OHRİ OHRİ (OHRİD OHRİD) MAKEDONYA / Sebahattin Karaca
Sebahattin Karaca

Sebahattin Karaca

OHRİ OHRİ (OHRİD OHRİD) MAKEDONYA



Üsküp’ten yola çıktık

Makedonya’nın baÅŸ ÅŸehri Üsküp’ten kiralık araçla yola çıktık; ben, eÅŸim, yol arkadaşımız Nesrin Hanım ve oÄŸlu Deniz Bey ile birlikte. Deniz Bey, entelektüel, güngörmüş biri. Brüksel’de bir firmada mühendis olması sebebi ile daha 34 yaşında olmasına raÄŸmen, dünyayı dolaÅŸmış, birkaç dil biliyor. Yol boyu bize Ohri ile ilgili bilgi verdi.

Ohrid’e yolculuÄŸumuz çok keyifli baÅŸladı. Yolda gördüğümüz her ÅŸeyi deÄŸerlendirdik. Kurdu kuÅŸu, dağı taşı, doÄŸanın dokusu, bitkilerin kokusu hoÅŸumuza gidiyordu. Yol uzadıkça biz ilerledikçe, iyi ki gelmiÅŸiz buralara diyoruz. Her yere çiftlikler, köyler, tesisler kurarak, aldığımız keyfe espriler katıyoruz. İki buçuk saat yolculuktan sonra Ohrid’e varıyoruz.


Ohrid Çarşı

Ohri’ye daha fazla zaman gerek

Yola geç çıktığımızdan ve bu mevsimde de hava erken karardığından tez elden gezelim, dolaÅŸalım dedik. Arabayı bir kenara atarcasına, ilk gördüğümüz otoparka bırakıp, düştük yollara. Ohri gölü, büyük ve büyüleyici bir göl. Gölün kıyısında kurulmuÅŸ, tarihi antik çaÄŸlara kadar giden Ohri ÅŸehri, en az gölü kadar etkileyici. Ağırlıklı olarak iki katlı binalardan oluÅŸan Ohri, sokakları, caddeleri, meydanları, çarşı ve pazarı ile tam bir turistik ÅŸehir, hem de iyi korunmuÅŸ cinsinden. Hızlandırılmış bir tura baÅŸlamamıza raÄŸmen daha yarıya gelmeden, bu güzel ÅŸehir için ayırdığımız zamanın çok az olduÄŸu kanaati uyandı içimizde. “KeÅŸke daha fazla zaman ayırsaydık“ diyerek piÅŸmanlığımızı dile getirdik hepimiz. Anlatamam; olmaz bu kadar güzellik bir arada. Åžehre girer girmez, göl ve gölün kuzeyinde bulunan kale ve gölün kenarında kurulmuÅŸ üç katı aÅŸmayan yapılaÅŸma ile doÄŸası kurunmuÅŸ izlenimine vardık. Ohri, korunan rustik dokusundan dolayı, öylesine burcu burcu tarih kokmakta, insanın her ÅŸeye iki defa bakası geliyor. Dolaşırken, çarşının sokakları bildik Arnavut kaldırımı ile döşenmemiÅŸ; bölgeden çıkan kırmızı alacalı plaka plaka taÅŸ ile kaplı olması bambaÅŸka bir hava katmış, çok ta güzel olmuÅŸ. Dükkanlar, bizim Kemeraltı Çarşısı’nda olduÄŸu gibi, yan yana. Kuyumcular, dönerciler, lokantalar, giyim-kuÅŸam hatta gelinlik satan dükkanlar bile, tıpatıp bizimkilerle aynı.. Lokantalardan mis gibi gelen Türk yemek ve böreklerinin kokusu. Harika bir meydan, meydanda 400 yıllık bir cami, hemen karşısında bir o kadar eski ve kullanılan bir kilise. Osmanlı mimarisi ile göz kamaÅŸtıran adı Meydan Restaurant olan tarihi bir mekan, sahipleri de Türk soydaÅŸlarımız..



