNÜŞ!
Sağında, aÅŸağıda Küçükdeniz koyu var. Ressamlar ve ÅŸairlere ilham olacak güzellikte. Egzotik panorama! Deniz sabahın sessiz ve soÄŸuk maviliÄŸi içinde. Balıkçı kayıkları süslüyor Küçükdeniz’i. Hemen arkasında Rumlardan kalan taÅŸ binalar, yaÅŸmak gibi sarıyor koyu. Binalardan çıkan baca dumanları, bahar gibi yayılıyor çevreye. DoÄŸuda, tepe üzerinde yer deÄŸirmenleri usta bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi ve çam aÄŸaçları yemyeÅŸil. Åžubat olduÄŸunu sabah serinliÄŸi hissettiriyor..
Okula girdiÄŸinde büyükçe bir salon ve koÅŸuÅŸan öğrenciler gördü. “Öğretmen yok herhalde” diye düşündü. Ortada büyük bir yeÅŸil ping pong masası vardı. Müdür Nihat Acar ile tanıştı. Müdür kendisine kardeÅŸ gibi davrandı.
Müdür, aynı gün Kaymakam ve Belediye Başkanı Mustafa Konuk ile Mal Müdürü Hasan Hüseyin Ataşak ile tanıştırıldı. Belediye Başkanı Mustafa Konuk ve Demokrat Parti ilçe başkanı sayesinde Mal Müdürü inhayı (Atama hakkında yazı yazılması) beklemeden maaşını 28 Şubat tarihinde ödedi. İlk Öğretim Müdürü Aydın'a tayin edilince Ali Kaya yerine geldi. Sabırlı, iyiliksever ve uyumlu insandı. Fransızca öğretmeniydi. Pek çok dersin yanı sıra beden eğitimi derslerine de girerdi. Isınma hareketlerinden sonra basketbol, voleybol, yakar top oynatırdı. Mevsimine göre ağaç da diktirirdi.

1940 yıllarında Foça’da;
Foça’da o tarihlerde 4500 civarında nüfus yaÅŸardı. Dört adet tuz deposu vardı. Vardiyalı olarak 500 kiÅŸi çalışıyordu. 1940 yıllarında süren 2. Dünya Savaşı sıkı yönetim koÅŸullarının uygulanması sonucu, İzmir Çamaltı Tuzlası’ndan, tuz santrifüj ve yükleme kanallarıyla doÄŸrudan gemilere yüklenmeye baÅŸlayınca, tuz depoları atıl kaldı ve kapandı. İşsiz kalanların önemli bir bölümü iÅŸ aramak için baÅŸka yerlere giderken, bir bölümü ise köylerde ziraat iÅŸinde çalışmak üzere Foça’dan ayrılınca nüfus 2200’e kadar düştü.
Sıkı yönetim gereÄŸi, Yabancı uyrukluların da Foça’ya giriÅŸi yasaklandı. O derece ki, bu durumdan haberi olmadan gelen bir yabancı uyruklu, Foça giriÅŸinde durdurulup gözleri baÄŸlanarak, Garnizona getirilip, ifadesi alındıktan sonra, Foça sınırından dışarı çıkarılıyordu.
Foça’daki akrabasına misafir olarak gelenlerin, Foça giriÅŸinde yanına muhafız olarak bir asker veriliyordu. Misafir gideceÄŸi yere kadar asker nezaretinde gidiyor, akrabası geleni kabul ederse, asker geleni orda bırakıp görevine dönüyordu.

1960 yıllarında Foça’da;
Belediye Hizmetleri
O tarihlerde Belediye Binası, Belediye Parkı içinde Eski Rum Okulu olan taş binaydı. Belediyede 1 Başkan, 1 Muhasip, 1 Zabıta Memuru (Benimle Zabıta memuru 2 olmuştu) 1 kasap, 1 park - bahçe işçisi, 2 temizlik işçisi, 1 elektrik makinisti ve yağcısı, 2 şoför, 2 şoför muavini vardı. Tüm belediye işleri bu kadar personelle yürütülüyordu.
Balıkçılık
Foça’da o zamanlar Alamana üç tane idi. Birisinin sahibi İzmir’den gelen aslen Giritli olan Hasan Reis’ti, Zehra Teknesi ve UÄŸur ile KürÅŸat bu iÅŸle uÄŸraşıyorlardı. Her yer balık kaynıyordu. Fakat tutulan balığı İzmir’e götürecek kamyon yoktu. O zamanlar da Mercan, büyük kırmızı Barbun, Çıpra kaynardı. Ortaokulun üst avlusunda, Latif Beytorun’un oÄŸulları Nevzat ve Muharrem kurdukları dalyanda bol balık tutarlardı.
