
Nuri SAÐALTICI
RIFAT ILGAZ’IN ÞÝÝR ANLAYIÞI
(Bu yazý, 16 Ocak 2015’te 8. Çukurova Kitap Fuarý’nda Çýnar Yayýnlarýnca gerçekleþtirilen “Rýfat Ilgaz’ýn Þiir Dünyasý” adlý söyleþi programýndaki konuþmamdan oluþmaktadýr.)
Deðerli Ýzleyiciler, “Rýfat Ilgaz’ýn Þiir Dünyasý”na Hoþ geldiniz.
Her sanat dalýnda olduðu gibi, edebiyatta da olmazsa olmazlardan biri, her þair ve yazarýn kendi çaðýnýn tanýðý ve aynasý olduðu gerçeðidir. Rýfat Ilgaz’ýn þiir dünyasýný ve sýnýrlarýný belirlerken de bu noktadan hareket edersek onu daha iyi anlayacaðýmýzý düþünüyorum.
Rýfat Ilgaz 1911’de Karadeniz’in þirin bir köþesinde Kastamonu’nun Cide ilçesinde doðmuþtur. O, bir yaþýndayken ülke Birinci Balkan Savaþý’ný, iki yaþýndayken de Ýkinci Balkan Savaþý’ný yaþayacaktýr. Bu yýllarda, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun yýkýlýþ süreci yaþanmakta, Osmanlý Ýmparatorluðu girdiði her savaþtan yenik ayrýlmaktadýr. Divan Edebiyatý, devlet ekonomisi gibi iflas etmiþ, Türk aydýnlar ve sanatçýlar edebiyat alanýnda 600 yýllýk Divan Edebiyatý saltanatýna karþý halkla bütünleþmek gerektiðini ve halk edebiyat geleneðinin, halk dilinin edebiyat ortamýnda canlandýrýlmasý gerektiðini düþünmeye baþlamýþtýr. Bu düþüncenin babasý Mehmet Emin Yurdakul’dur. Ne var ki, Türk aydýnlarýnýn o dönemlerdeki bu çabalarý bilinçsizdir. Yüzyýllar boyunca halkýnýn içinde yer alamayan Türk aydýný, halkýn içinde olmak gerektiðini kavramýþ olmasýna raðmen halkýný ve halkýn edebiyatýný iyi bilmemektedir. Mehmet Emin Yurdakul’un þiirlerini incelediðimizde bu gerçek ortaya çýkar. Örneðin Halk þiirinde mani tipi þiirlerde halkýmýz 7’li, semai tipi þiirlerde 8’li ve koþma tipi þiirlerde de 11’li hece ölçüsü kalýplarýný tercih eder. Oysa Mehmet Emin Yurdakul halk edebiyatýnda hiç kullanýlmamýþ olan 13’lü, 14’lü, 16’lý hece ölçüsü kalýplarýný kullanýr. Milli Edebiyat dönemindeyse bu topluluðun önderlerinden sayýlan Ziya Gökalp’in þiir bile diyemeyeceðimiz tekerleme tarzý manzumelerini yalýn bir dille oluþturur. Kýsacasý dilinin sadeliði ve sýrf hece ölçüsüyle oluþturulmuþ olmalarý yönünden bu edebiyat ürünleri halka yakýn olsa da bunlarýn sanatsal deðeri son derece zayýftýr.
Ýþte halka yakýnlaþmanýn baþlangýcý olan bu kýpýrdanýþlar, Balkan Savaþlarý’nýn patlak vermesinden sonra Divan Edebiyatýnýn geleneksel aðýr dilini ve aruz ölçüsünü kullanan Fecr-i Aticileri de halkçý edebiyat cephesi diyebileceðimiz Milli Edebiyat saflarýna çekmiþ, böylece güçlü bir halkçý edebiyat ortamý doðmuþtur. Halkla aydýnlarýn kaynaþma ve barýþma dönemi diyebileceðimiz bu dönem, Cumhuriyet’in ilk yýllarýna kadar sürecektir.
Cumhuriyet 1923’te kurulduðunda Rýfat Ilgaz 12 yaþýndadýr. Milli Edebiyatýn þiirdeki devamý olan Beþ Hececilerin saltanatý baþlamýþtýr. Bu þairler, iyi bir Divan Edebiyatý eðitimi alarak yetiþmiþ olmalarýna raðmen Ziya Gökalp’in düþüncelerinden etkilenerek Hece ölçüsüne yönelmiþ ve sade bir dille þiirler yazmaya baþlamýþtýr. Halký tanýmayan bu beþ þair, toplumsallýktan uzak bireysel duyarlýlýklarýný anlatmaya devam etmiþ, arada bir hiç bilmedikleri Anadolu halkýnýn yoksulluðunu anlatan þiirler yazmýþlardýr. Bir tek Faruk Nafiz Çamlýbel Kayseri Lisesi’nde öðretmenlik yapmak amacýyla gezdiði Anadolu’yu gözlemleyerek Han Duvarlarý adlý uzun ve baþarýlý lirik þiirini oluþturup büyük bir ün saðlayacaktýr.
Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiirleri incelendiðinde bunlarda görülen Faruk Nafiz Çamlýbel etkilerini de buraya baðlayabiliriz.
Rýfat Ilgaz ilk þiiri olan ”Sevgilimin Mezarýnda” 15 yaþýndayken 1926’da Kastamonu’da bir yerel dergide yayýnlanýr. 1928’de Faruk Nafiz Çamlýbel, Rýfat Ilgaz’ýn ayný dergide yayýnlanmýþ “Sazýný Çalana” adlý þiirini görüp beðenir ve Rýfat Ilgaz’ý tebrik eder. Rýfat Ilgaz’ýn þiirinde ilk ilhamlarýný bu kaynaktan aldýðý söylenebilir. Her þairin, þiire baþlarken kendi çaðýndaki ustalardan etkilenmesi doðaldýr.
