ISSN 1308-8483
   ISSN 1308-8483
Meliha Doğu'nun "Başını Dik Tutan Hüzün"ü yayınlandı

   .::


  Yayın Tarihi: 12.2.2010    

Meliha Doğu'nun "Başını Dik Tutan Hüzün"ü yayınlandı



Annesinin kanser tedavisi sırasında bir hasta yakını ve bir hemşire olarak yaşadığı, hissettiği, gözlemlediği olayları öykülerle anlatan Meliha Doğu, ikinci kitabı olan “Başını Dik Tutan Hüzün”de, kanser hastalarının yakınlarının yaşadığı değişimi ve dönüşümü alıyor kaleme… Yaşanmışlıklar, umut ve sevgiye dair öyküler anlatıyor bize…

İlk kitabı “Sen Gittin Ya”yı 2000 yılında çıkan Meliha Doğu'nun ikinci kitabı ''Başını Dik Tutan Hüzün''de öykünün gizli bahçelerinde dolaşmaya devam ediyor yazar. Çok yazılan, bilinen ve çok tartışılan bir konuyla yüreğimizin kapısını açmayı düşünüyor: Sevgi ve umut...

Yazmanın çırılçıplak soyunmak olduğunu düşünerek; hayatın en kuytu, en karanlık ve en sessiz köşelerine girerek, bize sevginin bütün hallerini ve renklerini anlatmayı amaçlıyor. Anlatırken de sevmeyi, sevdirmeyi, belki de sevmenin bir sanat olduğunu hissettirmeyi...

Ellerin kolların kırıldığında dokunabilir misin?

Hayatımızda her şey tozpembe giderken sevmek ve sevilmek çok kolaydır. Deneyerek ve yanılarak, kazanarak ve kaybederek sevgiyi eğlenceli bir şölene ve serüvene dönüştürebiliriz. Canımız acısa da, kalbimiz kanamaz. Yaralarımız çabuk iyileşir...

Ama kendimizi köşeye sıkışmış, çaresiz sıfırı bile tüketmiş, dibe vurmuş gibi hissederken sevgi çok uzak ve erişilmez gibi görülmez mi?
Ya ölüme beş kala sevdiğin kişiyi kaybetme korkusunu iliklerinde hissederken veya sevdiklerinden çok yakında sonsuza kadar ayrılmak zorunda olduğunu bilirsen, sevgiye sarılıp, her saniyeyi doyasıya yaşamak mümkün müdür?
Evet, mümkündür... Bunu anlatmaya çalışıyor bize yazar...
Ona göre sevgi ellerin koların kırıldığında bile dokunabilmek ve yüreğindekileri hissettirebilmektir.

Gerçekler yüksek sesle konuşurken, yapılabilecek şeyler tükenmişken; karşılıklı sessizliği yudumlayarak, sevdiğin kişinin elini tutup ve gözlerine bakarak, hayalinde delicesine sevişerek onunla vedalaşabilmektir sevgi. ''Beklemek'' yazısında olduğu gibi...

Sevmek, bazen sevdiğinin ölmesine izin vermektir!

''Sevmek, başkasının hayatını yaşamaktır'' demiş Balzac. Kendi hayatından vazgeçip, bütün ömrünü sevdiklerine adamak. Bunu isteyerek yapmak ve asla pişman olmamak... Sevmek bazen sevdiğin kişinin iyiliği için gözlerine bakarak yalan söyleyebilmektir. Sevmek bazen sevdiğin kişinin gitmesine, hatta bazen ölmesine izin verebilmektir...

Hayatın en gerçek tiyatro oyunun perdeleri kapanırken, acılar içinde kıvranırken bile sevdiğine gülümseyerek; dünyanın en lezzetli iksirini içer gibi, tadını çıkara çıkara ölüme gülümseyebilmektir sevgi. Yazara göre sevginin enerjisini kullanarak herşeyi ve herkesi sevmeyi öğrenebiliriz... Ölümü bile...

Her ne kadar bizi korkutsa da; ayrılığı, özlemi, hüznü ve yalnızlığı beraberinde getirse de... ''Öğrendim'' başlıklı yazısında bunun nasıl mümkün olduğunu anlatıyor.

Kanserle ve ölümle flört etmek

Aslında yazar annesinin kanser tedavisi sırasında bir hasta yakını ve bir hemşire olarak yaşadığı, hissettiği, gözlemlediği olayları bize anlatmaya çalışıyor. Kanserin ve ölümün o kadar korkutucu bir şey olmadığını vurgulayarak, onları da sevebileceğimizi vurgulamaya çalışıyor. Flört edercesine onlarla dans ederek ve gülümseyerek kucaklaşmanın güzelliğini göstermek. Sevginin çok güçlü bir duygu olduğunu, bazen imkansızı bile gerçekleştirebileceğini ve mücizelerin bile yaşanabileceğini anlatmak.

Yani sevgi, zamanı mekanı düşünmeden ve hayatı en güzel şekilde değerlendirerek, ölüme beş kala bile mutlu olabilmek olduğunu dile getiriyor.








Okunma: 2165
Okunma: 2165
















Booking.com


   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)