Banu Bingör
“Ne? Pırasa mı dedin?”
İşler ne denli yoÄŸun olursa olsun, Pazar günlerinin kahvaltılarını tatlandırmayı ve uzatmayı ihmal etmiyoruz. Çekirdek aile gelenekleri silsilesinde bir parçamız… Bu kahvaltıların fon “tıngırtısı” da genellikle televizyondaki haber kanallarının haftasonu programları oluyor. Hafta içi günler, sabahları pek televizyon seyretmediÄŸimiz için Pazar sabahlarını bu iÅŸe ayırıyoruz.
Alışkın olduÄŸumuz üzere bu sabah da bir haber kanalının haftasonu programını dinliyorduk. Program sunucusu, benim İÜEF (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi) Sosyoloji bölümünden sınıf arkadaşım… Konukları bir oyuncu hanım ve Serdar Turgut. Serdar Turgut, teması yemek olan bir televizyon programı hazırlayacakmış; bundan söz ediyorlar. Programa tat katmak için olsa gerek, söz konusu konuk da bir gazeteciyken lafı “asparagas” ve “asparagus” sözcüklerinin benzerliÄŸine getiriyorlar. Asıl amaçsa önceden hazırladıkları, “vatandaÅŸa sorduk” tadındaki sokak çekimini ekrana yansıtmak. Bakalım halkımız “asparagas” ile “asparagus” arasındaki farkı bilmekte mi?
Peki ne demek bu asparagus? Kısaca açıklayayım, bilmeyenlere:
Bu sözcük, Türkçede yaygın olarak “kuÅŸkonmaz” diye bildiÄŸimiz sebzenin Latinceden İngilizceye devÅŸirilmiÅŸ adı. Aslında OrtaçaÄŸ Latincesi’nden “sparagus” olarak geçmiÅŸ İngilizce’ye. Sparagus ise Yunanca “asparagos”tan devÅŸirme. Eh Yunancaya da Pers dilinde “filizlenmek” demek olan “asparag”dan geçmiÅŸ! Bir garip kuÅŸkonmaz, nereden nereye konmuÅŸ anlayacağınız. Sonra da gelmiÅŸ, bir Pazar sabahı programına konu olmuÅŸ. Halk bilir mi, bilmez mi bu adı diye…
Asparagusun neye karşılık geldiÄŸini yüzde kaçımız bilir, bilmiyorum. Zaten ne kadarımızın “İngilizce”sini bilmesi gerektiÄŸi de şüpheli. Ancak ÅŸifalılar sınıfından bu yeÅŸil sebzenin (beyazı da var, evet) Batı Anadolu’da, en az Avrupalıların gösterdiÄŸi kadar raÄŸbet gördüğünü biliyorum. Peki program için o soruyu hazırlayanlardan kaçı bilir, halk “kuÅŸkonmaz”a ne der diye?
Dilkimen, tilkimen, tilkiÅŸen, filiz, aspariçe, sarmaşık ve kimbilir daha neler? Bu saydıklarımı, Feridun’un ona taktığı adla, “otlara fısıldayan kadın” Nurdan Ç. Tezgin’den, nâm-ı diÄŸer Aşçı FokcuÄŸum’dan öğrendimdi. Ondan daha pek çok ÅŸey öğrendim son zamanlarda. Düşünüyorum da kendisine bir teÅŸekkür borçluyum sanırım. BuluÅŸup, görüşebildiÄŸimiz dar vakitlerde çok yerler gezdirdi bize Turgay’la ve duymadığım otlar, sebzeler tattırdı sofrasında. Onun “ot, çöp” diye geçiÅŸtirdiÄŸi bu zengin dünyamızı, yani yurdumuz sebze ve otlarını tanımak, onlarla konuÅŸmak ayrı bir meziyet.
