Karagöl’e vurulduk / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

Karagöl’e vurulduk



Karaçamların çevresindeki yüzlerce yeni fidan, geleceğe umutla başlarını uzatıyorlar. Yıllar sonra insan eli değmediği sürece Karagöl dünyaca bilinen bir doğal güzellik olarak yerini koruyacak.

Umarım, nikelciler, altıncılar, kömürcüler ve mermercilerin yolları buralara düşmez…

Ancak Gezi Parkı’ndan sonra oluÅŸan çevre bilinci ve tepkilerin önünde artık kimseler duramaz, bu güzelliÄŸi bozmaya da kimse cesaret edemez…




Ben doÄŸaya aşık bir insanım, ama Karagöl’e sanırım vurgunum. İnsan aynı bölgeye dört kez gidip kamp yapar mı? İki kez BeyaÄŸaç’ta iki kez de Karagöl’de kamp yaptım, ama aklım hala orada. Asırlık karaçam aÄŸaçları ile çevrili yeÅŸil bir denizin ortasında yaÄŸmur ve eriyen karlardan gelen sular ile oluÅŸan Karagöl. Denizli’nin BeyaÄŸaç ilçesi sınırlarında yer alan Karagöl… Yaklaşık bin 500 metre yükseklikte doÄŸal bir göl, yeÅŸilin, sessizliÄŸin hakim olduÄŸu bu gölde sadece angıtlar uçuyor. Karada akÅŸamları yaban domuzları bölgeyi mesken tutuyor, sabah saatlerinde ise yılkı atları boy gösteriyor. Milyonlarca kurbaÄŸanın sesinden oluÅŸan koro ise bölgeye tam bir ahenk, renk ve cümbüş katıyor.



Dördüncü yolculuk

Denizli-BeyaÄŸaç bölgesine dördüncü yolculuÄŸumuzu gerçekleÅŸtirdik. Geçen yıl Topuklu Yaylası’nın muhteÅŸem manzarasının eÅŸlik ettiÄŸi kamp alanında meteorların düştüğü o yıldızlı gece aklımızdan çıkmadı ki… GeçtiÄŸimiz yıl, kurak geçen kış mevsimini unutmuÅŸtuk. Asırlık karaçam ormanlarının arasından süzülen toprak yoldan, güzelliklerin tadına vararak ağırdan ilerlemiÅŸ ve Karagöl’ün kuru zeminiyle karşılaşınca ÅŸok geçirmiÅŸtik. Suyun biriktiÄŸi alanda bir süre kalmış, çatlayan toprakların üzerinde dolaÅŸmış, suyun dolup taÅŸtığı bir gün burada kamp kurmaya karar vermiÅŸtik.



Rota değişikliği yaptık

2010 yılında hayalimizi gerçekleÅŸtirdik ve insan eli deÄŸmemiÅŸ güzelliklerin arasında tadına doyamayacağımız bir kamp kurmuÅŸtuk. Bu kez ekibe Hürol DaÄŸdelen de katıldı. Karagöl; sözün bittiÄŸi yer. Sadece bakacak, görecek, fotoÄŸraf çekecek, sessizlikte rüzgarın uÄŸultusunu dinleyecek, kuÅŸ seslerine hayran kalınacak. Bu kez rotayı deÄŸiÅŸtirdik. GeçtiÄŸimiz yıl yaptığımız kampa Aydın-Karacasu-Kale ve BeyaÄŸaç üzerinden gitmiÅŸtik. Dönüşü ise çok kötü bir yoldan, Sandras DaÄŸları’nı aÅŸarak Akyaka-Çine ve MuÄŸla’dan yapmıştık, araçlarımız taÅŸlı orman yollarında oldukça zarar görmüştü.



