Orta Avrupa’da suyun baÅŸkenti Viyana / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

Orta Avrupa’da suyun baÅŸkenti Viyana



Viyana Belediyesi’nin davetlisi olarak gittiÄŸimiz Belediye binasında bizi konuk eden Viyana Eyaleti Genel Direktörü Dr.Erich Hechtner’e, “ Belediyenize gelen en büyük sorun nedir?” diye soruyorum. Yanıtı oldukça ilginç. Çünkü, Viyana’da; ulaşım, temizlik, su, imar, çevre ve benzeri sorunlar yok. Dr.Hechtner diyor ki: ”Araçlar ile bisikletler arasında arada bir sıkıntılar yaÅŸanıyor.” BaÅŸkaca sorun yok. Kenti bu duygular ile gezmeye baÅŸlıyoruz, arkadaÅŸlarımız Hürol DaÄŸdelen, UÄŸur İşven ve Engin Yavuz ile birlikte…


İzmir'den gelen gazetecileri konuk eden Viyana Eyaleti Genel Direktörü Dr.Erich Hechtner


Adım başı yeşil, adım başı çiçek.


Viyana Belediyesi yüz yıl önce su sorununa köklü bir çözüm getirmiÅŸ, Alpler’in zirvesinden minik bir kaynaktan baÅŸlayan yolculuk 80 kilometre uzaklıktaki kente kadar uzanıyor. Hem de hiçbir teknik donanım kullanmadan borulardan akıp gidiyor Alpler’in buz gibi suları. Yani pompa kullanılmıyor; su geldiÄŸi gibi kente yakın bir merkezde önce depoya ulaşıyor, orada kentin ihtiyacı kadar olan bölüm yine pompa kullanılmadan musluklara veriliyor. Viyana’nın suyu mükemmelin de ötesinde, Avrupa BirliÄŸi gözünü suya dikmiÅŸ ama Avusturya devleti suyunu kaptırır mı? Çünkü o su geleceÄŸin Viyana’sına iki yüz yıl yetecek kadar akmaya devam edecek. Belki hiç bitmeyecek birkaç yüz yıl daha akmaya devam edecek. Bir yanda Alpler’den gelen ÅŸeker tadında içme suyu bir yandan da yaz kış yaÄŸmaya devam eden yaÄŸmurlar bu tarihi kenti kültür ve sanatın yanında adeta dünyanın özel yeÅŸil bir köşesine çevirmiÅŸ. AÄŸacı olmayan bulvar, cadde ve sokak yok, çiçeÄŸi olmayan balkon ve pencere önü ise görmek mümkün deÄŸil.



Sokak ve caddeler ceviz, kestane ve ıhlamur ağaçlarıyla dolu

Hem de çiçeÄŸin bin bir türlüsü, her çeÅŸidi… Sokaklarda ceviz aÄŸaçları, kestane aÄŸaçları, her biri yüzlerce yaşında, dimdik göğe uzanıyor yeÅŸil yapraklarıyla. Öyle bir kent ki, Viyana: kentin genel sekreterini ziyaret ettik, belediye binasında makamında buluÅŸtuk. Dört gündür gezdiÄŸimiz kentte gözle görünür bir problem yok. Bisiklet yolları tamam, kentin dört bir yanını aÄŸ gibi örmüş, her türlü kolaylık saÄŸlanmış, geçiÅŸ üstünlükleri var kaldırımlarda. Metro ise en büyük kolaylık kent içinde gitmediÄŸi bölge yok, tramvay deseniz öyle, otobüsler vızır vızır çalışıyor, temiz ve tertemiz. Kentin yüzde ellisi yeÅŸil kamusal alan. Kent merkezindeki birinci bölgedeki tüm binalar birbirleriyle yarışıyor mimari güzellik açısından, her bina bir sanat eseri barındırıyor. Her bina ünlü mimarlar tarafından tasarlanmış, duvarlarında, balkonlarında ve çatılarında heykeller, figürler ve resimler yer alıyor, insan gözünü alamıyor. Kent içinde gül bahçesi oluÅŸturulmuÅŸ. Hikayesi de ilginç, kentte yaÅŸayan vatandaÅŸlar bahçeye gelip gül fidanı dikiyor ve adını yazıyor, binlerce fidan boy atmış aÄŸaç gibi olmuÅŸ gül fidanları ve çok özel bir köşe oluÅŸmuÅŸ.



Su kanallarını görmek isteyen 7.5 Euro ödemek zorunda

Gül bahçesine havuzlar, ceviz, kestane ve ıhlamur ağaçları ve diğer bitkiler ayrı bir güzellik katmış, banklarda insanlar saatlerce oturup bu güzelliği izliyor, sohbet ediyor, banklarda yatıyor, hava bir de güneşli olduğu zaman mayolu ve bikinili insanları da görmek mümkün.

