ISSN 1308-8483
   ISSN 1308-8483
Sevgi Çekiç'le Söyleşi -

   .::


Nurdan ÇAKIR TEZGİN     
  Yayın Tarihi: 12.11.2007    



Sevgi Çekiç'le Söyleşi



N.Ç.T.- Sevgili Sevgi ÇEKİÇ'e, kimdir kimlerdendir misali klasik sorular sormak istemiyorum. Tepeden inmecesine bugünü, şimdiyi konuşalım diyorum ve soruyorum Sevgi Çekiç sanatla ilk yakınlaşmayı ne zaman yaşadı veya o kıpırtıyı ilk hissedişi hangi zamana denk düşer?

S.Ç.- İlk olarak İzmir’de ortaokul birinci sınıfta yaptığım resimler sergilere seçildiğinde çok heyecanlanmıştım. Babam memurdu ve liseyi Sarıkamış’ta okudum. Lisedeyken de resim dersini seçmiştim. Ve resimlerim lise duvarlarında sergilenirdi. Ama ailenin ilk çocuğuyum ve resim kadar diğer derslerim de iyiydi, bu yüzden ailem tarafından tıp veya mühendislik eğitimine yönlendirildim. Sanat okuyabileceğimin farkında bile değildim. Ben Ziraat Fakültesi’nde okurken kardeşim Mimar Sinan’da grafik okumaya başladı. İşte ilk o zaman ben de sanat eğitimi almadığıma çok üzüldüm, ama değiştirme şansım yoktu. İş hayatım boyunca çalıştığım alanda iyi olmaya çaba harcadım. Bir çok araştırma içinde yer aldım ve alanımda doktora yaptım. Ve hemen ardından 1998 yılında Ankara Atatürk Kültür Merkezi’ndeki resim ve desen kurslarına devam etmeye başladım. Amacım resim okumaktı ancak olmadı, ama çalışmaya devam ettim.


N.Ç.T.- Sevgi ÇEKİÇ gündelik yaşamındaki estetik kaygı barındıran model-kız tarzını sanatsal dürtülerinin bir dışavurumu olarak mı öne çıkarıyor? Daha açıklayıcı olmak gerekirse, son derece estetik giysiler ve takı-aksesuar uyumu içinde görmeye alıştığımız S.Ç. bunu tarz olarak benimsemenin ötesinde sanatla da bir bütünleşme sağladığını mı düşünüyor?

S.Ç.- Aslında birçok kişi giysilerim ve kullandığım aksesuarlardan ötürü sanat ile bir ilişkim olabileceğini düşünerek, bunu dile getirdiler. Tabii ki böyle bir bütünleşme vardır. Yaşadığımız çağda modern hayat tarzı her alanda ciddi derecede birörneklermiş durumda. Sistem tarafından pompalanan tüketim çılgınlığı bir anlamda sürekli ve hızla değişen moda akımları aracılığıyla yaratılıyor. Modernitenin ilk sosyologu sayılan Simmel, modern kültürdeki çatışmayı incelerken, modayı bilinci onaylama ile kıskançlıktan oluşan bir duygu karışımına dayandırarak şöyle tanımlıyor: “İçsel olarak özerklikten yoksun ve başka bir yere dayanmaya muhtaç olan ama kendi benliğinin farkına varmak için göze çarpmaya ilgi çekmeye biricikliğe gereksinim duyan bireylerin asli faaliyet alanıdır.”

Yani böylesi bireyler, yoksun oldukları bireyselliği dışavuruma aracı olarak modaya gerek duyuyorlar. Böylece birey toplumun bütünüyle ilişkisinde kendi konumunu dışsal olarak gösterme şansı yakalıyor.

Bu birörnekleşme beni çocukluğumdan beri rahatsız etmiştir ve ben çocukluğumda bile anneme kendi çizdiğim giysileri diktirirdim. Eskiyen yada küçülen giysilerimi ise yeniden üretirdim. Yaşamım boyunca sistem karşıtı oldum. Üniversite yıllarımda muhalif ve aktivist bir öğrenciydim. Yaşamımız sürecinde geçirdiğimiz aşamalarda biriktirdiklerimiz elbette hayatımızın her alanında bir dil oluşturmamıza neden oluyor. Ve doğal olarak giyim kuşam tarzımıza da yansıyor. Elbette sanata olan ilgim sanat alanındaki tüketimlerimle estetik anlamda birikenler de her şeyimi etkiliyor. Ve size de yansıyorsa çok hoş bir durum benim için.