Sazýný Çalana*
Ey zulmete sazýyla haykýrýp duran aþýk,
Yýldýzsýz ufuklara, sönük mehtaba yalvar!
Ey mýzrabý sazýna durmadan vuran aþýk
Senin de mi kalbinde sonsuz bir elemin var?
Kim bilir, yarattýðýn naðmeyi kim dinliyor,
Bu feryatla aðlýyor kim bilir… Hangi kadýn?
Hangi aþýk kalbini bastýrarak inliyor,
Vur mýzrabý… Kalpleri aðlatmaksa maksadýn!..
Ýncecik parmaklarýn telleri inletirken,
Ufuklara dökülsün acýlarý kalbinin.
Bu sadalar ruhlarý kanatsýn olup diken,
Çýksýn sonsuz göklere yarattýðýn bir enin!..
Ýlahidir sazýndan, yükselen her bir perde,
Bu hülya dolu sesler, bütün kalpleri sular
Yýldýzlar titreþiyor bu naðmeyle göklerde,
Çaðlýyor kalbin gibi þimdi ýrmaklar, sular...
Ey yaralý kalplere bin bir teselli katan,
Karanlýða bakarak inle, durmadan inle!
Ey sazýyla aðlayan, ey sazýyla aðlatan,
Zulmetleri parçala coþkun naðmelerinle!
Gecelerin ruhu da inlesin, vur mýzrabý,
Kalbinden, ýzdýrabýn ördüðü að sökülsün.
Aksýn hasta ruhlara naðmelerin þarabý,
Vur mýzrabý, aðlayan kalpler bir parça gülsün.
Rýfat Ilgaz’ýn acemilik yýllarýnda yazdýðý þiirler bir bütün olarak incelendiðinde þunlarý görmekteyiz:
Rýfat Ilgaz 1911 doðumlu olduðuna göre onunla ayný kuþaktan sayýlabilecek olan ve doðum tarihleri 1901’le 1916 arasýnda deðiþen Ahmet Kutsi Tecer (1901), Necip Fazýl (1904), Sabahattin Ali (1907), Behçet Kemal Çaðlar (1908), Ziya Osman Saba (1910), Cahit Sýtký Tarancý (1910), Bedri Rahmi Eyuboðlu (1913), Oktay Rýfat (1914), Orhan Veli (1914), Melih Cevdet Anday (1915), Behcet Necatigil (1916) gibi ünlü þairlerimiz vardýr. Demek ki yaþ bakýmýndan Rýfat Ilgaz’la hemen hemen ayný yýllarda ilk þiirlerini yayýnlayan, bu þairlerimizdir.
Bu þairlerimizin ilk þiirlerine baktýðýmýzda o yýllarýn bir modasý gibi halk edebiyatý geleneðinden yararlanarak hece ölçüsüyle ve sade bir dille ilk þiirler yazdýklarýný görürüz. Bu eðilimin ana kaynaðý Milli Edebiyat hareketidir. Milli Edebiyatýn þiirdeki uzantýsý sayýlan ve Divan Edebiyatý zevkiyle yetiþip sonradan halkçý anlayýþý benimsemiþ olan Beþ hececiler, Rýfat Ilgaz’ýn þiire baþladýðý yýllarda aðýrlýðýný þiirde hala hissettirmektedir. Bu anlayýþ, Cumhuriyet döneminin ilk 20-30 yýlýnda bir moda halinde þairler arasýnda yaygýndýr. “Yenilik, yenilik” teziyle ortaya çýkýp Beþ Hececilerden pek farklý bir þiir ortaya koyamayan Yedi Meþaleciler de bu hececi eðilimin sürmesinde etkili olmuþtur.
Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiir Kitabý olan “Yarenlik”e girmeyen ve 1927-1941 yýllarý arasýndaki þiirleri daha çok bu etkilerle oluþmuþtur.
“Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiiri “Sevgilimin Mezarýnda” adýný taþýr ve bu þiir, bir iddiaya göre 1926, bir baþka iddiaya göre de 1927’de yayýnlanmýþtýr. “Bedbaht bir aþýðýn defterinden” notuyla yayýnlanan bu þiir, bireysel bir konuyu iþler ve biraz da döneminin þiir havasýna uygun olarak hece ölçüsüyle yazýlmýþtýr. Hatta þiirin söylemi de genel havasý da Faruk Nafiz Çamlýbel kokularý taþýmaktadýr.
Ama ne ilginçtir ki þairimiz bu dönemin þiirlerinde halk edebiyatýnýn hece ölçüsünden ve nazým birimi dörtlüklerden yararlanýrken genellikle halk edebiyatýnda hiç kullanýlmayan 9, 12, 13 ve 14’lü hece kalýplarýndan yararlanýr. Oysa halkýmýz, kendi þiirini oluþtururken manileri 7’li, Semaileri 8’li ve koþmalarý 11’li hece ölçüsüyle oluþturur. Rýfat Ilgaz’ýn 1940’lara doðru týpký Ahmet Muhip Dýranas, Cahit Sýtký Tarancý gibi þairlerde görebileceðimiz gibi þiirinin kaynaklarýna batý þiirini dahil ettiðini görürüz. Artýk bazý þiirlerinde dörtlükler, üçlükler ve beþlik bentler iç içedir.
Ýçerik bakýmýnda ayný þiirler incelendiðinde bunlarda bireysel duyarlýlýklarýn aðýr bastýðý görülür. Þairin bu dönemde asýl sesini bulmadýðýný fakat asýl sesini bulma arayýþýna çýktýðýný gözlemlediðimizi söyleyebiliriz.
Bu arayýþýna “Eriyiþ” adlý þiiri, Bütün Þiirleri adlý kitaptaki diziliþten hareketle, ilk örnek sayýlabilir. Bu þiirinde Rýfat Ilgaz’ýn üçlük bentlerle ve kendine özgü deðiþik uyak örgüleri yaratarak kendine özgü bir yol çizmek ister gibidir. Bu þiirinde Yedi Meþalecilerin ve Ahmet Muhip Dýranas, Cahit Sýtký Tarancý gibi saf þiircilerin Batý þiirinden ve özellikle Fransýz þiirinden etkilenerek oluþturduklarý þiirlere biçim yönünden özendiði sezilir.
