
Elif Y. ÖZEL
AÅžK BANA YAZDI
AÅŸk buralardan gideli çok oldu…
Ne geceyi demleyen şarapçılar ne de siyaha âşık ay ışığı fark etti gidişini.
GidiÅŸ deÄŸildi aslında onun yaptığı, terk ediÅŸti…
Ve ben, o terk edişe tanıklık eden tek insandım.
Bu sırrı yüreğimde taşımak hep ağır gelse de bana, sözüm vardı ona.
Bu yüzden kendi kendini imha eden bu tanıklık, geri dönüşümsüz bir atık ÅŸimdilerde…
Giderken değil terk ederken tanıklık etmiştim aşka.
Ve terk ederken tanıklık etmiştim onun sırılsıklam bakışlarına.
“Gitme” demiÅŸtim usulca.
“Gitmiyorum, terk ediyorum” demiÅŸti.
Ve ardından “dinle beni” diyerek baÅŸlamıştı anlatmaya.
“Yarım kaldım buralarda. AÅŸk yarım kalırsa, her ÅŸey yarım kalır.
Her ÅŸey yarım kaldı benimle birlikte ve en acısı da kimse yarım kaldığının farkında bile deÄŸil. Åžarkılar da yarım, mektuplar da. Hatta aÄŸzımızdan çıkan cümleler bile yarım. Fazlası olur eksiÄŸi olmaz aÅŸkın. Åžayet aÅŸkı anlatacaksa bir ÅŸarkı, notası eksik olamaz” dedi.
Aniden sözünü keserek, “Ben yarım kalmak istemiyorum ki” dedim.
“Sus ve dinle beni” diyerek devam etti kaldığı yerden anlatmaya.
“Yarım kalmak yakışmaz insana. Ama yarım ya da tam olmak kaçınızın umurunda, kaçınız yarım kaldığının farkında, kaçınız tamamlanmak için uÄŸraÅŸmakta?”
“İyi dinle beni” diyerek devam etti.
“Tam olmak yakışır elbet insana. Tamamlanmak zordur ama eksilmemek daha da zor. Benim içimi boÅŸalttılar, ÅŸimdi kendi içlerini boÅŸaltarak devam ediyorlar eÄŸlendikleri bu oyuna ve buna tanıklık etmek içimi acıtıyor. Yine de son bir iyiliÄŸim olsun insanoÄŸluna. Söylediklerimi duymak sana kalmış, sesim sana ulaÅŸsa da yüreÄŸine dokunur mu bilemem. Ben anlatmış olayım yine de.
İnsanoğlu sevgiye kart çıkarttı. Hem de limitlisinden.
Önce dolduruyorlar, sonra keyifli keyifli harcıyorlar sevgiyi. İşlerine gelmeyince de, ya son kullanma tarihi geçmiÅŸ oluyor kartın ya da limiti bitmiÅŸ…
Sen sakın harcama sevgiyi.
Onlar sevgiye çoktan kırmızı kart yedi. Bırak kırmızı kart yediklerini oyundan çıkartıldıkları vakit anlasınlar.”
Gelelim diÄŸer konuya;
“EÄŸer bir gün yüreÄŸine birini koymaya karar verirsen, mutlaka gülüşü güzel olan birini seç.
Hüznü perdelese de o gülüş, yine de güzelleştirir insanı.
Peki, sence insan niye kendinden bile saklar hüznünü?
Hemen söyleyeyim sana.
O hep gelmeyeni beklemiştir aslında ve bundandır hiçbir yere gidemeyişi.
Beklediği için kalması da bundandır. Hatta gülüşünü o bekleyişlere emanet edişi de bundandır.
İşte o gülüşün gerçek sahibi nerede ise git bul onu. Elinden tut ve getir.
Emin ol sevecek seni. Gülüşü güzel adam güzel sever unutma. Çok güzel sever hem de.
Hayat acımasızdır, bunu da unutma.
Yazılı bitti, bırakın kalemleri diyecek kadar acımasız.
Bu yüzden, gireceğin bütün sınavlarda sadece sana sorulanı cevapla.
Yazacakların, kaleminin mürekkebini tüketmeye değsin.
Ve sonra yaslan arkana ve sınav bitene kadar hayata yazmaca oyna, hem de keyfini çıkara çıkara.
Unutma, ne aşktan ne de hayattan ikmale kalmak yakışmaz insana.
Sana anlatmak istediÄŸim diÄŸer konu, “zaman”.
Zamanla bazı taşların yerine oturmak zorunda olduğunu hepimiz biliriz.
Eğer eminsen hangi taşı nereye oturtacağına, hiç bekleme. Vakitlice oturt o taşı ait olduğu yere.
Her şeyi zamandan beklemek en büyük yanılgısı olmuştur insanoğlunun.
Bütün zaferlerin zamana yazılması da bundandır.