Åžehir meydanında “Meydan Restaurant”

Meydan Restaurant’a yemek yemek üzere girdik. İçeride Türk Sanat MüziÄŸi çalıyordu. “HoÅŸgeldiniz” diye karşıladılar. Oturduk, mönülere baktık. Ağırlıklı olarak Türk yemekleri vardı. Hepsinden biraz tadalım, görelim diye, dördümüz de farklı yemekler seçtik. Hazırlanışından, sunuluÅŸundan ve lezzetinden çok memnun kaldık. Sahipleri ve yanlarında bulunan birkaç soydaşımızla, kısa ama güzel bir sohbet yaptık.

SaÄŸ olsunlar, bana Ohri’nin 400 yılını anlatan, muhteÅŸem bir kitap hediye ettiler. Kitabı H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu yazmış. Kitabın adı; “Ohri Halveti Hayâti Âsithânesi”. Åžu anda olduÄŸu gibi, hayat bazen güzel sürprizlerle doludur. Ben, Ohri ile ilgili, nereden, nasıl bilgi toplarım derken ,tam da yerine gelmiÅŸim. Aralarında Pir Mehmed Hayâti Halveti AsithaneTekkesi Åžeyhzade PostneÅŸi; Erol Åžeh ve oÄŸlu Mustafa’nın da bulunduÄŸu, bu güzel insanlarla iliÅŸkim, mail ve yazışma üzerinden de elbette devam edecek.

Kitaptan edindiÄŸim bilgilere göre; Ohri ÅŸehri, 1. Murat zamanında, 1385 yılında Çandarlı Hayrettin PaÅŸa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kaynaklar net olmasa da, Arnavutluk’un fethi için düzenlenen harekâtta üs olarak kullanıldığından, 2. Murat Han’ın üç gün, Fatih Sultan Mehmed’in ise iki gün kaldığından bahsediliyor. Åžehir, 1912 -1913 tarihlerindeki Balkan Harbi sonrasında, Osmanlının elinden çıkmıştır. 23-25 Ekim’de, Osmanlının Batı Cephesi’nde bulunan Vardar Ordusu Sırplara yenilince, Ohri Sırp toprağı olmuÅŸtur. Daha sonra Yugoslavya toprağı olan Ohri, 1991’de bağımsızlığını ilan eden Makedonya‘nın sınırlarında kalmıştır.


Ohri Meydanı

Ohri’de gezerken, sevgili dostum CoÅŸkun Dilme’den, sosyal medya üzerinden aldığım bir mesajı, yazmadan edemeyeceÄŸim, aynen aktarıyorum:

“Sebahattin Bey, Türk tarihi için önemli olan yerleri geziyorsunuz. Yıllar önce Karaman / TaÅŸkale’yi ziyaret ettiÄŸimde, belediye giriÅŸinde ÅŸu yazıyı okudum, “Atatürk’ün ata dedesi, Miladi 1446’da padiÅŸah fermanı ile TaÅŸkale’den Ohri’nin Cupa köyüne, Evlad-ı Fatihan olarak buradan göç etti.” TaÅŸkaleliler kökleri ile özdeÅŸleÅŸmekten gurur duyuyor olmalılar. Åžimdi ziyaret ettiÄŸiniz Ohri civarındaki, ATATÜRKÜMÜZ’ün uzak akrabaları, köklerinin TaÅŸkale’ye kadar uzandığının farkındalar mı acaba?”

Evet sevgili dostum, bir gün tekrar gitmek istiyorum Ohri’ye; gönlüm yapıştı, kaldı. Bu sefer yarım bıraktığım ne varsa, bir sonraki gidiÅŸimde tamamlayacağım. Belki o zaman, Büyük Önderimizin köklerine ulaÅŸma fırsatını bulabilirim.


Aziz Yuanna veya Sveti Kaneo



Ohrid Meydan Restaurant




Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com



11 Haziran 2017 Pazar / 3565 okunma



"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...