Çocuk þiir kitabý niteliðindeki “Çocuk Bahçesi”ni saymazsak toplam on bir þiir kitabý yazan þairimizin, hiçbir kitabýna dahil etmediði bu þiirler bireysel duyarlýlýkla örülmüþ ve sanatsal deðeri yüksek olmayan, onun toplumcu yanýna benzemeyen ilk þiirlerdir. Þairimiz, bunlarla ilgili düþüncelerini þöyle özetler: “Bunlarý ne zaman derlemeye kalksam onlarda bir yapmacýk taraf, bizden olmayan bir tarafýn mevcut olduðunu hissediyorum.” (Rýfat Ilgaz-Asým Bezirci, Çýnar Yayýnlarý, 1989, Ýstanbul, s. 58-59)
RIFAT ILGAZ’IN ÝLK ÞÝÝR KÝTABI “YARENLÝK” ÜZERÝNE
Deðerli Ýzleyiciler, Deðerli Edebiyat Dostlarý,
Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiir kitabý 1943’te basýlan “YARENLÝK”tir. Kýsa sürede ilk baskýsý tükenen ve büyük ilgi gören bu yapýt, Rýfat Ilgaz’ýn toplumcu edebiyata attýðý ilk adým sayýlabilir. Bu kitapta halktan kiþilerin ve basit insanlarýn yaþamlarýndan kesitler sunulur. Ýþbaþýnda sakatlanan iþçiler, tatlý hayallerle avunan çöpçüler, hastane köþelerinde bakýmsýzlýktan ölen yoksullar, vitrinleri gýpta ederek seyreden yoksullar Yarenlik’teki þiirlerin konusudur. Bu kitaptaki kimi þiirlerinde Garip akýmýnýn ve özellikle Orhan Veli þiirinin benzerlikleri aðýr basar. Örneðin “Baba” adlý þiirindeki þu bölüm, bize Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” þiirini çaðrýþtýrýr:
“……
Sessiz sedasýz göçtün aramýzdan
Ne ölümün geçti gazeteye
Ne dokuz göbek soyun.”
Orhan Veli’nin :
“Mesele falan deðildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akþam uyudu;
Uyanmayýverdi.
Aldýlar, götürdüler.
Yýkandý, namazý kýlýndý, gömüldü.
Duyarlarsa olduðunu alacaklýlar
Haklarýný helal ederler elbet.
Alacaðýna gelince...
Alacaðý yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeðini depoya koydular,
Esvabýný baþkasýna verdiler.
Artýk ne torbasýnda ekmek kýrýntýsý,
Ne matarasýnda dudaklarýnýn izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
Ýsmi bile kalmadý yadigar.
Yalnýz þu beyit kaldý,
Kahve ocaðýnda, el yaz iþiyle:
´Ölüm Allah´ýn emri,
´Ayrýlýk olmasaydý.´”
Þiirine ne kadar benziyor deðil mi?
“SINIF” ÞÝÝR KÝTABI (1944)
“Sýnýf” þiir kitabýnýn yayýnlandýðý ve Ýkinci Dünya Savaþý’nýn insanlýk katliamýna dönüþtüðü 1944’te Türkiye bu savaþýn dýþýnda kalmakla birlikte aydýnlar, devletin yoðun baskýsý altýnda bulunmakta, halkýn yediði ekmeðin karneye baðlandýðý bir dönem yaþanmaktadýr. Kitap yayýnlanýr yayýnlanmaz yasaklanýr ve bilirkiþi raporu “Bu kitapta suç unsuru yoktur.” demesine raðmen Rýfat Ilgaz, bu þiir kitabýndan dolayý 6 ay hüküm giyer. Kitaba adýný veren “Sýnýf” þiiri, Rýfat Ilgaz’ýn öðretmenlik yaptýðý bir okuldaki bir sýnýfta bulunan öðrencilerle ilgili gözlemlerini anlatmaktadýr. Ama mahkeme heyeti, kitabýn kýrmýzý kapaðýndan huylanmýþ ve Rýfat Ilgaz’ýn “kýzýl komünist” olduðuna çoktan karar vermiþtir bile. Hele bir de kitabýn adý “Sýnýf” olunca Rýfat Ilgaz tek baþýna ülkede devrim yapýp “iþçi sýnýfý”ný baþa getirme tehlikesi de doðmuþtur. Baþka kanýta gerek var mý?
Kitapta zaten dar gelirli memurlar, kente göçen yoksul köylüler, dilenciler vs. anlatýlmaktadýr.
Halk deyimlerinin ve folklorik öðelerin çokça kullanýldýðý bu kitap, Rýfat Ilgaz’ýn kendi sesini iyice bulmaya baþladýðý bir dönemin ürünüdür. Nazým Hikmet’in baþlattýðý ölçüsüz þiir anlayýþýna uygun olarak yazýlan bu þiirler, üslup yönünden Nazým Hikmet’inkilerden çok farklýdýr. Tek ortak yanlarý, “toplumcu” bir anlayýþla oluþturulmuþ olmalarýdýr.
YAÞADIKÇA (1948)
Toplumcu þiir anlayýþýnda sýçrama tahtasý olan bu yapýt, yayýnlanýr yayýnlanmaz Bakanlar Kurulu kararýyla toplatýlýr. Bu sindirme politikalarý þairimizi þiirden bir süre uzaklaþtýrýr. Bu dönemde düzyazýya aðýrlýk veren Ilgaz, mizah dergiciliðinde Türk edebiyatýna damgasýný vuran ve Marko Paþa’yla baþlayýp türlü “paþa”larla devam eden mizah gazeteciliðine yönelir.
