
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
Birinci çinko
Yetmiş seksen hatta doksanlı yıllarda Aralık ayı girdi mi, tüm dergi ve gazete sayfaları yılbaşı önerileriyle dolup taşardı eskiden. Annemin okuduğu, sonraları benim de abonesi olduğum dergilerde her türlü yılbaşı ayrıntısı ince ince düşünülüp yazılmış olurdu. Kimler yazardı o hayran olunası yazıları, kimler nerelerde çekerdi o parlak özenli fotoğrafları!
Bugünlerdeki gibi öyle kolay bir ÅŸey deÄŸildi fotoÄŸraf çekmek, hele güzel ve her arzu ettiÄŸin fotoÄŸrafa ulaÅŸabilmek hiç kolay deÄŸildi. Bereket ki, rengarenk karpostallarımız vardı. Simli, açılıp kapanan, Noel Baba’lı, hediye paketli, çam aÄŸaçlı ve geyikli kartpostallar… Yılbaşına 15 – 20 gün kala kurulan seyyar stantlarda kartpostal dünyasını seyretmek ne kıymetli anlarımızdı. Kırtasiyecilerdeki çeÅŸitleri de mutlaka görür fakat daha çok çeÅŸit için seyyar stantları tercih ederdik her okul dönüşü. Postane önünde tükürükle pul yapıştırmanın heyecanı nasıl unutulur!
Öğrenci bütçemin elverdiÄŸince kartpostallar satın alır, sevdiklerime gönderirdim. Nedense, her gün gördüğüm halde fazlaca kıymet verdiÄŸim öğretmenlerime de gönderirdim. Hem de en güzellerini… Açlıp kapanan, simli, kokulu olanlar en deÄŸerlilerimdi. Tabi kokulu ve müzikli kartpostallar da vardı bir zamanlar. Sahi ÅŸimdi de var mı?
Eski günler, eski yılbaşları...
Oysa, çocuklukla ilk gençlik yıllarıma denk düşen yeniyıl heyecanlarındayım bugün. O, şıkırtılı ince kuÅŸe kağıda basılan dergilerin renkli dünyası öyle güzel hayallere uçururdu ki, gündelik yaÅŸamlarımızdaki imkansızlıklar fazlaca batmazdı gözüme! Dergi sayfaları yılbaşı tuvaletli hanımların muhteÅŸem ihtiÅŸamıyla parlardı, karlarla kaplı çamların arasında kırmızı yeÅŸil bereli güzel kızlar gülümserdi inci diÅŸleriyle. SoÄŸuktan üşümeyen pudralı burunlarına bakıp kendi burnumu ısıtmaya çalıştığım moda mecmualı kadim günler iÅŸte… Bugünden bakınca ne de naifmiÅŸ her ÅŸey.
Meyve, çerez ve balkabağını, ha bir de tombalayı yılbaşıyla baş göz ettiğimiz günler...
Meyve meyveydi de nedense daha çok ve çeşitte satın alınırdı yılbaşı için. İlla ki tavuk doldururdu annem. Jandarma usulü soğanlı maydanozlu, tane karabiberli pirinçten iç pilav hazırlar tavuğu onunla doldurup bir güzel dikip pişirirdi. Sonra da haşlama suyundan çıkarıp tereyağında nar gibi kızartırdı. O koku şimdi bile burnumda trampet çalıyor! Ispanaklı kol böreği, zeytinyağlı lahana ve yaprak sarması olmazsa olmazımızdı.
