ISSN 1308-8483

ZEYTİNLİKLERDE EL BİRLİĞİ İLE KATLİAMA DEVAM!
  Yayın Tarihi: 20.9.2014    


ZEYTİNLİKLERDE EL BİRLİĞİ İLE KATLİAMA DEVAM!



ZEYTİNLİKLERİMİZ BİZE ÇOK MU GELİYOR? ZEYTİN ALANLARI YALNIZCA SOKAK YADA SEMT İSİMLERİ OLARAK MI ANILACAK?

Yıllardır ülkemizde popülist yaklaşımlar sonucunda tarım her geçen gün geriye gitmiş, çiftçi ağır baskılar altında ezilmiş, ürettiğinden istediği verimi ve parayı bulamayanlar birer birer arazilerini elden çıkarmaya başlamışlardır.

Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde tarım da mekanizasyona geçirilecek, araziler büyüyecek, küçük üretici yok olacak.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında nüfusumuzun % 40 oranı tarım üzerinden geçimini sağlamakta iken günümüzde bu rakam iyice küçülerek, AB’nin de desteğiyle % 10’nun da altına düşürülmesi hedef konmuştur. Ülkemizde yerel yönetimlerin (Belediye, oda, birlik vs) oy kaygısı ve rant hesabı ile zeytinliklerimiz dahil birçok verimli tarım arazisi yapıya açılmış, eskiden tarım yapılan 1. sınıf arazilerde boy boy binalar ve yazlıklar ortaya çıkmıştır. Yanlış yapılanmadan dolayı, gereksiz dar alanlarda nüfus artışları, trafik, çevre sorunları oluşmuş oy uğruna, rant uğruna feda edilen arazilerin intikamını doğa yağışlar sonrası oluşan sellerle almakta ve almaya da devam etmektedir.

Şu anda hedef gösterilen zeytin ağaçlarının yok edilmesi yada diğer bir deyişle KATLİAM yapılmasıdır.









Yukarıda gördüğünüz resimler 4 yıl önce Balıkesir ilimize bağlı Burhaniye ilçemizin Pelitköy beldesinin sahil kesiminde bulunan zeytinliklerin oy ve rant uğruna nasıl yok edildiğinin belgesidir. Tarım yasasında kesilmesi yasak ve cezalı olan zeytinlikler nasıl acımasızca kesilmektedir? Tatil siteleri, oteller zeytinliklerin üzerinde nasıl kurulmaktadır?

İş bununla bitmiyor, zeytin ağaçlarını kesiyorsunuz, ardından inşaatlar başlıyor, bakıyorlar ki inşaatlara gidecek yol yok, arkasından bir de yol için kesilen katledilen ağaçlar oluyor. Yörelerde yaşayan insanların tamamı da zeytinden ve zeytinyağından para kazanan insanlar, ilginç olan bu!

Üretici şunu düşünüyor, bu ağaçlardan elde edeceğim verimle 100 yıl zeytin ve zeytinyağı işleyip para kazanmaya çalışsam bir daire alamayacağım, ama 10 dönüm arazi sattığımda en az 10 daire ve lüks otomobil sahibi oluyorum. Haksız da sayılmaz, ama diğer taraftan baktığınızda üretici de tembel çalışmıyor, hasat zamanı ağacın yanına giden çiftçiden ne beklersiniz? İspanya, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerde ağaç başı verim 50-100 kg / zeytin iken ülkemizde maalesef 10-15 kg / zeytini geçmiyor. Sulama yok, gübre zaten yok, budama hak getire, kaliteye prim yok, hammadde zeytin iken zeytinyağına prim var, zeytine yok, tezatlığa bakar mısınız? Beyaz teneke yine popülist politikalar yüzünden almış başını gitmiş, tağşişli yağlar yol boylarında pazarlarda rahatça satılıyor, marka olan vergi veren düzgün ve kaliteli üretim yapan cezalandırılıyor!

Haksız rekabet diz boyu, yetkililer ve sektör herkes olayın farkında, herkes susuyor! Aslında ellerinde bulunan nimetin farkında değiller ve o değerli ürün ellerinden kayıp gitmekte. Çiftçi, tüccar, tarım müdürlükleri, üniversiteler ayrı tellerden çalıyorlar, ortak girişim yok, piyasa tekelci firmalara kalmış ne istiyorlarsa onu yapıyorlar, tağşişli ürünler market raflarında boy gösterip satışa sunulurken Tarım Bakanlığı başını kuma gömmüş devekuşu gibi kalıyor, yapacakları bir şey yok!

