
Sebahattin Karaca
TÜRKİYE’DE TURİZM NEREYE GİDİYOR?
Ülke turizminin içinde bulunduğu durum, herkes tarafından büyük ölçüde biliniyor. Yarınlarda nereye gideceğini tam olarak söylemek mümkün olmasa da, neler olabileceğini öngörebilmek için çaba göstermek lazım. Bu da ülkemizde yarım asırdan fazladır süregelen turizm sektörünün geçmişini biraz hatırlamak ve hatırlatmaktan geçer. Geçmişten bu güne turizm adına nerelerde ne tür hataların yapıldığını, bedellerinin nasıl ödendiğini irdelemek, turizmin geleceğini görmek adına faydalı olur. Burada, Türk turizminin tarihini yazmak gibi bir niyetim yok. Bu çok uzun bir hikayedir. Ancak bazı şeyler vardır ki, yazılmadan da edilmez.
İlk Pilot Bölgeler ve İptalleri
Alman Profesör Fritz Baade’nin 50’li yılların sonunda, dönemin Adnan Menderes hükümetine sunduÄŸu “Türk turizminin geliÅŸme imkânları” baÅŸlıklı raporundan hemen sonra, 60’lı yılların başında kurulan Turizm Bakanlığı’nın ilk icraatlarından birisi Kuzey Ege’yi “Turizm Pilot Bölgesi” ilan etmek oldu.
İstanbul’dan İzmir’e; buradan Pamukkale’ye kadar uzanan coÄŸrafyada 13 il ve ilçe Turizm Pilot Bölgesi ilan edildi. Yani Marmara'dan, İzmir'in güneyinde, KuÅŸadası’na kadar. En çok nokta da Akçay, Ören, Ayvalık, Foça, ÇeÅŸme ile kuzey Ege'deydi. BilindiÄŸi üzere, bir bölge Turizm Pilot Bölgesi ilan edilirse, devlet alt yapı yatırımlarını öncelikli olarak o bölgeye yapar. Bunu da Turizmi TeÅŸvik Kanunlarına dayandırır. Buna raÄŸmen maalesef söz konusu teÅŸvik ve yatırımlar, hiçbir zaman olması gereken düzeyde gerçekleÅŸememiÅŸtir.
Her ne kadar o yıllarda Türkiye bütçesinde pilot bölge ilan edilen yerlere aynı anda altyapı yatırımları yapacak finansal kaynak yoksa da, biz ilan edelim, istim arkadan gelsin mantığı ile yapılan bir iÅŸ olarak kalmıştır. Bu mantıkla yapılan iÅŸ, doÄŸru deÄŸildi. Nitekim durumu gören bakanlık 1970’li yılların ortalarında, yani henüz aradan 10 yıl geçmeden ve pilot bölgeler geliÅŸimini henüz daha tamamlayamadan, Kuzey Ege’yi pilot bölge listesinden çıkardı.
Sonuç çok kötü oldu. Çünkü söz konusu bölgelerin pek çoğuna, başta Turizm Bankası (Turban), Emekli Sandığı, gibi kamu kuruluşları yatırım yapmıştı. Bunun yanı sıra özel teşebbüs de yüzlerce tesis yapımı ile turizm faaliyeti içine girmişti. Gerek kamu gerekse özel teşebbüsün yatırımlarının önemli bir bölümü atıl duruma dönüştü.
İkinci Pilot Bölge uygulamaları
Aynı yıllarda, Antalya, MuÄŸla bölgeleri Turizm Pilot Bölgesi ilan edildi. Bunu anlamak mümkün. DoÄŸru da yapılmıştır. O bölge deniz, kum, güneÅŸ ve mevsim uzunluÄŸu bakımından Kuzey Ege’den fersah fersah üstündür. Ayrıca tarihi zenginlikleri ve doÄŸal güzellikleri ile de ülkemizin güzel köşelerindendir. Fakat burada insan ister istemez Kuzey Ege ile ilgili olarak, kendisine ÅŸu soruyu soruyor. 1960'ların ortasında pilot bölge ilan edilen Kuzey Ege’deki tüm turistik bölgeler 10 yıl sonra pilot bölge olmaktan niçin çıkarıldı? Madem çıkarılacaktı o halde neden on yıl kadar önce turizm pilot bölgesi ilan edildi? Yarım kalan yatırımlar ve milli servetin heder ediliÅŸinde planlama hatası söz konusu deÄŸil miydi.?