Fırın
Büyükdeniz’de kubbeli bakkalın yanında fırın vardı. Hasan Basri CoÅŸkun iÅŸletirdi. Sonradan iki fırın birden açıldı. Birisini eski Melaike marketin yanında Behlül Dana açtı. YaÅŸlı bir Arnavut’tu. DiÄŸerini Çarşı Lokantası’nın karşısında ÖdemiÅŸli Talat açtı. PiÅŸkin, kıkırdak, buÄŸday kokulu ekmekler çıkmaya baÅŸladı.
Kasap
Üç kasabı vardı Foça’nın. Büyükdeniz’de Kasap Hasan, bugünkü tüpçü Ercan’ın karşısında, diÄŸeri, ÅŸimdiki Yurtiçi Kargo’nun yanında, sonuncusu ise, ÅŸimdiki Susam sokağında Kasap Zeki de açtı, kapattı.
YoÄŸurtcu
Üç yoÄŸurtçu vardı: Küçükdeniz’de Mustafa Yurcu, bugünkü Gratis’in yerinde. Hatta Mustafa’nın oÄŸlu Hasan, kurabiyeler yüzünden düşmesi sonucu sakat kaldığı için onlara 20 yıldan fazla ceza vermiÅŸ ve onları raftan indirmemiÅŸti. DiÄŸeri Simge Emlak karşısında Niyazi Oran, üçüncüsü Büyükdeniz’de, Ethem Mete; yoÄŸurtları güzeldi. Baharda mis gibi koyun yoÄŸurdu da yaparlardı.
Lokanta
İki de Lokanta vardı. Muhittin usta, tam kubbeli bakkalın karşısında, bugünkü Gönülcan’ların dükkanında dört türlü yemek yapardı. Çok nefis ve temizdi yemekleri. Muhittin usta, kibar bir insandı. DiÄŸeri de yine aynı sırada bugünkü tüpçü dükkanında Mustafa Usta çalışırdı. ÅžiÅŸman, göbekli, aynı zamanda çıkıkçılık da yapardı.
Manav
Bir tane manav yoktu. Bakkal dükkanı önünde satılırdı. Birkaç çeÅŸit meyve ve sebze hepsi bundan ibaretti. Foça halkı genelde meyve ve sebzeyi Menemen PerÅŸembe Pazarı’ndan alıyordu.
Eczane
Her ÅŸeyden önce eczane yoktu. Doktor Yavuz Güven’in bir tane ecza dolabı vardı. Bugünkü Özkoç’ların evinin yanındaydı. Daha sonraları Dr. Mehmet Aydemir’in ecza dolabı da oldu.
Bakkal
Bakkal dükkanı çoktu. Küçükdeniz’de yan yana Adnan Alpsoy, Hakkı Alpsoy, daha ileride Ahmet İrez, Suat Adalı, Bergamalı Mehmet, Büyükdeniz’de Aksekili Mustafa, İlhami SöylemezoÄŸlu, Hasan Aksoy, Kemal, Mahmut Irmak ve Yüksel CoÅŸkun, son olarak SoÄŸukkuyu giriÅŸinde Hayati Sevi.
Pazaryeri
VatandaÅŸlar ayakkabı, giyim eÅŸyası, kumaÅŸ, tahta, kireç, çimento, sebze ve meyvelerini her türlü ihtiyaçlarını Menemen’den karşılardı. Foça’da Halil Özel (Emin Özel babası) tek tuhafiyeciydi. Selçuk Dirim belediye baÅŸkanı iken, ilk Foça pazarının açılmasına ön ayak oldu. İş Bankası’nın karşısındaki tüm blok ve arkasındaki belediye pasajının bulunduÄŸu alan mezarlıktı. Bu alan Pazaryeri olarak düzenlendi. Cumartesi günleri pazar kurulmaya baÅŸlandı. Ancak pazara Kızılkayalar, bir ayakkabıcı, köylülerden birkaç sebze ve meyve satıcısı gelirdi. BaÅŸka pazarcı raÄŸbet etmiyordu. Selçuk bey, Foça’da Cumartesi günü pazarın kurulduÄŸunu duyurmak için Menemen - AliaÄŸa - Bergama ve yakın ilçelerine bir görevliyi propaganda turlarına çıkarırdı. Bir müddet sonra çalışmalar sonuç verdi. Foçalılar yavaÅŸ yavaÅŸ haftalık sebze ve meyvelerini kendi pazarlarından karşılar oldu.
