Nurdan – Bu arada başkanımız etçi galiba! Balık sevmediğinizi biliyorum.
Gökhan – Ya öyle diyorlar, ama aslında değil. Balık sevmiyor değilim, balık seviyoruz!.
Derya – Haftanın beş günü falan et pişiyor, sebze fazla sevmiyor.
Gökhan – Şöyle algılanıyor. Neden balık. Biz şimdi birçok toplantıya katıldığımız için özellikle Foça’da her yemekte balık geliyor. Onun için böyle fark ediliyor. Bana göre denizci çocuğuyuz, ufaklıktan beri hep balıkla haşır neşiriz.
Özellikle Foça’dan çıkan balıkların muazzam kalitede olduğunu söyleyebiliriz.
Çiftlik balığı değil. Foça çipurası çok güzel, levrek çok güzel; diyorlar, kış aylarında limana gelen levrek yenilir, çipura Kasım, Aralık aylarında Foça’da ciddi anlamda yenir. Barbun balık yenir. Ama, bana göre bir kupez de yenir, mesela benim annem iyi kupez yapar.
Mesela Derya’nın yapmış olduğu kefal.
Derya – Topan kefal, sebzeli, domatesli, biberli, patatesli, soğanlı. Fırına veriyorsunuz ya; ben onu çok severim.
Gökhan – Kolyoz yenir, sarpa, boklu sarpa derler, isparoz. İsparoz bol zeytinyağında tavada yaptığınız zaman hakikaten güzel oluyor.
Derya – Ben açıkça şöyle söyleyeyim, yanında piştiği zaman kokusundan dolayı yemeyi sevmiyor. Ama başka yerde pişip önüne gelecek o zaman; kokusu olmadığı zaman yemeyi seviyor. Ben genelde o evde olmadığı zamanlar evde pişiriyorum. Kızımla beraber yiyoruz. Onun dışında evde kokusunu sevmiyor.
* * *
Derya Hanımın bize hazırlayıp sunduğu serpme tabağındaki lezzetleri tadıp çaylarımızı yudumlarken, sohbetimiz Foça’ydı...
* * *
Gökhan – Foça’nın kaderi 2007 yılında değişti, hatta 2004’te. Nedeni şu Büyükşehir sınırları içerisine girdik. Tüm yetkilerimiz büyükşehire geçtikten sonra Foça Belediyesi’nin çok ciddi yetkisi olmadığı ortaya çıkıyor aslında. Fakat biz bunun sıkıntısını yaşamamıza karşın hem kendimiz deklare etmedik hem de vatandaşlara da yansıtmamaya çalıştık.
Kanalizasyon, alt yapı, mezarlıklar, mezbahalar, itfaiye hepsi büyükşehirde.
Derya – Bir mezarlık deyip geçmeyin önce Gökhan’ı arıyorlar.
Gökhan – Bundan hiçbir zaman kaçmadık, yakınmıyorum.
Bir de 2007 yılından itibaren gelirlerimizde büyük düşüş var.
Foça’nın sorunlarından bir tanesi Club Med’in kapanması. Her evde Club Med’den emekli olan biri var. Club Med burada altı ay çalıştırırken diğer altı ayı yurtdışına gönderiyordu. Burada çalışan insanlar da yurtdışını görüyordu.
Club Med Türkiye’de kurulan ilk tatil köyüdür. Foça için çok önemliydi…
Turgay – Tekrar açılma umudu yok mu?
Gökhan – Açılması için gayretlerimiz devam ediyor.
Foça gerçekten çok güzel ama, hiçbir zaman bir Antalya olamayacak, herkesin bunu kabullenmesi lazım. Olamaz. Senin burada mevsim altı ay mı? Rüzgarlar çıktığı zaman kapı koymuyor.
Diyorlar beş yıldızlı otel yapılmalı. Var da yaptırmadık mı.. Yakında, Kumburnu’nda bir otel ihalesine çıkıyoruz.
Şu anda bakıyoruz yılbaşı tatili ve bütün oteller dolu. Butik otel diyoruz, butik şehir diyoruz hep.
Nurdan – Butik şehre yaklaşımınız nasıl?
Gökhan – Butik şehir. Mesela Foça’da bir şeye dikkatinizi çekmek isterim. Foça’dan çıktığımız zaman, yolun sağ ve sol tarafında levha göremezsiniz. Hepsini kaldırdım.
Foça’da trafik lambalarının olmaması benim arzuladığım Foça o. Mesela Marmaris’e gidiyorsunuz, Kuşadası’na gidiyorsunuz her yer trafik lambası, şehir gibi.
Derya – Özgün şeyleri olan oteller, yani her şey dahil sistemli oteller değil.
Turgay – Keşke yapılabilse de Küçükdeniz’deki trafiği tamamen kaldırabilsek.
Derya – O hayaliydi hep.
Gökhan – Bir şey söyleyebilir miyim; Akbank’la Belediye Meydanı arasındaki yolda trafik vardı, hatırlıyor musunuz?
Turgay – Evet, tabii.
Gökhan – Kıyıda restoranların önünde trafik vardı. Bunları kaldırmak çok kolay olmadı. Şunu söyleyeyim, trafik aslında yavaş yavaş kalktı. Bir Simit Evi’nin önüne oturun, sabahtan akşama kadar kaç tane araba geçtiğini sayın. İnsanlar Foça’nın içerisinde trafiğin az olmasını düşündüğü için aracı az kullanıyor. Foça’yı bilen kişiler için söylüyorum.
2004 yılında Sevgi Caddesi’ni yaparken bütün esnafla toplandık. Çok zor günlerimiz oldu mu? Hayır! Herkes olumlu baktı. İlk başta “trafiğe kapatırsak problem olur mu?” diyenler vardı; şu anda en popüler caddelerden birisi oldu.
