ŞEHİRLER, MEKANLAR VE İNSANLAR / Sebahattin Karaca
Sebahattin Karaca

Sebahattin Karaca

ŞEHİRLER, MEKANLAR VE İNSANLAR



Birisi Avrupa’da, diÄŸeri Asya’da, birisi İzmir‘de diÄŸeri Bamberg‘de, İzmir’deki 115 yılllk, Bamberg’deki 720 yıllık. İkisi de kent merkezinde ve ikisi de otel. Bamberg’de 720 yıllık tarihi binada otelcilik hizmeti, güncel koÅŸullarda fevkalade vermeye devam ediyor. İzmir’deki ise, yani 115 yıllık olan ve Osmanlıların son döneminde, İzmir’in en güzel otellerinden biriyken, bugün maalesef terkedilmiÅŸ bir bina olarak, hizmet veremez durumda, yıkılacağı günü bekliyor.

İzmir tarihi çok eski

Bu acı durum tablosundan yola çıkarak, konuya girmek istiyorum. M.Ö.10. yüzyılda bugünkü Bayraklı’da Yunanistan’ın orta kesiminden gelerek Symrna ÅŸehrini kuran “Aolisler” bugünkü İzmir’in temellerini atmışlardı. Daha sonra Symrna’ya İyonlular yerleÅŸmiÅŸti. Arkasından Persler, Büyük İskender, Bizanslılar, Osmanlılar kente hakim olmuÅŸ ve yönetmiÅŸlerdi. Bunların her biri, kendilerine ait kültür ve medeniyet iÅŸaretleri sayılan pek çok eseri İzmir kentine kazandırmışlardı.

Son dönemin taş bina oteli

AraÅŸtırmacı yazar, Orhan BeÅŸikçi’nin ifadelerine göre; Anafartalar Caddesi’nin Basmane Meydanı’na yakın bir noktada, Kulalı Cihanzade Hüseyin Fehmi Bey tarafından 1902 yılında bir otel yaptırıldı. Adı Cihanzade Oteli (Cihan Palas) idi. TaÅŸtan yapılan bina, zemin üzerine iki kat ve bir çatı katına sahipti. Zemin katta avluya açılan otel giriÅŸi, üst katlarda ise otel odaları mevcut olup, çatı katı lokanta ve gazino olarak kullanılıyordu. Bina kemerli bahçeleri, taÅŸ duvarları ile dönemin mimarisinin zarafet ve inceliklerini taşıyordu. Otel içinde geniÅŸ aile odaları ve bakıcı odalarının yanı sıra farklı katlarda ise bekar odaları bulunmaktaydı. 115 sene önce bile, otelde hizmet kalitesi ve konfor üst seviyedeydi. GeniÅŸ bir resepsiyonu ve ön bürosu olan otelin odalarında gömme banyolar, soÄŸuk - sıcak su, telefon, oda servisi bulunmaktaydı. Balolar, yemekler, toplantılar düzenlenir, eÄŸlenceler tertip edilirdi. Cihanzade Oteli (Cihan Palas), Osmanlının son döneminin iddialı tesislerinden birisiydi. Cumhuriyet döneminde el deÄŸiÅŸtiren otelin adı, Emniyet Oteli olmuÅŸtu. Uzun süre bölgenin iyi otelleri arasında yer alan yapının, bugün dahi görenleri hayrete düşürdüğüne dikkat çeken BeÅŸikçi, otelin bulunduÄŸu Basmane bölgesinin Agora ve çevresiyle İzmir’in bilinen en eski yerleÅŸim yerlerinden biri olduÄŸuna vurgu yapan BeÅŸikcioÄŸlu: bu bölgedeki yapıların yeniden eski iÅŸlevine kazandırılmasının gerekli olduÄŸunu ifade etti.

Sahip çıkmak şart

Bölgede yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan, birçok yapının kafesler içine alındığına iÅŸaret eden BeÅŸikçi, ”Tehlike oluÅŸturduÄŸu için çelik kafeslerle çevrilen yapılar, bir süre sonra tamamen çöküyor. Eski bir binayı çelik kafese almak çözüm olmuyor. Bir dönem İzmir’in en önemli oteli olan bu tarihi taÅŸ yapıda çatıdan baÅŸlayarak çökmeler oluÅŸmuÅŸtur. Daha fazla çökmeden tedbir almak gerekiyor” demiÅŸtir. Maalesef İzmir’de benzer pek çok eski otel binası bugün aynı durumundadır.

Kaldı ki bu fikre tamamen katılıyorum

Tam da bu noktada, yarım asırdır turizmin içinde bulunan, tarih ve turizm üzerine araÅŸtırmalar yapan birisi olarak Orhan BeÅŸikçi’nin ifadelerinin tamamına katıldığımı söylemek isterim. Önemli mekanlara, semtlere, yaÅŸanmışlıklara saygı duyulmalı, sahip çıkılmalı ve gelecek nesillere mutlaka aktarılmalıdır.