Þair, yaþadýðý dönemin siyasi koþullarýný “Parmaklýðýn Ötesinde” adlý þiirinde þöyle özetler:
“Kapalý, hürriyete giden yollar;
Ýçerdeki içerde mahzun
Dýþarýdaki dýþarýda.”
DEVAM (1953)
Bu þiir kitabý da yayýnlanýr yayýmlanmaz toplatýlýr. Üstelik artýk Rýfat Ilgaz’ýn yazdýðý þiirleri hükümetin baskýsýndan korkan yayýncýlar da dergilerinde yayýnlamak istemez.
ÜSKÜDAR’DA SABAH OLDU (1954)
Köyden kente göç eden bir eþeðin baþýndan geçenlerin alegorik bir anlatýmla aktarýldýðý bu eser, bir fablý çaðrýþtýran ve Rýfat Ilgaz þiirine pek katkýsý olmayan, eleþtirmen Asým Bezirci’ye göre de pek baþarýlý bulunmayan bir þiir kitabýdýr. Bu nedenle de Ilgaz þiire uzun bir ara verecektir.
SOLUK SOLUÐA (1962)
Eski þiirlerin aðýrlýkta olduðu bir þiir seçkisi gibidir. Yeni denebilecek az sayýda þiiri içeren bu kitap az sayýdaki yeni þiirle de olsa Rýfat Ilgaz’ýn özgün sesini okurlara taþýr. Bu yapýt, toplumsal duyarlýlýðýn kiþisel duyarlýlýkla barýþýp kaynaþtýðý bir yapýttýr denebilir.
KARAKILÇIK (1968)
Ünlü “Aydýn mýsýn” þiirinin yer aldýðý bu yapýt, Orhan Veli tarzý mizah, alay ve taþlamanýn býrakýldýðý, arada imge ve uyaklardan yararlanýldýðý kýsacasý sanatsallýðýn toplumsal öðelerle kaynaþtýrýldýðý en olgun yapýtlardan biridir.
AYDIN MISIN
Kilim gibi dokumada mutsuzluðu
Gidip gelen kara kuþlar havada
Saflar tutulmuþ top sesleri gerilerden
Tabanýnda depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldýr baþýný kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ýþýk ol yumruk ol
Karayeller baþýna indirmeden çatýný
Sel sularý bastýðýn topraðý dönüm dönüm
Alýp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çaðý iþe baþlamanýn doðan günle
Bul içine tükürdüðün kitaplarý yeniden
Her satýrýnda buram buram alýn teri
Her sayfasý günlük güneþlik
Utanma suçun tümü senin deðil
Yýrt otuzunda aldýðýn diplomayý
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiþ alanlar sarýlmýþ
Tel örgüler çevirmiþ yöreni
Fýrýl fýrýl alýcý kuþlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanýna
Korkuluk ol
(1968-Karakýlçýk )
GÜVERCÝNÝM UYUR MU? (1974)
12 Mart darbesinin aðýr koþullarýný tatlý bir sanatsal anlatýmla, imgelerden yararlanarak anlatan ve Rýfat Ilgaz’ýn ustalýðýnýn zirvesinde bulunduðu dönemin þiir kitabýdýr.
ÖZET
Deðerli Dinleyiciler, Deðerli Dostlar,
Þairimiz, 6.11.1968’de Akþam gazetesinde þairliðiyle ilgili düþüncelerini þöyle özetlemektedir: “Her çaðýn su yüzüne çýkardýðý yeni gerçekleri arayýp bulmak, bunlarý yeni biçimler içinde sunmak þairin deðiþmez görevidir.” Gerçekten de Rýfat Ilgaz, her þiir kitabýnda çaðýnýn getirdiði gerçeklere uygun biçimleri arayýp bulmaya çalýþmýþ bir þairdir. Ayný yazýda Ilgaz, sanatçýnýn niteliðini de þöyle aktarýr: “Sanatçýnýn yalnýz yapýtýyla deðil, kiþiliðiyle de deðerlendirilmesinin zorunlu olduðu bir dönemdeyiz.” Bu sözleri, günümüzde siyasilere yalakalýk yaparak gününü gün eden sözde sanatçýlarý düþününce daha bir deðer kazanmýyor mu?
Yanýmda bulunan deðerli öðretmenim ve öðrencisi olmaktan her zaman onur duyduðum Sayýn Aydýn Ilgaz’a babasý Rýfat Ilgaz’ýn yazdýðý “SALTANAT” þiirini okuyarak sözümüze nokta koyalým. Bu þiir, hepimize býrakýlmýþ çok deðerli bir temiz ahlak mirasýdýr, kimlikli ve kiþilikli bir yazarýn hepimize vasiyetidir
SALTANAT
-Aydýn Ilgaz'a-
Sen otellerde benim konuðum
Bense dar günlerde senin evinde...
Kim ne derse desin
Saltanatýmýz baba oðul
Sürüp gidiyor iþte!
Ne saray, ne yalý, ne köþk,
Ne bir dairecik, kooperatiften...
Ne Bebek sýrtlarýnda bir çadýr,
Bir gecekondu da yok, memleket iþi
Taþlýtarla'larda...
Diyelim ki, elden düþme bir Ford,
Kilometresi üç kez silinmiþ...
Dört tekerim de olmadý bugüne kadar,
Ayaklarýmý yerden kesecek!
Her saltanatýn bir sonu var oðlum,
Buna musalla taþlarý þahit!
Son sözümü henüz söylemeden
Ýþte geldim, gidiyorum,
Altýmda bir kuru tabut!
Tacým, tahtým sana emanet!
Gösterdiðiniz ilgiden dolayý hepinize teþekkür ederim. Roman kadar uzun, öykü kadar yoðun, þiir kadar akýcý ve mutlu bir yaþamýnýz olsun!
Nuri SAÐALTICI
"Nuri SAÐALTICI" bütün yazýlarý için týklayýn...
