Nurdan ÇAKIR TEZGİN
  		
		  Ahmet Önel'in son kitabı üzerine
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
“ÇaÄŸrışımlar,” içindeki her bir baÅŸlıkla kitaplığınıza yönelme isteÄŸi uyandıran bir kitap. Ahmet Önel’in son kitabı ÇaÄŸrışımlar ile dolanıyorum bir süredir. 143 sayfalık minik cep Herkül’ünü oradan oraya taşıdığımın ayırtında bile deÄŸilim, bir baktım her yerde, her koÅŸulda kafamı kurcalayan tanıdık birileriyle merhabalaşıyorum; Çalışma masamda, deniz kıyısında, pazar yerinde, kütüphanemin dağınıklığında, hatta banyodaki kıvrılmış dergilerin arasında bir ÅŸeylere takılıyorum, adını koyamadığım bir ÅŸeyleri arıyorum…
Ahmet Önel’in satırları ile yakaladığım içe dönüşün ilk serzeniÅŸini, kitabını imzalayarak verdiÄŸi günün kızıla boyandığı o akÅŸam hissetmiÅŸtim zaten... ÇaÄŸrışımlar’ı şöyle bir karıştırırken rastladığım tanıdık yüzler, daha o ilk bakışta aramızda bir ÅŸeyler olacağını müjdelemiÅŸti sanki! Oblomov’dan ViÅŸne Bahçesi’ne, Duino Ağıtları’ndan Jane Eyre’e onlarca eski mutlu gülümseyiÅŸ çıkageldi saklandığı anı baloncuÄŸundan bugünkü gerçekliÄŸime…
Sayfaları araladıkça ilk gençliÄŸimizin klasiklerine, daha da özeli; o günlerimizin duygusal dünyasına adeta zamanda yolculuk tadıyla yaklaÅŸtırıyor bizi kitap. Kitaplığımdaki yerini göz aÅŸinalığımla hissettiÄŸim yapıtlardan olan eski klasiklerimle yıllar sonra yeniden buluÅŸmak heyecan vericiydi. İnsan bedenlerinin çürüdüğü, ihtiyarlık ve ölümün kol gezdiÄŸi yaÅŸam alanlarımızda, kitaplığımızda öylece duran klasiklerimize yüzyıllar sonra yeniden dokunmak yeni bir keÅŸif gibi. Yazar, hiç bozulmadan sessizce duran, belki biraz sararmış sayfalarıyla onlarla konuÅŸmamızı bekleyen kitaplarımızla hasret gidermemizi amaçlamış olabilir mi? Ne ki kendisi Calvino’nun “Klasikleri Niçin Okumalı” çalışmasından esinlenmemiÅŸ olsa, bizi de böyle esrikleÅŸtirmeyecekti kuÅŸkusuz.
Pastoral Senfoni baÅŸlığında “Yavru panteri gizlice eve getirdiÄŸinde başına gelecekleri de az çok biliyordu elbette.” diye baÅŸlayan satırların sonuna gelindiÄŸinde “Yerinden doÄŸruldu, iri gövdesini pencereye doÄŸru yönlendirdi. Kuyruksokumundaki dayanılmaz sancıyı da o sırada fark etti.” cümlesinin çaÄŸrışımıyla; F. Kafka’nın DeÄŸiÅŸim'indeki Gregor Samsa’nın bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendisini yatağında dev bir böceÄŸe dönüşmüş halde bulmasından, nasıl bir bütünleÅŸtirme çabasına giriÅŸtim bilmiyorum! Oysa, papazın acıyarak evine getirdiÄŸi kör kız Gertrude’a Pastoral Senfoni’de ki kuÅŸları, kırları ve yeÅŸillikleri anlatmasını unutabilir miyiz!
Güzel olan da bu belki; Her okumadan herkes aynı sonuca varsaydı, yazınsal alan da yaÅŸamsal alanın pek çok yüzü de sönük ve güdük kalırdı, kısırlaÅŸma kaçınılmaz olurdu… Adı üzerinde çaÄŸrıştırdı diyelim!
 