Babam, sırf o güne özel dünyanın en karışık en çeÅŸitli çerezini satın alırdı koca bir kese kağıt dolusu. Her çeÅŸitten yüzer yüzelliÅŸer gram olan çerezleri iyice karıştırmak için kesekağıdını aÅŸağı yukarı öyle bir hoplatırdı ki o ses hala kulağımda… İlla ki mink ekler pastalar ve portakal ÅŸekerlemeleri de alırdı babam. Bazen de fındıklı ve üzümlü çikolata bonbonları da alırdı sanki…
Ayrıca ev yapımı çikolatalı büyük gato pastamız olurdu, söylememe gerek yok yılbaşı pastamızı ben yapardım. Annem kremalı pasta ve kabaran kek yapmayı bilmezdi. Onun işi kurabiye, poğaça ve börek, tatlı faslıydı. Bol cevizli kabak tatlısını unutmayayım, o da mutlaka pişmiş sırasını bekliyor olurdu bir kenarcıkta. Nasıl yerdik onca şeyi!
Televizyonlar hayatımıza yeni girmişti, beş on yıllıktı en fazla. Hepimizin yüzü ekrana dönük, tombola kartelalarımızı yokluyor olurduk elimizle. On kuruş beş kuruş, illâ ki parasına oynardık. Yılbaşına özeldi. Bilirdik ki bir tek yılbaşında oynanırdı parasına tombala.
Gözümüz televizyonda, kulağımız tombalada, diÄŸer yanda ha bire atıştırılan yiyeceklerle gırtlaklar mesaide, uzun upuzundu yılbaşı gecelerimiz eskiden…
ÇoÄŸunlukla babam çekerdi tombalayı yüksek perdeden nakaratlı sesiyle. Televizyona kendimizi fazlaca kaptırmış isek hemen onun sesiyle uyarılırdık; “İki yedi yan yana yetmiÅŸyedi”, “ yalnız doksan, ram pam paaa…”
Haydaaa birinci çinkooo…
Birimiz sevinç çığlıkları atarken diÄŸerlerinin suratı asılır, o hırsla “oku bakalım sayılarını kontrol edelim” demeler ve gülüşmelerle bacası mutluluk tüten evler, evlerimiz… Her ÅŸey çocukken güzeldi tabi!
Mutlu ve umutlu daha nice yıllar, hepimize…
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...
Yetmiş seksen hatta doksanlı yıllarda Aralık ayı girdi mi, tüm dergi ve gazete sayfaları yılbaşı önerileriyle dolup taşardı eskiden. Annemin okuduğu, sonraları benim de abonesi olduğum dergilerde her türlü yılbaşı ayrıntısı ince ince düşünülüp yazılmış olurdu. Kimler yazardı o hayran olunası yazıları, kimler nerelerde çekerdi o parlak özenli fotoğrafları!
Bugünlerdeki gibi öyle kolay bir ÅŸey deÄŸildi fotoÄŸraf çekmek, hele güzel ve her arzu ettiÄŸin fotoÄŸrafa ulaÅŸabilmek hiç kolay deÄŸildi. Bereket ki, rengarenk karpostallarımız vardı. Simli, açılıp kapanan, Noel Baba’lı, hediye paketli, çam aÄŸaçlı ve geyikli kartpostallar… Yılbaşına 15 – 20 gün kala kurulan seyyar stantlarda kartpostal dünyasını seyretmek ne kıymetli anlarımızdı. Kırtasiyecilerdeki çeÅŸitleri de mutlaka görür fakat daha çok çeÅŸit için seyyar stantları tercih ederdik her okul dönüşü. Postane önünde tükürükle pul yapıştırmanın heyecanı nasıl unutulur!
Öğrenci bütçemin elverdiÄŸince kartpostallar satın alır, sevdiklerime gönderirdim. Nedense, her gün gördüğüm halde fazlaca kıymet verdiÄŸim öğretmenlerime de gönderirdim. Hem de en güzellerini… Açlıp kapanan, simli, kokulu olanlar en deÄŸerlilerimdi. Tabi kokulu ve müzikli kartpostallar da vardı bir zamanlar. Sahi ÅŸimdi de var mı?
Eski günler, eski yılbaşları...