Akyaka’dan Karagöl’e

Güzergah deÄŸiÅŸikliÄŸi yaptık. Bu kez Yine Torbalı istikametinden çıktık, yol üzerinde kahvaltı ettikten sonra otoyoldan Aydın’a oradan da MuÄŸla’ya ulaÅŸtık. DoÄŸrudan Marmaris yolunu takip etmek yerine farklı bir yol izledik. Önce Ula’ya uÄŸradık ve hayal kırıklığı yaÅŸadık. Eski evlerin fotoÄŸraflarını çekeceÄŸimizi düşündük ama birkaç tane bulabildik. Tekrar geri dönüp Sakar rampalarından gitmek yerine Ula ile KöyceÄŸiz arasındaki el deÄŸmemiÅŸ yeÅŸil bir vadinin içende yol aldık. KöyceÄŸiz’de öğle yemeÄŸi yedikten sonra, göl gezintisi yaparak zamanımızın önemli bir bölümünü burada geçirdik, alışveriÅŸ yaptık. Çünkü bundan sonra tırmanış baÅŸlayacak ve alışveriÅŸ yapma ÅŸansımız kalmayacak.


Genç fidanlar boy atmış

Yol araç için uygun

AlışveriÅŸin ardından zevkli yolculuk baÅŸladı. Anayoldan ayrıldık, yol sapağından AÄŸla Köyü’nü izleyerek tırmanışa geçtik. Hedefimiz kısa süre içinde Karagöl’e ulaÅŸmak. EndiÅŸe edecek bir durum kalmamış, yollar elden geçirilmiÅŸ, temiz bir duruma getirilmiÅŸ, yavaÅŸtan ilerliyoruz, bisikletli doÄŸaseverler ile selamlaşıyoruz, yol boyunca bisikletli arkadaÅŸlara rastlamaya devam ediyoruz, iÅŸleri zor, hava sıcak, toz ve toprak, yükler ağır; onların da hedefi BeyaÄŸaÄŸaç’a ulaÅŸmak. Yolun iki kenarında asırlık karaçamların arasında ilerliyoruz, sıcak bastırıyor, yaklaşık üç saatlik bir yolculuÄŸun ardından Kartal Gölü levhasını görüyoruz, BeyaÄŸaç kamp alanı solumuzda kalıyor. Yol üzerinde minik levhaları dikkatle takip ediyoruz. Karagöl levhasını görünce toprak yola sapıyoruz ve karşımızda devasa büyüklükte bir kamyon ile birbirimizi teÄŸet geçiyoruz: direksiyonda Aykut Fırat’ın canı sıkılıyor. Karaçamların arasında Karagöl’ün yeliÅŸimsi suyunu gördüğümüzde keyfimiz yerine geliyor.


Göl üzerindeki yansımalar muhteşemdi

İşte Karagöl

Birkaç yüz metre gittikten sonra yeşilin ortasındaki sulardan yansıyan mavi güzellik bir anda ortaya çıktı. İkinci kez gitmemize karşın büyülenip kaldık. Çam ağaçlarının arasında yüzünü gösteren Karagöl karşımızda duruyordu ve bir düşümüz daha gerçek oluyordu.Yüzlerce yıl boyunca birçok doğa olayına tanıklık etmiş bu anıt karaçamların ortasında kamp kurmak, geceyi geçirmek düşüncesi bir kez daha gerçeğe dönüşmüştü. Gölün çevresindeki anıt ağaçlar öyle güzel bir tablo yaratıyor ki, her birinin çevresinde onlarca genç fidan gökyüzüne uzanmaya çalışıyor. Bu kez sanki daha bir boy atmışlar gibi geldi bize.