Ulaşım ve Şoförler
İzmir’e günde üç otobüs giderdi. Åžoförler; Halil, Karagöz İbrahim, Pepe İsmail YirmibeÅŸoÄŸlu, Ahmet Peker, Sezai Eli, Cahit, Giritli, Refik Elko idi. Karagöz İbrahim tipik bir ÅŸofördü. İleri görüşlüydü. İlk özel otobüs yazıhanesini ÅŸimdiki Keyif Kafe yerinde kurmuÅŸtu: “BoÄŸa” isimli otobüsü buradan kalkardı. Küçükdeniz sahil yolu Komando Okulu’nda biterdi. Büyükdeniz sahil yolu ise ÅŸimdiki Carfoursa önünde son bulurdu. Bu yollarda Arnavut taşı döşeliydi. Bunun dışındaki tüm yollar toprak stabilize yoldu. Yenifoça’ya denizden veya at eÅŸek sırtında gidilirdi.
Elektrik
Sürekli elektrik yoktu. Åžimdiki belediyenin bulunduÄŸu alanda Rauf Çelebi’ye ait bir diesel jeneratör vardı. Buradan kent aydınlatılırdı. Makinadan iyi anlayan Sadi EmiroÄŸlu iÅŸletirdi. AkÅŸam saat 20.00’dan 24.00’a kadar elektrik bulunurdu. Daha sonraları bir jeneratör kuran Foçalı Nevin Sanlı, resmi dairelere ve evlerin bazılarına elektrik verirdi..
Sinama ve EÄŸlence
Bir sinema, ÅŸimdiki Akbank’ın olduÄŸu yerde, Esat Kaan otelinin altındaydı. DiÄŸer sinema da Kaynak otelinin karşısında, Jandarmanın bulunduÄŸu yerde idi. Açık hava sinemasıydı. Bir baÅŸka açık hava sineması da ÅŸimdiki Dörtler Ekmek Fırını’nın arkasındaydı. Benzer bir eÄŸlence yeri de Kerim Güven‘e ait (Ali Kaya’nın kayınpederi) tütün deposu idi. Burada seyyar tiyatro ve müzik grupları sanat icra ederlerdi.
Belediye
Belediye Binası Sırrı Kalyoncu’nun kahvesi önünde tek katlı, üç küçük odadan oluÅŸmuÅŸ dar bir yerdi. Mustafa Konuk Belediye BaÅŸkanı, Bayram OÄŸuz muhasebeci, Süleyman Ege personel sorumlusu idi. Belediyenin iki tanınmış personeli vardı. Hasan Efendi çok amaçlı çalışırdı. Atlı arabası ile kasaplara et getirir ve tellallık yapardı. Okur yazarlığı yoktu. Tayfur Merul odacıydı. Hasan Efendi’nin annesi Sıdıka teyze, ev süpürgesi ile sokakları süpürürdü.
Kahvehane
BaÅŸlıca üç kahvehane vardı. Küçükdeniz’de Foça Restaurant’ın olduÄŸu bina, diÄŸeri ise Celep Restaurant’ın iÅŸletildiÄŸi binadaydı. Üçüncüsü ise, Nahiye Müdürü Ahmet Özyemişçiler’indi. Åžimdiki Sırrı Kalyoncu’nun kahvesinin güneyinde denize doÄŸru uzanmış bir binadaydı.
FotoÄŸrafçı vardı. Ama fotoÄŸrafhane yoktu. Sabri ve Adil YirmibeÅŸoÄŸlu’larının babası körüklü ve sehpalı makinesi ile vesikalık fotoÄŸraf çekerdi. İlhami SöylemezoÄŸlu, Hasan Aksoy’un dükkanlarının karşısında dışarıda asılı siyah perdenin önünde resim çekerdi.
Avukat yoktu Foça’da. Daha sonraları Ferit OÄŸuzbayır’ın oÄŸlu, DoÄŸu OÄŸuzbayır bir büro açtı. Yasa gereÄŸi beÅŸten fazla avukatı olmayan yerlerde dilekçe yazan muhakkipler dava vekili olarak mahkemede davaya girerlerdi. Üç kiÅŸiydiler Ahmet Uygun, Osman Mert ve Halit Erol.