Bu soruların cevabını hala bulabilmiş değiliz.
Sonuç:
Kuzey Ege’de baÅŸlatılan turizm hareketi tamamlanamamıştır. Bölgede turizm ölü doÄŸmuÅŸtur. Dolayısıyla, baÅŸta kamu kurumları ve yatırımcılar olmak üzere Türkiye turizmi hem geri düşmüş hem de maddi ve manevi ağır bedeller ödemiÅŸtir.
Dünya Turizmde Yeni Trendler ve Biz
Dünyada pek çok ülke, uzun zamandan beri turizmde yeni trendler arayışına girmiş ve deniz, kum, güneş turizminin yanı sıra onlarca turizm türünü geliştirmeye çalışmaktadır. Bu çabayı daha da ileri götüren ülkelerin başında Amerika gelmektedir. Amerika'da uzay turizmi için pek çok firma yıllar önce kolları sıvamış uzaya seyahat edeceklerin kayıtlarını almaya ve uzaya tur yapmayı planlamaya başlamıştır. Kişi başı yüzbinlerce dolar karşılığı kayıtlarını yaptıran turistler vardır. Her bir fırlatma için roket yapma yerine birkaç defa kullanılmak üzere roket üretimi için yarışa giren firmalar vardır. Aralarında şimdiden kıyasıya bir rekabet oluşmuştur. Dünya turizmde, yeni trendlere koşar adım giderken, üç tarafı denizle çevrili ve dört mevsimin bir arada yaşandığı ülkemiz, turizmde bir türlü yeteri kadar çeşitliliğe gidememiştir.
1970’lerde Kuzey Ege’de yapılan hataların benzeri bu defa 1980’li yıllarda Antalya ve MuÄŸla bölgesinde yapılmıştır. Kontrolsüz ve denetimsiz binlerce tesis kurulması için baÅŸta arazi temini olmak üzere her türlü teÅŸvik verilirken, bu tesislerde çalışacak kalifiye elemanların yetiÅŸmesi için gerekli olan çaba sarf edilmemiÅŸ; yeteri kadar otelcilik okulu açılmamıştır. Dolayısıyla denetimden uzak açılan binlerce tesisin iÅŸletilmesi sırasında ilk olarak personel problemi baÅŸ göstermiÅŸtir. Bu baÄŸlamda taÅŸeron ÅŸirketler iÅŸi, eÄŸitimsiz kadroları, güvenceden yoksun olarak, otellere tedarik (temin) etmeye kadar tırmandırmışlardır.
Özellikle her ÅŸey dahil konsepti ile hizmet veren çok yıldızlı otellerin, sınırsız sayıda ve denetimden yoksun olarak mantar gibi açıldığı, ancak kalitede kalıcılığın saÄŸlanabilmesi için yasal düzenlemelerin yapılmadığı görülmüştür. İşletmeler kalitede rekabet etmek yerine, ucuzlukta rekabet etmek yolunu tercih etmiÅŸ. Burada bile, uzun vadede her ÅŸeyin kötüye gideceÄŸi, çok önceden görülmesine raÄŸmen, bakanlıkça gerekli düzenlemeler yapılamamıştır. Bu ve benzer sorunlar neticesinde pek çok turizm iÅŸletmesi, özellikle ekonomik açıdan zor duruma düştüğünden, satılık otel sayısı bir yılda %50’den fazla artarak 1300 adedi geçmiÅŸtir.