Başkaları şehir, semt ve mekanlarını nasıl koruyor.

Buradan Bamberg’e geçmek istiyorum. Bamberg, Almanya’nın güneyinde Bavyera Eyaleti’nde bir kenttir. Regnitz Irmağı kıyısındadır. MS 902 yılında küçük bir kasaba olarak kurulan kent, 1007 yılında II. Henry tarafından Piskoposluk merkezi durumuna getirildi. 1802’de Bavyera topraklarına katılana kadar, din devletinin yönetim merkezi olarak kaldı. 1817’de BaÅŸpiskoposluk konumu kazandı. Bu dönemlerde yapılan tüm yapılar koruma yasa ve teknikleri ile kentin orta çağını ayna gibi yansıtmaktadır. Bamberg bugün iki bölümden oluÅŸmaktadır. Bunlardan birincisi, eski kenti çevreleyen modern kenttir. DiÄŸeri ise modern kentin tam ortasında kalan 1200 yıllık ortaçaÄŸ mimari ve yaÅŸamını en canlı ÅŸekilde bugüne taşıyan eski Bamberg’tir. Eski Bamberg’in içerisinde 1392 yılında yapılmış, kapı numarası 2002 olan (bugünkü kapı numarası 4) ve geçirdiÄŸi evrelerden sonra bugün otelcilik hizmeti veren 720 yıllık binadan biraz bahsetmek istiyorum. Bugün barok tarzındaki tarihi binada modern ve çaÄŸdaÅŸ otelcilik hizmeti verilen yapı; 1520 yılında güçlendirilmiÅŸtir. 1740 yılında da iç kısımlarda önemli tadilatlardan sonra dış cephe de barok tarzıyla yenilenmiÅŸtir. 1975 yılına gelindiÄŸinde bina Bosch ailesinin mülkiyetine geçmiÅŸtir. Bosch ailesi Ortaçağın göstergesi olan bu binada, 1977 yılından beri, anıtlar kurulunun izniyle birbirinden güzel ve her türlü ihtiyaca cevap veren donanıma sahip 19 oda ve 14. yüzyılın mimarisinin izlerini taşıyan kahvaltı salonu ile dünyanın her yerinden gelen konuklarına otelcilik hizmeti vermektedir. Kısaca koruma bu ÅŸekilde yapılarak her ÅŸey kendi orijinalliÄŸinde gelecek nesillere aktarılıyor. Bugün Bamberg küçük bir kasaba olmasına raÄŸmen Avrupa’da en çok turist çeken tarihi ÅŸehirlerin başında gelmektedir.

Sevgili okurlarım

Şimdi sizlerle bu iki örnekten çıkışla, kafamı karıştıran ve cevabını bulamadığım soruları paylaşmak istiyorum. Başka ülke insanları yaklaşık 720 yıllık binada bugün çağdaş otelcilik hizmeti verirken, aynı zamanda tarihi yaşatırken, bizlerde 120 yıl öncesinin mimarisiyle yapılmış tarihi değeri olan bir oteli yıkılmak üzere kendi kaderine terk ediyoruz.

Bunun sebebi acaba nedir?

Şehir planları yapılırken eski dokuyu gözardı eden imar planları mıdır, vizyonsuzluk mudur, uzlaşma kültürünün eksikliği midir, kıyakçılık veya oy avcılığı adına kent dokusunun bozulmasına göz yuman zihniyet midir? Uzun vadeli planları becermek kabiliyetinden yoksun olmak mıdır? Adam sendecilik, eğitimsizlik veya gerekli kanunları çıkaramamak mıdır? Bu durumlar toplumsal halimizin ve içinde bulunduğumuz haleti ruhiyemizin yansıması değil midir.

Neden baÅŸka toplumlar belli bir dönemin izlerini taşıyan tarihi deÄŸeri olan yapıları, semtleri, kentleri gelecek nesillere aktarmak için azami özeni gösterip, bu uÄŸurda hiçbir ÅŸeyi esirgemiyorken, biz aynı konuya gerekli özeni gösteremiyoruz. Esasında gerekli olan özeni, herkesten daha çok bizim göstermemiz lazım. Çünkü dokuzdan fazla medeniyet üzerinde yaÅŸanan tek ülke, bizim ülkemizdir. Türkiye’dir.

Kültüre – doÄŸaya – insana – yaÅŸlıya - özürlüye – ve insanoÄŸlunun dışındaki tüm canlılara ve onların yaÅŸamlarına saygı duymak, geliÅŸmiÅŸliÄŸin ve millet olmanın en büyük göstergesidir.














Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com



5 Nisan 2015 Pazar / 3061 okunma



"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...