Yüzlerce kozalaktan temizlediğimiz alan üzerinde çadırlarımızı kurduk

Kamp ateÅŸimiz duruyor

Engin Yavuz üç yıl önce kamp kurduÄŸumuz alanı önerdi. Kamp ateÅŸi yaktığımız yer, taÅŸlar yerli yerinde duruyordu. Bizden baÅŸka kim burada kamp yapacak ki… Çadırlarımızı anıt aÄŸaçların altındaki yüzlerce kozalağı temizleyerek kısa sürede kurduk. Orman denizinin içinde karşımızda Karagöl, hemen onun arkasında zirvesi karlar ile kaplı Sandras DaÄŸları ve bizim göremediÄŸimiz Kartal Gölü ve Topuklu Yaylası. Böyle bir üçgenin arasında güneÅŸ batmadan gölün çevresini dolaÅŸtık ve muhteÅŸem yansımaların yarattığı güzelliklerin fotoÄŸraflarını çektik.


Sandras Dağı ve karlı zirvesi

Hemen ateşi yaktık

Önlem alarak kamp ateÅŸini yaktık. Ben köfteleri piÅŸirmeye koyuldum, Aykut patatesleri soymaya baÅŸladı. Masamızı donattık. Kadehlerimize rakıları doldurduk. AkÅŸam karanlığı çökmeye baÅŸladığında kamp ateÅŸini canlandırmak için Engin odun ve kozalak topladı, Hürol da eÅŸlik etti. Odun ateÅŸinde patatesleri kızarttık ve kokusu bir anda çevreye yayıldı. Bir yandan rakılarımızı yudumluyor, bir yandan gece karanlığında gökyüzünde yıldızları isimlendirmeye çalışıyorduk. Patateslerin ardından köftelerimizi de odun ateÅŸinde piÅŸirdik. İşte o saatlerde dolunay yüzünü göstermeye ve dağın ardından bizi selamlamaya baÅŸladı. Dolunay’ın doÄŸuÅŸunu tamamlamasıyla birlikte milyonlarca kurbaÄŸanın senfonisi devreye girdi.


Yaşam alanı onlara ait

Kurbağaların korosu

Kurbağaların seslerine, gecenin karanlığında puhu kuşunun ürkütücü uğultusu eklendi. Kuş sesleri de birbirine karışınca, sesler mozaiği içinde gece yarısına doğru yorgunluk üzerimize çöktü. Binlerce dekarlık bir orman alanının içinde dört çadır ve dört kampçı. Şehir gürültüsünden uzakta, bol oksijeni ciğerlerimize doldurarak çadırlarımıza çekildik ve uykuya daldık. Sabaha kadar çadırımızın çevresine gelen hayvan seslerinin ayak tıkırtıları, yüzlerce kuşun çıkardığı farklı uğuldamaları, kurbağaların eş aramak için yaydıkları bağırtılar arasında sabah gölün üzerine çöken sisin görüntüsüyle uyandık.


Sabah saatlerinde gölün üzerine inen sisin yarattığı tablo izlenmeye değerdi

Gölde sis perdesi

Sabah altı sularında Engin’in, "Uyanın, bu görüntüyü bu güzelliÄŸi bir daha yakalama ÅŸansınız yok. Bu fotoÄŸrafları hiçbir yerde çekemezsiniz" uyarısıyla çadırlarımızdan fırladık, Hürol DaÄŸdelen ile birlikte… Ve Engin Yavuz’un ne kadar haklı olduÄŸunu karşımıza çıkan muhteÅŸem görüntü ile anladık ve birkaç dakika bu büyülü ortamı sessizce seyrettik. Karaçamların ardından gelip gölün mavi sularının üzerine çöreklenen sis bulutu ortaya tanımlanması ve anlatılması zor bir güzellik getirmiÅŸ. Sis perdesi rüzgar ile birlikte savruluyor ve her geçen dakikanın ardından yeni bir tablo çıkıyor ortaya. Engin kamp ateÅŸini canlandırmış, Aykut odun ateÅŸinde çay demlemiÅŸ. Ben de kahvaltı sofrasını hazırladım. Kahvaltının ardından yaklaşık dört kilometre uzunluÄŸundaki gölün çevresini bir kez daha turladık.