Bu olumsuzlukların dışında -her zaman söylüyorum ve yazıyorum- bir ülke turizmde ”ben de varım” demeden önce, kendi içinde güzelliÄŸi - güvenliÄŸi ve tüm dünya ülkeleriyle de barışı saÄŸlamalıdır. Ancak bunun sonrasında turizm sektörüne 50 - 100 yıllık master planlarla girilmelidir. Bu alanda çalışmaları sebep ne olursa olsun kesintisiz devam ettirmeli, geliÅŸtirmesi saÄŸlanmalıdır.
Orta DoÄŸu’da yer alan ülkemizin komÅŸularında halen devam eden savaÅŸlar ve diÄŸer olumsuzluklar turizmi bitme noktasına getirmiÅŸtir.
Bu bağlamda ülke içerden ve dışarıdan her 3 - 4 senede bir darbe alarak gelişimini bir türlü sağlayamaması; ekonomisinin bozulmasından, işsizliğin artmasına kadar bir dizi başka sorunları doğurmaktadır.
Bugün ülkemizdeki tüm turizm yatırımcıları son iki yıldır ardı ardına yaşanan krizlerden, son derece muzdarip olmuş kafası karışmış, önünü göremediğinden, ne yapacağını da bilemez duruma düşmüştür.
Çözüm ;
Risklerden ve olumsuzluklardan arındırılmış 40 - 50 yıllık turizm politikaları üretmek için başta Turizm Bakanlığı olmak üzere hükümetin ve diğer yetkili kurumların acilen bir eylem planı yapmaları gerekmektedir. Aksi taktirde Türk turizminde, kapının eşiğine kadar gelen bilinmezliklerle, ülke turizminin ancak daha da kötüye, olumsuza gideceğini söyleyebiliriz.
Türk turizmini geliştirmek, koruyup kollamak ve uluslararası rekabette güçlü kılmak için şart olan, güncel turizm politikaları yaratıp sisteme sokmak olmalıdır. Bu yarınki değil, bugünkü iştir.!
Sebahattin Karaca
sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com

Ülke turizminin içinde bulunduğu durum, herkes tarafından büyük ölçüde biliniyor. Yarınlarda nereye gideceğini tam olarak söylemek mümkün olmasa da, neler olabileceğini öngörebilmek için çaba göstermek lazım. Bu da ülkemizde yarım asırdan fazladır süregelen turizm sektörünün geçmişini biraz hatırlamak ve hatırlatmaktan geçer. Geçmişten bu güne turizm adına nerelerde ne tür hataların yapıldığını, bedellerinin nasıl ödendiğini irdelemek, turizmin geleceğini görmek adına faydalı olur. Burada, Türk turizminin tarihini yazmak gibi bir niyetim yok. Bu çok uzun bir hikayedir. Ancak bazı şeyler vardır ki, yazılmadan da edilmez.
İlk Pilot Bölgeler ve İptalleri
Alman Profesör Fritz Baade’nin 50’li yılların sonunda, dönemin Adnan Menderes hükümetine sunduÄŸu “Türk turizminin geliÅŸme imkânları” baÅŸlıklı raporundan hemen sonra, 60’lı yılların başında kurulan Turizm Bakanlığı’nın ilk icraatlarından birisi Kuzey Ege’yi “Turizm Pilot Bölgesi” ilan etmek oldu.
İstanbul’dan İzmir’e; buradan Pamukkale’ye kadar uzanan coÄŸrafyada 13 il ve ilçe Turizm Pilot Bölgesi ilan edildi. Yani Marmara'dan, İzmir'in güneyinde, KuÅŸadası’na kadar. En çok nokta da Akçay, Ören, Ayvalık, Foça, ÇeÅŸme ile kuzey Ege'deydi. BilindiÄŸi üzere, bir bölge Turizm Pilot Bölgesi ilan edilirse, devlet alt yapı yatırımlarını öncelikli olarak o bölgeye yapar. Bunu da Turizmi TeÅŸvik Kanunlarına dayandırır. Buna raÄŸmen maalesef söz konusu teÅŸvik ve yatırımlar, hiçbir zaman olması gereken düzeyde gerçekleÅŸememiÅŸtir.