Ne yazık ki yaÅŸam alanlarımız nedeniyle, biz “koca ÅŸehir”lilerin epeycesi bu maharetin doÄŸallığından yoksunuz. Asparagusu biliriz. Steak tartare’yi biliriz. Avrupalının ÅŸtrudel hamuru türü hamurları bez üstünde çekiÅŸtirerek açtığına kadar biliriz; ama kadınlarımızın “çarÅŸaf böreÄŸi” dediÄŸi, adı üstünde, çarÅŸaflarda çekiÅŸtirerek açtığı hamurla kotardığı börekleri duymayanımız da çoktur, mesela...
“VatandaÅŸa sorduk”taki vatandaÅŸ, “halk” olduÄŸunda, onlarda ne bilgiler saklı oluyor doÄŸaya ait, haberimiz bile olmaz! Asparagusla asparagası karıştıranlar, ilk bakışta eÄŸlencelik gelir; ama hele bir bayır çayıra çıkagörün birlikte, taklalar attırırlar hepimize!
Kitaplar, kütüphaneler ve internet kadar deÄŸerli Anadolu insanı. Ama en çok da kadını… Sofraya geleni (çoÄŸunlukla) yetiÅŸtiren, doÄŸadan toplayan, kotaran olmanın verdiÄŸi üstünlükle, asırlarca biriktirdiÄŸi sezi ve bilgi, iÅŸte onu kıymetli kılan… Åžanslıysak eÄŸer, doÄŸuÅŸtan “el almışlarla” temasa geçerek, topraktan geleni biraz olsun öğreniyoruz, topraÄŸa dönmeden…
Neyse…
Haydi hepimize iyi bir hafta ola…
Not: Fethiye pazarından bir kareyi yansıtan fotoÄŸrafın sahibi sevgili Nurdan Çakır Tezgin’e, fotoÄŸrafını benimle paylaÅŸtığı için teÅŸekkür ederim.
Not 2: Yazının baÅŸlığı, Egeliler tarafından da sık kullanılan, karşı tarafın sözüyle “dalga geçmek” için söylenen bir cümledir. Bu lafı ilk kez, Türkan Åžoray’ın “Çengi Naciye” adlı filminde duymuÅŸtum.
Banu Bingör
bal@karafakiden.com
www.karafakiden.com
İşler ne denli yoÄŸun olursa olsun, Pazar günlerinin kahvaltılarını tatlandırmayı ve uzatmayı ihmal etmiyoruz. Çekirdek aile gelenekleri silsilesinde bir parçamız… Bu kahvaltıların fon “tıngırtısı” da genellikle televizyondaki haber kanallarının haftasonu programları oluyor. Hafta içi günler, sabahları pek televizyon seyretmediÄŸimiz için Pazar sabahlarını bu iÅŸe ayırıyoruz.
Alışkın olduÄŸumuz üzere bu sabah da bir haber kanalının haftasonu programını dinliyorduk. Program sunucusu, benim İÜEF (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi) Sosyoloji bölümünden sınıf arkadaşım… Konukları bir oyuncu hanım ve Serdar Turgut. Serdar Turgut, teması yemek olan bir televizyon programı hazırlayacakmış; bundan söz ediyorlar. Programa tat katmak için olsa gerek, söz konusu konuk da bir gazeteciyken lafı “asparagas” ve “asparagus” sözcüklerinin benzerliÄŸine getiriyorlar. Asıl amaçsa önceden hazırladıkları, “vatandaÅŸa sorduk” tadındaki sokak çekimini ekrana yansıtmak. Bakalım halkımız “asparagas” ile “asparagus” arasındaki farkı bilmekte mi?