Genellikle yurtiçi ve yurtdışı gezilerimde gittiğim yerlere özgü birçok etnik nesneler kumaşlar vesaire alırım. Sonra takılarımın çoğunu kendim tasarlarım. Etnik kumaşlardan ve eski, giysilerden yeniden bir şeyler üretmek çok hoşuma gider.


N.Ç.T.- Üstteki sorumun asıl amacı belki şu olabilirdi; Öyle estetik bir görüntünüz var ki, sizi ilk kez gören biri sanatla haşır-neşir olduğunuzu düşünmeden edemez diyorum ne dersiniz?

S.Ç.- Olabilir. Daha önce de söz ettiğim gibi sanatla ilişkimi soran insanlarla karşılaşıyorum elbette.


N.Ç.T.- Kadın ve erkek olarak ayrım yapmış görünmek istemem lakin, kadın olduğunuz için sanatla iç içe bir yaşamı sürüyor olmanızın kadın olmakla ilintisini ve Sevgi Çekiç'e yansıyan tarafını merak ediyorum?

S.Ç.- Sanatla iç içe bir yaşam sürüyor olmamın kadın olmamla bir ilintisi var mıdır bilmiyorum. Ama sanat tarihinde varolmuş ve dönemin erkek egemen sisteminden dolayı çok acılar çekmiş kadın sanatçılar beni çok etkilemiştir. Bu sanatçıların çoğunun biyografilerini ve eserlerini izlemeye çalıştım. Onların bize önemli bir yol açtığını düşünüyorum. Özellikle F. Kahlo, C. Cloudel, W. Wolf, I. Duncan, S. Plaht çok sevdiğim sanatçılardır.

Bunun dışında kadın olmak mutlaka çalışmalarımı etkiliyordur diye düşünüyorum. Bu özellikle son dönem çalışmalarımda daha görünür bir halde sanırım.




N.Ç.T.- Bize biraz çalışmalarınızdan söz edebilir misiniz?

S.Ç.- 1998 yılından itibaren resim çalışıyorum. İlk yıllarda desen, pastel ve suluboya çalışmalarım oldu. Sonraları daha çok kağıt üzeri yağlıboya çalıştım. Realist bir yerden lekesel çalışmalara doğru yol aldım. Şimdi biliyorsunuz Foça’da kendime ait bir atölyem var. Evin dışında bir atölyenin varlığı beni heyecanlandırdı. Yıllardır çalışma isteği duyduğum üç boyutlu işleri deneme fırsatım oldu. Çamurla haşır neşir olamaya başladım. İnsanoğlunun Anadolu topraklarında ilk başladığı yerden başlamak istedim. Yıllar önce Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, ki bence en önemli müzelerimizdendir, gördüğüm idoller, figürinler ve özellikle tanrıçalar beni ciddi heyecanlandırmıştı. Ben de onları takip ettim. Önce göz idollerinin sonra da tanrıçaların replikalarını yaptım. Onlarla çalışmak müthiş bir duygu. Onların o çağlarda bu kadar estetik stilize edilmiş olmalarının yanı sıra kadına gösterilen saygı ve verilen değer her zaman beni ciddi etkilemiştir. Böylece küçük heykelciklerden daha büyük hacimlilerini yapmaya başladım. Ve ……….. bunu bir proje haline getirip paralel olarak kadın temalı toprak, tuval, yağlıboya, akrilik veya karışık tekniklerle bir çalışma yapmayı planladım.

Halen bu çalışmayı sürdürmekteyim.




N.Ç.T.- Sanatın, tanımlamakta zorlanılan sınırsız görselliği doğal olarak materyal seçiminde de kendini gösterir. Ve bu da; sanatçının kendi ifadesinde-dışavurumunda sonsuz çeşitliliği ortaya çıkarır. Sevgi Çekiç’in resimden çamura değişik tekniklerle karşımıza çıkması sanırım materyal çeşitliliğindeki zengin ve özgür ifadeyi fark edişinden kaynaklanmaktadır. Yağlıboya ve tuvalin duvar arayan yüzeye endeksli renk dünyasından sonra çamura üç boyutun ötesinde dokunmak ve onu hissetmek nasıl bir duygu?