Oysa, çocuklukla ilk gençlik yıllarıma denk düşen yeniyıl heyecanlarındayım bugün. O, şıkırtılı ince kuÅŸe kağıda basılan dergilerin renkli dünyası öyle güzel hayallere uçururdu ki, gündelik yaÅŸamlarımızdaki imkansızlıklar fazlaca batmazdı gözüme! Dergi sayfaları yılbaşı tuvaletli hanımların muhteÅŸem ihtiÅŸamıyla parlardı, karlarla kaplı çamların arasında kırmızı yeÅŸil bereli güzel kızlar gülümserdi inci diÅŸleriyle. SoÄŸuktan üşümeyen pudralı burunlarına bakıp kendi burnumu ısıtmaya çalıştığım moda mecmualı kadim günler iÅŸte… Bugünden bakınca ne de naifmiÅŸ her ÅŸey.
Meyve, çerez ve balkabağını, ha bir de tombalayı yılbaşıyla baş göz ettiğimiz günler...
Meyve meyveydi de nedense daha çok ve çeşitte satın alınırdı yılbaşı için. İlla ki tavuk doldururdu annem. Jandarma usulü soğanlı maydanozlu, tane karabiberli pirinçten iç pilav hazırlar tavuğu onunla doldurup bir güzel dikip pişirirdi. Sonra da haşlama suyundan çıkarıp tereyağında nar gibi kızartırdı. O koku şimdi bile burnumda trampet çalıyor! Ispanaklı kol böreği, zeytinyağlı lahana ve yaprak sarması olmazsa olmazımızdı.

Babam, sırf o güne özel dünyanın en karışık en çeÅŸitli çerezini satın alırdı koca bir kese kağıt dolusu. Her çeÅŸitten yüzer yüzelliÅŸer gram olan çerezleri iyice karıştırmak için kesekağıdını aÅŸağı yukarı öyle bir hoplatırdı ki o ses hala kulağımda… İlla ki mink ekler pastalar ve portakal ÅŸekerlemeleri de alırdı babam. Bazen de fındıklı ve üzümlü çikolata bonbonları da alırdı sanki…
Ayrıca ev yapımı çikolatalı büyük gato pastamız olurdu, söylememe gerek yok yılbaşı pastamızı ben yapardım. Annem kremalı pasta ve kabaran kek yapmayı bilmezdi. Onun işi kurabiye, poğaça ve börek, tatlı faslıydı. Bol cevizli kabak tatlısını unutmayayım, o da mutlaka pişmiş sırasını bekliyor olurdu bir kenarcıkta. Nasıl yerdik onca şeyi!
Televizyonlar hayatımıza yeni girmişti, beş on yıllıktı en fazla. Hepimizin yüzü ekrana dönük, tombola kartelalarımızı yokluyor olurduk elimizle. On kuruş beş kuruş, illâ ki parasına oynardık. Yılbaşına özeldi. Bilirdik ki bir tek yılbaşında oynanırdı parasına tombala.
Gözümüz televizyonda, kulağımız tombalada, diÄŸer yanda ha bire atıştırılan yiyeceklerle gırtlaklar mesaide, uzun upuzundu yılbaşı gecelerimiz eskiden…
ÇoÄŸunlukla babam çekerdi tombalayı yüksek perdeden nakaratlı sesiyle. Televizyona kendimizi fazlaca kaptırmış isek hemen onun sesiyle uyarılırdık; “İki yedi yan yana yetmiÅŸyedi”, “ yalnız doksan, ram pam paaa…”
Haydaaa birinci çinkooo…
Birimiz sevinç çığlıkları atarken diÄŸerlerinin suratı asılır, o hırsla “oku bakalım sayılarını kontrol edelim” demeler ve gülüşmelerle bacası mutluluk tüten evler, evlerimiz… Her ÅŸey çocukken güzeldi tabi!
Mutlu ve umutlu daha nice yıllar, hepimize…

Nurdan ÇAKIR TEZGİN
"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...