Biz belediye meydanı yaptık, herkes taş oldu dedi. Hayır çekim merkezi oldu. Nerede buluşacağız dendiğinde, adres meydan oluyor.
Ömer hocayla oturduk konuştuk. Foça’da, biz Foça’nın silüetini oluşturacak heykellerle ilgili bir çalışma içerisindeyiz.
Turgay – Bizim için çok güzel bir haber bu.
Gökhan – Mesela griffonlarla ilgili, İzmir Müzesi’nden onların kalıplarını çıkarıp griffonların aynısından yaptıracağız. Bir balıkçı heykeli, bir fok heykeli, bir griffon heykeli.
Şimdi bakın yıllardan beri bir hayal olan Athena Tapınağı ile ilgili ortaokul binasının yıkılması muazzam bir olay. Yel değirmenlerinin restorasyonu devam ediyor.
Bir üniversitenin açılması ciddi bir olaydır bana göre. Mesela son üç yıldır Gümrük Kapısı’ndan yapılan Mordoğan ve Karaburun seferleri turizm açısından önemlidir. Son üç yılda taşıdığımız insan sayısında üç kat artış var.
Bu sene Karaburun’a 3100 kişi, Mordoğan’a 3900 kişi taşıdık.
Büyükdeniz’de yat bağlama kapasitesini şu anda iki yüze çıkaracak bir çalışma içerisindeyiz.
Nurdan – Trafiğin kapanması demek insanların yürüyerek ağır ağır alışveriş yapması demek, bu da esnafın daha hoşuna gider sanırım...
Gökhan – Eskiden Foça’ya gelen merkezden arabasıyla gelip geçiyordu. Şimdi en azından park edip dolaşıyorlar.
Nurdan – Günübirlik turizmin bile çok katkısı olduğunu düşünüyorum.
Gökhan – Bizim Foça’nın en büyük avantajlarından bir tanesi günübirlik dersek; İzmir potansiyeli önemli. Yanıbaşımızda üç buçuk milyonluk bir potansiyel. Şu anda müthiş bir şekilde hafta sonları buraya bir akış var.
Nurdan – Foça pazaryeri konusunda yeni bir şey var mı?
Gökhan – Pazaryeri konusundaki düşüncem şu; Gayet net. Herkes pazaryerinin bulunduğu yere karşı. Bana göre Foça’nın pazaryeri otantik olmalı, sokakları evleri gibi özel olmalı. Biz çocukken pazar sokak aralarında kuruluyordu. Ben çok modern bir pazaryeri yapsam Foça’nın otantik havasına uyar mı? Öyle bir niyetim yok. Biraz yağmurda ıslanacağız belki...
Derya – Geçen gün pazarcılar durdurdular Bağarası’na taşınacakmış burası, doğru mu dediler. Yok öyle bir şey rahat olun dedim, hepsi çok sevindiler.
Gökhan – Otoparkın olduğu yere Kavaklı Bahçe denirdi. Orası su dolardı. Oradan Esnaf Sanatkarlar’ın olduğu yere kadar olan bölüme Soğuk Kuyu denir, bilir misiniz?
Turgay – Evet.
Gökhan – Pehlivanoğlu’nun giriş kapısının orada meşe oynardık.
Derya – Gülin’lere yeni bir ders başlayacakmış, bizim oynadığımız oyunları öğreteceklermiş. İp atlamayı, beş taş oynamayı bile bilmiyor çocuklar.
Gökhan – Biz de çocuklar için uçurtma şenliği yapıyoruz.
Mahalle arasında mahalle maçları vardı eskiden, çok güzeldi.
Derya – Biz o dönemleri yakaladık. Sonra çok hızlı değişim oldu. Babamın eve getirdiği siyah beyaz televizyonu gördük, bir baktık ki renkli oldu, lcd oldu, sonra bilgisayarlar…
Gökhan – Şu arka sokakta taş evimiz vardı, orada kuyu vardı, dedemlerin tütün ektiğini bilirim. Ben 173. sokakta büyüdüm.
84-89 arasında imarlaşmanın çok yoğun olduğu bir dönem geçirdi Foça. Ama yine de en önemli korunan yerlerden biridir Foça.
Şu anda Foça’yı korumak isteyenlerin sayısı o kadar fazla ki…
Turgay – Milletvekilliğine aday olacak mısınız?
Gökhan – 2011 yılında kesinlikle milletvekili adayı değilim. Siyasete belediye başkanı olarak girdim. Ben garajın yanında gazete bayii idim. O zaman hakikaten Foça’nın geleceğine talip olduk genç arkadaşlarımla beraber. Biz burada yaşadık, çocuklarımız da burada yaşayacak, aynı güzel ortamda yaşasınlar istedik. Hedefimiz buydu.
Onun için belediye başkanı olduk.
Derya – O Foça aşığı.
Gökhan – Ben Foça’yı çok seviyorum. Bir de belediyeciliği.
Derya – Her sabah yedide kalkıp “geç kaldım Derya” deyip telaşla giyinip, heyecanla kapıdan çıkar mı insan. Ya nereye geç kaldın? Her sabah heyecanla çıkıyor evden.
Nurdan - Her sabah makamına coşku ve heyecanlarıyla gelen bir belediye başkanına sahip olduğu için Foça şanslı olmalı.
* * *
Üç güzel insan, sıcak evlerinin kapılarını bize açtılar; Gökhan Başkan, eşi Derya Hanım ve kızları Gülin ile keyifli saatler geçirdik. Konukseverlikleri ve bu güzel söyleşi için kendilerine çok teşekkür ediyoruz.