Salah Birsel’in “Kahveler Kitabı” / Nurdan ÇAKIR TEZGİN
Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Salah Birsel’in “Kahveler Kitabı”



Söz etmek bugüne kısmetmiş. Başucu kitapları vardır insanın, başucu lâfın gelişi evin her köşesindedir onlar, mutfağınızın, oturma odanızın, çalışma odanızın ve en önemlisi tuvalet banyonuzun bir kenarındadırlar. Nereye gitseniz elinizde gezerler. Bazen sadece iki paragraf okur bırakırsınız, acele işiniz vardır! Bazen de, kitabı neredeyse yarılayacak kadar ilerlemiş olursunuz bir sandalye ucunda.

Ve pek çokturlar. Yıldan yıla, aydan aya deÄŸiÅŸse de içerikleri hep çokturlar… Bir konu hakkında okumaya dalmışsanız, o konunun tüm eriÅŸebildiÄŸiniz kitaplarını toplamışsınızdır yamacınıza.
Salah Birsel’in “Kahveler Kitabı”nın arka kapak sayfası iyice eskiyip koparak ayakucuma düşmeseydi, yine de bu satırları yazar mıydım? Yazardım yazar, günü gelirdi elbet bir gün. Çünkü Salah Birsel’i oldum olası sevdim… BaÅŸucu kitaplarımdan olan “Kahveler Kitabı” en sevdiÄŸim kitabıdır. Ta 1975 yılından ilk baskısına sahibim. SaÄŸolsun Turgay’ın imzalı kitabı, öylece duruyordu kitaplığımızın en ücra köşesinde, son ev taşımamızda yeniden bulup baÅŸucuma terfi ettirmiÅŸtim. Sürekli dokunup burkalamaktan yıprandı zahar. Bir de düşürmeseydim! Yıpranan kapağını okÅŸarken onunla karnımdan konuÅŸmuÅŸum ki, bilmem kaçıncı kez yine “bir sayfa aç” oyunu oynadım. Her seferinde oynarım bu oyunu, bazen içerikteki konudan kendime bir hisse çıkarırım. GençliÄŸimde ÅŸiir kitapları için ne çok oynardık; “bir ÅŸiir dile ve aç” oyununu. Dilek tutmalar oyalanmanın türlü halleriydi, kitabın ortasında herhangi bir sayfadan dışarı fışkıracak taze umutlardı…

Gözlerimi kapadığımı da anımsıyorum, hatta kitabı ters yüz çevirip önü arkası belli olmayacak şekilde açardık dilek sayfamızı. Kitabın hangi sayfasında hangi şiirler var bilirdik o yüzden göz kapamak şarttı! Kitapseverdi bizim nesil. Kitapseviciydik. Öyle severdik ki, tıpkı sevdiğimizi kıskanır gibi sevgimizle hırpalardık. Birisi ödünç aldığında içimiz cız eder, acaba istemeden geri getirecek mi diye tasalanırdık ki, şimdi de çok farklı olduğum söylenemez! Sakınırım her birini dış seslerden. Halbuki, kitapların okunması için mutlaka paylaşılması taraftarıyım! Ne yârdan, ne serden.

Yırtılan kitap kapağından özür dilercesine kapadım gözlerimi ve gelişigüzel açtığım yerden okuyorum.

Kahveler Kitabı sayfa: 85 / Salah Birsel

“YeÅŸiltulumba’da kahvehaneler fık fık kaynar. Karşılıklı sıra halindeki bu kahvelerin en ünlüleri Giritli Necati Efendi Kıraathanesi, Dilküşa Kıraathanesi ve ÇavuÅŸun Kahvesi’dir. Yazın püfür püfür eser. ÇavuÅŸ’un Kahvesi’nde kahve kallavi fincanlarla içilir. Bir de YeÅŸiltulumba Kahvehanesi vardır. Bu da ötekiler gibi yaz, kış iÅŸler. Bahçesini bir de demir parmaklık çevirir. Ünlü Kara Ahmet Pehlivan bu kahvede ölmüştür. İngiliz ressam Warwick Goble’un bu kahveyi belirleyen bir suluboyası vardır. Meydandaki kahvelerin önüne yazın iskemle atılır. Buralarda kalabalıktan oturulacak yer bulunmaz.