Birçok Avrupa kentine hayat veren Tuna ise Viyana'nın simgelerinden biri. Ancak bu kentin Tuna'yla ilişkisi pek hayal ettiğimiz gibi değil. Tuna kentin içinden geçmiyor, kuzeyinde kalıyor. Üstelik insanların müdahaleleri sonucu yatağı değiştirilmiş, yerinden oynamış; sonuçta ortaya bir Tuna kanalı, bir eski Tuna, bir de asıl Tuna olmak üzere üç ayrı bölüm çıkmış. Buradan asıl Tuna küçücük bir gölet şeklinde görülüyor. Kentin altında Tuna nehrinin bir bölümü yaklaşık iki kilometrelik bir tünel sisteminin içinden geçip gidiyor, turistler bu tüneli görmek için 7.5 Euro ödüyor. Atık suların yer aldığı bölüm ise 140 yıl önce tasarlanıp, planlanıp yapılmış, düzenli kanallardan akıp giden tünellerde 1949 yılında bir de film çevrilmiş. Filmin adı Üçüncü Adam. Gerilim ve gizem tadındaki filmin yönetmenliğini Carol Reed yapmış, oyuncular arasında ise Orson Welles gibi ünlüler de yer alıyor. Tünelin içinde bu filmden fragmanlar izledik, kokular arasında, yani insanlar turizm için neleri değerlendiriyor ibretle bakakaldık arkadaşlarımla.



Gelelim Viyana suyunun yol haritasına

Bir günümüz suyun öyküsünün geçtiÄŸi yerleri görmek ve yaÅŸamak için geçti. Sabah erken saatlerde Viyana Belediyesi’nin yetkilileriyle yola koyulduk. Yaklaşık 80 kilometre gittikten sonra yemyeÅŸil bir ormanın içine kadar devam ettik ve tesislere ulaÅŸtık. Kaynağın bulunduÄŸu kilitli kapı bizim için özel olarak açıldı, ardından cam bölmenin ardından görebildiÄŸimiz pırıl pırıl Alpler’den gelen suyun yakından fotoÄŸrafını çekebilmek için o özel cam bölmeler de bizim için aralandı. Çok titiz davranarak fotoÄŸraf çekimlerimizi tamamladık. Daha sonra suyun akış hızından, ana depoya ulaÅŸmasına, oradan kentin ihtiyacı olan ÅŸebekeye götürülmesine kadar olan çalışmaları dakikalarca anlattılar. Viyana su iÅŸletmeleri basın sözcüsü Bayan Astrid Rompolt, hem minibüsümüzü kullandı, kaptanlık yaptı; hem de suyun doÄŸuÅŸundan kente varışına kadar izlenen yolu o kadar güzel anlattı ki, not almama bile gerek kalmadı hepsi beynime yerleÅŸti.


Viyana'ya ulaşan su bu kumanda merkezinden yönetiliyor


600 bin metre küplük su deposu ile Avrupa’nın birincisi

Benim bu gezide su deposunun bulunduÄŸu alan çok ilgimi çekti. Avrupa’nın en büyük su deposunu yapmışlar, yukarıda 65 bin metre karelik bir alan ve aÅŸağıda dört bölümden oluÅŸan 600 bin metre küp kapasiteli depoda kaynak suyu, buz gibi ve biz cam bölmenin ardından izliyoruz. Neusiedl am Steinfeld Su Deposu. Yapıldığı zamanda dünyanın en büyük kapalı temiz su deposu olarak kayıtlara geçti. 1950'lerde inÅŸa edilen Memba suyu deposu 600.000 metreküp su depolayabiliyor. Bu büyük alan 4 tane büyük su deposundan oluÅŸuyor. Depolar 10 metre yüksekliÄŸinde. 120 metreye 134 metre büyüklüğünde. Kumanda odası 24 saat çalışıyor 4 bin noktada alarm sistemi kurulmuÅŸ, kente su geliÅŸigüzel verilmiyor, ihtiyaç bilgisayar ortamında belirleniyor ve ona göre akış saÄŸlanıyor. Ana borularda su kaçağı diye bir sorun yaÅŸanmıyor. Ancak kent içindeki ÅŸebeke dağılımında yüzde onluk bir kayıp var (kaçak deÄŸil). OrtadoÄŸu ne kadar petrol zenginiyse, Orta Avrupa da o kadar su zengini. Viyana ise bu zenginlikten fazlasıyla nasibini almış bir baÅŸkent. Alp sıradaÄŸları üzerinde bulunan büyük daÄŸların kar suları Avusturya'nın su kaynaklarını oluÅŸturmuÅŸ. Onlarca nehir ve gölleriyle de zengin olan Avusturya'nın bir iki gölünün dışındaki tüm suları içme suyu kalitesinde. Yani bu kalitedeki bir suyun evlerde çamaşır ve bulaşık makinelerinde kullanılmasını düşündüğümde içim acıdı.