      
     
	  
       
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
       
        
		
	  			 
 
 
				 
				 
				 
				
   
		 	 
     
	
	 
	
	
	
	 
	   
 
				 
				 
				  
 
	    
	  		  
 
	      	    
 
"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...
 
 
            
 
			
        “ÇaÄŸrışımlar,” içindeki her bir baÅŸlıkla kitaplığınıza yönelme isteÄŸi uyandıran bir kitap. Ahmet Önel’in son kitabı ÇaÄŸrışımlar ile dolanıyorum bir süredir. 143 sayfalık minik cep Herkül’ünü oradan oraya taşıdığımın ayırtında bile deÄŸilim, bir baktım her yerde, her koÅŸulda kafamı kurcalayan tanıdık birileriyle merhabalaşıyorum; Çalışma masamda, deniz kıyısında, pazar yerinde, kütüphanemin dağınıklığında, hatta banyodaki kıvrılmış dergilerin arasında bir ÅŸeylere takılıyorum, adını koyamadığım bir ÅŸeyleri arıyorum…
Ahmet Önel’in satırları ile yakaladığım içe dönüşün ilk serzeniÅŸini, kitabını imzalayarak verdiÄŸi günün kızıla boyandığı o akÅŸam hissetmiÅŸtim zaten... ÇaÄŸrışımlar’ı şöyle bir karıştırırken rastladığım tanıdık yüzler, daha o ilk bakışta aramızda bir ÅŸeyler olacağını müjdelemiÅŸti sanki! Oblomov’dan ViÅŸne Bahçesi’ne, Duino Ağıtları’ndan Jane Eyre’e onlarca eski mutlu gülümseyiÅŸ çıkageldi saklandığı anı baloncuÄŸundan bugünkü gerçekliÄŸime…
Sayfaları araladıkça ilk gençliÄŸimizin klasiklerine, daha da özeli; o günlerimizin duygusal dünyasına adeta zamanda yolculuk tadıyla yaklaÅŸtırıyor bizi kitap. Kitaplığımdaki yerini göz aÅŸinalığımla hissettiÄŸim yapıtlardan olan eski klasiklerimle yıllar sonra yeniden buluÅŸmak heyecan vericiydi. İnsan bedenlerinin çürüdüğü, ihtiyarlık ve ölümün kol gezdiÄŸi yaÅŸam alanlarımızda, kitaplığımızda öylece duran klasiklerimize yüzyıllar sonra yeniden dokunmak yeni bir keÅŸif gibi. Yazar, hiç bozulmadan sessizce duran, belki biraz sararmış sayfalarıyla onlarla konuÅŸmamızı bekleyen kitaplarımızla hasret gidermemizi amaçlamış olabilir mi? Ne ki kendisi Calvino’nun “Klasikleri Niçin Okumalı” çalışmasından esinlenmemiÅŸ olsa, bizi de böyle esrikleÅŸtirmeyecekti kuÅŸkusuz.
Pastoral Senfoni baÅŸlığında “Yavru panteri gizlice eve getirdiÄŸinde başına gelecekleri de az çok biliyordu elbette.” diye baÅŸlayan satırların sonuna gelindiÄŸinde “Yerinden doÄŸruldu, iri gövdesini pencereye doÄŸru yönlendirdi. Kuyruksokumundaki dayanılmaz sancıyı da o sırada fark etti.” cümlesinin çaÄŸrışımıyla; F. Kafka’nın DeÄŸiÅŸim'indeki Gregor Samsa’nın bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendisini yatağında dev bir böceÄŸe dönüşmüş halde bulmasından, nasıl bir bütünleÅŸtirme çabasına giriÅŸtim bilmiyorum! Oysa, papazın acıyarak evine getirdiÄŸi kör kız Gertrude’a Pastoral Senfoni’de ki kuÅŸları, kırları ve yeÅŸillikleri anlatmasını unutabilir miyiz!
Güzel olan da bu belki; Her okumadan herkes aynı sonuca varsaydı, yazınsal alan da yaÅŸamsal alanın pek çok yüzü de sönük ve güdük kalırdı, kısırlaÅŸma kaçınılmaz olurdu… Adı üzerinde çaÄŸrıştırdı diyelim!
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...
