Arzu DİNÇER
şey müsaitseniz, yazımgiller okunmaya gelecektik de
Bizim kuşak bilir. Eve misafir gelecekse, daha bir hafta önceden anneleri bir telaş alırdı. Kapı, cam, çerçeve akla gelebilecek en ufak ayrıntıya kadar temizlik yapılır, siz o evin en istenmeyen misafiri oluverirdiniz. Mümkün olsa bir hurcun içinde yüklüğe kaldırılmalı (gölge etme başka ihsan istemem hesabı) ve misafirler gittikten sonra serbest bırakılması gereken, o an için potansiyel tertip düşmanı ilan edilirdiniz (sessizce). Hele hele yiyecek içecek hazırlığı sırasında, sizi savmak için kullanılan; Yaklaşma saçın uçar, sakın parmağını daldırma, tamam annecim sen de yiyeceksin ama önce misafirlerimiz yesin dizini görevini layıkıyla yerine getirir; siz de ya şu misafirler gelip gitse de hem akşam ziyafet çeksek hem de evin tekrar prensesi ya da prensi olarak kalan yaşamımıza hayırlısı ile bir devam etsek denilirdi.
Sizlerin beğenilerine sunulmak üzere gözlerinizin değdiği bu satırları hazırlarken tam da annem gibi hissettim bir an kendimi. Tamam, ben size misafirliğe geliyorum lakin sizin evinizde size layık olabilme telaşı ister istemez sımsıkı sardı beni. Zira focafoca.com koca bir kapı, size ulaştığım bu köşe ise evin yeni açılan ve bilinmeyen gizli penceresi olacaktı ne de olsa. Ve sizler yeni pencereyi keşfedip okuduğunuzda hoşnut kalabilmeniz, işte tam da annemin misafir sansılarının sonucuna değecek olan ruh hali ile örtüşmekte.
İlk paragrafı oluÅŸturduÄŸuma göre pencerem hafifçe aralanıyor. Bakın ne kapalı ne açık ama aralanıyor. Bu yaÅŸamımızda da öyle deÄŸil mi? Gün içerisinde hayat telaşının tam göbeÄŸindeyken birçok duygu sarmalının içinde buluveririz kendimizi. Bir an da tam atlamak isteriz bir ÅŸeylerin göbeÄŸine, ya da tam tersi çekip gitmek. Öfkeleniriz, seviniriz, durgunlaşırız, coÅŸarız ama illa ki insan yanımızın en ilkel hali duygularımızla yaÅŸadığımıza dair bir tepki veririz yaÅŸama. “Heyy sevgili yaÅŸam, hissediyor musun beni, bak ben bu duygumla sana kendimi hatırlatıyorum, gör beni, bir ses ver!” hıh tam bu nokta çok önemli; korku filmlerinde olduÄŸu gibi beklediÄŸiniz iÅŸaret gümbür gümbür bir ÅŸimÅŸek olursa duygunuz o ne yoÄŸunlukta olursa olsun eminim saf deÄŸiÅŸtirecektir. E olması gereken bu. Utanmayın, sıkılmayın sakın. Bırakın duygu eviniz dağınık kalsın, siz hangisini giymek ya da hangisinin ortada bir yerlerde kalmasını istiyorsanız isteyin, bırakın dursun orada.
Önemli olan kapılarınızı sımsıkı kapatmayın. Hep aralık kalsın. Her an gidecek, her an gelecek bir duyguyu yaşamınızdan kati kararlarla uzak tutmayın (Bakınız fotoğraf 1). Yıllar önce kim bilir, kim tarafından kilitlenmiş. Yetmemiş iplerle bağlanmış. Kimin bağladığı belki de unutulmuş. Ama diğer fotoğrafa bakın şimdi. İlk baktığınızda kilidin hemen üstünde yer alan minicik (ki boyutu hiç önemli değil) doğal bir pencere açılmış (Bakınız fotoğraf 2). Yaşasın tahta kurtları, güneş, rüzgâr, yağmur ve belki de yaramaz birkaç çocuk işi.
Yaşam yolunu mutlaka bulur. Siz kapıları dilediğiniz gibi kapatsanız da o kendine mutlak yaşama açılan yeni bir yer oluşturur. Ha illa kapatacağım diyorsanız, bu mucizevi güzel dünya günlerinizden belli bir süresini, kendiniz için boşluğa kurban vermek gibi bir şey. Zira yaşamın sizin fazlaca üzülüp, fazlaca küsmelerinizden dolayı, kurban süreyi, size hediye olarak geri vermeye hiç niyeti yok. En olmadık zamanda ki, bu mümkünse en telaşlı, en çaresiz olduğunuz zamanlarda Gülümseyin Yaşıyorsunuz! Yaşam size ait film rulosunu sarmaya ve sadece sizin için devam ediyor.
Serde insanlık var dedim ve bir solukta size “Merhaba” demek istedim.
Sevgilerimle,
Arzu DİNÇER