Suriye'den zeytin ve zeytinyağı geliyor; üretici birlikleri üreticisine ihanet ediyor, tık yok!

Rekolte açıklanıyor, geçen yıldan daha az zeytin var normal olarak düşük çıkması lazım ama bakıyorsunuz geçen yılın da üstünde!!

Çünkü pirina yağı ve kaçak giren Suriye yağı piyasayı dengeleyecek. Üreticiyi düşünen mi var? Herkes para peşinde, sağlık, kalite düşünen yok.









TARİH: 23.05.2010
YER : ÇANAKKALE / BİGA / AKSAZ – BEKİRLİ - KEMER KÖYLERİ

2009 yılında devletimiz buraya bir termik santral kurmak için girişimlerde bulunuyor, tabi arkasında iki firma İÇDAŞ ve ENKA hemen faaliyetlere başlıyorlar. İki firma birbirleriyle yarış eder gibi köylüleri kandırıp arazilerini almaya çalışıyorlar. Uyanık olan İÇDAŞ köylülere şöyle bir öneri getiriyor; bazılarınız arazilerin bir bölümünü bize satın ENKA'yı uzaklaştıralım diyor. Saf köylüm başına geleceğinden habersiz ve ekonomik koşulların da getirdiği zorluklar yüzünden birkaç tarlasını İÇDAŞ'a satıyor. Sonrası tam bir felaket yaşanıyor. Önce istimlak adı altında zor kullanılarak tarlaları, zeytinlikleri ve evleri ellerinden alınmaya çalışılıyor, mahkeme kararları çıkınca istimlaktan vazgeçiliyor ve bu sefer köylüler tek tek kandırılarak yüksek fiyatlardan arazilerin bir kısmı alınıyor, araziler alınırken de köylüme çocuklarınızı burada çalıştıracağız onlara iş imkanı açıyoruz denilerek kandırmaca başlıyor. Köyün işsiz gençleri işe alınıyor bir yandan da geri kalan araziler zeytinlikler kapatılıyor.

Şimdi sıkı durun şaşırmayın; madencilik kanunu çıkmadan, zeytincilik kanunu yürürlükte iken, hiçbir zeytin ağacı kesilemezken geceleri, tatil günleri dozerler ve kamyonlar çalıştırılarak 5000 adet üzerinde zeytin ağacı katlediliyor, evet tam bir katliam yaşanıyor, kamyonlardaki toprak altına konulan 50-75 yıllık ağaçlar fırınlarda gece yakılıyor, kesilip parçalanıyor, tıpkı köylümün umutları gibi !!!! Karşı çıkanlara göz dağı vermek için işe alınan gençler çıkarılıyor, göz boyamak için köyün yolları, mezarlığı onarılıyor, örnek meyve bahçeleri yapılıyor. Bir kısım zeytin ağaçları başka bölgeye naklediliyor, bakın kesmedik diktik der gibi. Ancak yakılan toprak altında kalan ağaçların hesabını veremiyorlar. Üstelik arazilerin bir kısmı tapuda zeytinlik olarak geçtiği halde.

Zeytin ağacı gibi kutsal bir simgeyi yakanlar yakında GAZ odalarını da açacaklardır. Gözlerini para hırsı bürümüş insanlardan ancak bu beklenir. İş bununla da kalmıyor, 5 dönüm arazisi olan ve içerisinde zeytin ağaçları bulunan iki katlı bir ev de yıkılıyor hem de jandarma eşliğinde ve evin sahibi olan Kaptan kahrından ölüyor...........

ÇED raporunu alan firma Çanakkale çevre platformunun baskısı ile raporundan da oluyor ancak 2 ay sonra başka bir rapor alınıyor. Çevre katliamı devam ediyor, Ekmeğini balıkçılıktan kazanan Kemer köyünün balıkçıları isyan ediyor, deniz talan edilen zeytinliklerden çıkan toprak ile dolduruluyor, liman yapılıyor. Deniz isyan ediyor balıklar yok oluyor, amaç taşıma su ile değirmen döndürmek. Tonlarca ağırlığındaki gemiler ile yurtdışından getirilecek kömürle termik santral işletilecek ve firmanın demir çelik şantiyesine enerji sağlanacak. Kömür nereden gelecek? Sibirya’dan, gemiler nereden geçecek? Boğazlardan, petrol tankerlerinin geçişine isyan edenler yurdum topraklarını enerji hattına çevirenler bu tankerlere ne diyecekler. Düşünün bir kere sürekli kömür gelmesi gerekiyor, yapılan limana yanaşacak olan gemiler sintine sularını nereye boşaltacaklar, Kemer koyuna, balıklar ne olacak ekolojik denge ne olacak? Önemli değil para kazanılsın yeter!!!!! Aksaz köyünde dağları denize doldurmuşlar halen de dolduruluyor !!!