Yer bulamayanlar Laleli Hamamı’nın tam karşısındaki ÇukurçeÅŸme Tulumbacı Kahvehanesi’nde yada yine ÇukurçeÅŸme’deki TaÅŸhan Kahvehanesi’nde yada Koska’da Azmi Bey Kıraathanesi’nde de bir kez bahtlarını denerler. Olmazsa gerisin geriye dönüp Aksaray’a sığınırlar.

Åžehzadebaşı kahvelerinden dışarı çıkmayan Ahmet Rasim gençliÄŸinde daha çok Aksaray kahvelerindedir. Bunların adını pek açıklamayan Ahmet Rasim bir gün buradaki kahvelerden birinde otururken Rıdvan PaÅŸa’nın babası Deli Nizhet’in, cigarası bitince birden tabakasını kapıp öyle bir bağırdığını yazar ki Ahmet Rasim utancından kendini dışarı zor atar. Aksaray’ın tanınmış kahveleri arasında İhsan Bey Kıraathanesi vardır. OÄŸlanlar Dergâhının hemen yanındadır. Merkez Kıraathanesi ise Tramvay istasyonundadır. Aksaray caddesi’ndeki Kuşçu Arif’in Kahvesi ile Gizlice Evliya Sokağı’nın tam karşısındaki Odabaşı Kahvesi de ünlenmiÅŸtir.”


Bu kitap için kahveler üzerine yazılmış en güzel kitap deme cüretini göstermek istiyorum. HoÅŸ, diÄŸerlerini yeterince biliyor muyum? Kendi okuduklarım içinde diyeyim en iyisi. Yoksa “kahve” sözcüğü odaklı dünyalar dolusu kitap raflarda dizi dizi.

Salah Birsel, gençliÄŸi ÅŸair, yazar, ressam ve düşünürlerin müdavimi olduÄŸu İstanbul'un edebiyat kahvelerinde geçmiÅŸ kendi çağının tanığı bir yazar. Kitapta bu kahvelerdeki anılarını, kahvenin dünyada ilk kullanılmaya baÅŸladığı zamanlara uzanarak Osmanlı İmparatorluÄŸu dönemlerindeki bir serbest bırakılıp bir yasaklanmasına deÄŸin geçen süreçleri güzelce anlatmış. Hatta; Ondokuzuncu yüzyılda, Direklerarası, MahmutpaÅŸa Camii Avlusu, Divanyolu, Galata, Üsküdar, Aksaray, Haliç ve Kadıköy’deki Edebiyat Kahvelerinin yanı sıra Semai Kahveleri, Esrar Kahveleri, Meddah ve Karagöz Kahveleri’yle İstanbul’un belli baÅŸlı kahvelerini de iÅŸlemiÅŸ kitabında.

"Bizim deneme geleneÄŸimizde, modern dönemin güçlü, yol açıcı örneÄŸini Birsel kurmuÅŸtur" diyen Enis Batur’a hak vermemek elde deÄŸil. Yol açıcı olmak çok önemli. Çağın tanıklığı yetmiyor, o tanıklığı kayda geçirip geleceÄŸe taşıyamadıktan sonra her anın tanığı olmuÅŸsun ne gam! KiÅŸisel tanıklıklar paylaşılmadıkça kötürümleÅŸiyor, giderek yok oluyor. Bir kahve içimlik nice anı unutuluyor zamanla, kırk yıllık hatır ne ki!


Nurdan ÇAKIR TEZGİN




28 Eylül 2014 Pazar / 2714 okunma



"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...