ISSN 1308-8483
   ISSN 1308-8483
Foça Sanat Dostları’yla sevdadan başkaldırıya Halk Şiiri -

   .::


Seyfi GÜL     
  Yayın Tarihi: 21.4.2013    



Foça Sanat Dostları’yla sevdadan başkaldırıya Halk Şiiri

Foça Sanat Dostları Grubu 12 Nisan 2013 Cuma günü Akşam Kahvesi Sanat Buluşması’nda “Sevdadan Başkaldırıya Halk Şiiri”ni irdeledi. Sevdalı, öykülü, ibretli, acılı, isyanlı şiirler bağlamanın telinden dudaklara yükseldi, türkü olup dillendi, hep birlikte söylendi

İki haftada bir Cuma günleri yapılan toplantıların başlangıç saatini günlerin uzaması nedeniyle 18.00’dan 19.00’a değiştiren Foça Sanat Dostları her toplantıda ayrı bir konuyu söz ve sazla ele almaya devam ediyor.

Foça Belediyesi Kültür Sanat Danışmanı yazar Hüseyin Yurttaş’ın moderatörlüğünde ve kendisinin açış konuşmasıyla başlayan Halk Şiiri gecesinde ilk sözü yazar Yılmaz Mızrak aldı. Mızrak; söz ve saz şairlerinin ülkede yaşayan değişik etnik kökenlere sahip olduğunu, kendi kültürleriyle toplum sorunlarını birleştirerek eserler verdiklerini anlattı. Türkçe söyleyen Ermeni Aşuk Vartan’ın şiirlerinden örnekler verdi. Haklarında ferman çıkarılan göçebe Avşar boylarının düze inmemeye direnişlerine de değinen Mızrak, Dadaloğlu’nun “Ilgınca Ilgınca Kara Dağlar” şiirini okudu.

Hüseyin Yurttaş’ın yergide önemli isimler olan Kaygusuz Abdal’dan “Kaz”, “Eksik Avradın Kötüsü”, Kazak Abdal’dan “Ormanda Büyüyen Adam Azgını” şiirlerinin ardından mikrofona Sevhan Beğendi geldi. Beğendi Aşık Veysel’in yaşam öyküsünü anlattı, biri Veysel’in hanımıyla yaşadığı diğeri hazırlık yaparken kendisinin yaşadığı iki konuyu kısa anekdotlar halinde dile getirdi.

“Aşık Veysel’in ilk hanımı bir süre sonra kendisiyle yaşamaktan usanır, komşusuyla bir süre gizli gizli buluşur. Sonra kaçmaya karar verirler. Veysel’i hiçbir şeyden haberi yok sanırlar. Birazda korkuyla oldukça uzaklara giderler. Yiyecekleri, paraları yoktur. Üstleri başları perişandır. Açtırlar. Kadın bir çeşme başında yolculuktan iyice kötüleşen çoraplarını çıkarıp yıkamak ister. Birinin parmak ucunda bir şişkinlik görür, açar bakar ki bir miktar para. Gözyaşlarını tutamaz. Kaçacaklarını anlayan Aşık Veysel ikisine en azından bir süre yetecek kadar harçlık koymuştur”

“Evimin civarında geceleri havlamaktan gürültü yapmaktan hiç geri durmayan iki sokak köpeği var. Kendi sesinden Veysel şiirlerini dinlemeye ne zaman başlasam sesi soluğu kesip, evimin köşesine kıvrılıyorlar. Sanki anlıyormuş gibi sessizce dinliyorlar”



Sevhan Beğendi Aşık Veysel’in; güncel sorunlara da göndermeler yapan
Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i
Hep Ademin oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi, dizelerinin de yer aldığı “Senlik Benlik Nedir Bırak” ile “Beni Hor Görme Kardeşim” şiirlerini okudu, Aşık Veysel’in sesinden “Dostlar Beni Hatırlasın” ı dinleterek sunumunu bitirdi.

Sazı ve sesiyle Alaattin Yiğit, Yunus Emre’den bir ilahi, Aşık Veysel’den “Güzelliğin On Para Etmez” i dillendirdi.



Murtaza Aktaş Alevi inancının ve bu inancın önderlerinin yaşadığı sıkıntıları anlatarak başladığı konuşmasında baskılarla, işkencelerle ve ölümlerle susturulamayan Alevilerin başkaldırı kültürünün çok önemli örneklerini verdiklerini söyledi. Murtaza Aktaş Pir Sultan’ın idamına uzanan süreçte yaşadıklarını öyküleri ve şiiriyle anlattı.

“Pir Sultan Abdal’ sözde mahkeme için karşısına çıkarıldığı Kadı’nın “İçinde alevi inancını hatırlatmayan bir dörtlük söyle seni affedeyim” teklifine;

Karşıdan görünen hey dost ne güzel yayla
Bir dem süremedim vallah giderim böyle
Ala gözlü pirim pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan hey dost şaha giderim
--
Pir sultan abdal'ım hey dost dünya durulmaz
Gitti giden ömür ömür geri dönülmez
Gözlerimde şah yolundan ayrılmaz
Ben de bu yayladan hey dost şaha giderim , şiiriyle karşılık verir.

Pir’e idam kararı verilir, dar ağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: "Herkes Pir Sultan'ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak bilsin." diye. Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan'ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan'a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir'in musahibi (can yoldaşı) Ali Baba, taş atmasa da can korkusundan Pir'e bir gül atar. Gül Pir'e değer ve yaralar. Al kanlar akar Pir'in bedeninden. Can dostunun bu hareketinden incinen Pir'in dudaklarından şu nefes dökülür:

Şu kanlı zalımın ettiği işler
Garip bülbül gibi zaralar beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
İllede dostun bir fiskesi yaralar beni
---
Pir Sultan Abdal'ım can göğe ağmaz
Haktan emr olmazsa ırahmet yağmaz
Şu ellerin taşı hiç bana değmez
İlle Dostun Bir Tek Gülü Yaralar Beni
Aktaş’tan sonra söz alan yazar Ahmet Önel “Her birinin ozan geleneğini devam ettirdiğine inanıyorum” diyerek nitelediği günümüz genç şairlerine değindi. Ahmet Önel; örneğini Aşık Nesimi’nin oğlu Mazlum Çimen’in
Kaybolan şu benliğimi
Alıp giden değil misin
Şu sızlayan yüreğimi
Yaralayan değil misin, dizeleriyle başlayan türküsünü çalarak ve söyleyerek verdi.

Hüseyin Yurttaş; Aşık Veysel, Yaşar Kemal ve Rıfat Ilgaz arasında geçen esprili bir olayı anlatarak katılımcıları güldürdü. “Rıfat Ilgaz bir gün Bab-ı Ali yokuşunu çıkarken birbirine yaslanmış olarak gelen Aşık Veysel’le Yaşar Kemal’i görür. Yaklaşırlar. “Vay vay vay” der Ilgaz. “Ben iki gözle zor idare ediyorum. Bunlar tek gözle iki kişi yola çıkmışlar”. Yaşar Kemal darılır, uzunca bir süre Ilgaz’la konuşmaz.

Sefer Uçkan bağlamasıyla Aşık Mahsuni’nin “Mevlam Gör Diyerek” dizeleriyle başlayan türküsünü çaldı,
Sanatçı Ali Sal’ın sevda ve başkaldırı konulu türkülerinden oluşan programıyla Nisan ayının ilk buluşması sona erdi.



Seyfi GÜL







Okunma: 2564
Okunma: 2564












Uluay   
ZEYNEP'ce   




2852

   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)