(Bu yazý, 16 Ocak 2015’te 8. Çukurova Kitap Fuarý’nda Çýnar Yayýnlarýnca gerçekleþtirilen “Rýfat Ilgaz’ýn Þiir Dünyasý” adlý söyleþi programýndaki konuþmamdan oluþmaktadýr.)
Deðerli Ýzleyiciler, “Rýfat Ilgaz’ýn Þiir Dünyasý”na Hoþ geldiniz.
Her sanat dalýnda olduðu gibi, edebiyatta da olmazsa olmazlardan biri, her þair ve yazarýn kendi çaðýnýn tanýðý ve aynasý olduðu gerçeðidir. Rýfat Ilgaz’ýn þiir dünyasýný ve sýnýrlarýný belirlerken de bu noktadan hareket edersek onu daha iyi anlayacaðýmýzý düþünüyorum.
Rýfat Ilgaz 1911’de Karadeniz’in þirin bir köþesinde Kastamonu’nun Cide ilçesinde doðmuþtur. O, bir yaþýndayken ülke Birinci Balkan Savaþý’ný, iki yaþýndayken de Ýkinci Balkan Savaþý’ný yaþayacaktýr. Bu yýllarda, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun yýkýlýþ süreci yaþanmakta, Osmanlý Ýmparatorluðu girdiði her savaþtan yenik ayrýlmaktadýr. Divan Edebiyatý, devlet ekonomisi gibi iflas etmiþ, Türk aydýnlar ve sanatçýlar edebiyat alanýnda 600 yýllýk Divan Edebiyatý saltanatýna karþý halkla bütünleþmek gerektiðini ve halk edebiyat geleneðinin, halk dilinin edebiyat ortamýnda canlandýrýlmasý gerektiðini düþünmeye baþlamýþtýr. Bu düþüncenin babasý Mehmet Emin Yurdakul’dur. Ne var ki, Türk aydýnlarýnýn o dönemlerdeki bu çabalarý bilinçsizdir. Yüzyýllar boyunca halkýnýn içinde yer alamayan Türk aydýný, halkýn içinde olmak gerektiðini kavramýþ olmasýna raðmen halkýný ve halkýn edebiyatýný iyi bilmemektedir. Mehmet Emin Yurdakul’un þiirlerini incelediðimizde bu gerçek ortaya çýkar. Örneðin Halk þiirinde mani tipi þiirlerde halkýmýz 7’li, semai tipi þiirlerde 8’li ve koþma tipi þiirlerde de 11’li hece ölçüsü kalýplarýný tercih eder. Oysa Mehmet Emin Yurdakul halk edebiyatýnda hiç kullanýlmamýþ olan 13’lü, 14’lü, 16’lý hece ölçüsü kalýplarýný kullanýr. Milli Edebiyat dönemindeyse bu topluluðun önderlerinden sayýlan Ziya Gökalp’in þiir bile diyemeyeceðimiz tekerleme tarzý manzumelerini yalýn bir dille oluþturur. Kýsacasý dilinin sadeliði ve sýrf hece ölçüsüyle oluþturulmuþ olmalarý yönünden bu edebiyat ürünleri halka yakýn olsa da bunlarýn sanatsal deðeri son derece zayýftýr.
Ýþte halka yakýnlaþmanýn baþlangýcý olan bu kýpýrdanýþlar, Balkan Savaþlarý’nýn patlak vermesinden sonra Divan Edebiyatýnýn geleneksel aðýr dilini ve aruz ölçüsünü kullanan Fecr-i Aticileri de halkçý edebiyat cephesi diyebileceðimiz Milli Edebiyat saflarýna çekmiþ, böylece güçlü bir halkçý edebiyat ortamý doðmuþtur. Halkla aydýnlarýn kaynaþma ve barýþma dönemi diyebileceðimiz bu dönem, Cumhuriyet’in ilk yýllarýna kadar sürecektir.
Cumhuriyet 1923’te kurulduðunda Rýfat Ilgaz 12 yaþýndadýr. Milli Edebiyatýn þiirdeki devamý olan Beþ Hececilerin saltanatý baþlamýþtýr. Bu þairler, iyi bir Divan Edebiyatý eðitimi alarak yetiþmiþ olmalarýna raðmen Ziya Gökalp’in düþüncelerinden etkilenerek Hece ölçüsüne yönelmiþ ve sade bir dille þiirler yazmaya baþlamýþtýr. Halký tanýmayan bu beþ þair, toplumsallýktan uzak bireysel duyarlýlýklarýný anlatmaya devam etmiþ, arada bir hiç bilmedikleri Anadolu halkýnýn yoksulluðunu anlatan þiirler yazmýþlardýr. Bir tek Faruk Nafiz Çamlýbel Kayseri Lisesi’nde öðretmenlik yapmak amacýyla gezdiði Anadolu’yu gözlemleyerek Han Duvarlarý adlý uzun ve baþarýlý lirik þiirini oluþturup büyük bir ün saðlayacaktýr.
Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiirleri incelendiðinde bunlarda görülen Faruk Nafiz Çamlýbel etkilerini de buraya baðlayabiliriz.
Rýfat Ilgaz ilk þiiri olan ”Sevgilimin Mezarýnda” 15 yaþýndayken 1926’da Kastamonu’da bir yerel dergide yayýnlanýr. 1928’de Faruk Nafiz Çamlýbel, Rýfat Ilgaz’ýn ayný dergide yayýnlanmýþ “Sazýný Çalana” adlý þiirini görüp beðenir ve Rýfat Ilgaz’ý tebrik eder. Rýfat Ilgaz’ýn þiirinde ilk ilhamlarýný bu kaynaktan aldýðý söylenebilir. Her þairin, þiire baþlarken kendi çaðýndaki ustalardan etkilenmesi doðaldýr.
Sazýný Çalana*
Ey zulmete sazýyla haykýrýp duran aþýk,
Yýldýzsýz ufuklara, sönük mehtaba yalvar!