Peki ne demek bu asparagus? Kısaca açıklayayım, bilmeyenlere:
Bu sözcük, Türkçede yaygın olarak “kuÅŸkonmaz” diye bildiÄŸimiz sebzenin Latinceden İngilizceye devÅŸirilmiÅŸ adı. Aslında OrtaçaÄŸ Latincesi’nden “sparagus” olarak geçmiÅŸ İngilizce’ye. Sparagus ise Yunanca “asparagos”tan devÅŸirme. Eh Yunancaya da Pers dilinde “filizlenmek” demek olan “asparag”dan geçmiÅŸ! Bir garip kuÅŸkonmaz, nereden nereye konmuÅŸ anlayacağınız. Sonra da gelmiÅŸ, bir Pazar sabahı programına konu olmuÅŸ. Halk bilir mi, bilmez mi bu adı diye…
Asparagusun neye karşılık geldiÄŸini yüzde kaçımız bilir, bilmiyorum. Zaten ne kadarımızın “İngilizce”sini bilmesi gerektiÄŸi de şüpheli. Ancak ÅŸifalılar sınıfından bu yeÅŸil sebzenin (beyazı da var, evet) Batı Anadolu’da, en az Avrupalıların gösterdiÄŸi kadar raÄŸbet gördüğünü biliyorum. Peki program için o soruyu hazırlayanlardan kaçı bilir, halk “kuÅŸkonmaz”a ne der diye?
Dilkimen, tilkimen, tilkiÅŸen, filiz, aspariçe, sarmaşık ve kimbilir daha neler? Bu saydıklarımı, Feridun’un ona taktığı adla, “otlara fısıldayan kadın” Nurdan Ç. Tezgin’den, nâm-ı diÄŸer Aşçı FokcuÄŸum’dan öğrendimdi. Ondan daha pek çok ÅŸey öğrendim son zamanlarda. Düşünüyorum da kendisine bir teÅŸekkür borçluyum sanırım. BuluÅŸup, görüşebildiÄŸimiz dar vakitlerde çok yerler gezdirdi bize Turgay’la ve duymadığım otlar, sebzeler tattırdı sofrasında. Onun “ot, çöp” diye geçiÅŸtirdiÄŸi bu zengin dünyamızı, yani yurdumuz sebze ve otlarını tanımak, onlarla konuÅŸmak ayrı bir meziyet.
Ne yazık ki yaÅŸam alanlarımız nedeniyle, biz “koca ÅŸehir”lilerin epeycesi bu maharetin doÄŸallığından yoksunuz. Asparagusu biliriz. Steak tartare’yi biliriz. Avrupalının ÅŸtrudel hamuru türü hamurları bez üstünde çekiÅŸtirerek açtığına kadar biliriz; ama kadınlarımızın “çarÅŸaf böreÄŸi” dediÄŸi, adı üstünde, çarÅŸaflarda çekiÅŸtirerek açtığı hamurla kotardığı börekleri duymayanımız da çoktur, mesela...
“VatandaÅŸa sorduk”taki vatandaÅŸ, “halk” olduÄŸunda, onlarda ne bilgiler saklı oluyor doÄŸaya ait, haberimiz bile olmaz! Asparagusla asparagası karıştıranlar, ilk bakışta eÄŸlencelik gelir; ama hele bir bayır çayıra çıkagörün birlikte, taklalar attırırlar hepimize!
Kitaplar, kütüphaneler ve internet kadar deÄŸerli Anadolu insanı. Ama en çok da kadını… Sofraya geleni (çoÄŸunlukla) yetiÅŸtiren, doÄŸadan toplayan, kotaran olmanın verdiÄŸi üstünlükle, asırlarca biriktirdiÄŸi sezi ve bilgi, iÅŸte onu kıymetli kılan… Åžanslıysak eÄŸer, doÄŸuÅŸtan “el almışlarla” temasa geçerek, topraktan geleni biraz olsun öğreniyoruz, topraÄŸa dönmeden…
Neyse…
Haydi hepimize iyi bir hafta ola…
Not: Fethiye pazarından bir kareyi yansıtan fotoÄŸrafın sahibi sevgili Nurdan Çakır Tezgin’e, fotoÄŸrafını benimle paylaÅŸtığı için teÅŸekkür ederim.
Not 2: Yazının baÅŸlığı, Egeliler tarafından da sık kullanılan, karşı tarafın sözüyle “dalga geçmek” için söylenen bir cümledir. Bu lafı ilk kez, Türkan Åžoray’ın “Çengi Naciye” adlı filminde duymuÅŸtum.
Banu Bingör
bal@karafakiden.com
"Banu Bingör" bütün yazıları için tıklayın...
