ISSN 1308-8483

E R D E M
Büyük Ayı'nın Soluk Yıldızı   

Oğuz ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 31.10.2011    


E R D E M


İnsanın kendini aşma gücü anlamına gelen erdem [fazilet; Gr. arete; Lat. virtus], Batı geleneğinde yediye ayrılır; bunlardan dünyevi denen dördü, Bilgelik, Adalet, Cesaret ve Ölçülülük Antikçağ’dan, öteki üçü, İnanç, Sevgi ve Umut ise dinden kaynaklanır. Bu erdemler, davranışları için insana birer ölçü olarak hizmet eder ve her birimizin dinsel, felsefi, etiksel taleplerini simgeler.

İlk Hıristiyanlık dönemi literatüründe erdemlerin kişileştirilmesine dair hiçbir bilgi yoktur, ama Roma sanatında erdemlerin tasvir edildiğini görürüz; örneğin ozanlar kendi Musa’sı [esin perisi] ile resmedilir. Erdemler genellikle klasik giysiler içinde betimlenir.

“Erdem” kavramı, Antikçağ’da ve Ortaçağ’da, bir insanın övgüye ve hayranlığa değer bir yaşam sürmek için gerek duyduğu yetenekleri [Lat. Habitus] tanımlıyordu. İyi, mükemmel bir yaşam tarzı hakkında belirli içeriğe sahip tasarımları vardı. Platon, iyi davranışlar erdemlere bağımlı olmalıdır, der ve onları dörde ayırır. Bunlar, temel erdemler denen Bilgelik, Adalet, Cesaret ve Ölçülülük’tür. Adalet, öteki üç erdemle uyumlu bir ilişki içinde olmalıdır. Bu temel erdemler, kazanılmalarının mümkün olmasıyla semavi [dinsel] erdemlerden ayrılır.

Üç semavi [dinsel] erdem, İnanç, Sevgi ve Umut Hıristiyanlığın özelliklerindendir ve havari Pavlus’un öğretisine dayanır. (1) Dünyevi erdemlere karşılık semavi erdemler sonradan kazanılamaz. Tanrı inayetiyle kazanılmış yeteneklerdir, ama onları kaybetmek mümkündür.

Hıristiyanlık, Antikçağ’ın felsefi erdem öğretisinden çeşitli biçimlerde yararlanmıştır. Erdemler, bireylerin yaşamına biçim verme çabasını etkilemek için bir olanak sunar, “erdemli” davranması için toplumu doğrudan uyarmaya yarayan araçlardır.

* * *


“Bilgelik”, dünyayı ve nesneleri bilmenin en yüksek biçimidir. Nesnelerin birbiriyle ve bütünle ilişkisini bilmek bilgeliğe aittir. Bilgeliğin eski çağlardaki tanımı, insanın pratik ve teorik yönden yaşamla baş edebilme yeteneğidir. Bilgelik genellikle yaşa bağlıdır. Bu durumda bilgelikten, yaşam anlayışı ve ulaşılmış olgunluğun toplamı anlaşılır. Bilgelik kişiliğe de bağlıdır. Bir kimse farklı durumlarda kesin yargılara varabiliyor, doğru önerilerde bulunabiliyor ve gerçekliğe uygun kararlar alabiliyorsa bilgedir. Bilgeliğin simgeleri yılan ve ayna’dır.

Platon’un etiği “Adalet”i, insanların birlikte yaşamalarının temeli sayar. Adalet, hak iddialarının ve bunlara bağlı ödevlerin söz konusu olduğu insanlar-arası ilişkilere dayanır. İnsanlar başkalarından birlikte davranmayı dileyebilir ya da umut edebilir, ama adaleti talep eder. Adaletin simgeleri terazi ve kılıç’tır.

Cesaret”, daha yüksek değerler için tehlikeleri ve fedakârlığı göze almaya hazır oluşta kendini belli eden insani bir davranıştır. Cesaretin temelinde basiret ve adalet vardır. Basiretten ve adaletten yüksek değerler ortaya çıkar. İnsanın, cesaretle korumak için, bu değerleri tanıması ve onlara inanması gerekir. Atılganlık, korkunun ve endişenin karşıt kutbudur. Cesaret ise, korkuyu tanıyan, ama aşan bir atılganlıktır. Korkaklık ve cüretkârlık, cesaretin karşıtıdır. Cesaretin simgesi elde tutulan sütun’dur.

