Memlekette Bir Otel / Sebahattin Karaca
Sebahattin Karaca

Sebahattin Karaca

Memlekette Bir Otel



Hayalin peşine düşmek

Türkiye’de turist ve turizmin tanımı henüz daha yeni yeni yapılmaya baÅŸlanılıyorken, otelcilik okulunu bitirdikten hemen sonra Almanya’ya turizm otelcilik mesleÄŸinde staj yapmak için gitmiÅŸtik. 10 yıl boyunca Almanya’nın muhtelif turizm bölgelerinde çalıştık. Yabancı dilimizi ve mesleki bilgilerini geliÅŸtirdik. İçimizdeki memleket sevdası, aile özlemi ağırlaÅŸtıkça, Almanya’da biriktirdiÄŸimiz tasarruflarımızla, Türkiye’de herhangi bir sahil kentinde küçük bir aile oteli açmayı istiyorduk.

Niyetimiz; temiz, sakin, bozulmamış, kent kimliÄŸini koruyan bir sahil kasabasına yerleÅŸmekti. O yıllarda kendi ölçeÄŸimizde yaptığımız araÅŸtırmalar sonucunda en doÄŸru yerin Foça olduÄŸuna karar verdik. 1977’de Foça içinde, sahil bandında iki katlı bahçeli, Rumlardan kalan bir taÅŸ evi satın aldık. Satın aldığımız eski Rum evini ancak üç sene sonra restore ederek küçük bir butik hotel açmayı baÅŸarabildik

Açtık açmasına ya…

Açtık açmasına da, hizmet vermek için, işyeri açma ruhsatı almamız gerekiyordu. Turizm teşvik kanunlarına göre, otelde tüketilen elektrik ve su için indirimli tarife uygulanmasını umarken, ruhsat için müracaat ettiğimizde, turizm teşvik kanunlarının otele sağlayacağı imkanlardan yararlanma şansını yakalamak bir kenara; işletme ruhsatını alabilmek için bile bozuk sahil bandının onarılması talebi ile karşılaşınca çok şaşırmıştık. Sonuç itibari ile o günkü koşullarda (askeri yönetim zamanında) talebi yerine getirmek için birkaç kamyon kum ve birkaç yüz torba çimento ile çok sayıda işçinin bir hafta boyunca çalışması ile 2000 metrekare alanın beton tasfiyesini yaptıktan sonra işletme ruhsatımızı alıp duvara asabilmiştik.

Konaklama tarifesini o zaman da belediye encümeni dolayısıyla başkanlık veriyordu. Sıkıysa belediyeye muhalif ol. Bu durumda en düşük tarifeyi verirlerdi. Verdiğin iyi hizmet karşılığı, hak ettiğini almaya kalktığında, ertesi gün zabıta kapıda belirir ve okkalı bir ceza keserdi. Bu durum birkaç defa tekrarlanırsa; cezalar işletme ruhsatının iptaline kadar giderdi. Otel önünde 2,5 metre eninde 8 metre uzunluğunda kaldırım vardı. Sadece 2 masa 8 sandalye koymuştuk. Niyetimiz müşteri memnuniyetini sağlamak için sabahları denize nazır kahvaltı vermekti. Üç gün içerisinde 2 masa 8 sandalyeyi kaldırmamız için son uyarıyı da yaptılar. O yıl boyunca yaz sıcağında kapalı mekanda kahvaltı vermek zorunda kaldık.

Sahil kasabası olmasına raÄŸmen, gece yarıları, beklenmedik saatlerde gelen kolluk görevlileri, odalardaki müşterileri uyandırıp kimlik kontrolleri yapıyordu. Bunlar ülke insanımızın alışık olduÄŸu, yadırgamadığı davranışlardı. Ancak yurtdışında 10 yıl bulunmamızın etkisi ve kiÅŸisel gayretlerimizle Foça’ya getirdiÄŸimiz yabancı konuklara bu durumu izah ederken çok zorlanıyor, sıkılıyor ve bunu onlara yaÅŸattığımız için üzülüyorduk.