Angıtlar kocaman bir aile olmuş ve gölün üzerinde özgürce uçuyorlar, avcıdan avlanmaktan uzakta

Angıt sürüsü çoğalmış

Sabah saatlerinde çöken sisin göl üzerinde ayrılışı ve gece dolunayın ortaya çıkışını izlemek muhteÅŸem bir duygu ve bunu bir kez daha yaÅŸamak için Karagöl’e defalarca gitmeye hazırım. Üç yıl önce kamp kurduÄŸumuzda sessizlikten ürkmüş, kendimizce önlemler almaya çalışmıştık. İki yavru ve anne ile babadan oluÅŸan angıtlar bu gidiÅŸimizde çoÄŸalmış on adetlik bir sürü olmuÅŸ. Angıtlar, sessizlikte avcılardan uzak bir yaÅŸamın keyfini sürüyor. Suda yavrularıyla oynaşıyorlar, yavru kurbaÄŸa larvaları ile besleniyorlar. Kıyıda ise BeyaÄŸaç köylülerinin bıraktığı inekler başıboÅŸ otlayıp duruyor. Kendi hallerinde, akÅŸam olduÄŸunda ve güneÅŸ batmaya yakın baÅŸlarında bir çoban olmadan yakında olduÄŸunu tahmin ettiÄŸimiz bir köyün yolunda kayboluyorlar.


Başıboş otlayan inekler akşam güneş batmadan bir anda ortalıktan yok olup gidiyorlar başlarında bir çoban olmadın. Sanıyorum yakında bir köye dönüş yapıyorlar

Sabah ve akşam ayrı güzellik

AkÅŸam saatlerinde gölün çevresi dolaşıldığında ayrı bir güzellik, sabah saatlerinde ise bambaÅŸka bir tablo. AÄŸaçların göle yansımaları, karşımızdaki karlı zirvesiyle Sandras DaÄŸları’nın heybetli duruÅŸu, sanki bizleri tepeden süzüyor gibi bakışı. Karaçamların çevresindeki yüzlerce yeni fidan, geleceÄŸe umutla baÅŸlarını uzatıyorlar. Yıllar sonra insan eli deÄŸmediÄŸi sürece Karagöl dünyaca bilinen bir doÄŸal güzellik olarak yerini koruyacak. Umarım, nikelciler, altıncılar, kömürcüler ve mermercilerin yolları buralara düşmez… Ancak Gezi Parkı’ndan sonra oluÅŸan çevre bilinci ve tepkilerin önünde artık kimseler duramaz, bu güzelliÄŸi bozmaya da kimse cesaret edemez…


Yılkı atlarıyla bakıştık bizden ürkmediler, sularını içip gittiler

Karacasu’dan dönüş

Binlerce anıt karaçamın gölgesinin suya yansıdığı, bu özel ortamda, domuzların solucan bulmak amacıyla burunlarıyla kazdığı olukların arasından yürüdük. Yaklaşık 1.5 saat süren bu gezimiz sırasında Karagöl’ün gerçek sakinleriyle de karşılaÅŸtık. Yılkı atları, sessiz sedasız göl kenarına gelip sularını içtiler, bir süre bakıştık. Gölün üzerinde manevra yapıp oynaÅŸan Angıt kuÅŸlarını seyrettik... Gezinin hüzünlü yanı çadır toplama anıdır. Ayrılık zordur, bu güzellikleri geride bırakmak, ÅŸehre dönüş yapmak sıkıntı verir, nefes alamazsınız ama gerçeklerden de kaçamazsınız. Bu kez BeyaÄŸaç üzerinden Kale ve orada bir ikindi yemeÄŸi. Karacasu’yu takip ederek, Nazilli, Aydın ve İzmir. DoÄŸal güzellikleri geride bıraktık ama “Aklımızda”…


























































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



11 Haziran 2013 Salı / 3711 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...