S.Ç.- Neolitik çağlardan bu yana sanatsal yaratıcılığın olguları sürekli değişti ve hep yeni ifade şekilleri denendi. Modernizmle birlikte sanatta gerçeklik olgusu da değişerek kolaj, montaj, assemblage gibi birçok yeni teknikler, kavramlar kullanıldı. Örneğin Rus constructivistlerden V.Tatlin uzamı rölyeflerle değerlendirmek amacıyla tahta, demir, alçı gibi çeşitli malzemeler kullanarak gerçek uzamın temel resim öğesi olarak kabul edilmesine yol açmıştı. Tatlin malzemeyi taklit etmek yerine malzemenin kendisini resimsel mekan yerine de gerçek mekanı kullandı. Tatlin ve Rona “Hacim tek uzamsal kavram değildir” ilkesiyle hareket ettiler. Ayrıca Dadaistlerle başlayan nesnenin gerçekliği ve çok anlamlılığın sağladığı özgür alan sanatın yeni bir dil yaratmasını sağladı. Bu yeni sanatın iki temel ilkesi seçim ve anlam kavramıydı. Duchamp’ta olduğu gibi nesne sembolleşirken, sembol nesneleşiyordu. Kübizm de ise yeni ifade olanakları kadar rastlantının yeni kuralları da yüzyılın sanatçılarını etkiledi. Gerçekte konstrüksiyon, montaj, kolaj gibi tanımlamaların heykel, nesne, boya, hurda, atıklar gibi malzemenin buluşmasıyla yeni bir dil yaratılarak melezlikler ortaya çıktı. Hatta böylece resimle heykel arasındaki sınırlar yok olma noktasına geldi. 20. yüzyıl sanatta ve her alanda çok hızlı yaşanılan bir yıl oldu. Birçok şey denendi, üretildi, tüketildi; hatta sanatın sonu bile tartışılıyor. İşte böyle büyük bir bilgiye sahibiz. Bu çok önemli sanatçılar neredeyse her şeyi denediler. Ben ise kendi küçük atölyemde bildiklerim, gördüklerim ve hissettiklerim doğrultusunda elimden geldiğince duygularımın peşinde çalışıyorum ve çok keyif alıyorum. Üzerinde yaşadığım toprakların hazinelerini algılayarak izleri bulmaya gayret ediyorum. Gerek tuval, boya, gerekse de çamuru hissetmek elbetteki yeni ufuklar açıyor.




N.Ç.T.- Çamurun resimlerinize nasıl bir etkisi oldu, veya oldu mu?

S.Ç.- Çamurun resimlerime iyi bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Malzemenin çeşitliliği sizin de söylediğiniz gibi zengin bir ifade biçimine neden oluyor. Çamurla haşır neşir oluşum daha yeni sayılır, umarım ileriki dönemde daha da geliştiririm.


N.Ç.T.- Ufukta bir sergi görünüyor mu? Nerede, nasıl?.

S.Ç.- Evet, şuanda iki serginin tarihleri belli oldu. 14 – 31 Kasım tarihlerinde İzmir Sanat’ta kağıt üzeri yağlıboya çalışmalarımı sergiliyorum. 24 Aralıkta ise yaşadığım yerde, Foça’da yeni çalıştığım karışık teknik işlerimi sergileyeceğim.


N.Ç.T.- Sevgi Çekiç’e bu güzel söyleşi için focafoca.com olarak teşekkür ediyoruz ve çalışmalarının devamını diliyoruz..

Nurdan Çakır TEZGİN




Sevgi Çekiç
Özgeçmiş


1958’de Hatay’da doğdu.
1982, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun oldu.
1997, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünden “Gıda” doktorasını bitirdi.
1998-99, Ankara Atatürk Kültür Merkezinde sanat atölyelerine katıldı, Yalkın Uzar’dan desen ve resim dersleri aldı.
2000, Feriha Turan atölyesine devam etti.
2006’da Foça’da kendi atölyesini kurdu, orada çalışmaya devam ediyor.

Katıldığı Sergiler

1999, Ankara AKM, Karma Sergi
2002, Çeşme Aya Haralampos Kilisesi Karma Sergi
2003, Çeşme Aya Haralampos Kilisesi Karma Sergi
2003, Foça Kültür Merkezi Karma Sergi
2004, Foça Kültür Merkezi Karma Sergi
2005, Çeşme Aya Haralampos Kilisesi Karma Sergi
2006, İstanbul Çekirdek Sanat Atölyesi Karma Sergi
2007, İzmir Sanat, Kişisel Sergi Kasım 2007’de gerçekleşecek.
2007, Foça Reha Midilli Kültür Merkezi, Kişisel Sergi Aralık 2007’de gerçekleşecek.

İletişim
Atölye

Mersinaki Cad. Hükümet Konağı Yanı Eski Foça 35680 İzmir
sevgicekic@gmail.com



Fotoğraflar: Atalay KARACAÖRENLİ – Nergiz OVACIK - Nurdan ÇAKIR TEZGİN


Nurdan ÇAKIR TEZGİN









Okunma: 8019
Okunma: 8019

















Booking.com


   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)