Ey mýzrabý sazýna durmadan vuran aþýk
Senin de mi kalbinde sonsuz bir elemin var?
Kim bilir, yarattýðýn naðmeyi kim dinliyor,
Bu feryatla aðlýyor kim bilir… Hangi kadýn?
Hangi aþýk kalbini bastýrarak inliyor,
Vur mýzrabý… Kalpleri aðlatmaksa maksadýn!..
Ýncecik parmaklarýn telleri inletirken,
Ufuklara dökülsün acýlarý kalbinin.
Bu sadalar ruhlarý kanatsýn olup diken,
Çýksýn sonsuz göklere yarattýðýn bir enin!..
Ýlahidir sazýndan, yükselen her bir perde,
Bu hülya dolu sesler, bütün kalpleri sular
Yýldýzlar titreþiyor bu naðmeyle göklerde,
Çaðlýyor kalbin gibi þimdi ýrmaklar, sular...
Ey yaralý kalplere bin bir teselli katan,
Karanlýða bakarak inle, durmadan inle!
Ey sazýyla aðlayan, ey sazýyla aðlatan,
Zulmetleri parçala coþkun naðmelerinle!
Gecelerin ruhu da inlesin, vur mýzrabý,
Kalbinden, ýzdýrabýn ördüðü að sökülsün.
Aksýn hasta ruhlara naðmelerin þarabý,
Vur mýzrabý, aðlayan kalpler bir parça gülsün.
Rýfat Ilgaz’ýn acemilik yýllarýnda yazdýðý þiirler bir bütün olarak incelendiðinde þunlarý görmekteyiz:
Rýfat Ilgaz 1911 doðumlu olduðuna göre onunla ayný kuþaktan sayýlabilecek olan ve doðum tarihleri 1901’le 1916 arasýnda deðiþen Ahmet Kutsi Tecer (1901), Necip Fazýl (1904), Sabahattin Ali (1907), Behçet Kemal Çaðlar (1908), Ziya Osman Saba (1910), Cahit Sýtký Tarancý (1910), Bedri Rahmi Eyuboðlu (1913), Oktay Rýfat (1914), Orhan Veli (1914), Melih Cevdet Anday (1915), Behcet Necatigil (1916) gibi ünlü þairlerimiz vardýr. Demek ki yaþ bakýmýndan Rýfat Ilgaz’la hemen hemen ayný yýllarda ilk þiirlerini yayýnlayan, bu þairlerimizdir.
Bu þairlerimizin ilk þiirlerine baktýðýmýzda o yýllarýn bir modasý gibi halk edebiyatý geleneðinden yararlanarak hece ölçüsüyle ve sade bir dille ilk þiirler yazdýklarýný görürüz. Bu eðilimin ana kaynaðý Milli Edebiyat hareketidir. Milli Edebiyatýn þiirdeki uzantýsý sayýlan ve Divan Edebiyatý zevkiyle yetiþip sonradan halkçý anlayýþý benimsemiþ olan Beþ hececiler, Rýfat Ilgaz’ýn þiire baþladýðý yýllarda aðýrlýðýný þiirde hala hissettirmektedir. Bu anlayýþ, Cumhuriyet döneminin ilk 20-30 yýlýnda bir moda halinde þairler arasýnda yaygýndýr. “Yenilik, yenilik” teziyle ortaya çýkýp Beþ Hececilerden pek farklý bir þiir ortaya koyamayan Yedi Meþaleciler de bu hececi eðilimin sürmesinde etkili olmuþtur.
Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiir Kitabý olan “Yarenlik”e girmeyen ve 1927-1941 yýllarý arasýndaki þiirleri daha çok bu etkilerle oluþmuþtur.
“Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiiri “Sevgilimin Mezarýnda” adýný taþýr ve bu þiir, bir iddiaya göre 1926, bir baþka iddiaya göre de 1927’de yayýnlanmýþtýr. “Bedbaht bir aþýðýn defterinden” notuyla yayýnlanan bu þiir, bireysel bir konuyu iþler ve biraz da döneminin þiir havasýna uygun olarak hece ölçüsüyle yazýlmýþtýr. Hatta þiirin söylemi de genel havasý da Faruk Nafiz Çamlýbel kokularý taþýmaktadýr.
Ama ne ilginçtir ki þairimiz bu dönemin þiirlerinde halk edebiyatýnýn hece ölçüsünden ve nazým birimi dörtlüklerden yararlanýrken genellikle halk edebiyatýnda hiç kullanýlmayan 9, 12, 13 ve 14’lü hece kalýplarýndan yararlanýr. Oysa halkýmýz, kendi þiirini oluþtururken manileri 7’li, Semaileri 8’li ve koþmalarý 11’li hece ölçüsüyle oluþturur. Rýfat Ilgaz’ýn 1940’lara doðru týpký Ahmet Muhip Dýranas, Cahit Sýtký Tarancý gibi þairlerde görebileceðimiz gibi þiirinin kaynaklarýna batý þiirini dahil ettiðini görürüz. Artýk bazý þiirlerinde dörtlükler, üçlükler ve beþlik bentler iç içedir.
Ýçerik bakýmýnda ayný þiirler incelendiðinde bunlarda bireysel duyarlýlýklarýn aðýr bastýðý görülür. Þairin bu dönemde asýl sesini bulmadýðýný fakat asýl sesini bulma arayýþýna çýktýðýný gözlemlediðimizi söyleyebiliriz.
Bu arayýþýna “Eriyiþ” adlý þiiri, Bütün Þiirleri adlý kitaptaki diziliþten hareketle, ilk örnek sayýlabilir. Bu þiirinde Rýfat Ilgaz’ýn üçlük bentlerle ve kendine özgü deðiþik uyak örgüleri yaratarak kendine özgü bir yol çizmek ister gibidir. Bu þiirinde Yedi Meþalecilerin ve Ahmet Muhip Dýranas, Cahit Sýtký Tarancý gibi saf þiircilerin Batý þiirinden ve özellikle Fransýz þiirinden etkilenerek oluþturduklarý þiirlere biçim yönünden özendiði sezilir.