Avrupa'nın en büyük su deposu bu alanın altında


Avrupa Birliği gözünü suya dikmiş nabız yokluyor

Her ne kadar denizden yüzlerce kilometre uzakta olsa da, kuzeyindeki Tuna, çevresindeki Viyana ormanları, ülkenin doÄŸusundaki Alp DaÄŸları Viyana'yı su kültürüne pek uzak düşürmüyor. Viyana ve su denilence insanların aklına en çok Alp daÄŸlarından süzülen içme suyu geliyor. Tüm Viyana çeÅŸmelerinden akan su doÄŸrudan Alpler'den geliyor; tadına ve içmeye doyulamıyor. İnsanın ülkesine dönerken, bu suyu ÅŸiÅŸeleyip yanında götüresi geliyor. Bu arada, Avrupa BirliÄŸi’nin Avusturya'nın suyunda gözü olduÄŸunu ve sık sık gündeme taşıdığını öğrendim. AB arada bir nabız yoklayarak Avusturya'nın suyunu AB'nin diÄŸer üye ülkelerinin de faydalanması gerektiÄŸini belirtiyormuÅŸ. Avusturya'da siyasetçiler suların satılmasına ÅŸimdilik karşılarmış. BaÅŸbakan danışmanı ve devlet bakanı "Suyun satılamayacağını" yasayla garanti altına almış Hollanda'yı iÅŸaret ederek, su konusunda anayasa garantisi talep etmiÅŸ. Yani Avusturyalılar "Sularımız hakkında kararı biz veririz, baÅŸkaları karışamaz" diyorlarmış. İsabetli bir karar almışlar, bizim ülkemizde ise en deÄŸerli su kaynaklarının kalbinde HES’ler inÅŸa ediliyor.



Viyana’da ulaşım kolay ama pahalı

Viyana’da kaldığımız dört gün boyunca genellikle yürümeyi, metroyu ve tramvayı tercih ettik. Viyana gerçekten demir aÄŸlarla örülmüş. Ulaşım sorun deÄŸil ancak çok pahalı. Aktarmalar bizim ülkemizdeki gibi ücretsiz, bizim kullandığımız 72 saatlik bilet 21.90 Euro oldukça pahalı. Kentte U simgesi ile gösterilen 5 metro hattı, 100 civarında otobüs hattı, 29 tramvay hattı ve banliyö trenleri (S-Bahn) ÅŸehiriçi ulaşım saÄŸlıyor. Cuma ve Cumartesi geceleri metro hatları 24 saat hizmet veriyor, ayrıca haftanın tüm günleri gece seferleri yapan Night Line otobüsleri ve belli noktalar arasında çalışan gece dolmuÅŸları (ASTAX) var. Viyana bisikletle de gezmeye uygun bir kent. CityBike adlı bisiklet paylaşım sisteminin kent içindeki birçok noktasında 1 Euro karşılığında kredi kartınızla ya da 2 Euro’ya Touristcard alarak kayıt olabilirsiniz. Bisiklet almanızdan itibaren ilk saat her zaman bedava. Sonraki saat 1 Euro, üçüncü saat 2 Euro ÅŸeklinde uygulanıyor. Ama Viyana ova üzerine kurulmuÅŸ ve bisiklet ile gezmek çok kolay ve pek keyifli.



Viyana’da gezilecek yerler

Aziz Stephan Katedrali


Viyana’nın merkezindeki 1365 yılında inÅŸa edilmiÅŸ Aziz Stephan Katedrali (Stephansdom, Domkirche St. Stephan zu Wien), Viyana’nın en önemli simgesi. Kentin tam merkezi olan Stephansplatz Meydanı’ndaki katedral Roma Gotik mimariye sahip ve Avusturya Dükü IV. Rudolf tarafından yaptırıldı. Katedralinin çan kulesinde 1534 yılında bir memur Osmanlı akıncılarının yaklaÅŸtığını görüp çan çalarak halka haber vermekle görevlendirilir ve bu memuriyet yüzyıllarca sürer. 1956′da (!) Viyana Belediye Meclisi’nce artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığına karar verilir ve bu görev kaldırılır.