Sıkıntılar bununla sınırlı değil elbette

Gündüzleri elindeki fotoğraf makinesiyle çevrenin fotoğrafını çekmeye kalkışan yabancıların, en kısa sürede soluğu karakolda almaları, ifade verme adına tüm gün orada tutulmaları yakışık almıyordu. Turizmci ve otelci olarak her defasında bu duruma maruz kalan yabancılara dert anlatmaktan bitap düşüyorduk.

Sokaktaki çöpler çok dağınıktı, üstü açık traktörle taşınırdı. Bir yandan çöpler alınsın diye, traktörün gelmesini bekler, diğer yandan da hiç gelmesini istemezdik. Aylarca yıkanmayan traktör römorkunun saldığı koku yaz aylarında dayanılmaz olurdu.

Otelimizin hemen önüne teknelerini bağlayan balıkçılar da erkenden denize giderken bağrış çağırışları yetmiyormuş gibi teknede bulunan müzik aletlerini sonuna kadar açarak uykunun en tatlı yerinde müşterileri uyandırıyorlardı. Sahile bıraktıkları ağların uzun müddet yıkanmadığı için saldığı koku karşısında neredeyse maske ile dolaşmak gereği ve bu durumu her defasında belediyeye bildirmemize rağmen oy kaybetme korkusuyla belediyenin gerekeni yapmaması bizleri üzüyordu.

Kanalizasyon yoktu. İhtiyacı yıllarca foseptik karşıladı. Bu hizmeti de yalnız belediye vermekteydi. Foseptik çukurumuz dolduÄŸunda belediyeyi telefonla arıyor, listeye ismimizi yazdırıyor ve vidanjörün gelmesini bekliyorduk. Bazen bir, bazen iki gün sonra gelirdi. Foseptiklerimiz taÅŸar ve denize ulaşırdı. Biz zaten turizmci olarak fosteptiÄŸin denize akmasını kesinlikle istemez, sonuçtan üzülürdük. DiÄŸer taraftan çevre sakinlerinin sözlü hakaretlerine maruz kalırdık. Odada duÅŸ alan müşterilere seyrek de olsa “Lütfen bugün uzun boylu duÅŸ almayın.” diye ricada bulunurduk.

Ramazanda gece davulcu gezerdi. Otelin sokağından geçerken davulu çalsın; ama tokmağı davula var gücüyle vurmasın diye peşinen bahşiş verirdim. Foça küçük bir köy gibiydi.

Mahalle sakinlerimizin bir bölümünün eşeği, horozu, tavuğu vardı. Erken öterek turistlerin uyumasına neden olan horozları arar bulur sahiplerinden satın alırdık. Bağarası köyüne götürür yumurta karşılığında çiftçiye verirdik.

Bunları sırf müşterileri memnun etmek ve otelciliÄŸi layıkıyla sürdürebilmek adına yapardık. Otelde konaklayan misafirlerimize bir restoran, bir bar, disko, eÄŸlence yeri tavsiye ederken kılı kırk yarar; ÅŸu restorana git, derdik; ama aynı zamanda restorana telefon açarak “Bak size dört kiÅŸi gönderiyoruz. Lütfen ürünleriniz taze olsun. Kazık atmayın, güler yüzlü davranın.” diye ricada bulunurduk. Genel olarak hepsi “Tamam abi, gönder. GereÄŸini yaparız.” demelerine raÄŸmen, tavsiye ederek gönderdiÄŸimiz müşterilerin pek çoÄŸu suratı asık gelirdi.

Gece barlardan gelen müzik sesi sabahın dördüne kadar devam eder, insanlar yatağında saÄŸa sola döner, uyuyamazdı. Ertesi gün, uyuyamamış olmaktan asık suratlı insanları sakinleÅŸtirmek, onların memnuniyetini saÄŸlamak için “müşteri psikolojisi” sınırlarında dokuz takla atardık.