Bizim kuşak bilir. Eve misafir gelecekse, daha bir hafta önceden anneleri bir telaş alırdı. Kapı, cam, çerçeve akla gelebilecek en ufak ayrıntıya kadar temizlik yapılır, siz o evin en istenmeyen misafiri oluverirdiniz. Mümkün olsa bir hurcun içinde yüklüğe kaldırılmalı (gölge etme başka ihsan istemem hesabı) ve misafirler gittikten sonra serbest bırakılması gereken, o an için potansiyel tertip düşmanı ilan edilirdiniz (sessizce). Hele hele yiyecek içecek hazırlığı sırasında, sizi savmak için kullanılan; Yaklaşma saçın uçar, sakın parmağını daldırma, tamam annecim sen de yiyeceksin ama önce misafirlerimiz yesin dizini görevini layıkıyla yerine getirir; siz de ya şu misafirler gelip gitse de hem akşam ziyafet çeksek hem de evin tekrar prensesi ya da prensi olarak kalan yaşamımıza hayırlısı ile bir devam etsek denilirdi.
Sizlerin beğenilerine sunulmak üzere gözlerinizin değdiği bu satırları hazırlarken tam da annem gibi hissettim bir an kendimi. Tamam, ben size misafirliğe geliyorum lakin sizin evinizde size layık olabilme telaşı ister istemez sımsıkı sardı beni. Zira focafoca.com koca bir kapı, size ulaştığım bu köşe ise evin yeni açılan ve bilinmeyen gizli penceresi olacaktı ne de olsa. Ve sizler yeni pencereyi keşfedip okuduğunuzda hoşnut kalabilmeniz, işte tam da annemin misafir sansılarının sonucuna değecek olan ruh hali ile örtüşmekte.
İlk paragrafı oluÅŸturduÄŸuma göre pencerem hafifçe aralanıyor. Bakın ne kapalı ne açık ama aralanıyor. Bu yaÅŸamımızda da öyle deÄŸil mi? Gün içerisinde hayat telaşının tam göbeÄŸindeyken birçok duygu sarmalının içinde buluveririz kendimizi. Bir an da tam atlamak isteriz bir ÅŸeylerin göbeÄŸine, ya da tam tersi çekip gitmek. Öfkeleniriz, seviniriz, durgunlaşırız, coÅŸarız ama illa ki insan yanımızın en ilkel hali duygularımızla yaÅŸadığımıza dair bir tepki veririz yaÅŸama. “Heyy sevgili yaÅŸam, hissediyor musun beni, bak ben bu duygumla sana kendimi hatırlatıyorum, gör beni, bir ses ver!” hıh tam bu nokta çok önemli; korku filmlerinde olduÄŸu gibi beklediÄŸiniz iÅŸaret gümbür gümbür bir ÅŸimÅŸek olursa duygunuz o ne yoÄŸunlukta olursa olsun eminim saf deÄŸiÅŸtirecektir. E olması gereken bu. Utanmayın, sıkılmayın sakın. Bırakın duygu eviniz dağınık kalsın, siz hangisini giymek ya da hangisinin ortada bir yerlerde kalmasını istiyorsanız isteyin, bırakın dursun orada.
Önemli olan kapılarınızı sımsıkı kapatmayın. Hep aralık kalsın. Her an gidecek, her an gelecek bir duyguyu yaşamınızdan kati kararlarla uzak tutmayın (Bakınız fotoğraf 1). Yıllar önce kim bilir, kim tarafından kilitlenmiş. Yetmemiş iplerle bağlanmış. Kimin bağladığı belki de unutulmuş. Ama diğer fotoğrafa bakın şimdi. İlk baktığınızda kilidin hemen üstünde yer alan minicik (ki boyutu hiç önemli değil) doğal bir pencere açılmış (Bakınız fotoğraf 2). Yaşasın tahta kurtları, güneş, rüzgâr, yağmur ve belki de yaramaz birkaç çocuk işi.
Yaşam yolunu mutlaka bulur. Siz kapıları dilediğiniz gibi kapatsanız da o kendine mutlak yaşama açılan yeni bir yer oluşturur. Ha illa kapatacağım diyorsanız, bu mucizevi güzel dünya günlerinizden belli bir süresini, kendiniz için boşluğa kurban vermek gibi bir şey. Zira yaşamın sizin fazlaca üzülüp, fazlaca küsmelerinizden dolayı, kurban süreyi, size hediye olarak geri vermeye hiç niyeti yok. En olmadık zamanda ki, bu mümkünse en telaşlı, en çaresiz olduğunuz zamanlarda Gülümseyin Yaşıyorsunuz! Yaşam size ait film rulosunu sarmaya ve sadece sizin için devam ediyor.
Serde insanlık var dedim ve bir solukta size “Merhaba” demek istedim.
Sevgilerimle,
Arzu DİNÇER

FotoÄŸraf: 1

"Arzu DİNÇER" bütün yazıları için tıklayın...

FotoÄŸraf: 2
DipNot: Lütfen bana yazın, beraber bu köşede hayata dair yazışarak konuşalım.
Arzu DİNÇER
arzudincer0@gmail.com
DipNot: Lütfen bana yazın, beraber bu köşede hayata dair yazışarak konuşalım.
Arzu DİNÇER
arzudincer0@gmail.com
"Arzu DİNÇER" bütün yazıları için tıklayın...