İki taksi ÅŸoförü vardı. ReÅŸat Elko ve Hüseyin Kefi, (Dr.Recep Kefi’nin babası). Arabasına iyi bakardı,
YaÄŸhane:
Reha Midilli’nin dükkanlarının olduÄŸu yer, yaÄŸhaneydi. Kasım - Ocak aylarında eski usul ile gece gündüz çalışılırdı. Zeytin dolu çuvallar binanın üç tarafına yığılırdı. Güçlü - kuvvetli insanlar çuvalları sırtlarında taşırdı.
Bir baÅŸka yaÄŸhane Rauf Çelebi’ye aitti. İsmetpaÅŸa mahallesinde ÅŸimdiki TedaÅŸ tahsilat ÅŸubesinin bulunduÄŸu bloktaydı. Reha Midilli’nin yazıhanesinin yanında, Demirci Åževki Kefi usta, at arabaları tamir ederdi.
İlçe Jandarma Komutanlığı eski binasının altı cezaevi idi. 10 - 15 arasında mahkum vardı. Bugünkü (Anfitiyatro Cafe) onların volta attıkları ve voleybol oynadıkları avlusu idi.
Polis yoktu, güvenliği jandarma sağlardı. Polis teşkilatı Tatil Köyü ile birlikte kuruldu
Tanınmış balıkçılar
Küçükdenizde: Mustafa DaÄŸlı, Hüseyin DaÄŸlı, Kaya DaÄŸlı, Alim DaÄŸlı kardeÅŸler - Hüseyin (delirdi) Nevzat - Muharrem - İhsan - Hüseyin - Åžerif Beytorun kardeÅŸler, Zeki, Halil Behçet’in babası, Naile’nin (Hüseyin Dilsiz) Ali Girgin, Hüseyin Gönülden (Åžeker reis ve ErdoÄŸan’ın babası), Aruzun Kemal, Remzi, Dada İsmail, Todi Ahmet, İbrahim, Muharrem Kuaç, Arus Haydar, Muzaffer Poaç, Topal Fahri’nin kardeÅŸi Liliko Ali, Mehmet Ali Çiloz, Onpara Mehmet, Koz Mustafa (Kozlu Dayı), Badanacı Remzi, Kara Yılmaz, Halil Baltacı, Hasan Günay, Dayko İbrahim ve karısı.
Büyükdeniz’de: Vesayi, Demir Ali, Hasan Tesen, Recep Sarı, İbrahim Sarı, Hasan Sarı, Kabak Niyazi, Bahri, Rodoslu Ahmet, Naci Safer, Celil Safer, YaÅŸar Nurkal, Rodoslu Hüseyin Sevimli, Ali’nin kardeÅŸi Åževki (adliyede çalışan)
İki deniz arasında tatlı rekabet vardı. Çocuklar kendi aralarında, Foça’nın her yerinde köşe kapmaca, abarca, körebe, kaydırak, saklambaç, çelik - çomak ve top oynardı. Hatta top yoktu. Terzi Tayyar Nuray’a bezden top diktirirlerdi. Çocuklarda hal böyle iken, büyükler arasında illa Küçükdeniz Büyükdeniz diye sürdürülen tatlı ve gizli bir rekabet vardı. Büyükdeniz yerlilerden oluÅŸuyordu. Buna mukabil Küçükdeniz, Limlili, Selanikli, Arnavut, BoÅŸnak, Kosova muhacirlerinden tevekkül ediyordu. SoÄŸukkuyu’da oturanlar ise genelde, at arabacılık, besicilik, badanacılık, gibi iÅŸler yaparlardı. Ancak çalışkandılar. İlçe yönetiminde bulunanların çoÄŸunluÄŸu Büyükdeniz’de oturduÄŸundan kendilerini daha imtiyazlı görürlerdi. Havalıydılar. Büyüdeniz halkı Küçükdeniz’deki kahvelere pek gitmezdi. Küçükdeniz semtinde oturanlar da diÄŸer tarafın kahvelerine mecburi olmadıkça girip çıkmazdı. Memurlar kulübü hep Büyükdeniz’deydi. Bir gün Küçükdeniz’deki kahveye giden memurları yadırgadılar; öyle ki “kahvede kumar oynanıyor“ diye ÅŸikayet bile ettiler.








Sebahattin Karaca
Kaynak
Şükrü Kaya Sever ‘in (YaÅŸam Kavgam) adlı çalışmasından alıntı.
Süleyman Ege (Belediye Eski Başkanı)
Raife Nalan Karaca
Sebahattin Karaca
sebahattinkaraca35@hotmail.com
"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...