Çocuk þiir kitabý niteliðindeki “Çocuk Bahçesi”ni saymazsak toplam on bir þiir kitabý yazan þairimizin, hiçbir kitabýna dahil etmediði bu þiirler bireysel duyarlýlýkla örülmüþ ve sanatsal deðeri yüksek olmayan, onun toplumcu yanýna benzemeyen ilk þiirlerdir. Þairimiz, bunlarla ilgili düþüncelerini þöyle özetler: “Bunlarý ne zaman derlemeye kalksam onlarda bir yapmacýk taraf, bizden olmayan bir tarafýn mevcut olduðunu hissediyorum.” (Rýfat Ilgaz-Asým Bezirci, Çýnar Yayýnlarý, 1989, Ýstanbul, s. 58-59)
RIFAT ILGAZ’IN ÝLK ÞÝÝR KÝTABI “YARENLÝK” ÜZERÝNE
Deðerli Ýzleyiciler, Deðerli Edebiyat Dostlarý,
Rýfat Ilgaz’ýn ilk þiir kitabý 1943’te basýlan “YARENLÝK”tir. Kýsa sürede ilk baskýsý tükenen ve büyük ilgi gören bu yapýt, Rýfat Ilgaz’ýn toplumcu edebiyata attýðý ilk adým sayýlabilir. Bu kitapta halktan kiþilerin ve basit insanlarýn yaþamlarýndan kesitler sunulur. Ýþbaþýnda sakatlanan iþçiler, tatlý hayallerle avunan çöpçüler, hastane köþelerinde bakýmsýzlýktan ölen yoksullar, vitrinleri gýpta ederek seyreden yoksullar Yarenlik’teki þiirlerin konusudur. Bu kitaptaki kimi þiirlerinde Garip akýmýnýn ve özellikle Orhan Veli þiirinin benzerlikleri aðýr basar. Örneðin “Baba” adlý þiirindeki þu bölüm, bize Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” þiirini çaðrýþtýrýr:
“……
Sessiz sedasýz göçtün aramýzdan
Ne ölümün geçti gazeteye
Ne dokuz göbek soyun.”
Orhan Veli’nin :
“Mesele falan deðildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akþam uyudu;
Uyanmayýverdi.
Aldýlar, götürdüler.
Yýkandý, namazý kýlýndý, gömüldü.
Duyarlarsa olduðunu alacaklýlar
Haklarýný helal ederler elbet.
Alacaðýna gelince...
Alacaðý yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeðini depoya koydular,
Esvabýný baþkasýna verdiler.
Artýk ne torbasýnda ekmek kýrýntýsý,
Ne matarasýnda dudaklarýnýn izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
Ýsmi bile kalmadý yadigar.
Yalnýz þu beyit kaldý,
Kahve ocaðýnda, el yaz iþiyle:
´Ölüm Allah´ýn emri,
´Ayrýlýk olmasaydý.´”
Þiirine ne kadar benziyor deðil mi?
“SINIF” ÞÝÝR KÝTABI (1944)
“Sýnýf” þiir kitabýnýn yayýnlandýðý ve Ýkinci Dünya Savaþý’nýn insanlýk katliamýna dönüþtüðü 1944’te Türkiye bu savaþýn dýþýnda kalmakla birlikte aydýnlar, devletin yoðun baskýsý altýnda bulunmakta, halkýn yediði ekmeðin karneye baðlandýðý bir dönem yaþanmaktadýr. Kitap yayýnlanýr yayýnlanmaz yasaklanýr ve bilirkiþi raporu “Bu kitapta suç unsuru yoktur.” demesine raðmen Rýfat Ilgaz, bu þiir kitabýndan dolayý 6 ay hüküm giyer. Kitaba adýný veren “Sýnýf” þiiri, Rýfat Ilgaz’ýn öðretmenlik yaptýðý bir okuldaki bir sýnýfta bulunan öðrencilerle ilgili gözlemlerini anlatmaktadýr. Ama mahkeme heyeti, kitabýn kýrmýzý kapaðýndan huylanmýþ ve Rýfat Ilgaz’ýn “kýzýl komünist” olduðuna çoktan karar vermiþtir bile. Hele bir de kitabýn adý “Sýnýf” olunca Rýfat Ilgaz tek baþýna ülkede devrim yapýp “iþçi sýnýfý”ný baþa getirme tehlikesi de doðmuþtur. Baþka kanýta gerek var mý?
Kitapta zaten dar gelirli memurlar, kente göçen yoksul köylüler, dilenciler vs. anlatýlmaktadýr.
Halk deyimlerinin ve folklorik öðelerin çokça kullanýldýðý bu kitap, Rýfat Ilgaz’ýn kendi sesini iyice bulmaya baþladýðý bir dönemin ürünüdür. Nazým Hikmet’in baþlattýðý ölçüsüz þiir anlayýþýna uygun olarak yazýlan bu þiirler, üslup yönünden Nazým Hikmet’inkilerden çok farklýdýr. Tek ortak yanlarý, “toplumcu” bir anlayýþla oluþturulmuþ olmalarýdýr.
YAÞADIKÇA (1948)
Toplumcu þiir anlayýþýnda sýçrama tahtasý olan bu yapýt, yayýnlanýr yayýnlanmaz Bakanlar Kurulu kararýyla toplatýlýr. Bu sindirme politikalarý þairimizi þiirden bir süre uzaklaþtýrýr. Bu dönemde düzyazýya aðýrlýk veren Ilgaz, mizah dergiciliðinde Türk edebiyatýna damgasýný vuran ve Marko Paþa’yla baþlayýp türlü “paþa”larla devam eden mizah gazeteciliðine yönelir.