Her ne kadar o yıllarda Türkiye bütçesinde pilot bölge ilan edilen yerlere aynı anda altyapı yatırımları yapacak finansal kaynak yoksa da, biz ilan edelim, istim arkadan gelsin mantığı ile yapılan bir iÅŸ olarak kalmıştır. Bu mantıkla yapılan iÅŸ, doÄŸru deÄŸildi. Nitekim durumu gören bakanlık 1970’li yılların ortalarında, yani henüz aradan 10 yıl geçmeden ve pilot bölgeler geliÅŸimini henüz daha tamamlayamadan, Kuzey Ege’yi pilot bölge listesinden çıkardı.
Sonuç çok kötü oldu. Çünkü söz konusu bölgelerin pek çoğuna, başta Turizm Bankası (Turban), Emekli Sandığı, gibi kamu kuruluşları yatırım yapmıştı. Bunun yanı sıra özel teşebbüs de yüzlerce tesis yapımı ile turizm faaliyeti içine girmişti. Gerek kamu gerekse özel teşebbüsün yatırımlarının önemli bir bölümü atıl duruma dönüştü.
İkinci Pilot Bölge uygulamaları
Aynı yıllarda, Antalya, MuÄŸla bölgeleri Turizm Pilot Bölgesi ilan edildi. Bunu anlamak mümkün. DoÄŸru da yapılmıştır. O bölge deniz, kum, güneÅŸ ve mevsim uzunluÄŸu bakımından Kuzey Ege’den fersah fersah üstündür. Ayrıca tarihi zenginlikleri ve doÄŸal güzellikleri ile de ülkemizin güzel köşelerindendir. Fakat burada insan ister istemez Kuzey Ege ile ilgili olarak, kendisine ÅŸu soruyu soruyor. 1960'ların ortasında pilot bölge ilan edilen Kuzey Ege’deki tüm turistik bölgeler 10 yıl sonra pilot bölge olmaktan niçin çıkarıldı? Madem çıkarılacaktı o halde neden on yıl kadar önce turizm pilot bölgesi ilan edildi? Yarım kalan yatırımlar ve milli servetin heder ediliÅŸinde planlama hatası söz konusu deÄŸil miydi.?
Bu soruların cevabını hala bulabilmiş değiliz.
Sonuç:
Kuzey Ege’de baÅŸlatılan turizm hareketi tamamlanamamıştır. Bölgede turizm ölü doÄŸmuÅŸtur. Dolayısıyla, baÅŸta kamu kurumları ve yatırımcılar olmak üzere Türkiye turizmi hem geri düşmüş hem de maddi ve manevi ağır bedeller ödemiÅŸtir.
Dünya Turizmde Yeni Trendler ve Biz
Dünyada pek çok ülke, uzun zamandan beri turizmde yeni trendler arayışına girmiş ve deniz, kum, güneş turizminin yanı sıra onlarca turizm türünü geliştirmeye çalışmaktadır. Bu çabayı daha da ileri götüren ülkelerin başında Amerika gelmektedir. Amerika'da uzay turizmi için pek çok firma yıllar önce kolları sıvamış uzaya seyahat edeceklerin kayıtlarını almaya ve uzaya tur yapmayı planlamaya başlamıştır. Kişi başı yüzbinlerce dolar karşılığı kayıtlarını yaptıran turistler vardır. Her bir fırlatma için roket yapma yerine birkaç defa kullanılmak üzere roket üretimi için yarışa giren firmalar vardır. Aralarında şimdiden kıyasıya bir rekabet oluşmuştur. Dünya turizmde, yeni trendlere koşar adım giderken, üç tarafı denizle çevrili ve dört mevsimin bir arada yaşandığı ülkemiz, turizmde bir türlü yeteri kadar çeşitliliğe gidememiştir.