Platon’a göre “Ölçülülük”, çok fazla ile çok az arasındaki ortayı tanımlar. Etik’te ölçülülük, kısmen duygulara hâkim olmak, kısmen de onları bastırmak diye anlaşılır. Ölçülülük erdemine alışmak durmadan devam eden bir süreçtir. Ölçülülüğün simgeleri balık, kılıç ve güvercin’dir.

Dört sayısı Ortaçağ’da zaman ve mekân bakımından sınırlı bir dünya modeliyle ilişkiliydi. Bu sayı dünyevi yetkinliğin simgesiydi. Örneğin dört burç, dört ana yön; ayrıca dört havari, dört öğe [toprak, su, ateş, hava], dört mevsim vs. gibi.

* * *


Teolojiye göre semavi [dinsel] erdemler insanı, asıl amaçları olan tanrıyla bir olmaya ehil kılar. Bunlar tanrısal inayetin armağanları, ama aynı zamanda davranış talepleridir. İnsan, tanrısal kurtuluşa ve böylece ebedi yaşama kavuşmak için, bu kavramların arkasındaki davranış taleplerini yerine getirmek zorundadır.

İnanç” sözcüğünün Kutsal Kitap’ta sık sık ortaya çıkması nedeniyle bu kavrama burada özel bir anlam yüklenmiştir. Hıristiyan teolojisinde inanç, insanın, tanrı tarafından İsa’nın kişiliğinde kurtarılmasına karşı verdiği kapsamlı ve son derece önemli cevaptır. İnancın simgeleri kitap, yasa levhaları ve haç’tır.

Sevgi”, genel olarak bir kişinin başkasına ya da bir şeye olan duygu bağıdır. Sevginin doruk noktası tanrı sevgisidir, bunun aracılığıyla insanlar birbirini sevmeye ehil olur. Yeryüzündeki en büyük sevgi, anababalarla çocuklar ve erkekle kadın arasındaki sevgidir. Sevginin her biçiminde daima biz, kendimiz söz konusu oluruz. Teolojide sevgiden, tanrının bizi sevmesi, tanrıyı-sevmek ve hemcinslerimizi-sevmek anlaşılır. Sevginin simgeleri çocuklar ve meyveler’dir.

Platon’a göre “Umut” etmek, felaket anında bile gelecekten iyi şeyler beklemek, insanın özüne aittir. Umut, insanların davranışlarına motive edici bir güç verir, umutsuzluğun, teslimiyetin ve endişenin karşıtıdır. Teolojiye göre, insan tanrıya tevekkül ettiği zaman, umut ona güven verir. Bu güven, çapanın bir tekneye verdiği güvenle karşılaştırılır. Dinsel umudun temelini ve kaynağını inanç, tanrının kurtarıcı sevgisi ve Kutsal Kitap oluşturur. Dinsel umudun hedefi diriliş, günahların bağışlanması ve ebedi yaşamdır. Umudun simgeleri çapa ve güvercin’dir.

Üç sayısı Antikçağ’da bile manevi yetkinliğin simgesiydi. Hıristiyanlıkta Üçlük’ün [Teslis] [Baba, Oğul, Kutsal Ruh] simgesi olmuştur; ayrıca üç kral İsa’nın doğduğu ahıra gelmiştir; On Emir’in ilk üçü tanrıyla ilişkilidir; Nuh’un üç oğlu vardı vs. gibi.

Bugün bu yedi erdemden başka, Dürüstlük, Merhamet, Disiplin, Onur, Gayret, Duyarlık, Kararlılık, Sabır, İdealizm, Duygudaşlık, Kendine Güven, Sebatkârlık, Hoşgörü, Sadakat vs. gibi erdemler de mevcuttur.


(1): Korintoslulara 1. Mektup, Bap 13, Dize 13; İncil, S. 179; Kitabı Mukaddes, İst. 1988

Oğuz ÖZÜGÜL
oguzozugul@hotmail.com



Okunma: 1321









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)