Sen başar sana yazılsın.
Hiç düşündün mü, “niçin hüzün bir tek insana yazılır?”
Söyleyeyim.
Çünkü insan, muazzam başarılıdır hüzün konusunda. Bastığı her yerde hüznün izi kalır.
Senin başarı sıralamanda hüzün olmasın.
Bırak onu her kim başarmak istiyorsa başarsın.
Gelelim, çoÄŸu insanın yaptığı halde fark edemediÄŸi diÄŸer gerçeÄŸe…
Tren istasyonlarını düşün. Eğer karşılanacak biri yoksa o trende, kimse gelen trenle ilgilenmez. Herkesin gözü uzaklaşan trendedir. Uzun uzun bakar trenin ardından.
Ta ki gözden kayboluncaya kadar…
Niye mi?
Çünkü insan kaybolmak ister. Kaybolanla kaybolması bundandır.
Sen sakın kaybolma. Çünkü kaybolamaz insan. Bu kocaman bir yalandır.
İnsanın kendi kurduğu oyunlarda kendine yaşatabildiği bir evcilik oyunudur adeta.
“Sen git, ben bakmayayım” dır oyunun adı.
Tuhaf değil mi sence, gidene baktığı halde, bakmamaya talip oluşu.
Elbet tuhaf…
Sen git ben kaybolayım diyemez çünkü. Gizlice kayboluşu bundandır.
Söyledim işte, benden bu kadar. Umarım cümlelerim içini ısıtmıştır.
Artık gidiyorum ve giderken;
“Ben gidiyorum sen bakma” demeyeceÄŸim elbet.
Hatta iyi bak gidiÅŸime.
Adı terk ediş olsa da gidişimin, sen yine de iyi bak.
“Gelenden umudumuzu kestik, bari gidene destek olalım” der gibi bak hatta.
Belki gittiğim yerde gülüşü güzel kimse yoktur.
O yüzden, gülüşünü bana unutturmayacak gibi bak.
Sen gidişime tanıklık ederken, ben tamamlanışıma tanıklık edeceğim, bunu iyi bilerek bak.
Tam gibi görünen yarımları tamamlar gibi, aşk gibi bak.
Kaybolabilmek için, evciliÄŸi bahane etmiÅŸ gibi bak gidiÅŸime…
AÅŸk gibi bak.
Sen gibi bak gidiÅŸime…
Elif Y. ÖZEL
"Elif Y. ÖZEL" bütün yazıları için tıklayın...
AÅŸk buralardan gideli çok oldu…
Ne geceyi demleyen şarapçılar ne de siyaha âşık ay ışığı fark etti gidişini.
GidiÅŸ deÄŸildi aslında onun yaptığı, terk ediÅŸti…
Ve ben, o terk edişe tanıklık eden tek insandım.
Bu sırrı yüreğimde taşımak hep ağır gelse de bana, sözüm vardı ona.
Bu yüzden kendi kendini imha eden bu tanıklık, geri dönüşümsüz bir atık ÅŸimdilerde…
Giderken değil terk ederken tanıklık etmiştim aşka.
Ve terk ederken tanıklık etmiştim onun sırılsıklam bakışlarına.
“Gitme” demiÅŸtim usulca.
“Gitmiyorum, terk ediyorum” demiÅŸti.
Ve ardından “dinle beni” diyerek baÅŸlamıştı anlatmaya.
“Yarım kaldım buralarda. AÅŸk yarım kalırsa, her ÅŸey yarım kalır.
Her ÅŸey yarım kaldı benimle birlikte ve en acısı da kimse yarım kaldığının farkında bile deÄŸil. Åžarkılar da yarım, mektuplar da. Hatta aÄŸzımızdan çıkan cümleler bile yarım. Fazlası olur eksiÄŸi olmaz aÅŸkın. Åžayet aÅŸkı anlatacaksa bir ÅŸarkı, notası eksik olamaz” dedi.
Aniden sözünü keserek, “Ben yarım kalmak istemiyorum ki” dedim.
“Sus ve dinle beni” diyerek devam etti kaldığı yerden anlatmaya.
“Yarım kalmak yakışmaz insana. Ama yarım ya da tam olmak kaçınızın umurunda, kaçınız yarım kaldığının farkında, kaçınız tamamlanmak için uÄŸraÅŸmakta?”
“İyi dinle beni” diyerek devam etti.
“Tam olmak yakışır elbet insana. Tamamlanmak zordur ama eksilmemek daha da zor. Benim içimi boÅŸalttılar, ÅŸimdi kendi içlerini boÅŸaltarak devam ediyorlar eÄŸlendikleri bu oyuna ve buna tanıklık etmek içimi acıtıyor. Yine de son bir iyiliÄŸim olsun insanoÄŸluna. Söylediklerimi duymak sana kalmış, sesim sana ulaÅŸsa da yüreÄŸine dokunur mu bilemem. Ben anlatmış olayım yine de.