1970’lerde Kuzey Ege’de yapılan hataların benzeri bu defa 1980’li yıllarda Antalya ve MuÄŸla bölgesinde yapılmıştır. Kontrolsüz ve denetimsiz binlerce tesis kurulması için baÅŸta arazi temini olmak üzere her türlü teÅŸvik verilirken, bu tesislerde çalışacak kalifiye elemanların yetiÅŸmesi için gerekli olan çaba sarf edilmemiÅŸ; yeteri kadar otelcilik okulu açılmamıştır. Dolayısıyla denetimden uzak açılan binlerce tesisin iÅŸletilmesi sırasında ilk olarak personel problemi baÅŸ göstermiÅŸtir. Bu baÄŸlamda taÅŸeron ÅŸirketler iÅŸi, eÄŸitimsiz kadroları, güvenceden yoksun olarak, otellere tedarik (temin) etmeye kadar tırmandırmışlardır.
Özellikle her ÅŸey dahil konsepti ile hizmet veren çok yıldızlı otellerin, sınırsız sayıda ve denetimden yoksun olarak mantar gibi açıldığı, ancak kalitede kalıcılığın saÄŸlanabilmesi için yasal düzenlemelerin yapılmadığı görülmüştür. İşletmeler kalitede rekabet etmek yerine, ucuzlukta rekabet etmek yolunu tercih etmiÅŸ. Burada bile, uzun vadede her ÅŸeyin kötüye gideceÄŸi, çok önceden görülmesine raÄŸmen, bakanlıkça gerekli düzenlemeler yapılamamıştır. Bu ve benzer sorunlar neticesinde pek çok turizm iÅŸletmesi, özellikle ekonomik açıdan zor duruma düştüğünden, satılık otel sayısı bir yılda %50’den fazla artarak 1300 adedi geçmiÅŸtir.
Bu olumsuzlukların dışında -her zaman söylüyorum ve yazıyorum- bir ülke turizmde ”ben de varım” demeden önce, kendi içinde güzelliÄŸi - güvenliÄŸi ve tüm dünya ülkeleriyle de barışı saÄŸlamalıdır. Ancak bunun sonrasında turizm sektörüne 50 - 100 yıllık master planlarla girilmelidir. Bu alanda çalışmaları sebep ne olursa olsun kesintisiz devam ettirmeli, geliÅŸtirmesi saÄŸlanmalıdır.
Orta DoÄŸu’da yer alan ülkemizin komÅŸularında halen devam eden savaÅŸlar ve diÄŸer olumsuzluklar turizmi bitme noktasına getirmiÅŸtir.
Bu bağlamda ülke içerden ve dışarıdan her 3 - 4 senede bir darbe alarak gelişimini bir türlü sağlayamaması; ekonomisinin bozulmasından, işsizliğin artmasına kadar bir dizi başka sorunları doğurmaktadır.
Bugün ülkemizdeki tüm turizm yatırımcıları son iki yıldır ardı ardına yaşanan krizlerden, son derece muzdarip olmuş kafası karışmış, önünü göremediğinden, ne yapacağını da bilemez duruma düşmüştür.
Çözüm ;
Risklerden ve olumsuzluklardan arındırılmış 40 - 50 yıllık turizm politikaları üretmek için başta Turizm Bakanlığı olmak üzere hükümetin ve diğer yetkili kurumların acilen bir eylem planı yapmaları gerekmektedir. Aksi taktirde Türk turizminde, kapının eşiğine kadar gelen bilinmezliklerle, ülke turizminin ancak daha da kötüye, olumsuza gideceğini söyleyebiliriz.
Türk turizmini geliştirmek, koruyup kollamak ve uluslararası rekabette güçlü kılmak için şart olan, güncel turizm politikaları yaratıp sisteme sokmak olmalıdır. Bu yarınki değil, bugünkü iştir.!
Sebahattin Karaca
sebahattinkaraca35@hotmail.com
"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...