Kemer köyü aynı zamanda 1993 yılında 1. derece sit alanı ilan edilmiş. Burada açılmamış mezarlar var, içerilerinde antik çağ kalıntıları var, tahta kulübe bile yapılması yasaklanmışken termik santral yapımına izin veriliyor. Köylüler bu mezarların açıldığını ve içerisinden Bereket Tanrısı heykelinin çıktığını ve bunların devlete bildirilmeyip götürüldüğünü söylüyor, Jandarmaya gitmişler, savcıya gitmişler, Çanakkale Müze Müdürlüğü’ne müracaat etmişler ama sonuç yok. Her şey paradan yana çalışıyor, çıkarılan heykelin saf altından olduğu bile söyleniyor. Köyde yaşayan köylüler mezarların yerlerini biliyorlar ve bir kaçının açıldığını, talan edildiğini de biliyorlar.

Para o kadar tatlı gelmiş ki aynı firma karşı koyda yapılması planlanan ikinci santrale karşı köylüye destek vereceğini söylüyor, neden orayı başka bir firma işletecekte ondan.

Enerji üretmek için termik santrale gerek yok, rüzgar ve güneş türbünleri yapılarak, doğa bozulmadan da üretilebilir.

Gözlerini para bürümüş insanlar, uğrunda kan dökülen binlerce Mehmetçiğin koyun koyuna yattığı toprakları talan ediyor, şehitlerimizin kemikleri sızlıyor eminim. Buna dur diyecek bir yetkili bulunamıyor









İstanbul - İzmir otoyolu projesi; Gemlik çevre yolu geçişi. Kesilen zeytin ağacı sayısı 18.000 - 20.000 arasında olduğu tahmin ediliyor, İstanbullu İzmir'e rahat ulaşsın diye!

Bu yalnızca otoyolun Gemlik kısmı, daha Yalova, Orhangazi, İznik geçişleri var, hele ayrı bir geçiş güzergahı var ki acısını yıllar sonra çekeceğiz. Orhangazi - İznik geçişi dağ tarafı dururken İznik gölüne yakın geçiriyorlar, ağaçları kesiyoruz gölü de kurutalım tam olsun zihniyeti!

Otoyol bitince İstanbul - İzmit arasında bulunan fabrikaların birçoğu Yalova - Gemlik arasına gelecek, arazi savaşları başlamış bile, bu kadar fabrika ve tesisin atıkları ne olacak diye sorun; İznik gölüne! Doğal yaşam bitecek, kesilen zeytin ağaçlarından kalanlar da yok olacak.

Bu ülkeyi yönetmeye çalışan insanlar, kurumların yöneticileri, yerel yöneticiler, oda, borsa, birlik üyeleri, üreticiler, tüccarlar yaşam kaynaklarımızı tüketenler aslında kendinizi ve çocuklarımızın geleceğini tükettiğinizin farkında mısınız?





Dün gece acılar ilçesi SOMA; bir katliam daha yaşadı, madencilerinden sonra zeytin ağaçlarını da kurban veriyor, her fırsatı tatile çeviren devlet, nasıl oluyor da bu tür işlerde gece çalışıyor, gözlerimiz yaşarıyor.

Oturduğunuz yerden fax çekerek, mesaj ve mail atarak, kampanya imzalayarak, facebook’tan beğeni yaparak önüne geçmeye çalışan insanlar, elinizi taşın altına koyun! Başka bir ülkemiz daha yok, siz popülistler; meclise gittik engelledik diye bağırıp çağıranlar haydi meydana çıkın, çalışmalarınızı gösterin de bilgi sahibi olalım bizler de.....

Yoksa ; Zeytinburnu, Zeytinalanı, Zeytinli, Zeytindağ, Zeytinlik, Zeytinköy, Gemlik, Trilye, Zeytinbağ birer anı olarak kalacak!!!

Serdar Öçten ÜNSAL
www.hangizeytinyagi.com




Okunma: 1304









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)