Hofburg Sarayı

Hofburg İmparatorluk Sarayı, Avusturya’nın baÅŸkenti Viyana’nın en önemli tarihi yapılarından. Saray baÅŸta Habsburg hanedanlığı olmak üzere Avusturya-Macaristan İmparatorluÄŸu’nun birçok yöneticisine ve hanedanına ev sahipliÄŸi yaptı. Hofburg Sarayı daha çok kışlık malikane olarak kullanılırken, Schönbrunn Sarayı yazlık olarak tercih edildi. Sarayda 4.659.852 adet tarihi eser var. Ünlü Fransız Kraliçesi Marie Antoinette, Hofburg Sarayı’nda dünyaya geldi. 1654 yılında yapılan saray, mutlaka gezilmesi gereken bir yer

Schönbrunn Sarayı

Viyana’daki Schönbrunn Sarayı (Schloss Schönbrunn), Avusturya’nın en önemli kültürel eserlerinin bulunduÄŸu saray olup ülkenin en çok ziyaret edilen yeri. Avrupa’nın en güzel saraylarından biri. On yedinci yüzyılda İmparator I. Leopold, Barok mimar Bernhard Fischer von Erlach’ı kraliyet ailesi için görkemli bir av köşkü inÅŸa etmekle görevlendirir. 1683′deki II. Viyana KuÅŸatması’nda, çevredeki binaların yok edildikleri söylenir. Bina ve bahçesinin yapımı 1744-1749 yılları arasında imparatoriçe Maria Theresa tarafından tamamlanır. İmparator I. Karl, 1918′de tahtı bıraktığını bildiren ve Habsburg Hanedanı hakimiyetine son veren anlaÅŸmayı burada imzalar. Bugün hem kültürel hem de politik açıdan Avusturya’nın en önemli mekanı.

Doğa Tarihi Müzesi

DoÄŸa Tarihi Müzesi (Naturhistorisches Museum) türünün en büyüklerinden ve Avrupa’nın en önemli müzelerinden. 39 salonunda dünya ve yaÅŸamla ilgili binlerce nesne sergileniyor. DeÄŸerli madenler, nadir fosiller, dev dinozorlar ve eÅŸsiz tarih öncesi buluntular var.

Viyana Devlet Operası

On dokuzuncu yüzyılın ortasında inÅŸa edilen Viyana Devlet Operası (Wiener Staatsoper), sanat dünyasına göre dünya operasının merkezi. Herbert von Karajan buranın yöneticiliÄŸini yaptığı dönemde operaların kendi dillerinde sergilenmesini baÅŸlattı, ondan önce tümü Almanca gösteriliyordu. Viyana’da yapılacak ÅŸeylerin başında klasik müzik konserine gitmek geliyor. Biz de Amerakalı ünlü sanatçı Charles Bradley’in caz konserine giderek bu keyfi yaÅŸadık.

Albertina Müzesi

Albertina Müzesi Avusturya’nın baÅŸkenti Viyana’nın önemli sanat müzelerinden biri. 65.000′den fazla çizimin yanı sıra aÄŸaçbaskı, taÅŸbaskı ve gravür gibi tekniklerle yapılmış bir milyondan fazla baskı eseri ve bir o kadar da modern grafik çalışmalardan oluÅŸan koleksiyonu ile dünyanın en geniÅŸ ve en önemli grafik eser koleksiyonlarından birine sahip.

Viyana Sanat Tarihi Müzesi

Sanat Tarihi Müzesi (Kunsthistorisches Museum) dekoratif sanatlar ve güzel sanatlar alanlarında dünyada önemli bir yere sahip. Yılda yaklaşık 700.000 kişi ziyaret ediyor.

Maria vom Siege Kilisesi

Viyana’nın Fünfhas semtinin Gürtel Caddesi’ndeki 1875 yılında inÅŸası tamamlanan Maria vom Siege Kilisesi’nin 68 metre yükseklikteki kulesi Neo Gotik tarzda. Koyu renkli ve Gotik dış yapısının aksine, içi aydınlık ve Neo Bizans tarzında.

St. Peter Kilisesi

Bugünkü yerinde kentin en eski kilisesi Orta ÇaÄŸ’da inÅŸa edilmiÅŸ olan Aziz Peter Kilisesi (Peterskirche), Barok tarzı bir Roma Katolik kilisesi.

Mariahilf Kilisesi

Bu kilise Viyana’nın altıncı bölgesi Mariahilf ile aynı adı taşıyor. 1689 yılında Sebastiano Carlone tarafından inÅŸa edildi, 1715 yılında Franz Janggl tarafından yeniden tasarlandı. Altı tane ÅŸapeli olan Mariahilf Kilisesi’nin bugün gördüğümüz fresklerini 1760 yılında Johann Hauzinger ve Franz Xaver yaptı. İçinde 1763 yılından kalma büyük bir org var.Viyana’da zamanınız varsa Belvedere Sarayı’nı, Biblioteka’yı, Secession Jugendstil sanat evini, Prater lunapark ve eÄŸlence alanını, Augarten Saray ve parkını, Stadtpark adlı ÅŸehir parkını da ziyaret edebilirsiniz.
















































































































































































































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



15 Temmuz 2014 Salı / 2862 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...