Þair, yaþadýðý dönemin siyasi koþullarýný “Parmaklýðýn Ötesinde” adlý þiirinde þöyle özetler:
“Kapalý, hürriyete giden yollar;
Ýçerdeki içerde mahzun
Dýþarýdaki dýþarýda.”
DEVAM (1953)
Bu þiir kitabý da yayýnlanýr yayýmlanmaz toplatýlýr. Üstelik artýk Rýfat Ilgaz’ýn yazdýðý þiirleri hükümetin baskýsýndan korkan yayýncýlar da dergilerinde yayýnlamak istemez.
ÜSKÜDAR’DA SABAH OLDU (1954)
Köyden kente göç eden bir eþeðin baþýndan geçenlerin alegorik bir anlatýmla aktarýldýðý bu eser, bir fablý çaðrýþtýran ve Rýfat Ilgaz þiirine pek katkýsý olmayan, eleþtirmen Asým Bezirci’ye göre de pek baþarýlý bulunmayan bir þiir kitabýdýr. Bu nedenle de Ilgaz þiire uzun bir ara verecektir.
SOLUK SOLUÐA (1962)
Eski þiirlerin aðýrlýkta olduðu bir þiir seçkisi gibidir. Yeni denebilecek az sayýda þiiri içeren bu kitap az sayýdaki yeni þiirle de olsa Rýfat Ilgaz’ýn özgün sesini okurlara taþýr. Bu yapýt, toplumsal duyarlýlýðýn kiþisel duyarlýlýkla barýþýp kaynaþtýðý bir yapýttýr denebilir.
KARAKILÇIK (1968)
Ünlü “Aydýn mýsýn” þiirinin yer aldýðý bu yapýt, Orhan Veli tarzý mizah, alay ve taþlamanýn býrakýldýðý, arada imge ve uyaklardan yararlanýldýðý kýsacasý sanatsallýðýn toplumsal öðelerle kaynaþtýrýldýðý en olgun yapýtlardan biridir.
AYDIN MISIN
Kilim gibi dokumada mutsuzluðu
Gidip gelen kara kuþlar havada
Saflar tutulmuþ top sesleri gerilerden
Tabanýnda depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldýr baþýný kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ýþýk ol yumruk ol
Karayeller baþýna indirmeden çatýný
Sel sularý bastýðýn topraðý dönüm dönüm
Alýp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çaðý iþe baþlamanýn doðan günle
Bul içine tükürdüðün kitaplarý yeniden
Her satýrýnda buram buram alýn teri
Her sayfasý günlük güneþlik
Utanma suçun tümü senin deðil
Yýrt otuzunda aldýðýn diplomayý
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiþ alanlar sarýlmýþ
Tel örgüler çevirmiþ yöreni
Fýrýl fýrýl alýcý kuþlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanýna
Korkuluk ol
(1968-Karakýlçýk )
GÜVERCÝNÝM UYUR MU? (1974)
12 Mart darbesinin aðýr koþullarýný tatlý bir sanatsal anlatýmla, imgelerden yararlanarak anlatan ve Rýfat Ilgaz’ýn ustalýðýnýn zirvesinde bulunduðu dönemin þiir kitabýdýr.
ÖZET
Deðerli Dinleyiciler, Deðerli Dostlar,
Þairimiz, 6.11.1968’de Akþam gazetesinde þairliðiyle ilgili düþüncelerini þöyle özetlemektedir: “Her çaðýn su yüzüne çýkardýðý yeni gerçekleri arayýp bulmak, bunlarý yeni biçimler içinde sunmak þairin deðiþmez görevidir.” Gerçekten de Rýfat Ilgaz, her þiir kitabýnda çaðýnýn getirdiði gerçeklere uygun biçimleri arayýp bulmaya çalýþmýþ bir þairdir. Ayný yazýda Ilgaz, sanatçýnýn niteliðini de þöyle aktarýr: “Sanatçýnýn yalnýz yapýtýyla deðil, kiþiliðiyle de deðerlendirilmesinin zorunlu olduðu bir dönemdeyiz.” Bu sözleri, günümüzde siyasilere yalakalýk yaparak gününü gün eden sözde sanatçýlarý düþününce daha bir deðer kazanmýyor mu?
Yanýmda bulunan deðerli öðretmenim ve öðrencisi olmaktan her zaman onur duyduðum Sayýn Aydýn Ilgaz’a babasý Rýfat Ilgaz’ýn yazdýðý “SALTANAT” þiirini okuyarak sözümüze nokta koyalým. Bu þiir, hepimize býrakýlmýþ çok deðerli bir temiz ahlak mirasýdýr, kimlikli ve kiþilikli bir yazarýn hepimize vasiyetidir
SALTANAT
-Aydýn Ilgaz'a-
Sen otellerde benim konuðum
Bense dar günlerde senin evinde...
Kim ne derse desin
Saltanatýmýz baba oðul
Sürüp gidiyor iþte!
Ne saray, ne yalý, ne köþk,
Ne bir dairecik, kooperatiften...
Ne Bebek sýrtlarýnda bir çadýr,
Bir gecekondu da yok, memleket iþi
Taþlýtarla'larda...
Diyelim ki, elden düþme bir Ford,
Kilometresi üç kez silinmiþ...
Dört tekerim de olmadý bugüne kadar,
Ayaklarýmý yerden kesecek!
Her saltanatýn bir sonu var oðlum,
Buna musalla taþlarý þahit!
Son sözümü henüz söylemeden
Ýþte geldim, gidiyorum,
Altýmda bir kuru tabut!
Tacým, tahtým sana emanet!
Gösterdiðiniz ilgiden dolayý hepinize teþekkür ederim. Roman kadar uzun, öykü kadar yoðun, þiir kadar akýcý ve mutlu bir yaþamýnýz olsun!
Nuri SAÐALTICI
"Nuri SAÐALTICI" bütün yazýlarý için týklayýn...