Hele bir de tesisat bozulursa

Hele bir de tesisat bozulursa, elektrik bozulursa… En ufak bir parça almak için ya İzmir’e ya da Menemen’e giderdik. Bir conta ya da adaptör için bile çok büyük sıkıntılar çekerdik.

YaÄŸmur yaÄŸmasın diye dua ederdik. Çünkü her yaÄŸmurda saatlerce elektrik kesilir ya da voltaj düşerdi. Bölüm bölüm olmak üzere otelin her köşesine voltajı ayarlamak için voltaj düzenleyici “Kara Kutu” koyardık.

AkÅŸam saat 6.00’dan sonra Foça’ya ulaşım tamamen biterdi. Günübirlik İzmir’e giden müşterilerin 6.00’yı kaçırınca geceyi İzmir’de geçirdiklerini çok biliriz.

Kadın personel bulmakta zorlanırdık. Åžahsen karı koca oteli yönetirken bile Foça’nın bazı ekabir insanlarının “Aaaa, oteli karısıyla iÅŸletiyor.” dediklerini hiç unutmam. Kınıyorlardı. Biz oda temizliÄŸinin bayanlar tarafından yapılmasını tercih ederdik. Nihayet karı koca oteli beraber iÅŸlettiÄŸimiz için bir iki sene içerisinde bir bayan çalışan bulabilmiÅŸtik. Åžimdiki gibi deÄŸildi. Foça’da mekanı olan ve butik iÅŸleten E. Hanım vardı. Bir de biz vardık.

Bir tane doktoru vardı Foça’nın. Bir doktoru, iki eczanesi vardı. Çiviyi, vidayı, keseri, çekici bile bakkaldan alırdık. Pek çok konuda imdadımıza bakkal Suat yetiÅŸirdi. Bakkala giderdik. Helva, pirinç, fasulye, tuz ve ÅŸekerin yanı sıra keser, çivi, vida, somun alırdık; çünkü bakkal ile nalburiye aynı dükkanın içindeydi. Bir ilkokul bir ortaokul bir de lisesi vardı Foça’nın. Her üçünün de eÄŸitimi çok kaliteliydi. Liseyi bitirenlerin pek çoÄŸu üniversite kazanabiliyorlardı.

Kısaca otelcilik yapmak yukarıdaki koşullardan dolayı hayli zordu. Ama insan mesleğini sevince tüm olumsuzluklara katlanabiliyor.

Bu güne gelindiÄŸinde… Her ÅŸey olaÄŸanüstü bir hızla deÄŸiÅŸti. Ülkemizin her tarafında yaÅŸananlardan ilçemiz de nasibini aldı. Buna raÄŸmen doÄŸasını ve diÄŸer tüm deÄŸerlerini olabildiÄŸince korudu. Bodrum, KuÅŸadası gibi çok büyümedi. Buna raÄŸmen deÄŸiÅŸen gelenekler, görenekler, alışkanlıklar, yaÅŸama biçimi ve bireyselleÅŸmeye geçiÅŸin sancıları eski günleri aratır oldu.

Varlığını sürdürecektir.

Eskiden “Araba kapısı da kilitlenir mi, ayıp oluyor!” derken, “Aman! Arabanı kilitle.” diye telkinde bulunur olduk. Otopark sıkıntısı baÅŸta olmak üzere bazı sıkıntılar yok deÄŸil. Buna raÄŸmen Foça tartışılmayacak kadar doÄŸal, samimi, sade, sakin, tarihi ve sahip olduÄŸu kent kültürü ile Ege’nin ve Türkiye’nin vazgeçilmez ilçelerinden birisidir. Bu özelliÄŸini de asla kaybetmeyecek ve varlığını sürdürecektir.




Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com



12 Ocak 2017 PerÅŸembe / 3316 okunma



"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...