İnsanoğlu sevgiye kart çıkarttı. Hem de limitlisinden.
Önce dolduruyorlar, sonra keyifli keyifli harcıyorlar sevgiyi. İşlerine gelmeyince de, ya son kullanma tarihi geçmiÅŸ oluyor kartın ya da limiti bitmiÅŸ…
Sen sakın harcama sevgiyi.
Onlar sevgiye çoktan kırmızı kart yedi. Bırak kırmızı kart yediklerini oyundan çıkartıldıkları vakit anlasınlar.”
Gelelim diÄŸer konuya;
“EÄŸer bir gün yüreÄŸine birini koymaya karar verirsen, mutlaka gülüşü güzel olan birini seç.
Hüznü perdelese de o gülüş, yine de güzelleştirir insanı.
Peki, sence insan niye kendinden bile saklar hüznünü?
Hemen söyleyeyim sana.
O hep gelmeyeni beklemiştir aslında ve bundandır hiçbir yere gidemeyişi.
Beklediği için kalması da bundandır. Hatta gülüşünü o bekleyişlere emanet edişi de bundandır.
İşte o gülüşün gerçek sahibi nerede ise git bul onu. Elinden tut ve getir.
Emin ol sevecek seni. Gülüşü güzel adam güzel sever unutma. Çok güzel sever hem de.
Hayat acımasızdır, bunu da unutma.
Yazılı bitti, bırakın kalemleri diyecek kadar acımasız.
Bu yüzden, gireceğin bütün sınavlarda sadece sana sorulanı cevapla.
Yazacakların, kaleminin mürekkebini tüketmeye değsin.
Ve sonra yaslan arkana ve sınav bitene kadar hayata yazmaca oyna, hem de keyfini çıkara çıkara.
Unutma, ne aşktan ne de hayattan ikmale kalmak yakışmaz insana.
Sana anlatmak istediÄŸim diÄŸer konu, “zaman”.
Zamanla bazı taşların yerine oturmak zorunda olduğunu hepimiz biliriz.
Eğer eminsen hangi taşı nereye oturtacağına, hiç bekleme. Vakitlice oturt o taşı ait olduğu yere.
Her şeyi zamandan beklemek en büyük yanılgısı olmuştur insanoğlunun.
Bütün zaferlerin zamana yazılması da bundandır.
Sen başar sana yazılsın.
Hiç düşündün mü, “niçin hüzün bir tek insana yazılır?”
Söyleyeyim.
Çünkü insan, muazzam başarılıdır hüzün konusunda. Bastığı her yerde hüznün izi kalır.
Senin başarı sıralamanda hüzün olmasın.
Bırak onu her kim başarmak istiyorsa başarsın.
Gelelim, çoÄŸu insanın yaptığı halde fark edemediÄŸi diÄŸer gerçeÄŸe…
Tren istasyonlarını düşün. Eğer karşılanacak biri yoksa o trende, kimse gelen trenle ilgilenmez. Herkesin gözü uzaklaşan trendedir. Uzun uzun bakar trenin ardından.
Ta ki gözden kayboluncaya kadar…
Niye mi?
Çünkü insan kaybolmak ister. Kaybolanla kaybolması bundandır.
Sen sakın kaybolma. Çünkü kaybolamaz insan. Bu kocaman bir yalandır.
İnsanın kendi kurduğu oyunlarda kendine yaşatabildiği bir evcilik oyunudur adeta.
“Sen git, ben bakmayayım” dır oyunun adı.
Tuhaf değil mi sence, gidene baktığı halde, bakmamaya talip oluşu.
Elbet tuhaf…
Sen git ben kaybolayım diyemez çünkü. Gizlice kayboluşu bundandır.
Söyledim işte, benden bu kadar. Umarım cümlelerim içini ısıtmıştır.
Artık gidiyorum ve giderken;
“Ben gidiyorum sen bakma” demeyeceÄŸim elbet.
Hatta iyi bak gidiÅŸime.
Adı terk ediş olsa da gidişimin, sen yine de iyi bak.
“Gelenden umudumuzu kestik, bari gidene destek olalım” der gibi bak hatta.
Belki gittiğim yerde gülüşü güzel kimse yoktur.
O yüzden, gülüşünü bana unutturmayacak gibi bak.
Sen gidişime tanıklık ederken, ben tamamlanışıma tanıklık edeceğim, bunu iyi bilerek bak.
Tam gibi görünen yarımları tamamlar gibi, aşk gibi bak.
Kaybolabilmek için, evciliÄŸi bahane etmiÅŸ gibi bak gidiÅŸime…
AÅŸk gibi bak.
Sen gibi bak gidiÅŸime…
Elif Y. ÖZEL
"Elif Y. ÖZEL" bütün yazıları için tıklayın...